Kategori arşivi: Oyuncular

Manu Ginobili

Manu Ginobili, NBA tarihinin tartışmasız en iyi Draftı. 58 oyuncunun seçildiği 1999 NBA Draftında 57. sırada seçilen bu oyuncu, Avrupa, NBA ve Uluslararası basketbolda şimdiden efsane statüsüne ulaşmış bir isim.

 

Manu Ginobili’nin istatistiklerine bakarsanız ondan o kadar da etkilenmeyebilirsiniz. Biraz dikkatli incelerseniz onun kalitesini daha fazla anlayabilirsiniz. Ancak onu izlediğinizde gerçekten büyük bir oyuncu olduğunu ve gerçek bir yıldız olduğunu anlarsınız.

 

Kariyer ortalamaları 15 sayı, 4 ribaund, 4 asist, 1.5 top çalma ve  %37 üçlük yüzdesi etkileyici. Ancak, Ginobili bu istatistikleri yaparken maç başına sadece 28 dakika süre alan ve istatistiğe hiç önem vermeyen bir oyuncu olduğunu görürüz.

 

Ginobili’nin asıl övülmesi gereken tarafı,  gerçek bir takım oyuncusu olması. Ve bu nedenle her koçun sahip olmak isteyeceği türde bir oyuncu olmasısıdır. Kenardan başlamak, birinci opsiyon olmak veya sonuncu opsiyon olmak onun için çok da fazla anlam ifade etmez. Ginobili her zaman, Jordan, Larry Bird, Kobe gibi efsaneleri bulundukları yerlere çıkartan o yarışmacı ruhla sahada savaşır.

 

2005 yılında San Antonio Spurs NBA şampiyonu olduğunda, bu ligin gördüğü en kaliteli insanlardan birisi Tim Duncan, finallerin MVP’si ödülü aldığında mahcup bir görüntü vermişti. Bu ödülü aslında hak etmediğini belirtirken Manu Ginobili’yi kast ediyordu. Finaller boyunca 19 sayı, 6 ribaund , 4 asist, 1.3 top çalma ve %50 saha içi isabetiyle son derece efektif bir oyun ortaya koydu. Duncan savunmada ve ribaundlarda devleşirken sert ve çok üst düzey Detroit savunması tamamen onun üzerine yoğunlaşmıştı ve Duncan’ın skor üretimi verimli olmaktan uzaktı. Chauncey Billups  Tony Parker’ı yerle bir ederken Ginobili’nin performansı takımına şampiyonluğu getirmişti.

 

2008-2009 sezonun büyük bölümünü sakatlıklar yüzünden kaçırdı ve bu Spurs’u oldukça kötü etkiledi. Bu sezon ise Spurs lige fırtına gibi girdi ve bunda en büyük pay Ginobili’ye ait.

 

Geargo Hill San Antonio için gerçekten çok önemli bir oyuncu. Spurs, sonunda kenardan gelip üretim yapabilecek kısa oyuncusunu buldu ve artık Ginobili’yi ilk 5 de rahatça kullanabilirler. Manu Ginobili bu sezon bütün maçlara ilk 5 başladı ve 20 sayı, 5 asist, 3,6 ribaund ortalamalarıyla oynuyor.

 

Ginobiliyi incelersek, en büyük özelliklerinde biri de, son anları oynamayı seven bir oyuncu olduğunu görürüz. Sezonun ilk çeyreğini geçtiğimiz dönemde, maç sonlarında etkileyici performanslarını ve maç kazandıran basketler izledik.

 

Ginobili’yi en kısa şekilde tanıtmak gerekirse ‘Beyaz Kobe Bryant’ demek son derece yerinde olur. Bir beyaza oranla son derece üst düzey bir atletik yeteneğe sahip olan Ginobili, siyahi oyuncuların atletikliğine sahip olsaydı lig tarihinin en büyük efsanelerinden birisi olabilirdi.

 

Potaya korkusuzca saldırıyor ve top sürme becerileri son derece üst düzeyde olup, topu bel arkasından geçirmesi, crossoverları ve son derece etkili bir şekilde yön değiştirmesi oyununa keyif katıyor. Turnikeyle zorla bitirebileceğini düşündüğünüz pozisyonlarda bile birden smacı vurabiliyor. Aynı zamanda iyi bir şutör ve kendi şutunu yaratabilme becerisine sahip bir oyuncudur.

 

Takım arkadaşlarına da pozisyon hazırlayabilen Ginobili çabuk elleriyle bolca top çalıyor ve birebir savunmada hiç fena değil.

 

Olimpiyat şampiyonluğu, Euroleague Final Four MVP’si ve NBA All-Star unvanlarına sahip olan Ginobili’nin her oyuncuda olabileceği gibi kariyerinde kötü zamanlar oldu ancak o geri dönmeyi bildi. Şu anda 33 yaşında ve muazzam bir basketbol oynuyor. Maç başına çok fazla süreler almasa da gerektiğinde sahneye çıkıp işi bitiren oyuncu.

 

San Antonio sezona çok iyi başladı ve rakiplerini asıl korkutan Ginobili ve Duncan’ın kısıtlı süreler oynaması. Koç Popovich onları play off lara yorulmadan hazırlamak için elinden geleni yapıyor ve Mart ayında vites yükseltmesiyle ünlü olan Spurs diri ve sağlıklı bir şekilde playoff lara girdiği takdirde çok can yakabilir.

 

Rudy Tomjanovic’in dediği gibi “Bir şampiyonun yüreğini asla hafife alma.”

 

 

Bu yazı, 2011 yılında 3 sayı basketbol dergisi için hazırlanmıştır.

manu-ginobili

Bruce Bowen – Ron Artest

KELEPÇE BRUCE BOWEN – SERT KAYA RON ARTEST

“Hücum maç, savunma şampiyonluk kazandırır” derler. Dünya Basketbolu’ nun zirvesi olan NBA’ den geçen başrol süperstarların yanında, takımlarının savunma dirençlerini arttıran, rakibin en tehlikeli silahlarını durdurmayı temel prensip edinmiş seçkin oyuncular vardır. Belki seyirciler onların adını fazla haykırmaz, belki milyonlarca hayranları yoktur ama, onlar her zaman ellerinden gelen en büyük katkıyı yaparlar. Sizler için “3 numara” pozisyonunda oynayan ve daima rakiplerinin korkulu rüyası olmuş 2 oyuncuyu mercek altına aldık.

 

1)ÖZGEÇMİŞ

Bruce Bowen: Bruce Bowen Jr, 14 Haziran 1971’ de Merced- California’ da doğdu. Erken yaşta obezite sorunu ile boğuşan Bruce’ un ailesi, onu bu problemden kurtarmak için basketbol oynamaya teşvik etti. Sırasıyla Edison Lisesi ve Cal State Fullerton’ da forma giyen yetenekli oyuncu, daha sonra 93-97 yılları arasında Fransa Ligi’ nde oynamasının ardından Miami tarafında draft edilerek NBA kariyerine başladı. Ardından Boston Celtics, Philadelphia 76 ers, ve San Antonio Spurs’ te uzun yıllar başarılı performanslar sergiledi.

Ron Artest:  Ronald William “Ron” Artest, Jr, 13 Kasım 1979’ da Queens, New York’ da dünyaya geldi. Yaşadığı yerden dolayı zor bir çocukluk dönemi geçiren Ron, önce lisede(La Salle Akademi) daha sonra da 1997-1999 yılları arasında kolejde(St. John’ s Üniversitesi)’ nde basketbol oynadı. NBA’ e ilk adımlarını Chicago Bulls ile atan Artest, daha sonra Indiana Pacers, Sacremento Kings, Houston Rockets ve L.A.Lakers takımlarının formasını giydi.

 

2)YAŞ – BOY – KİLO – POZİSYON  

Bruce Bowen: 39 yaş, 2.01 m boy, 99 kg, 3 numara(Forvet)

Ron Artest: 31 yaş, 2.01 m boy, 118 kg, 3 numara(Forvet)

 

3)KARİYER ÖYKÜSÜ

Bruce Bowen:

  • Le Havre (1993-1994)
  • Évreux (1994-1995)
  • Rockford Lightning (1995-1996, 1997)
  • Besançon (1996-1997)
  • Miami Heat ( 1997 , 2000 – 2001 )
  • Boston Celtics ( 1997 – 1999 )
  • Philadelphia 76ers ( 1999-2000 )
  • San Antonio Spurs ( 2001 – 2009 )

 

Ron Artest:

  • Chicago Bulls (1999-2002)
  • Indiana Pacers (2002-2006)
  • Sacramento Kings (2006-2008)
  • Houston Rockets (2008-2009)
  • Los Angeles Lakers (2009-devam ediyor)


4)KARİYERİNDEKİ BAŞARILAR

Bruce Bowen:

3 x NBA Şampiyonluğu (2003 – 2005 – 2007)

5 x NBA En İyi Savunma Takımı (2004 – 2008)

3 X NBA En İyi 2. Savunma Takımı (2001 – 2003)

Ron Artest:

1 X NBA Şampiyonluğu (2010)

1 X NBA Yılın En İyi Savunma Oyuncusu (2004)

1 X NBA All-Star (2004)

1 X NBA En İyi 3. Takım (2004)

2 X NBA En İyi Savunma Takımı (2004-2006)

2 X NBA En İyi 2. Savunma Takımı (2007-2009)

1 X NBA En İyi Çaylak 2. Takımı (2000)

 

5)KARİYER İSTATİSTİKLERİ

Bruce Bowen:

NBA’de

 Normal Sezonda 873 maç;                                                Playoff’ta 135 Maç

6,1                                               sayı                                                            6,0

2,8                                            ribaunt                                                          2,7

1,2                                               asist                                                            1,3

0,8                                         top çalma                                                       0,8

0,3                                                blok                                                            0,5

 

Ron Artest

Normal Sezonda 706 maç;                                                Playoff’ta 67 Maç

15,2                                               sayı                                                         14,9

5,0                                            ribaunt                                                          5,0

3,1                                               asist                                                            2,9

2,0                                         top çalma                                                       1,6

0,6                                                blok                                                            0,7

 

6)TEMEL ÖZELLİKLERİ

Bruce Bowen:

*Sade ve gösterişsiz bir oyuncudur.

*Savunma konusunda uzmandır.

*Rakip takımın en etkili forvetini durdurma görevi her zaman onundur.

*Devamlılığı üst düzeydedir, kolay kolay maç kaçırmaz.

 

Ron Artest:

*Fiziksel açıdan mevkisindeki en güçlü oyunculardan biridir.

*Çok hızlı olmamasına rağmen savunma pozisyonunu çok iyi alır.

*Savunma yönü ön planda olsa da skor da üretebilir.

*Uzun kolları sayesinde hem top çalma hem de blok tehditi oluşturabilir.

 

7)ARTILARI

Bruce Bowen:

*Takımın işçisidir, hem görevini yapar hem de diğer oyuncuların savunma açıklarını kapatır.

*Hücum özellikleri çok gelişmiş olmasına rağmen gerekli yerlerde dış şutlarla cezayı keser.

*Oynadığı her takımda yıldız oyuncularla uyumlu performanslar göstermeyi başarabilmiştir.

*San Antonio Spurs’ ün şampiyonluklarına büyük pay sahibidir.

*Egosu hemen hemen hiç yoktur, geri planda kalıp işini yapmayı sever.

*Savunmanın temel prensibi olan çabuk ayaklara ve pozisyon bilgisine sahiptir.

*İstikrarlı bir oyuncudur. Her maçta takımına belli bir katkıyı yapar.

 

Ron Artest:

*Komple bir oyuncudur. Savunma yönü ön planda olmasına rağmen sezon ortalamaları 15-20 sayı civarındadır.

*Fizik üstünlüğü sayesinde savunduğu oyuncuları caydırma konusunda çok başarılıdır.

*Zor zamanlarda elini taşın altına sokup insiyatif almaktan çekinmez.

*Fazla uzun boylu olmamasına rağmen size avantajı ve pozisyon alabilmekteki hüneri sayesinde önemli ribaunt katkıları yapar.

*Hem dış şut, hem de penetre gibi skor opsiyonları vardır.

*Fizik üstünlüğü ve savunma yönü sayesinde takımının sertliğini ve direncini arttırır.

 

8)EKSİLERİ

Bruce Bowen:

*Savunma yönü çok gelişmiş olmasına rağmen hücum katkısı istenilen düzeyin altındadır.

*Forvet mevkisinde oynamasına rağmen şu tehditi ve yüzdesi çok yüksek değildir.

*Sezon ortalamalarına bakıldığında; asist ve ribaunt gibi isatistiklerde düşük seviyede kalmıştır.

*Savunma yaparken zaman zaman gereksiz sertlik ve çirkeflik yapmasıyla ilgili eleştirilmektedir.

 

Ron Artest:

*Indiana Pacers’ ta oynarken karıştığı kavgadan sonra aldığı ceza nedeniyle 2004-2006 arasında toplam 30 civarında maçta oynayabilmiş ve takımını yalnız bırakmıştır.

*Savunma yaparken bazen sertlik dozajını kaçırır.

*Spor kariyeri dışında magazinel haberlere de konu olmuş ve belirli kesimlerin antipatisini toplamıştır.

 

 

DEĞERLENDİRME

39 yaşına gelerek kariyerine nokta koyan Bruce Bowen, bilhassa San Antonio Spurs gibi “winner” bir takımda uzun yıllar oynamış olması nedeniyle, kariyer açısından bir adım önde gözüküyor. Ron Artest ise, bireysel istatistiklerdeki üstünlüğü ve henüz sonlanmamış olan kariyerine yeni başarılar ekleme potansiyeli ile dikkat çekiyor. L.A.Lakers gibi şampiyonluğa yakın bir takımda yer alması da Artest’ in daha kazanacağı başka zaferlerin olduğunu müjdeler nitelikte. Bu yetenekli savunmacılar çoğu zaman ikinci planda kalsalar da takımlarının başarılarında her zaman önemli paylara sahip oldular. İyi seyirler…

                  OKAN ÇARGA

Blake Griffin

-Bir yıldız mı doğuyor?

-Griffin’in NBA’de yükselişi!

-Blake Griffin nasıl bir yıldız oyuncuya dönüştü?

 

 

Yeni Bir Yıldız mı doğuyor?

Blake Griffin henüz 22 yaşında olan genç forvet bu formunu devam ettirip kendini NBA’e daha adapte edebilir ve geliştirirse ilerde NBA’in en iyileri arasına girebilir. Şuanda Los Angeles şehrinin Clippers takımında oynayan 2.08 boyunda 114 kilo olan Blake Griffin çok başarılı bir de lise geçmişine sahip zaten. Sizlere konuyu anlatmaya buradan başlayacağım çünkü bu vahşi smaçlarıyla bizi heyecana sokan adam birçok ortalama NBA oyuncusunun kariyerine göre çok daha başarılı geçen çaylak sezonunu henüz bitirdi.

Oklahoma Christian School lisesinde babasının koçluğunda oynayan Blake Griffin, lise kariyerinin 4 senesinde de eyalet şampiyonlukları kazanmıştır.

Oklahoma Sooners Üniversitesinde oynadığı 2 yılda birçok ödül almış ve başarılarla dolu iki yılın ardından NBA 2009 Draftlarında Üniversiteyi bırakıp NBA seçmelerine katılmıştır. Clippers, Blake Griffini 2009 NBA Draftında ilk sıradan seçmiştir bu Ona olan güvenin sonsuz olduğunu göstermiştir.

Ancak ne yazık ki Griffin’in NBA serüveninin başlamasına kısa bir süre kala NBA sezon öncesi maçlarında sol diz kapağı kırılarak sakatlanır ve sezon başlamadan sezonu kapatır. Los Angeles Clippers takımı için büyük bir düş kırıklığı olmuştur. Çünkü bu denli önemli bir sakatlıktan sonra Griffin’in tekrar parkelere nasıl geleceği bilinmiyordu. Onun sakatlığı çok ciddi bir diz kapağı parçalanması idi.

2009-2010 sezonunda maç oynayamadığı için 2010-2011 sezonunda Çaylak sezonunu geçiren Blake Griffin Çaylak sezonunda özellikle alley-oop’ları ile tüm basketbol severleri büyüledi. Hiç beklenmedik bir anda o iri cüssesiyle yaptığı atletik ve sert alley-opp smaçları onun oyunun o görsel güzelliğini arttırdı ve herkesin dikkatini çekti. NBA’deki çaylak sezonu olmasına rağmen NBA ALL-STAR haftasonunun 3 gecesinde de forma giydi. 2011 NBA All-Starınında Los Angeles’ta düzenleniyor olması taraftarlar ve basın tarafından da büyük ilgi görmesine katkı sağladı. Çaylaklar maçında oynadı ve John Wall ile çok güzel bir oyun sonucu çaylaklar maçını kazandı. Cumartesi Günü Slam Dunk yarışmasında arabanın üzerinden atlaması ile ilk yılında smaç şampiyonu oldu ve ilk oynadığı ALL-Star maçında Kobe’nin büyük çabaları ile bu haftasonundan tamamen yüzü gülerek ayrıldı.

Çocukluk Yılları

1989 yılında Oklahoma kentinde doğdu. O sıralarda babası Oklahoma Üniversitesinde bir çeşit yardımcı basketbol antrenörlüğü yapıyordu. Abisi Taylor ve Blake Griffin 1. Sınıftan 8. Sınıfa kadar okula gitmedi. Ülkemizde bu sistem yasak ama Amerika’da serbest olan ev-okulluluk modeli ile evde gerek annesi tarafından gerekse özel hocalar ile lise eğitimim sistemine kadar verilmesi gereken bilgiler çocuklara ailesi tarafından verildi. Bir okula gitmediği için ilk başlarda fazla arkadaş sahibi olamamıştı ancak bu sıralarda gittiği basketbol okullarında iyi arkadaşlıklar kurdu. Griffin’in babasının basketbol ve spor koçluğu gibi işlerle içli dışlı olması onu ver kardeşini basketbolun dışında birçok spora itti. Basketbol dışında çocukluğunda bir dönem beysbol ve Amerikan futbolu da oynamıştır.

Lise Yılları

Blake ve Taylor kardeşler Oklahoma Christian Lisesinde babalarının basketbol baş antrenörlüğü altında okudular. Griffin kardeşler 2003-2004 ve 2004-2005 sezonlarında 2 kez liseler arası eyalet şampiyonluğuna ulaştılar. Lisedeki ilk yılında abisi ile sezonu 29-0 gibi kusursuz bir galibiyet oranıyla noktalayan B. Griffin, gelecek yılda eyalet şampiyonasında 24-2 gibi rekor bir dereceye ulaşmışlardır. Abisi ile oynadığı son lise yılında maç başına 13.6 sayı ortalaması tutturmuştur. Bu dönemde Little All-City All-State takımına seçilmiş abisi de Oklohoma’da yılın oyuncusu seçilmiştir. Sezon sonunda abisi  Üniversite için takımdan ayrılıp Oklahoma Üniversitesi’nin yolunu tutarken;  Blake Griffin’de 2005 yazında Kevin Durant ve Ty Lawson’a karşı  mücadelelerde ter akıtmıştır.

Bir sonraki yılda 21.7  sayı, 12.5 ribaund ve 4.9 asist ile oynayıp Final maçında da Washington lisesini yenerek şampiyonluğa ulaşmış ve MVP ödülünü kazanmıştır. Bu dönemde Oklahoma’da yılın oyuncusu seçilip, Tulsa World Boys All-State First team kadrosuna da seçilmiştir. Oklahoma lisesinin antrenörü onu ilk gördüğü anda gücü fiziği ve yaptığı atletik hareketlerin kombinasyonundan çok etkilendiğini belirtmiştir. Yeni antrenörü onun oyun süresini arttırmış ve gelişimi için ülkenin dört bir yanındaki  basketbol programlarına göndermiştir.

Griffin abisiyle de aynı takımda oynama şanşı için lisedeki son sezonu başlamadan önce abisinin de gittiği  Oklahoma Üniversitesine gitmeye karar vermiştir. Griffin lisedeki son sezonunda ise en iyi sezonunu geçirmiş ve tekrar MVP ödülünü kazanmıştır. Tekrar’dan Oklahoma ve Tulsa yılın oyuncusu, Oklahoma boys all-state first team, Ea Sports all- american second team ve Parade third team all-american listelerine girip hoopscoop’a göre en iyi 13. Lise oyuncusu seçilmiştir.  Ayrıca yine HoopScoop’a göre ülkesinin en iyi  3. Dört numara oyuncusu seçilmiştir. Ek olarak Gatorade Oklahoma oyunculuğu, McDonald’s all-American ve Jordan Brand all-america takımları kadrolarına seçilmiş, Powerade Jam Fest slam dunk yarışmasını kazanmıştır.

Üniversite Kariyeri

Abisi ile aynı takımda oynamak ve doğduğu şehrin takımında oynamak için Griffin Duke ve Kansas gibi ulusal düzeyde çok ciddi basketbol kapasitesi olan üniversitelerin burslarını red etti ve Oklahoma üniversitesinin yolunu tuttu. Blake Griffin çaylak sezonunda Big 12 liginde sayı krallığında 9. Sırada bulunmuş ve 28 dakika süre alarak takımın bel kemiği haline gelmiştir. Ancak aslında ilk yılı birçok talihsizlikle sonuçlanmıştı. Çıktığı bir maçın 5.dakikasında Sol ayak dizinden sakatlanır. Bu sakatlıktan sadece 2 ay sonra yine bir maçta sağ ayak dizinden sakatlanır daha sonra Mart 2008’de kıkırdak ameliyatına girer. Fakat sadece bir hafta sonra parkelere geri döner ve muhteşem performansıyla Big 12 liginde maçlar oynamaya devam eden Blake Griffin o yıl Big 12 Çaylaklar takımına ve Big 12 first-team takımına seçilmiştir. Blake Griffin Üniversitesi Oklahoma’yı NCAA şampiyonu yapmak ve fiziksel olarak daha iyi hale gelmek için 2008 NBA Draftlarına katılmamıştır. Böylece Griffinin üniversite son yıl kariyeri başlamış olur.

Üniversitedeki ikinci yılına yüksek sayı ve ribaund ortalamaları ile başlayan Blake Griffin yine Big 12 liginde birçok ödül kazanmış ve bazı rekorlara imza atmıştır. Özellikle evlerinde Texas Tech Red Raiders takımına karşı attığı 40 sayı 23 ribaund’lık performansı ile Oklahoma Üniversitesinin tarihine adını yazdırmıştır. İkinci sezonundaki ilk 12 maçında üst üste galip gelen Oklahoma parlak bir sezon geçirmektedir. NCAA play-off’larında elenmelerine rağmen Blake Griffin sergilediği güzel oyunla birçok eleştirmen tarafından 2009 Draftlarında ilk sıradan seçileceği konuşulmaya başlamıştır. Bu sezonda toplam 504 ribaund ile bi rekor kırmış ve normal sezonda 30 kez double-doubles yaparak yine NBA gözlemcilerinin dikkatini çekmiştir.

Değerli bir ödül olan Oscar Robertson Trophy ve Üniversite basın dernekleri yılın basketbol oyuncusu ödülünü 71  oyun 66’sını alarak kazanmıştır. Naismith yılın üniversite oyuncusu ödülü kazanmıştır ve yine bu günlerde John Wooden ödülünü almıştır. Bu ödülü Oklahoma Üniversitesinde ilk alan kişi olarak yine Üniversitesinin gururu haline gelmiştir.  Ayrıca birçok haber kanalı tarafından Big 12’nin en iyi oyuncuları arasında gösterilmiştir.

Üniversite İstatistikleri

 

College Year GP GS MIN PPG RPG APG SPG BPG FG% FT% 3P%
Oklahoma 2007–08 33 33 28.4 14.7 9.1 1.8 1.0 .85 .568 .589 .0
Oklahoma 2008–09 35 35 33.3 22.7 14.4 2.3 1.1 1.2 .646 .590 .375
Career 68 68 31.4 18.8 11.8 2.1 1.0 1.05 .618 .589 .300

ve NBA kariyeri

Gençlik yıllarında eline bu topu alan her gencin belki de ortak hayalidir bu; Bir gün NBA’de oynamak ancak bunu yapmak için sadece çok yetenekli olup bir gün oynamaya karar vermek yetmez. Çok sıkı bir disiplinde çalışıp saf, ham yeteneğimizi harmanlamamız gerekmektedir. Bu noktada Blake Griffin gerek lisede gerekse üniversitede aldığı başarılı sonuçlar ve onlarca ödülle 2009 NBA Draftlarının en dikkat çekici oyunları arasına girmiştir.

İlk sıradan Los Angeles Clippers’e draft olduktan sonra Clippers’in yaz ligi takımında oynamış ve MVP seçilmiştir. Onun en büyük özelliği çok yüksekten büyük bir enerji patlamasıyla sert smaçlar yapabilmesi olmuştu.  Ancak, sezon öncesi son maçlarında sert bir smaç sonrası sol diz kapağından sakatlanır ve diz kapağı parçalanır tüm bir sezonu sakatlığı ile çok talihsiz bir şekilde kaçırır 1 numaralı draft. San Francisco’da tedavi gören Blake Griffin gelecek sezonu çaylak sezonu olarak kabul edildi ve NBA’deki ilk basketi de yine bir Alley-oop smaçı olmuştur bu bir nevi sapa sağlam buradayım ayakta mıyım demekti acaba? Bunu takip eden aylarda Aralık, Ocak, Şubat, Mart aylarında ayın çaylağı ödülünü aldı. Onun için en onur verici olay Dwyanne Wade ve Kobe Bryant gibi saygı değer all-star oyuncular tarafından çaylak kampında “olağanüstü” olarak nitelendirilmesi olmuştu. Ayrıca LeBron James’te Blake Griffin için “O ligin en patlayıcı oyuncusu demiştir.”  Bu sezon Martin Luther King gününde 47 sayı atarak kendi sayı rekorunu kırmıştır. Ayrıca bu sezon ard arda 27 kez double-doubles yaptı. Birçok maçta Clippers’i sırtladı. Oyununun estetik yani ve sert smaçları ile sıradan bir maçı bile biz NBA severlere izlenir yaptı. Onun bir özelliği de hiç akıl almadık yerden beklenmedik bir zamanda alley-oop yapabilmesiydi. Bu yazıyı yazdığımız sıralarda NBA normal sezon ödülleri henüz açıklanmadı ancak en büyük çaylak oyuncu adayıdır şuanda kendisi. Ancak bu sezon takımı Clippers’ta işler yerinde gitmedi ve sezonu iyi bir yerde kapatmadılar. Gelecek sezon bu yılın draftından da gelecek iyi bir isimle gelecek yıllarda büyük bir çıkış yapması bekleniyor Clippers’ın.

Burada sadece bu oyuncunun kötü geçen bir Clippers sezonundaki başarılarını sizlerle paylaştık; bakalım gelecek yıllarda bizi neler bekliyor “kötü  bir sakatlık daha mı?, başarılarla dolu bir yaşam mı?”

Enteresan bir bilgi: Blake Griffin göründüğü aksine bir beyaz NBA basketbolcusu değildir. NBA smaç şampiyonasında kazanan ilk beyazda değildir çünkü bir yanı Afrikalıdır. Yani Afrikan-Amerikan bir melezmiş. İlk zamanlarda bende çok şaşırmış bir beyazın bu denli oyun oynamasına çok şaşırmıştım ama kan çekiyormuş demek illa siyah olmaya gerek yokmuş:)

Burakhan Varol

Jordan-Pippen ve Miami Heat

Yakın geçmişe bir yolculuk yapalım. Lebron James, Chris Bosh ve Dwyane Wade Miami Heat’te beraber oynayacaklarını açıkladıklarında, daha sezon başlamadan NBA tarihinin en önemli takımlarıyla karşılaştırılmaya başlandı. Sezon ilerledikçe, Chris Bosh beklentilere cevap veremese de, Lebron James ve Dwyane Wade bildiğimiz süperstar performanslarını göstermeye devam etti. Ama takımda çok önemli bir sorun göze batıyor. Bu da hücumda hiçbir düzenin olmaması… Lebron veya Wade’den herhangi biri topu eline aldığında, diğeri köşede duruyor ve top elinde olan yıldızın birebir oynaması bekleniyor. Bu durumda top bu iki yıldızdan birinin elindeyken köşede Lebron James, Dwyane Wade ya da Eric Dampier’ın olması takım için hiçbir farklılık yaratmıyor. Çünkü iki yıldız, hücum sırasında birbirleriyle hiçbir paylaşım içine girmiyorlar. Hücum kullanma sırası bir Wade’in,  bir Lebron’un oluyor. Arada da Chris Bosh kendi kafasına göre bir şeyler yapmaya çalışıyor. Sonuçta Lebron-Wade ikilisi sırayla teke tek oynayarak sezonu bitirdiler ve kağıt üstünde başarılı da oldular. Fakat işin zor olan kısmı playoff’lar bundan sonra başlıyor. Takım içi liderin hala tam olarak belirlenememesi takıma playoff’larda çok büyük darbe vurabilir. Bu liderliği, takım içi dengeleri bozmadan ayarlayacak kişinin Eric Spoelstra olması gerekiyor. Şimdi 90’lı yılların başına gidelim NBA’in en iyi takımı Chicago Bulls ve o zamanki NBA’in en önemli iki oyuncusundan Jordan ve Pippen’ın ortaklığı… Bu ortaklık ilk 2-3 senesinde tam bir verim vermedi. Bunda Pippen’ın NBA’ye daha alışamaması büyük bir etkendi ama asıl önemli etken takım içinde hiçbir düzen olmamasıydı. Jordan tarihin en iyi oyuncusu olmasına rağmen takımı şampiyonluğa taşıyamamıştı. Şampiyon olmadan önceki Chicago hücumunda top Jordan’ın eline veriliyor ve Jordan’ın teke tek oynayarak Chicago’yu NBA şampiyonluğuna taşıması bekleniyordu. Ta ki Phil Jackson’ın takımın başına getirilmesine kadar… Phil Jackson takımın başına geldiğinde yaptığı ilk şey, takımdaki oyuncuların görevlerini teker teker belirlemek ve onlara bunu kabul ettirmek oldu. Herkes bir düzene göre, naptığını bilerek oynadı. Pippen’ın da herhangi başka bir takımda MVP olabilecek kapasiteye sahipken, Jordan’ın ikinci adamı olmayı kabul etmesiyle Chicago Bulls takımı 90’lı yıllarda 6 şampiyonluk kazanmıştı. Şimdi ki Miami takımında herkesin merak ettiği ikinci adam kim olacak sorusu.. Medyadaki ve NBA genelindeki temel kanı Lebron James’in, NBA tarihinde bile az bulunan yetenekte bir oyuncu olduğu ve bu takımın liderinin, yani son periyotlarda topu kullanan, takımı sürükleyen oyuncunun Lebron James olması gerektiği yönünde. Evet, Lebron James çok yetenekli, hatta NBA’in en yetenekli oyuncusu ama NBA’in en önemli lideri kim derseniz, Lebron James’in ilk 5’e bile giremeyeceğini düşünüyorum. Büyük oyuncu takım arkadaşlarını da büyük yapan oyuncudur lafı en sevdiğim laflardan biri fakat bu lafta yanlış anlaşılan bir nokta olduğunu düşünüyorum. Bir oyuncunun yanındakileri büyük yapması sadece istatistiksel gelişmeyle olabilecek bir şey değil. Gerçek bir liderin, takım arkadaşının kafasının içini değiştirebilecek bir insan olması gerek. Bazı oyuncular vardır ki, oyuncunun o takımda olması diğer oyuncuların ‘’o varken asla kaybetmeyiz’’ duygusuna sahip olmasına sebep olur. İşte bu düşünceyi takım arkadaşlarında uyandırabilen oyuncu, gerçekten takım arkadaşlarını da yücelten bir lider olmayı başarıyor. Bu zamana kadar kritik anlarda sorumluluğun altında ezilen ve başarısız performanslar sergileyen Lebron James’in aksine koşullar ne olursa olsun, durumu ne kadar kötü olursa olsun, mücadeleden hiç kaçmayan bir oyuncu Dwyane Wade… Wade’yle ilgili pek fazla hatırlanmayan ve onun karakterini en iyi yansıtan durumlardan biri şampiyon olmadan bir sezon önce gerçekleşmişti. Doğu finali 5.maçında sakatlanan Wade’in, 6. maçta oynama ihtimali yok deniyordu. Ama o tüm ağrılarına sahaya çıktı, ilk yarı muhteşem bir oyun sergiledi fakat ikinci yarı ayakta duramaz hale gelmiş ve Miami o gün Detroit’e yenilerek elenmişti. Wade o gün çok kötü durumda olmasına rağmen sahaya çıktı ve her şeyini ortaya koydu. Bu özverisinin karşılığını bir sonraki sezon şampiyonluk yaşayarak almıştı. NBA finallerinde Miami Heat’i şampiyonluğa adeta sırtında taşıdı. Maç başına yakaladığı 35 sayı 8 ribaunt 4 asist gibi ortalamalarla, NBA finallerinin en özel performanslarından birine imza atmıştı. Yani bence Miami Heat takımında baskıyı üstlenen, kritik anlarda kendine direksiyonun teslim edilmesi gereken isim kesinlikle Dwyane Wade olmalı. Bu takımındaki Jordan rolünü Wade’indir. Lebron James ise Pippen rolünde hem baskıyı üzerinde hissetmeyecek hem de yeteneklerini daha rahat sergileyebilecek… Eric Spoelstra böyle bir kararı veremeyeceğinden dolayı büyük ihtimalle Miami Heat NBA finallerine gidemeden elenecek ve Eric Spoelstra’nın Miami’deki koçluk kariyeri de sona ermiş olacak.

Ege YENİCE

 

 

 

SLAM DUNK EFSANELERİ

JULİUS ERVİNG: Slam Dunk’a 3 defa katılan Dr.J, ilki NBA çatısı altında olmasa da ABA yönetimi tarafından 1976 yılında düzenlenen Slam Dunk’ı David Thompson’ın önünde kazandı.Bu yarışmada faul çizgisinden zıplayarak yaptığı smaç ona şampiyonluğu getiren smaçtı. Diğer katıldığı iki yarışmada gerek yaşının verdiği dezavantaj, gerekse yarışma sırasında yaşadığı şanssızlıkların da etkisiyle başarılı olamamıştı. Havaların doktoru olarak anılan oyuncu tarihteki ilk Slam Dunk efsanesiydi.

 

MİCHAEL JORDAN: Yaptığı smaçlarla ‘’AİR’’ lakabını alan Jordan belki de smaç şampiyonalarının en başarılı ismiydi.1987 ve 1988 senelerinde ark arkaya smaç şampiyonu olurken bunu başaran ilk isim oluyordu. Ayrıca NBA’ye geldiği ilk senede yarışmaya katılan Jordan, bir başka efsane Dominique Wilkins tarafından alt edildi, fakat Jordan bu yenilginin acısını 1988 senesinde Wilkins’i finalde yenerek çıkartmıştı. En önemli Smaçları; Faul çizgisinden uçarak yaptığı smaç ve ‘Kiss The Rimm’ adı verilen smacıydı.

 

VİNCE CARTER: Slam Dunk’ın popülaritesini kaybetmeye başladığı zamanlarda ortaya çıkan Vince Carter, 2000 yılında kazandığı şampiyonlukla Slam Dunk’a yeni bir boyut kattı. Carter, 1998 yılında düzenlenmeyen,1999 yılında ise lokavt nedeniyle düzenlenemeyen Slam Dunk yarışmasında yaptığı birbirinden yaratıcı smaçlarla efsaneler arasında ismini yazdırmayı başardı. Yarışmada yaptığı ilk smaçtan sonra bir başka Smaç efsanesi Kenny Smith ‘yarışma bitmiştir, hadi Carter’a kupasını verelim, evimize gidelim’ demişti.Bu smaç efsanesinin lakabı ise o zamanlar Toronto’da oynaması ve Michael Jordan’ın smaç konusunda veliahtı olması sebebiyle Air Canada’dır.

 

DOMİNİQUE WİLKİNS: Çift ayak sıçramasıyla diğer bütün smaçcılardan ayrılan The Human Highlight lakaplı oyuncu yarışmayı 1985 ve 1990 yıllarında kazandı. Smaçlarını onun kadar güçlü bir şekilde yapabilen ikinci bir oyuncu daha yoktu. O smaç yaparken bazen potayı kıracak hissine kapılmamanız mümkün değildi. Özellikle yaptığı Windmill(Değirmen) smacıyla tam bir fenomen haline gelmişti. Ayrıca kazandığı 2. şampiyonluğu 30 yaşında kazanarak smaç şampiyonu olan en yaşlı oyuncu ünvanını elinde bulundurmaktadır.

 

SPUD WEBB: Slam Dunk şampiyonu olan en kısa basketbolcu olan Anthony ‘Spud’ Webb sadece 168cm’di. Ayrıca NBA tarihinde oynamış en kısa 3. oyuncudur. Yarışmaya 3 kez katılan oyuncu ilk seferi olan 186 yılında Dominique Wilkins’in önünde şampiyonluğa ulaştı.

 

JASON RİCHARDSON: Yarışmaya 3 kez katılan J-Rich bunlardan ilk ikisini yani 2002 ve 2003’teki şampiyonaları kazanarak Michael Jordan’ından sonra 2 kez üst üste smaç şampiyonu olan ilk isimdi. J-Rich yaptığı tersten bacak arası smacıyla kimilerine göre smaç şampiyonaları tarihinin en zor smacını gerçekleştirmiştir.

 

HAROLD MİNER: NBA kariyerine ‘Baby Jordan’ lakabıyla başlayan ve bu günlere kadar gelen Jordan karşılaştırmalarında en büyük hayal kırıklığına uğratan oyuncu olan Harold Miner, NBA’de sadece 3.5 sezon tutunabildi ve bu 3.5 sezona 2 Slam Dunk şampiyonluğu sığdırmayı başardı. Bu yarışmayı Michael Jordan ve Dominique Wilkins’ten sonra iki kez kazanan ilk oyuncu oldu. Özellikle yaptığı Double Clutch smacıyla izleyenleri büyüleşmişti.

 

NATE ROBİNSON: 175cm boyuyla Slam Dunk şampiyonu olan en kısa 2. oyuncudur. Yarışmaya 4 kez katılan oyuncu 3 kez kazanarak NBA tarihinde 3 kez kazanan tek oyuncu olmayı başardı. Ama gerek ilk şampiyonluğunda Andre İguodala karşısında gerekse 2.şampiyonluğunda Dwight Howard karşısında kazandığı şampiyonlukları hak etmediği iddaa edildi.

BLAKE GRİFFİN: Ve son şampiyon… Yaptığı smaçlarla ve smaç yarışması öncesinden getirdiği heyecanla, bitti denilen smaç yarışmasını yeniden zirveye taşıdı. Smaç yarışmaları tarihindeki en yüksek reytinge ulaşıldı bu sene. Tabiî ki bu başarıda Blake Griffin kadar yarışmadaki diğer tüm katılımcıların birbirinden güzel smaçlarının da katkısı büyük. Her smacı büyük heyecan uyandıran Blake Griffin özellikle potadan sektirdiği topu dirseğini sokarak tamamladığı smaç ve büyük bölümü showdan ibaret olsa da son smacında araba kaputunun üstünden geçerek yaptığı smaçla, adını tarihe altın harflerle yazdırmayı başardı.

Ege YENİCE

Chris Paul

YENİ NESİL POİNT GUARD

KÜNYE:

6 Mayıs 1985’te Lewisville, Kuzey Carolina’da doğan Chris Paul, 1.83 m boyunda ve 75 kg ağırlığındadır.

TAKIMPOZİSYON:

New Orleans Hornets takımında, Point Guard pozisyonunda oynamaktadır.

KARİYERİ:

Chris Paul, Clemmons’ta Batı Forsyth Lisesi’nde oynarken 2003 yılında McDonald’s All-American oldu ve gözlemci tarafından 2003 için Kuzey Carolina’nın Bay basketbolu olarak adlandırıldı. Winston Salem’de Wake Forest Üniversitesi’ne katılan Paul, iki sene boyunca NCAA’de oynarken,  çömez yılında Consensus First Team All-American’a adını yazdırdı. Chris hem, ACC’de yılın çaylağı ödülü aldı, hem de Wake Forest Üniversitesi onu oyunu esnasında en iyi savunma takımı şeref derecesine yükseldi. 2005 NBA draftında New Orleans Hornets tarafından, Jason Kidd’ den bu yana drafte giren en potansiyelli oyun kurucu şeklinde lanse edilerek, 4.sıradan seçilmiş ve 2005-2006 sezonunda skor, asist gibi istatistiklerine, liderlik özelliklerini de ekleyerek bu söylenenlerin hiç de boş olmadığını kanıtlamıştır.

Çaylak sezonunda yaptığı Triple Double’ larla ne kadar komple bir oyuncu olduğunu gösteren Paul, sezon sonunda 124 ilk sıra oyunun 123’ünü alarak yılın çaylağı ödülünü ezici bir skorla kazanmıştır. 2006 yılında Amerikan Milli Takımı’yla FIBA Dünya Şampiyonası’nda Bronz Madalya kazanırken, kariyerinin zirve yaptığı 2008 yılında sırasıyla, NBA’in en iyi takımına ve en iyi 2. Savunma takımına seçilmiştir. Yine 2008’in yaz aylarında yapılan Pekin Olimpiyatları’nda boynuna Altın Madalya takma şerefine erişirken, aynı sene NBA All-Star maçında boy göstermeyi başarmıştır. En son 2009 yılının NBA All-Star organizasyonu da Paul açısından kariyerine artı bir halka olarak eklenmiştir.

UNUTULMAZ PERFORMANSLARI:

Chris Paul, 2003 yılında Batı Forsyth Lisesi’nde oynarken, oyunda bir büyük rol üstlenerek takımını 27-3’e  götürmüş  ve 30.8 sayı, 9.5 sayı pası, 5.9 ribaunt, ve 6.0 top çalma gibi derecelere ulaşmıştır. Lise’de bir oyun esnasında,  bir kaç gün önce önce, bir soygun esnasında onun yerinde ölüme yenilen, büyükbabasının şerefine 61 sayı kaydetmiştir. Yılın Çaylağı seçildiği 2005-2006 sezonunda, değerlendirilen on istatistik kategorisinin sekizinde tüm çaylaklardan daha iyi bir ortalama tutturan(16.1 points, 7.8 assists, 2.24 steals) ve takımına önceki  sezona göre 20 fazla maç kazandırmıştır. Ayrıca NBA tarihinde daha önce Flawless Victory’e ulaşıp 124 oyun tamamını alarak ödülü kucaklayan David Robinson’ın elde ettiği rekoru egale etme şansını 1 oy farkla kaçırmıştır. Geçtiğimiz sezon NBA’de asist ve top çalma alanlarında zirveye oturan Paul, NBA tarihinde aynı sezon içerisinde bu başarıları yakalayan 2. oyuncudur.

ARTILARI:

*Komple bir takım oyuncusudur. Skora katkısının yanında, asist, top çalma ve kısa boyuna rağmen ribaunt ortalamaları iyi seviyelerdedir.

*Fundamental açısından NBA’deki en başarılı oyunculardan birisidir.

*Yüksek basketbol zekası ve oyunu okuma yetenekleri nedeniyle takımını çok iyi yönetir.

*Takım içinde liderlik vasıflarına sahiptir.

*Milli Takıma yaptığı katkılardan dolayı taraflı-tarafsız herkesin sevgisini kazanmıştır.

*Hırslı fakat sakin bir yapısı vardır. Set oyunlarında sabreder ve en doğru zamanda öldürücü darbeyi vurur.

EKSİLERİ:

*Talihsiz sakatlığı nedeniyle takımına uzun süre faydalı olamamıştır.

*Tüm iyi özelliklerinin yanında sayı ortalamaları bir “Süper Yıldız” seviyesinin altındadır.

* Takım oyununu çok iyi oynarken, zor zamanlarda insiyatif alma konusunda bazen kararsız kaldığı gözlemlenir.

*Takımı New Orleans Hornets ligin iddiasız, vasat takımlarından biridir ve bu bazen Paul’ü rehavete sokmaktadır.

HEDEFLERİ:

*Sakatlık yaşamadan istikrarlı bir şekilde forma giyebilmek.

*Takımını Play-Off’lara taşıyabilmek.

*Sezonun en iyi beşine seçilebilmek.

*2010 All-Star maçında oynayabilmek.

*Adını Hornets ve NBA tarihine önemli başarılarla yazdırabilmek.

*Milli Takıma seçilerek 2010 Dünya Şampiyonası’nda altın madalya kazanabilmek.

DEĞERLENDİRME

Şu anda NBA’de forma giyen oyuncular arasında önemli bir yere sahip olan Chris Paul, önemli yetenekleri, oynadığı sezonlardaki istikrarı, komple bir takım oyuncusu olması ve liderlik vasıflarıyla süper yıldız adayı oyuncular arasındadır. 24 yaşında olması nedeniyle önünde uzun bir yol bulunan Paul, istikbal vaadettiğini daha önce sergilediği başarılı performanslarla pek çok kez göstermiştir. Kim bilir, Chris belki toplamda değil ama bir sezonda 1164 asist yapan ve 14.5 gibi inanılmaz bir ortalama tutturan John Stockton’ın rekorunu zorlayabilir ya da bir sezonda 301 top çalan ve 2.71 gibi ulaşılması güç bir ortalama yakalayan Alvin Robertson’ın ünvanını elinden alabilir. Belki de bir maçta müthiş bir konsantrasyonla 30 asist yapan Scott Skiles’in insanüstü performansını tekrarlar. Sonuçta çaylak sezonunda 16.1 sayı, 7.8 asist ve 2.24 top çalma istatistikleriyle oynayan bir yıldız için hiçbir şey imkansız değildir.

OKAN ÇARGA


Derek Fisher – Tony Parker

DEREK FISHER – TONY PARKER KIYASLAMASI..

Basketbolda her takım guardı kadar büyüktür derler. NBA tarihinin en başarılı takımlarında Los Angeles Lakers’ ın formasını 9 sene giyerek, 5 kez Şampiyonluk sevinci yaşayan, oynadığı pozisyondaki en güçlü ve savunma yönü en gelişmiş oyunculardan olan biri olan Derek Fisher ile son 10 sezonda sürekli şampiyonluğa oynayan istikrar abidesi San Antonio Spurs’ un, en parlak döneminde büyük emeği bulunan NBA’ in en çabuk ve yetenekli guardlarından biri olan Tony Parker’ ın kariyerlerini, sizler için mercek altına aldık.

1 – MİLLİYET, YAŞ, BOY, KİLO

2 –POZİSYON

3 – KARİYERİNDEKİ  BAŞARILARI

4 – UNUTULMAZ PERFORMANSLARI

5 – GEÇTİĞİMİZ SEZONKİ İSTATİSTİKLERİ

6 – ÖZELLİKLERİ

7 – ARTILARI

8 – EKSİLERİ

9 – EKÜRİLERİ

10 – HEDEFLERİ

DEREK FISHER

1 – ABD, 9 Ağustos 1974, 1.88 m, 95 kg

2 – Oyun kurucu

3 – 1996 – Devam ediyor, Los Angeles Lakers(1996-2004) (2007-Devam), Golden State Warriors(2004-2006), Utah Jazz(2006-2007)* 5 x NBA Şampiyonluğu(2000, 2001, 2002, 2009, 2010)

4 – *2000-2001 normal sezonunda maç başına 35.5, play-offlarda ise 36 dakika kalarak müthiş bir devamlılık gösterdi. *2000-2001 sezonunda maç başına 3.0 ribaunt alarak kısa boyuna ve mevkisine rağmen önemli bir başarı gösterdi. *Aynı sezonda maç başına 4.4 asist yaparak hem kariyer rekorunu kırdı, hem de takımına büyük katkı sağladı. *Golden State formasını giydiği 2005-2006 sezonunda maç başına 13.3 gibi başarılı bir sayı ortalaması tutturdu. *Utah formasını giydiği 2006-2007 sezonunda % 93.3 gibi inanılmaz bir serbest atış oranı yakalamayı başardı.

5 – Normal Sezon: 7.1 Sayı, 2.1 Ribaunt, 2.7 Asist,  Play-Off: 10.3 sayı, 2.5 Ribaunt, 2.8 asist

6 – * Liderlik vasıflarına sahip, takımı için her zaman terinin son damlasına kadar savaşan bir oyuncudur. Mücadele etmeden pes ettiği tek bir maç bile yoktur. * Hücum gücünde takımını iyi yönlendirirken, rakibin etkili gardlarını durdurmak için her zaman en iyi seçenektir. * Belki istatistikleri çok üst seviyelerde değildir ama mücadele gücü ve istikrarını her zaman korumayı başarır.

7 – *Skora katkısı asistleriyle beraber 15-20 sayıların altına pek düşmez. * Kariyeri boyunca bir sezonda 70 civarında maçta takımında yer alacak kadar büyük bir devamlılığa sahiptir. *Maçların tamamına yakınında 30-35 dakika sahada kalabilecek kadar fizik-kondisyonu üst seviyededir. *Oynadığı tüm sezonlarda istikrarlı bir çizgisi vardır. Kolay kolay maç kaçırmaz ve rakip takımların gardlarını caydırmada üstüne yoktur. *İnsiyatif kullanmaktan çekinmez, zor zamanlarda elini taşın altına sokar. *Winnerdır. Lakers’ ta oynadığı 9 sezonda 5 kez yüzük takma şerefine erişmiştir. * Takımının oyundan düştüğü anlarda gösterdiği üst düzey mücadeleyle, hem oyuncuları hem seyircileri havaya sokar.

8 – *Takımını tek başına sırtlayacak kadar üst düzey bir yeteneğe sahip değildir. * Kendisinden genç ve hızlı gardlarla karşılaştığında hücuma katkısı düşer. * Dış şutlarda etkili olsa da, birebirlerde çok iyi bir seviyede değildir.

9 – *Lakers’ ta oynadığı tüm sezonlarda gerek değişmeli oynadığı Tyron Lue, gerekse Kobe Bryant ile uyumlu performanslar çizmesinin yanısıra, öldürücü asistleriyle Shaquille O’ Neal ve Pau Gasol’ un oyunlarına önemli katkılar sağlamıştır.

10 – Lakers’la üst üste 3., toplamda 6. Şampiyonluğunu yakalamak.

TONY PARKER

1 – Fransa, 17 Mayıs 1982, 1.88 m, 82 kg

2 – Oyun kurucu

3 – *1999 – Devam ediyor, San Antonio Spurs 2001-2010. * 3 x NBA Şampiyonluğu(2003, 2005, 2007), 1 x NBA Finalleri MVP(2007), 3 x NBA All-Star(2006, 2007, 2009), 1 x All NBA 3. Takımı(2009), 1 x All NBA Çaylaklar 1. Takımı(2002), 1 x Euroscar Avrupalı Yılın oyuncusu(2007)

4 – *30 Kasım 2001 tarihinde L. A. Clippers karşısında oyuna girdiğinde Tarıq Abdul-Wahad ve Jerome Moiso’ dan sonra bir NBA maçına çıkan 3. Farnsız oyuncu oldu. * 2002-2003’ te yani ikinci sezonunda 15.5 sayı, 2.3 ribaunt, 5.6 asist gibi başarılı ortalamalar tutturdu. * 2002-2003 sezonunda tam 49 maçta takımın en çok asist yapan oyuncusu oldu. * 2004–05 sezonunda, normal sezonda 16.6 sayı, 6.1 asist ve 3.7 ribaunt ile kariyer rekoru kırdı. *2005-2006 normal sezonunda 18.9 sayı ve % 54.8 ortalamaları tutturarak kariyer rekoru kırdı. * 2007 NBA Finallerinde Cleveland serisinde % 56.8 saha içi, % 57.1 üçlük yüzdesi ve 24.5 sayı ortalamalarıyla müthüş bir istatistik yakaladı.

5 – Normal Sezon:  16.5 Sayı, 5.7 Asist, 2.4 Ribaunt,  Play-Off: 17.3 Sayı, 5.4 Asist, 3.8 Ribaunt

6 – *Oyun kurucu mevkisinde NBA’ in en hızlılarından biridir. *Oynadığı her maçta takımı için faydalı şeyler yapan özverili bir oyuncudur. *Sezonda yaklaşık 75 maç oynayacak kadar devamlılığı üst düzeyde olan bir oyuncudur. *Hem saha içi hem de üçlük yüzdeleri genellikle üst seviyededir.

7 – *Ayakları çok çabuk olduğu için durdurulması çok zordur. * Gösterişi sevmez. Potaya giden en kısa ve sade yolları tercih eder. *Tam bir takım oyuncusudur. Sayı attığı kadar, uzunları topla doğru noktalarda buluşturmayı çok iyi becerir. * Tam bir winnerdır. Gerektiğinde takımını sürükler. *Sorumluluk almaktan hiçbir zaman çekinmez, zor zamanların adamıdır. *Liderlik özellikleri üst seviyededir. * Oynadığı tüm sezonlarda takım arkadaşlarıyla son derece uyumlu bir görüntü çizmiştir.

8 – *Çok hızlı olmasına rağmen pek güçlü değildir. Karşısında sert savunmalar gördüğünde zaman zaman oyundan düşer. * Fazla hırslı olduğu söylenemez. Zor zamanlarda bazen ortalıktan kaybolur. *Savunma yönü hücum yönü kadar gelişmemiştir.

9 – İlk geldiği seneden itibaren gerek Robinson’ la gerek Duncan’ la uyumlu performanslar sergilemiştir. Ayrıca Ginobili ile de birbirlerini iyi tamamladıkları söylenebilir.

10 – Takımı ile 4. Şampiyonluğunu kucaklamak ve San Antonio Spurs’ ün unutulmaz oyuncuları arasına girmek. Gelecek sezonlarda MVP olarak, her yıl All-Star takımına seçilebilmek.

DEĞERLENDİRME

NBA’ in en istikrarlı gardları arasında bulunan Derek Fisher ve Tony Parker, takımlarına yaptıkları katkılarıyla dikkat çekiyorlar. Kariyerinin sonuna gelen Derek Fisher’ ın aksine Tony Parker’ ın hem San Antonio Spurs’ te hem de Fransa Milli Takımı’ nda yapacak daha çok işi var gibi görünüyor. Önümüzdeki seneler ne gösterecek bilinmez ancak, her iki oyuncu da şimdiden takımlarının unutulmaz oyuncuları arasına girmeyi başarmış görünüyorlar. Pekçok büyük yıldızın kazanamadığı şampiyonluk yüzüklerini parmaklarına takmayı başarmış olan bu iki önemli oyun kurucuyu takip etmeye devam edin. İyi seyirler…

Okan ÇARGA, 3SAYI

Reggie Evans

YETENEK HERŞEY DEĞİL..

Yukarıdaki cümleyi kullanabileceğimiz bir isim varsa, o da kesinlikle Reggie Evans’tır


Reggie Evans’ın kim olduğunu merak edip de nba.com’daki profilini açtığınızda 4 sayı 12.1 ribaund 0.3 blok istatistikleri farklı bir oyuncu profili ile karşı karşıya olduğunuzu size ispatlamıyorsa bir de şunu dinleyin: 2006 yılı play-off serisinde Nuggets ile Clippers arasında oynanan beşinci maçta Chris Kaman’ın önüne geçip ribaundu alamayacağını anlayınca arkası donuk Kaman’ın bacak arasından kolunu geçirip erojen bölgeye doğru yapılan hareketten daha cesur biçimde bir yoklama olayına girişiyor. Derken Kaman donuyor hiçbir şey olmamış edasındaki Evans’ı itip düşürüyor ve oyundan atılıyor buna rağmen Clippers maçı alıp Nuggets’ı eliyor.


Maç sonrası Kaman’ın ifadesi ise açık net;
– He grabbed my nuts.

Hayatını pota altında rakip oyunculara korku salarak geçiren bir oyuncu için bu tarz bir olay aslında normal sayılabilir.’ Korku saldığı’ lafımıza örnek olarak Sports Illustrated’ın 173 NBA oyuncusu arasında yaptığı ankette NBA’in en kirli oyuncusu seçilmesini gösterebiliriz. Tabii Evans bundan pek şikayetçi değil. Takım arkadaşları ve taraftarlar tarafından çabalarını takdir edildiği sürece başkalarının ne dediğini önemsemediğini söylemekle yetiniyor.

Bosh’un gidişi ile birlikte iyice zayıflayan pota altı için “Pota altında temas olsa da kavga çıksa, çeteyi çağırsam, adam vursak, ot çeksek, ağırlık kaldırsak, ateş etsek “ mantalitesinde bir adamın Bargnani’nin yükünü hafifletmek için lazım olacağı ortadaydı. Ama bu isimin Reggie Evans olması biraz ilginç.

Hücum performansı konusunda her zamankinden daha kötü bir sezon geçiren Evans şu ana kadar %20 saha içi şut isabeti ile oynuyor. Müsait olduğu pozisyonlarda bile guardlarından pas alamıyor olması pek canını pek sıkmıyor olmalı ki, yazının yazıldığı döneme kadar çıktığı 9 maçta toplam 30 şut bile kullanmadı. Sadece ribaund almaya konsantre durumda ve şu ana kadarki görünüşe göre bunu oldukça iyi başarıyor.

Yine de nice yetenekli oyuncunun kapısından giremediği, girse de başarılı olamadığı NBA’de geçirdiği sekizinci sezonunda bile –alışılanın dışındaki ribaunt ortalamasını saymazsak- göze batacak bir iş yapmayan Evans’ın, sadece sertliğe dayalı oyun karakteri sayesinde tutunabilmiş olması oldukça düşündürücü.

Gökhan Bayezit, 3SAYI

Tim Duncan – Kevin Garnett

BUZ ADAM TIM DUNCAN – CEHENNEM SİLAHI KEVİN GARNETT..

NBA Tarihinde uzun oyuncu denince akla gelen Wilt Chamberlain, Kareem Abdul Jabbar ve Shaquille O’ Neal gibi dominant 5 numaraların yanısıra Hakeem Olajuwan, Patrick Ewing ve David Robinson gibi cüsse olarak iri ancak dışardan da oynayabilen çok yönlü oyuncular kervanının son temsilcileri olan 4 numaralar Tim Duncan ve Kevin Garnett, uzun yıllardır takımlarına yaptıkları katkılar ve istikrarlarıyla göz kamaştırmaya devam ediyorlar. Bu iki süper yıldızı mercek altına aldık.

1)ÖZGEÇMİŞ

Tim Duncan: Timothy Theodore Duncan 25 Nisan 1976’da Virgin Adaları’ nda doğdu. Çocukluğunda yüzücü olmayı hayal eden Duncan’ın hayatı, adayı vuran bir kasırgayla tersine döndü. Bu kasırga yüzünden adadaki tüm havuzlar yüzülemeyecek duruma gelmiş ve Tim ’in denizde çalışması gerekmişti. Köpekbalıkları sebebiyle bundan korkarak yavaş yavaş yüzme sporundan soğudu. Bu sporun onun için pek bir anlam ifade etmediğini farketti. Eniştesinin aldığı pota artık onun yeni oyuncağı olmuştu. Daha önce hiç basketbol oynamamış olan Duncan, bu oyunu çok sevmişti ve her geçen gün NCAA’de oynayan eniştesinden yeni bir guard hareketi öğreniyordu. Tim, fundementalini o günlere borçludur. Liseye geçtiğinde boyunun birden uzamasıyla artık guard olması pek mümkün görünmüyordu. Yetenekleri ve çalışması onun basamakları birer birer tırmanmasını ve 1997’ de San Antonio tarafından 1. sırada seçilmesini sağlayacaktı.

Kevin Garnett: Kevin Maurice Garnett, 19 Mayıs 1976’ da Greenville Kuzey Carolina’ da dünyaya geldi. Kevin, az da olsa sorunlu geçen çocukluğunun ardından, genelde zamanının çoğunu kendisinin idolü olan Los Angeles Lakers’ ın efsane oyuncusu Magic Johnson gibi iyi bir oyuncu olmak için Springfield Park’ta basketbol oynayarak geçiriyordu. Basketbolu o kadar çok seviyordu ki gece yarılarına kadar şut atıyordu. Annesi ve üvey babasının baskılarına rağmen Garnett’ in okul ve derslerle arası iyi değildi. Tek isteği basketbol oynamaktı.Bu sebeple herkesten gizli olarak okulun takımı Mauldin Mavericks’te oynamaya başladı. Lisedeki ikinci yılında KG’nin ünü giderek yayılmaya başladı. İnsanlar Mauldin Lisesi’ nin salonuna akın ederek onun basketbol şovunu izliyordu. KG, o günlerde basketbol vasıtasıyla Stephon Marbury isminde New York’lu bir genç ile tanıştı. İkilinin arasında ki dostluk, kısa zamanda takım arkadaşlığına dönüşecek ve1995’ te Minnesota Timberwolves tarafından seçilen Garnett, 20 yıl içinde drafta liseden direk katılan ilk oyuncu olacaktı.

2)YAŞ – BOY – KİLO – POZİSYON

Tim Duncan: 33 yaş – 2.11 m boy – 118 kg – Uzun Forvet

Kevin Garnett: 33 yaş – 2.11 m boy – 115 kg – Uzun Forvet

3)KARİYERİNDEKİ BAŞARILAR

Tim Duncan: 1997 – Devam ediyor (San Antonio Spurs)

1 X Yılın Çaylağı

4 X NBA Şampiyonluğu

3 X NBA Normal Sezon MVP

2 X NBA Play-Off MVP

11 X NBA All-Star

11 X NBA En İyi Takım

6 X NBA En İyi Savunma Takımı

2 X NBA En İyi İkinci Savunma Takımı

Kevin Garnett: 1995-2007 Minnesota Timberwolves, 2007 – Devam ediyor (Boston Celtics)

1 X Yılın Çaylağı

1 X NBA Şampiyonluğu

1 X NBA Normal Sezon MVP

13 X NBA All-Star

1 X NBA All-Star MVP

1 X NBA Yılın Savunmacısı

9 X NBA En İyi Takım

10 X NBA En İyi Savunma Takımı

4)UNUTULMAZ PERFORMANSLARI

Tim Duncan: *1997-98 Çaylak Sezonunda 25.1 sayı, 12.1 ribaunt, 2.7 asist ve 2.71 blok gibi inanılmaz ortalamalar tutturdu. *İlk sezonunda 57 kez double-double yaparak bu alanda ligin lideri oldu. *Aynı sezon Golden State maçında 35 sayı atıp, Chicago maçında 22 ribaunt alarak iki alandaki en yüksek sayılarına ulaştı. *2000-01 sezonunda bir maçta 40 sayı atarak, Gervin ve Robinson’ dan sonra 40 sayı barajını geçen 3. San Antonio’ lu oyuncu oldu. *Aynı sezon 25.5 sayı, 12.7 ribaunt, 3.7 asist, 2.48 gibi müthiş istatistikler yakaladı. *Yine bu sezon 3 ay üst üste ayın oyuncusu seçildi. *Aynı sezon 69 maçta takımının en çok ribaunt alan oyuncusu oldu. *Yine 2000-01’ de NBA Tarihinde, Kareem Abdul Jabbar, Patrick Ewing, Hakeem Olajuwon ve Shaquille O’ Neal’ dan sonra sayı, ribaunt ve blok sıralamalarının hepsinde birden ilk beşte yer alan 5. oyuncu oldu. *Aynı yıl, bir sezonda 2000 sayı, 1000 ribaunt barajını geçen 14. NBA oyuncusu olurken, Bob Mc Addo’ dan sonra double-double’ larda 4 kez ligi zirvede tamamlayan ikinci oyuncu olma başarısını gösterdi. *26 Aralık 2001’ de Dallas maçında 53 sayı atarak kariyer rekorunu kırdı. *2004-05 sezonunda, ligin hem en iyi savunma, hem de en iyi hücum beşine seçilmeyi başardı.

Kevin Garnett: *2000-01 sezonunda 22 sayı, 11.4 ribaunt ortalamaları ile oynadı. *2001-02 sezonunda 21.2 sayı, 12.1 ribaunt, 5.2 asist ve 1.6 blok istatistiklerini yakaladı. *2002-03’ de ise 23.0 sayı, 13.0 ribaunt’ lık performans ortaya koydu. *Kariyerinin en başarılı sezonu olan 2003-04’ de 24.2 sayı, 13.9 ribaunt, 5.0 asist ve 2.2 blok gibi ulaşılması güç bir başarıya imza attı. *8 Mart 2008’ de kariyerinin 20000. sayısına ulaştı. *2008-09 final serisinde Lakers’ a karşı 18.1 sayı, 13.0 ribaunt ve 2.5 asist ortalamaları ile oynayarak şampiyonluk yaşadı.

5)KARİYER İSTATİSTİKLERİ

Tim Duncan:

Yer /Zaman Maç İlk 5 Süre Şut % 3Sayı % Serbest Atış % Ribaunt Asist Top Çalma Blok Sayı
Normal Sezon 871 870 37.1 .508 .189 .684 11.8 3.2 .8 2.3 21.5
All-Star 10 9 24.4 .583 .333 .800 11.4 2.5 .8 .7 12.5
Play Off 155 155 40.0 .501 .143 .691 12.7 3.5 .7 2.7 23.4

Kevin Garnett:

Yer/Zaman Maç İlk 5 Süre Şut % 3Sayı % Serbest Atış % Ribaunt Asist Top Çalma Blok Sayı
Normal Sezon 1055 1018 37.6 .496 .283 .782 11.1 4.3 1.4 1.6 20.2
All-Star 12 10 21.4 .515 .000 .875 6.7 3.1 1.3 .8 12.8
Play Off 73 73 41.0 .470 .318 .776 12.4 4.4 1.3 1.6 21.6

6)TEMEL ÖZELLİKLERİ

Tim Duncan:

*Son derece mütevazi ve gösterişsiz ama bir o kadar da etkili bir oyuncudur.

*Komple bir oyuncudur.

*Tam bir liderdir.

*Muhteşem bir takım oyuncusudur.

*Fundementalı üst seviyededir.

Kevin Garnett:

*Son derece hırslı bir oyuncudur, kaybetmeye tahammül edemez.

*Takım oyuncusudur, her zaman elinden gelenin en iyisini yapar.

*Çok iyi bir atlettir.

*Devamlılığı üst seviyededir.

7)ARTILARI

Tim Duncan:

*Çok yönlü bir oyuncudur. Sayı atar, ribaunt alır, asist ve blok yapar.

*Takımına maç başına katkısı 20 sayı ve 10 ribaunt ortalamalarının altına pek düşmez.

*Basketbol bilgisi üst düzeydedir. Potaya sırtı dönük oynamayı ve pivot adımlarını kullanmasını çok iyi bilir.

*Sert savunmalara karşı boyalı alanın dışına çıkarak rakip oyuncular için eşleşme problemi yaratır.

*Hedefe yönelik bir oyuncudur. Gösterişli hareketler yerine işini yapar ve cezayı keser.

*Tam bir winnerdır. Takımının ona ihtiyacı olduğu anlarda eli titremez.

*2.11’ lik boyuna göre ayakları son derece çabuktur.

*Liderlik vasıfları ve sakin kişiliğiyle tüm takımın saygısını kazanmıştır.

*Top elindeyken çok dengelidir. En doğru seçimi yapma konusunda uzmandır.

*Tam bir istikrar abidesidir. 13 sezondur çok az maç kaçırmıştır.

Kevin Garnett:

*Komple bir oyuncudur. Özellikle takımına sayı ve ribaunt katkısı üst düzeydedir. Ortalamaları genellikle 20 sayı ve 10 ribauntun üstündedir.

*Boyalı alanın dışından da etkili olabilir. Potaya yüzü dönük oynamayı sever.

* Uzak mesafeli 2 sayılık jumpshotlarıyla meşhurdur.

*Hırsı ve azmiyle kora kor mücadelede son derece başarılı ve caydırıcıdır.

*Takımının ateşleyici gücüdür. Zor zamanlarda elini taşın altına sokar ve arkadaşlarını yüreklendirir. *Mücadelesi sayesinde rakipten bile fazlasıyla saygı görür.

*İstikrarlı bir oyuncudur. 15. sezonuna geldiği NBA kariyerinde, aktif oyuncular arasında 1000 maç barajını geçen ender oyunculardandır.

*Kendine iyi bakar, profesyonellik anlayışı üst düzeydedir.

8)EKSİLERİ

Tim Duncan:

*Karşılaştığı sert savunmacılara karşı direnci çok kuvvetli değildir.

*Sakin yaradılışı nedeniyle işler sarpa sardığında takımını ateşleyici özelliği nadiren kendini gösterir.

*Oynadığı turnuvalarda Ulusal Takıma katkısı kendisinden beklenilen seviyede değildir.

Kevin Garnett:

*Son iki sezondur performansı belirgin bir düşüş göstermektedir.

*Fazlasıyla güç odaklı oynadığından kendisinden genç ve kuvvetli oyunculara karşı zaman zaman zorlanır.

*Oynadığı 12 sezon boyunca Minnesota Timberwolves’ da şampiyonluk yaşayamaması nedeniyle bir hayli eleştirilmiştir.

DEĞERLENDİRME

Her zaman şampiyonluğa oynayan San Antonio Spurs gibi bir takımda yer alan Tim Duncan, kariyer açısından bir adım önde olsa da, kadrosuna yaptığı katkılarla zirve mücadelesine geri dönen efsane Boston Celtics’ in yıldızı Kevin Garnett, son yıllarında kariyerine yeni başarı halkaları ekleyebilir. Kesin olan bir şey var ki, 33 yaşın oldunluğuna sahip bu iki usta oyuncu, NBA sahnesine çıktıkları 90’ lı yıllardan beri gösterdikleri performansla unutulmazlar arasına adlarını çoktan yazdırmış durumdadırlar.

OKAN ÇARGA, 3SAYI


Jason Kidd

Onun Hala Bir Umudu Var; Şampiyonluk için

Çok klişe bir başlangıç yapmak istiyorum:Her 10 yılda bir NBA’de iz bırakan oyun kurucular çıkar. Seçici baktığımız zaman, bu dönemler o oyun kurucular ile hatırlanabilir. İşte 80’lerin Magic ve İsiah Thomas ile, 60’ların Oscar Robertson ile, 50’lerin Bob Cousy ile hatırlanabileceği gibi. Ya da 90’ların Gary Payton ve John Stockton ile. Bizim neslin NBA ile içli dışlı olduğu 90’ların sonu ve 2000’ler içinse bu oyunculardan biri -belki de en önemlisi- Jason Kidd’dir. İlerde birer “adam” veya “kadın” olarak hayatımıza devam edeceğimiz dönemde, bizden küçüklere, yeğenlerimize, veyahut çocuklarımıza ballandıra ballandıra anlatacağımız basketbolculardan biridir Jason Kidd. O zaman da varolduğunu düşünürsek, Youtube’dan deli asistlerini izletip “vay be!” çektirebileceğimiz efsanelerdendir. Anlatmaktan bıkmayacağınız oyunculardan biridir.

NBA özelinde, büyük bir oyuncunun daha fazla akıllarda yer etmesi için, ilk şart, yüzük sahibi olmasıdır. Yani şampiyonluk kazanmış olması. Sırf bu şerefe nail olmak için “bayrak adam” denebilecek oyuncular bile takım değiştirmişlerdir. Eğer John Stockton, Reggie Miller, Charles Barkley, Karl Malone gibi “efsane” denebilecek oyuncular, şampiyonluk kazanmış olabilselerdi, emin olun daha çok saygı göreceklerdi. Bu isimlere engel olan kişiyi hepimiz tanıyoruz. Jason Kidd’e de bu yolda bazı büyük oyuncular “köstek oldular” açıkçası. Önce 3 sezonluk serilerinin son sezonunda Lakers tarafından süpürüldüler, ertesi sezon da Spurs’e 4-2 ile elendiler. O 2 sezondan sonra -ki bu 2 final de çok beklenilir, umulur finaller değildi- bir daha oraları göremedi Kidd. Peki hak ediyor mu bunu? Kesinlikle. Ama şunu da unutmamalıyız ki, az önce de değindiğimiz gibi, her büyük oyuncunun kariyeri mükemmel olmayabiliyor. Mesela Steve Nash’in final görmüşlüğü bile yok. Bu değerini azaltır mı, hayır, ama kariyeri için büyük eksiklik olur.
Kidd’in 2009 yazı başında Dallas’la 3 yıllık yeni bir anlaşma yaptığını ve, Dirk Nowitzki’nin de halen gayet formda zamanlar geçirdiğini, ilaveten Mavs’in ligin saygın takımları arasında sayılmaya devam ettiğini hesaba katarsak, yüzük şansı devam ediyor “tecrübeli oyun kurucu”nun. Çoğu kez sevdiğimiz oyuncular ve takımlar için başarı dileriz ama, bazı oyuncular bu konuda özel bir kontenjana sahip.

Çok büyük ihtimalle, Kidd’i kariyerinden yıllar sonra bile hatırlamamıza sebep olacak özelliği, kendisinin bir triple-double makinesi olmasıdır. Kidd, aynen Magic gibi, standart bir oyun kurucudan daha uzun olan boyunun ve sağlam fiziğinin avantajıyla kariyeri boyunca 100’den fazla triple-double’a imza attı, ve de onu sevenlerin delirmesine sebep olacak şekilde 70 kez kadar da triple-double’ı ufak farklarla kaçırdı. Burada mühim bir nokta var tabii. Bu lig, triple-double yapmak için pota dibinde kendi şutunu kaçıran adamlar görmüşken (isim vermeye gerek bile yok), yine bu ligin gördüğü en iyi oyun kuruculardan biri olan bu adamın, defalarca bir sayı veya ribaundla (ki genelde sayıyla oluyor) sayısız triple-double kaçırmasını nereye koyabiliriz, nasıl tanımlayabiliriz? Eğer rakamlarla uğraşan bir adam olsaydı Kidd, şu an pek ala Big O’nun rekorunu kırmış olabilirdi. Ama onun bu işlerle pek alakası yok.

Bu geride bıraktığımız 10 yılın en büyük 2 oyun kurucusu olan Kidd ve Nash’in kariyerlerinin başı denebilecek bir dönemde aynı takımda birlikte yer alması, belki de bir işaretti. İlk 2.5 sezonunu Mavericks’te geçiren Kidd, 96 yılında Phoenix’in yolunu tuttu. Ve burada 97-98 sezonunun sonuna kadar hem Nash, hem de başka bir büyük oyun kurucu Kevin Johnson ile birlikte oynadı. Bu 3 büyük oyuncunun kısa da olsa, bir dönem aynı formayı paylaşması için, NBA tarihinin ilginç olaylarından birisi diyebiliriz sanırım. Bu zaman dilimi, Nash’in Dallas’a gitmesiyle son buluyor.

Ve bu ikilinin kariyeri -yine ilginçtir- genellikle Dallas Mavericks-Phoenix Suns ekseninde geçiyor. Büyük ihtimalle ikisi de takım değiştirmeden kariyerlerini bu takımlarda bitirecekler ve, oyunculuk yıllarının büyük bir kısmı bu takımlarda geçmiş olacak. Muhtemelen ikisinin forması da emekli edilecektir.

Yine Nash üzerinden devam edelim. Bu 2 oyun kurucunun da, takımlarını çok yükseklere taşıdığı dönemler var, bildiğiniz gibi. Ve bu dönemlerde doğal olarak, bu oyuncuların isimleri MVP tartışmalarında geçti çokça. Nash, Suns’ın ligde çılgın attığı ilk yıllarda 2 kez bu ödülü kazandı. Ki bunlardan bir tanesi, yani 05-06 sezonunda olanı, çokça tartışmalı bir karardır. O sezon ligde maç başına 35 sayı atan bir tanımlanamayan varlık vardı çünkü. Kendisine bir sezon geç verildi hak ettiği ödül.

İkincisi ekstra sayılabilir. Sonuçta bir kere bu ödüle layık görüldü Nash. Fakat Kidd, Nets’i finale çıkardığı dönemde, 2 sezon boyu MVP için en büyük favorilerden biriyken, o 2 sezon da Tim Duncan’a gitti ödül. Kişisel bakacak olursak; Tim Duncan benim en sevdiğim oyuncudur fakat, o 2 sezondan birinde ödülü Kidd’e verebilirlerdi. Kidd’in çok umurunda olacağını sanmıyorum ama, hakediyordu. Önemli olan bu. O takıma kattıkları, o takımı alıp finale taşıması, kesinlikle bu ödülü getirmeliydi kendisine.

Şimdi Dirk Nowitzki ile birlikte, lige ilk adım attığı takımda Kidd. Favorilerden olmasalar da, yüzük için iddialı takımlardan biri Dallas. Lig sonundaki duruma göre, kolayca Batı finaline de çıkabilirler. Eğer formda ve konsantre olurlarsa, NBA finalini de görebilirler. Bunları yapabilecek kadroya ve, en önemlisi de onları sürükleyebilecek ve yönetebilecek lidere sahipler. Eğer olmazsa da, 1 sezon daha o burada.

Cem Tokatlıoğlu


Rajon Rondo – Aaron Brooks

sezon ortalaması oldu(playoffta ise %69).

Rondo’yu bu yazının konusu yapan değişim ise 2007 yılındaki malum takaslar ile başladı. Big Three’nin kurulmasıyla kendini ilk 5te bulan Rondo, üzerindeki şüphelere rağmen bu takımın ilk 5 rotasyonundan hiç kopmadı ve 77 maçta oynadı. Play-Off’taki çetin mücadelelerde kimi zaman sinse de heyecanlansa da, yanındaki büyük oyuncuların yardımlarıyla şampiyonluk yolunda takımına büyük katkı verdi. Takım şampiyon olduğunda Rondo da şampiyon bir guard olarak, kendisine şüpheye bakanları şaşırtmakla kalmadı, Rıdvan Dilmen abimizin tabiriyle “üzerine koyarak devam etti”.

Takım olarak şampiyon olamayarak başarısız biten 2008-09 sezonunda, tek teselli ayakları iyice yere basan, savunmada hücumda(şut hariç) tehdit halini alan bir Rondo’nun iyiden iyiye ben geliyorum demesiydi. O sezon En İyi İkinci Savunma Takımı’na seçilerek bu durumu da perçinledi…

Rondo’nun esas patlama sezonu ise henüz biten 2009-10 sezonu oldu. En yüksek sayı(13.7) ve asist(9.8) ortalamalarıyla oynayan “Genç” Rondo Dallas’ta düzenlenen ve seyirci sayısı bakımında tarihe geçen gecede All-Star Doğu Karması kadrosunda yer aldı. Ve nereden nereye dedirtti…

Lige geldiğinde sıradan bir guard olarak görülen, şutu olmayan(hala), cılız bir oyun kurucunun o takas sonrası ligin en iyi dört beş guardından biri olduğunu görmek gerçekten göz alıcı. Bu başarıda Boston Celtics’in o takaslar sonucu kazanan bir takıma dönüşmesi çok büyük etken. Zira 2007 öncesi takım için Paul Pierce’ın “İdmanlarda basit pas çalışması yapmak zorunda kalıyoruz, bırakın oyunları” lafı sanırım yeterlidir. Öyle bir takımda bu seviyelere gelmenin ne kadar zor olduğunu, Al Jefferson’ın şuan ki haline bakarak anlamak çok kolay…

Evet, Rondo buralara gelirken çok çalıştı doğru. Ama zaten çalışmadan bir yere gelmek mümkün değil. Ama o büyük takaslar yapılırken Telfair yerine Rondo’dan vazgeçilseydi acaba şimdi nasıl bir durumu konuşuyor olurduk??

Aaron Jamal Brooks, 14 Ocak 1985’te Seattle’da doğdu. Daha küçükten itibaren iyi bir oyuncu olacağının sinyallerini veren Brooks, ikinci yılında okuduğu lise Franklin High School’u eyalet şampiyonu yaparak basketbol kariyerine hızlı bir giriş yaptı. Şampiyonluk maçında şuanda bir Laker olan Adam Morrison’la karşı karşıya geldi; Morrison’un 37 sayısına karşılık yaptığı 38 sayıyla takımına galibiyeti getirdi. Ne yazık ki turnuva MVP’si diğer maçlarda daha iyi istatistikler yapan Morrison oldu. Fakat Brooks için söylenen, “mümkün olan tüm başarıları kazandı” cümlesi onun için o küçük heykelcikten daha değerli oldu hep…

Kolejde çok büyük olmayan Oregon Üniversitesi için oynayan Brooks, ilk yılından takımın PG pozisyonuna yerleşti ve bireysel olarak 4 başarılı sezon geçirdi fakat Pac-10 gibi sert bir konferansta bulunan Ducks için aynı şeyi söylemek pek mümkün değildi. Brooks, birçok maçta takımına liderlik etti, Ducks önemli rakipleri(UCLA, Arizona) yenerken hep Brooks ön plandaydı. Ama hiçbir zaman bir yıldız potansiyeli olarak görülmedi. Ki zaten kolejde yaptığı 13.1 sayı, 4.1 asist, 3.5 ribaunt istatistikleri bu düşünceleri destekler nitelikteydi…

Politika Bilimi bölümü gibi bir basketbolcu için zor bir bölümü bitiren Aaron Brooks, Haziran 2007’de NBA draftine gireceğini açıkladı. İlk turda seçilmesi beklenmeyen Brooks’u Houston ilk tur 26 sıradan seçti. Pek sürpriz olmayan bu kararla bir Rocket olan Brooks ilk yılında Rafer Alston’ın yedekliğinde 51 maçta 11.0 dakika ortalamayla süre alıyor ve açıkçası çok ümit vadeden performanslar sergilemiyordu. Zaten sakatlıklardan kolu kanadı kırılmış Yao’suz Houston’da o yıl tek akılda kalan, üst üste 22 galibiyet alarak NBA tarihinde en uzun galibiyet serisine sahip ikinci takım olmalarıydı…

Bir sonraki sezona hem Yao hem de T-Mac ile ümitle başlayan Houston’da Brooks, Alston’ın arkasında başladı sezona yine. Geçen yıla oranla daha lige ısınmış görünen Brooks yavaştan güven vermeye başlamıştı. Ama onun şansın döndüğü an ise o sezonun ortasına denk geldi. T-Mac’in sakatlanıp sezonu kapatması sonucu, Houston beklentilerin de düşmesiyle bir kumar oynamaya karar verdi ve 19 Şubat 2009 gecesi, takas süresinin dolmasına dakikalar kala Rafer “Skip to My Lou” Alston’u, Jameer Nelson’ın sakatlığı yüzünden guard derdine düşen Orlando’ya yolladı… Bu Aaron Brooks için ilk 5 yolunun açıldığı demekti. Takas sonrasında ilk5’e yerleşen Brooks sürelerinin de artmasıyla ortalamalarını da yükselterek(11.2 sayı, 3.0 asist, 2.1 ribaunt) takımının 53 galibiyetle sezonu tamamlamasına ve playoffta ilk turu geçmesine katkıda bulundu. Ama ne yazık ki sakatlık laneti gene Rockets’i buldu ve ikinci turun 3. maçında Yao sakatlanarak sezonu kapattı. Haliyle Houston’da…

Aaron Brooks için de patlama yılı ise içinde bulunduğumuz 2009-10 yılı oldu. Ne T-Mac ne de Yao’nun olduğu, lidersiz-yıldızsız takımda bir guard olarak liderlik görevine soyundu ve alnının akıyla çıktı bu işten. Kevin Martin gelene kadar takımın hem şutörü hem guardı gibi takılan Brooks, istatistik kâğıdında da takımın lideri oldu. Evet bir All-Star olamadı henüz ama MIP ödülünün kuvvetli adayları arasına girdi ve ileride All-Star da olacağının sinyallerini verdi. Müthiş hızına eklediği şutu ile korkulan bir oyuncu haline dönüşen Brooks özellikle kendinden yavaş guardları perişan ederek sezonu tamamladı. Beklentilerin üzerinde performans gösteren Houston’da Luis Scola ile birlikte takımın uzun bir süre playoff tablosunda kalmasını sağladı. Öyle ki T-Mac takıma döndüğünde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını gördü ve ayrılmak zorunda kaldı. Zira artık patron, düşük egosuyla takımı yöneten, Martin geldikten sonra istatistikleri düşmesine rağmen buna ses çıkarmayan bu bücür adam Aaron Brooks’tu…

Eğer o sezon ortasında T-Mac sakatlanıp sezonu kapatmasaydı, beklentiler böyle düşmeyecek, Rockets o takası yapmayıp belki de Houston Rafer Alston’la şampiyonluk kovalayacaktı.  Ve Brooks sıradan bir yedek guard olarak devam edecekti kariyerine. Ama işte hep diyoruz ya NBA, içinde bulunan malzemecisinden kulüp sahibine kadar birçok hikâyeye sahip… Ballı da var Kadersiz de…

İlginçtir, bu iki oyuncu da dâhil olmadıkları takaslar sonucu kariyerlerini başka seviyelere taşıdılar. Daha önce de dediğim gibi tabii ki çalışmadan bunları başarmak mümkün değildi ama sadece çalışarak da olması zordu. Hep denir ya doğru yerde doğru zamanda olmak… Sanırım bu iki guard için söylenebilecek en iyi cümle budur.

Mehmet Buğra ÇİÇEK


Kevin Durant

OKLAHOMA KASIRGASI – KEVIN DURANT…
29 Eylül 1988’ de Washington DC’ de doğan Kevin Wayne Durant, lise öğrenimini Montrose Christian School’ da tamamlarken University of Texas’ daki performansıyla yavaş yavaş adını duyurmaya başladı. 2006-2007 sezonunda Big 12 Konferansı’ nda Yılın Basketbolcusu seçilirken, 2007 yılında gösterdiği 25 sayı, 11 ribauntluk muhteşem istatistiklerinin sonucunda oybirliğiyle Yılın Kolej Ligleri Oyuncusu olma şerefine erişti. Bu performansı Durant’ in Team USA Basketbol tarafından yaz kampına davet edilmesine neden oldu. Kevin, Greg Oden’ dan sonra bir çaylak olarak böyle bir davet alan ikinci oyuncu oluyordu. Sadece davet almakla da kalmadı. Daha kampın birinci haftası sona ermeden Supersonics yöneticilerinin Durant’ i almak için kafalarında soru işareti kalmamıştı. Onun kamptaki performansının ne kadar etkileyici olduğunu en yakından görenlerden biri dea ynı kampta yer alan bir başka oyuncu Russel Westbrook’ du. “Kevin tam bir All Star gibiydi. Bir çaylak olmasına rağmen, savunması neredeyse imkansız bir adam vardı karşımızda.” Durant’ i en iyi tarif eden şeyi ise NCAA’ de onu izleyen tecrübeli bir NBA Scout’ u söylemişti: “O, bu dünyaya milyarlarca basket atması için gönderilmiş.”

2007’ de NBA Draftına katılmaya karar veren Durant, ilk tur ikinci sırada Seattle Supersonics tarafından seçildi. Durant’ in bu yeteneklerini farkeden sadece Seattle’ lılar değildi. Henüz tek bir profesyonel maç oynamayan bir oyuncuyla 7 yıllığına 60 milyon dolarlık bir sponsorluk anlaşması yapan Nike, belki de son yıllardaki en iyi yatırımlarından birini yapıyordu. Durant da daha ilk yılında 20 sayı ortalaması yakalayıp, “Yılın Çaylağı” seçilerek kendisine yapılan yatırımın ne denli haklı olduğunu ortaya koydu.

Daha evvel  bütün yaşamını bir yerden bir yere taşınarak geçiren Kevin, bu makus talihinden NBA’ deki ilk yılında da kurtulamadı. Takımı Seattle’ dan Oklahoma’ ya taşınınca, o da mecburen yine yollara düştü. Ancak değişiklik ona yaramış olacak ki, ikinci sezonunda sayı ortalamasını 25’ e çıkardı. O, sezonun Kasım Ayı’ nda Indiana potasına 37, Aralık Ayı’ nda Warriors’ a 41, Ocak’ ta ise Clippers’ a 46 sayı atarak bir Süper Star’ ın sahneye çıkmasının müjdesini verir gibiydi. Şubat Ayı’ nda tutturduğu 30 sayılık ortalama daha NBA‘ de ikinci yılını geçiren bir oyuncu için inanılmaz bir performanstı. Ancak Oklahoma, Durant’ in bu performansına ayak uydurabilmekten çok uzak bir takımdı. O sene 23 maç kazanıp, 59 maç kaybettiler.
Bu arada Durant, üniversite eğitiminden tamamen vazgeçmedi. Yaz aylarını Texas’ taki yaz okulunda geçiren yıldız, hem eksik derslerini alırken hem de üst seviyedeki antrenörler eşliğinde formunu korumaya çalışmaya devam etti. Eski takımı Texas Longhorns ile antremanlara çıkan Kevin’ i Texas guardı A. J. Abrahams şu cümlelerle özetliyor: “Kevin’ in yaz aylarında bizimle oynaması çok hoşumuza gidiyor. Çalışma ahlakı gerçekten mükemmel bir insan. Bence böyle devam ederse, Tracy Mcgrady’ den daha iyi bir oyuncu olabilir. Çünkü her geçen yıl daha iyiye gidiyor.”
Aslında Abrahams pek de haksız sayılmaz. Durant, NBA’ de yakaladığı 30,1 sayı ortalamasıyla Lebron James’ in önünde birinci sırada yer aldı. Ancak o, şu anda skor yeteneklerinden başka şeyler düşünüyor. “Ofansif yönden zaten iyi durumdayım, sayı atabiliyorum. Ancak savunma ve ribaunt anlamında kendimi geliştirmeliyim. Bu aralar bunun için çalışıyorum.”
Texas Longhorns koçu Rick Barnes, Durant’ in başarısının arkasında basketbol dışı özelliklerinin olduğunu söylüyor. “Geçtiğimiz yaz, öğrencilerden biri birkaç şut atmak için salona gitmiş ve forması salonun tepesinde asılı olan Durant’ in eski takım arkadaşlarıyla oynadığını görmüş. Ne yapacağını bilemeyen utangaç çocuğun köşeye sinerek telefonla konuşma numarası yaptığını farkeden Durant, çocuğun yanına yaklaşmış ve “Selam ben Kevin, sen de oynamaz mısın?” diye sormuş.

Aslında takımın Seattle’ dan Oklahoma’ ya taşınması, aynı zamanda Durant ve Thunder için de bir çıkışın başlangıcı olmuş. Bu yükselişte koç Scott Brooks’ un onu şutör gard pozisyonundan 3 numaraya almasının da büyük rolü var. Ayrıca Oklahoma’ da mutlu hissettiğini söyleyen Kevin: “Seattle’ da olmak güzeldi, ancak gelecek konusundaki bilinmezlik bizi olumsuz etkiliyordu. Gidecek miyiz, kalacak mıyız derken maçlara yoğunlaşmakta zorlandık.” Oklahoma’ nın genç menajeri Sam Presti, NBA’ in en çok gelecek vaateden takımlarından birini kurdu. Son olarak James Harden gibi yetenekli bir gard ile kadrosunu derinleştiren Thunders’ ta bütün yükü Durant’ in omuzlarından alabilecek bir yapılanma söz konusu. Takım kendini geliştirirken boş durmayan Durant: “Öğrenmeye aç biriyim ben. Sezon bittiğinde genelde tatil bile yapmadan çalışıyorum. Kobe, Lebron, Carmelo gibi oyunculara baktığınız zaman pek boş durmadıklarını görürsünüz. Onlar durmuyorsa ben niye durayım?”

Sanırım son cümle, Kevin Durant’ in neden NBA’ in en çok gelecek vaat eden Süper Star adayı olduğunun en açık cevabı. Onu izlemeye devam edin. İyi seyirler…

Okan Çarga

Duşan Cantekin

BİR (1) PORTRE   =  DUŞAN CANTEKİN

Kayıtlarda   1992 doğumlu geleceğin yıldız adaylarından Duşan Cantekin veya Duşhan Gavrilovic .  Kayıtlarda dedim , çünkü 1990 doğumlu olduğu hakkında ciddi söylentiler var Duşan Cantekin’in..
Dünyada 2.20 boyunu aşan nadir oyunculardan birisi 2.24 boyu ile  ,  Pertevniyal takımına nice kupalar kazandırdı. Sene başında ağır bir sakatlık geçiren ve 3 ay boyunca parkelerden uzak kalan Duşan ; Efes Pilsen’in bu sezonki deplasman da  oynadığı  Bornova maçından önce Kasun ve Ermal Kuqo’nun aynı anda sakatlanmasından sonra Pertevniyal’ den apar topar kadroya dahil edildi ve oynadığı ilk maçta 8 sayı 1 savunma ribaundu kazandırdı takımına. Kazandırdığı 8 sayı’nın 4’ü  serbest atış çizgisinden 4 de 4 (%100 ) ile , diğer 4 sayı ise 2’lik atışlarla 2 de 2 (%100) ile  geldi.
Çok yumuşak bileklere sahip olan Duşan Cantekin için Efes Pilsen’in Hırvat pivotu Mario Kasun ; “Geleceği çok parlak ; gelişimini sürdürürse 3-4 sene içinde NBA’ ye kolayca gidebilir” ifadesini kullanıyor. Ayrıca Kasun antremanlar da Duşan’a yardımcı olmaya çalıştığını da belirtiyor. Sadece Kasun değil takımdaki tüm ağabeyleri Duşan için aynı şeyleri düşünüyorlar.
Çok ballandıra ballandıra anlattım ama Duşan’ın da bir takım eksikleri var tabi.. Mesela kilo bakımından çok zayıf , en azından boyuna göre zayıf diyelim , bu da tabi ki mücadele gücünü azaltıyor.. Kilo alıp gelişmesi çok önemli Duşan’ın geleceği için. Tabii ki çok çalışması gerekiyor. NBA Duşan için hayal olmaz yukarda sölediklerime ve yaşamına dikkat ederse eğer..
Ama Duşan’ın şuan için ihtiyacı olduğu tek şey biraz daha fazla süre alması. Süre alması demek tecrübe kazanması demek. Ne kadar fazla süre , o kadar tecrübe kısacası.. Bana göre Duşan şuana kadar süre bakımından istenilen dakikayı alamıyor ama gelecek sene daha çok süre alacağından eminim..

Duşan ile ilgili söleyeceğim son şey ise Milli Takım. Umarım bu 2.24’lük dev yıllarca milli takımızın formasını giyer.. Destek  olunduğu takdirde  başarılı olacaktır Duşan. Buna eminim ve güveniyorum Duşan’a… Yolun açık olsun Duşan..

2010-2011 Sezonunda ise Mersin Büyükşehir Belediyespor da forma giymeyi sürdürmektedir.

ERKAN KALAY…