Kategori arşivi: Gizem Kumbasar

Timuçin Meriç Röportajı

Türk Telekom’da yapılan antrenörlük değişikliğinden sonra göreve gelip başarılı sonuçlara imza atan Timuçin Meriç 3SAYI Basketbol Dergisine konuştu.

3SAYI: Türk Telekom’un başına çok kritik bir zamanda geçtiniz. Uzun zamandır Telekom bünyesinde yer alan bir antrenör olmanıza rağmen bu sorumluluğu kabul etmenizin başlıca nedenlerini alabilir miyiz?

Timuçin Meriç: 19-20 yıl oldu antrenörlüğe başlayalı ve yaklaşık olarak 14 senedir altyapı ve üstyapıda Türk Telekom ile beraber çalışısyoruz. Son 8 yıl ise 6 yılı Ercument Sunter’in A Takım’da yardımcılığı olmak üzere A Takım seviyesinde antrenörlük yaptım ve 1,5 yıl gibi bir süre de Genç Telekom’un başındaydım. Türk Telekom’un başına geçtiğim zamanın çok kritik bir dönem olduğunu kabul ediyorum ama bu sürece baktığımız zaman bu teklif bana geldiğinde hiç düşünmedim bile. Çünkü yöneticilerin arkanızda olduğunu ve destekleyici güc olduğunu bilmek, itici güç oluyor. Zaten takım kadrosuna baktığımızda kötü oyuncular bulunduğunu söyleyemeyiz, ben her zaman bu kadronun üst seviyeleri zorlayabilcek gücü olduğuna inandım. Sadece yapılması gereken bir takım değişiklikler vardı ve bunun da mümkün olduğunu görünce hiç düşünmeden kabul ettim. Şu anda geçirdiğimiz yaklaşık bir aylık sürecin bizim açımızdan iyi geçtiğine inanıyorum. Öncelikle Başkanımız Gökhan Bozkurt, Asbaşkanımız Celalettin Dinçer ve Genel Sekreterimiz Akif Üstündağ’ın bana güvenmeleri ve ilk olarak beni düşünmeleri benim hiç teredüttümün olmamasını sağladı.

3SAYI: Sizin gelmenizle beraber ortaya çıkan grafiği neye bağlıyorsunuz, takımda ne gibi değişikliklere gittiniz?

T.M:  Sahada herkesin gördüğü üzere takımda belli başlı problemler vardı. Kadrodaki oyuncuların hemen hemen hepsi başka takımlardan performanslarını bildiğimiz, kendilerini ıspatlamış oyuncular. Yaşanan problem bence uyumdan kaynaklanıyordu. Benden önceki ekibi ve antrenör arkadaşları eleştirmek gibi bir amacım yok. Ama onların uyguladığı sistem ve kadrodaki oyuncular gereken uyumu sağlayamadılar. Bu çok net gözüküyordu ve sahaya yansımaları belli oluyordu. Özellikle takımın savunma kısmında çok aksaklıklar vardı. Neredeyse maç başına 90 sayıya yakın ortalama ile sayı yiyen bir Türk Telekom vardı. Bu sayıyı yiyen bir takımın kazanmak için 100 sayı atması lazım. Bu da bir takım problemleri beraberinde getirdi. Öncelikle kafada oluşan sistem problemini çözmeye çalıştım. Savunmada daha basit ama uygulanması kolay sistemleri oyuncularıma uygulatmaya çalıştım. Onlarda bu değişikliğe çok iyi tepki gösterdiler. Bence uyumu yakaladık, takım içindeki uyuşmazlık yavaş yavaş çözüldü. Sistemle aralarındaki problem bitti ve daha çok savunmaya kafa yoran bir Türk Telekom var. Doğal olarak savunma odaklı düşününce, sahaya yansıyan başarılı bir performans ortaya çıkıyor.

3SAYI: Peki ilerleyen zamanlarda savunma odaklı bir Türk Telekom izleyeceğimizi söyleyebilir miyiz?

T.M: Daha önce uygulanan savunma sistemi, yani man-to-man ve zone sistemine oyuncuların adapte olamadığını gözlemledim. Bu sistemin yanlış olduğunu söylemeye çalışmıyorum, çünkü basketbolda tek bir doğru yoktur. Bu takıma uymayan bu sistemin başka takımlarda çok başarılı sonuçlar verdiğini görebiliyoruz. Bu savunma problemlerini değiştirmek üzerine hala çalışıyoruz. Çünkü bahsettiğim bu seğişikliğin oturması 1 ay gibi kısa bir sürede olması çok zor. Hala ufak ufak parçaları oturtmaya çalışıyoruz. Tahminim 1,5-2 ay içinde sahaya tam performansını yansıtan bir Türk Telekom ortaya çıkacaktır. Problemin sistem ve oyuncular arasında olduğunu düşünüyorum. Teknik ekiple oyuncular arasındaki sorunlar sahayada yansımış durumdaydı ve takımda olan mutsuzluk dışardan bakınca belli oluyordu. Bunun ortadan kalkdığını düşünüyorum. Çünkü gerek maçlarda gerek kamplarda ve antrenmanlarda mutlu ve huzurlu bir ortam var.

3SAYI: Yetiştiğiniz antrenörlük ekolünden ve kendi tarzınızdan bahseder misiniz?

T.M: Her antrenörün kendine göre bir tarzı ve sistemi vardır.İlk 1.lig asistan koçluğuna Büyük Kolej’de Naci Özanay ile başladım,4 yıl ona yardımcı oldum.Telekom’a tekrar dönüşüm Tolga Öngeren zamanında oldu , onunla 4 5 ay gibi kısa bir süre birinci asistan olarak çalıştım. Tolga Öngeren görevinden ayrıldıktan sonra takımın başına Ercüment Sunter geldi ve onunla yaklaşık 5,5 sene boyunca asistan koçluk yaptım. Bu antrenörler gerçekten basketbolda önemli isimler.Bir dönemde altyapıda çalışırken Telekom’da Ergin Ataman görevliydi,ekipte bulunmasam bile her antremanda onlarla birlikteydim ve onları takip etme şansım oldu.Onların yaptğı ve bana uymayan birçok şeyi kafamda eleyebiliyordum.Bu isimlerin bana çok büyük katkısı oldu. Onlardan kazandığım tecrübe ile kafamda kendime göre bir sistem oturttum.Benim basketbolumda öncelikle savaşan, sahada asla pes etmeyen savunmada elinden geleni sahaya yansıtan bir takım sistemi var.Zaten basketbol hatalar oyunu , offence olarak bir şekilde sayı bulunur ama benim için önemli olan savunmayı sahaya yansıtabilmek.

3SAYI:Türk Telekom’un hiç bir zaman bütçe sıkıntısı olmadı ama Türkiye’de ve Avrupa Liginde hep belli yerlerde bulundu bunun sebebi sizce nedir?

T.M:Efes Pilsen , Fenerbahçe Ülker gibi klüplerin yaptıkları yatırım ve aldıkları oyuncular ile bizim aramızda bir fark  olduğu doğru ama bunun nedenin bütçeden değil oyuncu seçimindeki eleminasyondan kaynaklandığını düşünüyorum. Türk Telekom hemen hemen her sene ligde yarı finale kadar yükseldi, 3 sene önce Türkiye Kupası nı kazandı ve ardıdan Cumhurbaşkanlığı Kupası nı kazandı. Bunlar büyük başarılardı fakat yeni gelen yönetimle beraber bazı değişikliklere gidildi . Buna bütçe kısıntısı denemez takımın başındaki koçun oyuncu seçimi olarak tanımlayabiliriz.  Avrupa kısmına gelirsek, maalesef  Türkiye’nin son 5 6 senedir Euroleague ile anlaşması sadece Fenerbahçe Ülker ve Efes Pilsen ile oluyor.  Bizim final oynadığımız sene Euroleague şansımız doğmuştu ama Euroleague’nin takım alma kapasitesi sınırlı olduğu için oraya giremedik. Orda olsaydık da en iyi yerlere gelebileceğimize inanıyorum.Bu sene Banvit öyle bir şans yakaladı biz 7 8 senedir oraları kovalamamıza rağmen ön eleme bile oynayamadık, Türk Telekom kötü zamanlar geçirirken bu fırsat Banvit’e doğdu. Umarım ilerki senelerde bizde bu şansı elde etmiş oluruz ve oralara Türkiye olarak daha çok takımla katılabiliriz.

3SAYI: 1. Lig de takımı olup pilot takımı olarak kullanan çok az klüp var ve Türk Telekom bu durumu iyi bir şekilde başarıyor. Siz uzun süre altyapıda bulunan bir antrenör olarak Türk Telekom’un alt yapısından bahseder misiniz?

T.M: Yıllardır Türk Telekom alt yapısında düzenli bir çalışma var. Son yıllarda bunun verimini almaya başladık. Bunun göstergesi olarak 2. Lig de ki pilot takımımız Genç Telekom tamamen genç oyuncularla kurulu olmasına ve kadrosunda yabancı oyuncu bulundurmamasına rağmen bundan önceki 2 sezon yarı final oynadı. Altyapımızın yetiştirdiği oyuncularımızdan Uğur Öğüt şu anda A takımımızda oynuyor,geçen sene kadroda bulunan Erdinç Balto bu sezon Antalya B.Ş.B ‘nde,Pertev Öneren Bornova Belediyesi’nde ve Sertaç Şanlı Galatasaray Cafe Crown’da oynuyor.Bu oyuncular tabiki çok fazla süre almıyorlar zaten bir anda çıkıp 15 20 dk oynamalarını bekleyemeyiz ama ilerleyen zamanda Beko Basketbol Ligi’ne faydalı oyuncular olacaklarına inanıyorum. Şu anda iki tane genç takımımız var Türk Telekom genç takımı ve Genç Telekom genç takımı,bu sene iki takımda Gençler Türkiye Şampiyonası’nda ilk üçü oynayacak takımlar arasında yer alıyorlar. Bundan 5 6 sene sonra takımlarımızın bir ekol olarak çıkacağına inanıyorum.

3SAYI: Genel olarak Türkiye altyapısını nasıl değerlendirebilirsiniz?

T.M: Yetenekli oyunculara sahip olmamıza rağmen bunu değerlendiremediğimizi düşünüyorum.Bizim yaptığımız gibi diğer takımlarda kendilerine pilot takımlar kurarlarsa , oyuncular da kendilerini gösterme fırsatı bulacaktır. Yöneticiler olarak 1. Lig de genelde daha yaşlı daha tecrübeli oyuncuları tercih ediyoruz ama aynı katkıyı genç oyuncular da sağlayabilirler.Genç oyunculara daha çok zaman verilmeli diye düşünüyorum. Tabi bu sene Türk Telekom’da bunu gerçekleştiremiyorum çünkü takım çok sıkışık bir durumdayken buraya geldim ama bu sezonu iyi bir şekilde bitirirsek ve ilerki senelerde yöneticilerimiz benimle çalışmak isterlerse seneye takımımızda genç oyuncu sayısında artış olacağını söyleyebilirim.

3SAYI: Çift lisanslı oyuncuların gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz?

T.M: Çok önemli güzel bir uygulama,bunun hatta sayısı bile arttırılabilir.Genç oyuncular için büyük bir fırsat.Mesela Uğur Öğüt geçen senenin en iyi 2. lig guardlarından bir tanesi. Şu anda hem 1. ligden hen 2. ligden kendisiyle ilgilenen klüpler var. Bu oyuncuyu ve takımı riske edip 20 25 dakika oynatmam neredeyse imkansız.Ona verebileceğim maximum süre 10 dakika civarıdır. Fakat bu oyuncu gelişimini 10 dakika ile sağlayamaz , burda aldığı sürenin üstüne 2. ligde oynayacağı 30 35 dakikayla performansını arttırdığını basketbolunu geliştirdiğini düşünüyorum.

3SAYI:  Bu sezon için son transfer hakkınızı kullanacak mısınız?

T.M: Buraya geldiğimde 2 transfer hakkımız vardı. Birini eski oyuncumuz Jan Jagla yı getirerek kullandık. Heiko Schaffartzik ‘den boşalan yere 1 belki 1 2 pozisyonunda oyuncu bakıyoruz.Fakat öyle bir durumdayızki herkes kendi takımıyla devam ediyor, çok büyük bir maddi sıkıntı ya da takım içi anlaşmazlık olmazsa kimse klübünden ayrılmıyor.Şu anda aklımızda bir çok isim var ama bu hakkı iyi kullanmak istiyorum,getireceğimiz oyuncunun burayı hakeden bir isim olması lazım.En kısa zamanda o ismi bulacağız ve kadromuza katacağız.

3SAYI: Maça gelen seyirci hakkında neler söyleyeceksiniz?

T.M: Ankara seyircisi gerçekten basketbolu seviyor ve biliyor. Daha önce salonun maçın başlamasına bir buçuk iki saat kala dolduğu maçlarda ben asistan koç olarak görev yaptım. Salonun büyük kısmında yine Ankaraüçlüler vardı, taraftarı böyle ayırmamak lazım.Her kesimden her seyirciye ihtiyacımız var.Mutlaka bu tür seyircilerimiz de olacak.Onlar salona Türk Telekom taraftarı olarak geliyorlar, biraz fanatik olabilir ama ben salonun tıklık tıklım dolu olupta çık çıkmayan bir maç yerine, 100 200 kişiyle hareketlenmesini tercih ederim. Son 2 senedir seyici sayımızda bir düşüş olduğu doğru.Bunu düzeltmek istiyorum ama tek başıma yapamam, oyuncular sahaya yansıttıkları güzel basketbolla seyirciyi kendileri çekicekler. Şu anda iyi gidiyoruz göreve başladığımdan beri oynadığımız 6 Beko Basketbol Ligi maçının 4ünü kazandık.Kaybettiğimiz maçlardan biri Banvit deplasmanı diğeri ise Trabzon deplasmanı , ki Trabzon deplasmanı hala kafamızda soru işareti.Takım artık güzel basketbolunu sahaya yansıtıyor,ben Ankara seyircisinde rica ediyorum bizi desteklemeye gelsinler.

3SAYI: Son olarak Dünya Şampiyonasının etkilerini nasıl görüyorsunuz?

T.M:  Dünya Şampiyonası’nda muhteşem bir sonuç aldık. Zaten basketbolda son 2 3 yıldır büyük bir ilerleme var.Tabi bu insanları basketbola biraz daha çekiyor,hem seyirci açısından hem altyapılar açısından.Bunun sonuçlarını 3 5 yıl daha alacağız gibi geliyor. Şu andaki seyircisi sayısında çok büyük bir artış var sadece Ankara için söyleyemeyiz ama diğer şehirlerde gittiğimiz tüm maçlarda hemen hemen salon ağzına kadar dolu oluyor.Bunu kullanmak ve daha da geliştirmek lazım,gerekli yatırımın federasyon tarafında yapılacağına inanıyorum.Umarım Avrupa da ilk sıraya yükselicek kadar bir basketbol sevgisi ülkemizde oluşur.

3SAYI: Teşekkür ederiz.

T.M: Ben teşekkür ederim.

Röportaj: Gizem Kumbasar, 3SAYI Basketbol Dergisi

Cüneyt Erden Röportajı

‘‘Atletik olan oyuncularla daha rahat ve keyif alarak oynuyorum’’

Türkiye’nin en iyi şutörlerinden biri olan ve aynı zamanda en iyi  “point guard”larından diyebileceğimiz Cüneyt Erden, Bursaspor ve Tofaş’tan gelen tekliflerin ardından spor kariyerine Tofaş ile basketbola devam etmeye karar almış.

Kariyeri’nde Türk Telekom, Pınar Karşıyaka, Galatasaray, Efes Pilsen ve Ülkerspor gibi önemli takımlar bulunan başarılı guard sene başında anlaştığı Kepez Belediyesi’nde yaşadığı sıkıntılardan sonra Bornova Belediyesi ile anlaştı.

Kendisi ile basketbola nasıl başladığını ve neden basketbolu seçtiğini, Bornova Belediyesi’ni ve oynadığı takımları, Kepez Belediyesi’nde yaşanan maddi sıkıntıları konuştuk.

3SAYI: Basketbola nasıl başladığından bahseder misin?

Cüneyt Erden: Benim iki tane abim var; en büyük abim voleybolcuydu, benden bir büyük olan abim de basketbolcuydu. Tofaş’da guarddı. Ailenin içinde profesyonel olarak spor yapan iki kişi olunca ve bunlarda abimler olunca onlara özenerek spora başladım. Futbol ve basketbol oynuyordum ama seçim yapmam gereken bir zaman gelmişti. Çünkü iki taraftanda teklifler geliyordu. Hem Bursaspor’dan hem de Tofaş’tan yöneticiler konuşmaya gelmişti. Benim seçim yaptığım dönemde Okan diye soyadını hatırlayamadığım bir futbolcu vardı Galatasaray’da. Onun çok kötü bir sakatlığı olmuştu. Bunu gördükten sonra basketbolu seçtim ben de.

3SAYI: Kariyerine baktığımız zaman Tofaş’dan itibaren çok önemli takımlarda yer aldığını görüyoruz. Benim için dönüş noktası oldu dediğin bir takım ya da antrenör var mı?

C.E: Mete Babaoğlu. O zamanlar Karşıyaka’nın antrenörüydü 2001-2002 sezonu bittiğinde ben Karşıyaka’ya transfer olmuştum Telekom’dan, pek rahat değildim açıkçası, kimseye de söyleyemiyordum bunu, o ara Mete Babaoğlu gelip o dönemde Darüşşafaka’da oynayan Hakan Köseoğlu ile beni takas etmek istemişlerdi bende hemen kabul ettim o günden beri de zaten kendisini her yaz arar. Buradan kendisine tekrar teşekkür ederim. Darüşşafaka’ya gelmem ve antrenör olarak da Mete Babaoğlu’nun  dönüm noktam olduğunu söyleyebilirim.

3SAYI: Genç oyunculara baktığımız zaman genç oyuncuların çok fazla öğrenmesi gereken şey var kendi tecrübelerinden yola çıkarak onlarla aran nasıl?

C.E: Zaten takımda da genç oyuncular var . Hepsi henüz çok küçük çocuklar 17-18 yaşındalar. Ben onlara her zaman aynı şeyi söylüyorum. Tamam şimdi halter yapıyolar antreman yapıyolar ama bize bakıp antreman yapmamalarını söylüyorum. Çünkü çok genç oldukları için kendilerini geliştirmeleri için hep tempolarının yüksek olması gerekiyor her zaman onlara söylüyorum ağırlık yaparken. Basketbol oynarken, topla dribbling yaparken, şut atarken, antreman yaparken hep kendilerini geliştirme yönünde onlarla konuşuyorum ve hep bu yönde ilerliyor zaten. Ileride zaten kafamda genç oyuncularla çalışmak gibi bir düşünce var. Altyapı antrenörü olarak çalışmayı gençlerle de konuşmayı ilgilenmeyi çok seviyorum onun için de her zaman diyaloğumuz oluyo gençlerle oyunda..

3SAYI: Biraz eskiye dönersek eğer Ülker’de oynadığın senelerde Haislip ile beraber cok guzel pick’n’roll’lar, asistler izliyorduk. Ikinizi beraber izlemek ayrı bir zevkti bizim için.

C.E: Marcus zaten çok yetenekli bir oyuncu. Ben pick’n’roll gibi ikili oyunları oynamayı çok seven bir oyuncuyum. Atletik olan oyuncularda daha rahat ve keyif alarak oynuyorum. Pota üzerinde gezen arkadaşlarla çok samimi olabiliyorum yani onları topla samimi edebiliyorum.   zaten benim oynadığım tüm takımlarda buna Bornova’da bu konuda zaten çok potansiyeli olan oyuncular var bulunduruyordu bünyesinde. Şu anda Josh Shipp ve Kedrick Brown bu özelliklere sahip. Onlarla da şimdiden zaten bu konuda paslaşmaya başladık zaten seyirciler de bizim bu tarz oyunumuzdan zevk alıyorlar.

3SAYI: Kepez ile sıkıntılı bir dönem yaşadınız. O dönemden biraz bahseder misin?

C.E: Orada çok amatör bir yapılanma vardı. Biz doğal olarak bunu bilmiyoduk. Açıkçası benim oraya gidiş sebebim oraya imza atan oyunculardı Ersin, Fatih gibi kaliteli oyuncular ile anlaşılmıştı. Bunun yanında Halil Abi’nin de etkisi var. Ama öncelikle Halil Abi’nin takımdan ayrılması ve sonra da dört ay boyunca paralarımız yatmaması çok kötü bir düşüş yaşanmasına sebep oldu. Ama en kötüsü muhattap insanları bulamamamızdı. Bunun kopmada çok büyük etkileri oldu. Ama hayatta bu tarz olaylar olabilir. Profesyonel spor hayatımızdahergün yaşanan olaylar sayesinde yeni tecrübeler kazanmış oluyoruz. Hayatımız devam ediyor ve Bornonava’da şu anda çok mutluyum. Gerek Muharrem Abi’ gerek Aclan abi bana çok yardımcı oldular. Şu aşamada herşey çok daha iyi.

3SAYI:  Hazır Bornova’da herşeyin yerinde gittiğinden konuşmuşken hedeflerinizden bahsetsek?

C.E: Daha ne söyliyim işte, burada herşey gerçekten çok güzel. Benim transferimden sonra kadromuza yeni oyuncularda katıldı ve yeni bir system içerisine girdik. Bu geçiş dönenimi de iyi geçirdiğimizi düşünüyorum. Karşıyaka ve Galatasaray galibiyetlerinden sonra play-off için önemli bir adım atmış olduk ve daha da iyiye gidecğine inanıyorum. Türkiye Kupası bizim için çok verimli geçti. Ilerleyen zamanlarda çok daha iyi olacağımıza inanıyorum. Tek söyleyebileceğim Bornova serüvenim çok iyi ve jeyifli geçiyor .

3SAYI: Bide son olarak hani az önce alt yapıya değindin ama bi hani basketbolu bıraktıktan sonra

C.E.: Daha zamanım var dört beş sene daha oynamayı düşünüyorum yani vücudum elverdiği sürece ondan sonra da dediğim gibi altyapı antrenörlüğü olsun menejerlik düşünmüyorum çünkü çok yıpratıcı onun için altyapı daha yıpratıcı orayı tercih ediyim dedim.Gençlerle ilgilenmeyi dediğm gibi daha önce de çok seviyorum çocuklarla onlara bakıp oyuncu olup olmayacağını filan tespit edebiliyorum daha çok öyle sezgilerim olduğu için onu kullanmak istiyorum altyapıda onlarla ilgilenip Türk basketboluna yeni Cüneyt Erdenler demiyecem tabiki sporcular yetiştirmek istiyorum.

Röportaj: Gizem Kumbasar, 3SAYI

Bu röportaj Mart 2010 sayımızda yayınlanmıştır.


Orhun Ene Röportajı

TÜRK, ÖGÜN, ÇALIŞ, GÜVEN

Uzun yıllar Türk basketbolunun en önemli oyun kurucularından biriydi. Galatasaray Lisesi mezunu olan fakat basketboldan dolayı sonralarında ekonomi eğitimi bırakmak zorunda olan başarılı oyun kurucu için hala günümüzde “Onun gibileri yetişmedi” ya da “İleriki yılların Orhun’u  olma potansiyeli var” gibi cümleleri çok işitiyoruz. Basketbolun içinde olan herkese sorsak, gelmiş geçmiş en iyi Türk oyun kurucular arasında kesinlikle Orhun Ene’yi örnek gösterecektir bize.

Ortaköy, Eczacıbaşı, Paşabahçe, Fenerbahçe gibi takımlarda başarılı seneler geçeren Orhun Ene 1993 yılında Ülker’e transfer olduktan sonra 4 sezon boyunca Avrupa Ligi’nde önemli dakikalar oynadı. 2000 yılında basketbolu bıraktığını açıkladıktan sonra 2001 yılında İTÜ ile anlaşan başarılı oyun kurucu 2003 yılına kadar İTÜ’de kariyerine devam ettikten sonra, kesin olarak kariyerini noktaladı. 202 kez Milli Takım’da forma giyen Ene, A Milli Takım’da asistan, Ümit Milli Takım’da head coach olarak antrenörlüğe devam ediyor. Aynı zamanda 2009-2010 yılı için Banvit ile büyük başarılar elde eden Ene ile antrenörlük kariyerinden, Türk Basketbolunun genç oyuncularından, A Milli Takım’dan ve Banvit’in hedeflerinden konuştuk.

Banvit’te göreve geldikten sonra Türk oyun kurucularla çalışacağını açıklayan ve onlara sonsuz güvenen Orhun Ene, takımının aldığı başarılı sonuçlar sonunda herkesin övgüsünü kazanmayı başardı.

3SAYI: Türkiye’nin en iyi antrenörlerinden birisiniz. Öncelikle antrenörlük kariyerinizden bize biraz bahsedebilir misiniz?

Orhun Ene: Türkiye’nin en iyi antrenörlerinden biri olmak çok iddialı bi kelime olur ama yinede teşekkür ederim. Esasında antrenörlük yaşı genç olan bir antrenörüm. İlk antrenörlüğe oyunculuğu bıraktıktan sonra basketbol okullarında başladım. Basketbolu bırakmadan önceki son dönemlerimde zaten basketbol okulunda antrenörlük yapıyordum bıraktıktan sonra da yıldız takım ve genç takımda antrenörlük yaptım. İstanbul Tofaş kulübünde bununla beraber milli takımlar düzeyinde Yıldız Milli Takım antrenörlüğü başladım. Daha sonar ise Milli Takımlar alt yapısında Genç Milli Takım ve Ümit Milli Takım antrenörlükleri yaptım, bunlara ek olarak B milli takım antrenörlüğü ve A milli takımda da yardımcı antrenörlük yaptım. Profesyonel olarak da kulüp çapında Işık Spor’da 1.5 sezon çalıştım 2. ligde,Antalya Belediyesi’nde 1.5 sene ve bu sene de bildiğiniz üzere Banvit’de çalışıyorum.

3SAYI: Başarılı bir oyunculuk kariyerinizden sonra, özellikle Banvit ile bu sene kurduğunuz organizasyon ile beraber çok verimli bir dönem geçiriyorsunuz. Peki antrenör olarak ne tarz oyuncularla beraber çalışmayı seviyosunuz?

O.E.: Açıkcası basketbolu bıraktığım zaman böyle bir farklı bakış açım vardı oyuncuları yeteneklerine göre sınıflandırıyodum, şu anda baktığımda ise bu bakış açısının doğru olmadığını, hatalı olduğunu görüyorum. Genelde oyunculuk yapan, Türkiye’de oynayan bütün oyuncuların bu anlamda farklı bir bakış açısı olur ama  antrenörlüğe geçtikten sonra her oyuncuyla çalışmam gerektiğini, her oyuncuya basketbol öğretebilmenin önemli olduğunu öğrendim. Antrenörlüğün bu tarafının da olduğunu gördüm sadece iyi oyuncuları seçip onlarla çalışmak değil bazen kapasitesi düşük veya başarısı olmayan ismi olmayan oyuncularla çalışıp onlara da iyi basketbol öğretmenin de antrenörlükte önemli bir vasıf olduğuna tanık oldum. Şu anda oyuncuları kategorize etmiyorum. Benim için; en önemli vasıf bir grupta olduğunu bilen, o grubun değerlerine sahip olan, o grupta aile olmaya önem veren, etrafına pozitif elektrik verip iyi gününde de kötü gününde de çizgisini bozmayan, çalışmayı seven, öğrenmeye açık insanlarla beraber olmaktan mutluluk duyuyorum ve bu özelliklere sahip olan oyuncularla çalışmaktan ve onların gelişimine yardımcı olmaktan çok hoşlanıyorum.

3SAYI: Geçen seneki Banvit ile bu senekini kıyasladığımızda değişen çok fazla şey var. Bu seneki Banvit’in oyun tarzı daha farklı. Kurduğunuz kadroya baktığımızda ise çok az antrenörün yaptığını yapıp Türk bir oyuncuya güvenerek Barış Ermiş’i 1.oyun kurucu olarak kadroya kattınız. Sizin takımda olmanız ile beraber kurulan organizasyondan ve oyun tarzından bahseder misiniz?

O.E: Barış Özcan, ben basketbolu bırakırken de çok beğendiğim çok yetenekli bir oyuncuydu, çok saygı duyduğum bir oyuncuydu. Barış Ermiş ile Milli Takımda çalışma fırsatı buldum ama nedense kendi kulübünde ve oynadığı diğer kulüplerde basketbol yeteneğinin karşılığındaki süreyi ve saygıyı görmemiş bir oyuncu olduğunu gördüm. Ama kendisinin hep bulunduğu seviyenin çok daha üstüne çıkabileceğine inandığım bir oyuncuydu. Oyun kurucuları değerlendirirken ben de oyun kuruculuktan geldiğim için bu benim için de bir avantaj oldu. Barış Ermiş şu an da böyle bir sıçrama yaptı ama ben onun hala çok daha iyi oynayacağını ve genç bir oyuncu olarak çalışıp daha eksiklerini de giderebileceğini ve bu seviyenin de çok üzerine çıkacağına inanıyorum. Burda ümit milli takımlarda çalıştığım Erolcan gibi İbrahim gibi İzzet gibi iki tane üç tane de kendi yaş gruplarında çok yetenekli oyuncuların da olmasıylai Yunus gibi de daha kadroda geçen seneden kalan oyuncuların bulunması ve Barış Hersek’i de ekleyerek bu kadroyla böyle bir ekip oluşturduk. Buraya da çok kaliteli, Türkiye 1. liginde oynamış yabancı oyuncuları ekleyip güzel bir kadro kurduk. Bence bizim kadromuzun devamlılığı çok önemli. Bu sene yeni bir araya geldik ama bu kadro bir arada devam ederse ileride daha da iyi bir basketbol oynayacağını ve bu sene ilk dört için yaptığımız bu çıkışın daha da kalıcı olup önümüzdeki senelerde daha da yukarılara çıkabileceğini düşünüyorum.Ama böyle bir kadronun bir araya gelip hemen bozulması değil devamlılığı bence en önemli ayrıntı burada.

3SAYI: Banvit şu an ligde 3.sıradasınız, bu sene için Banvit’in hedefleri neler?

O.E: Ben bunu sezon başında da söylemiştim; bizim için en büyük hedef bence her maçı kazanmak olmalı. Bir yerlere kendimi koymayı çok doğru bulmuyorum, kazandığınız maçlarla zaten sıralama da bir noktaya geliyosunuz ama önemli olan her maçta gösterdiğiniz maçı kazanma arzusu ve oynanan kaliteli basketbol.Yani şu anda da ligde kesinleşmiş bir şey yok, şu ana kadar kazanabileceğimiz maçları kazandık ama çok büyük sürprizler de yapmadık bence. O sürprizleri de yaparsak o zaman daha ilerisi için kesin şeyler söyleyebilirim.

3SAYI:Ümit Milli Takımda o jenerasyonun Türkiye’nin en başarılı oyuncularıyla çalışan bir antrenör olarak geleceğimizi, genç oyuncuları nasıl değerlendiriyorsunuz?

O.E: Öncelikle genç oyunculara çok güveniyorum, güvenim onların yapacağı şeylere ama şunu da biliyorum o yeteneklerini saha da göstermeleri de Türkiye 1. liginde çok önemli. Burada onların şöyle bir sıkıntısı var, yeterli süreyi bulamayan bir sürü genç oyuncu var. Tabiki süre almak kolay bişey değil ama süreyi almak için de çok büyük bir özgüven ve çok büyük bir çalışma arzusu gerekiyor. Genç oyuncularımız hep kendilerini tutan, arkalarından iten, kendilerine destek olan, arkalarında hep bir antrenör bekliyorlar ama tabiki bunu beklemeleri normal ama doğrusunı söylemek gerekirse, genç oyunculara süre vermek onlara destek olmak  çok önemli fakat bunun olmadığı durumlarda da bu bir mücadele. Hemde çok acımasız bir mücadele, bu hakkı almak için de bunu çok isteyen,yeteneği olan,bunun için de mücadele edip herşeyi göze alan oyuncu yıldız oyuncu veya süreyi alan 1. ligde milli takım düzeyine gelebilecek oyuncu oluyor. Bunları yapmadan sadece antrenörden bişey beklemek de gerçekçi bişey değil. Bu tip oyuncularla oynama fırsatım oldu ama bunların ne kadar çok destekle motivasyonlarının ne kadar arttığını aksi takdirde ise kendileri bişey yapmadığında, birşey vermedikleri zaman da süreyi  alamadıklarında motivasyonlarının ne kadar kaybolduğunu da yakından gördüm. Burda genç oyuncu her zaman her şekilde hazır olucak. Her şekilde ne olursa olsun çalışmayı, mücadele etmeyi kafasına koymuş ve motive olmuş olucak ve çok istekli olucak. Böyle bir şey yok yani burda da herkes birbirine her zaman sonsuz destek olamıyor ama onların da o desteği göstermesi lazım. Türkiye’de de malesef bunu belirtmeden geçemeyeceğim, genç oyuncu olmak çok zor bişey. Genç oyuncuların Türkiye liginde birçok yabancının olduğu işte artık yabancıların da Türk yapıldığı bir ligde tabiki süre almaları çok zor ama geniş düşünmeleri lazım, dünyaya daha büyük bir pencereden bakmaları lazım, sadece dünyayı Türkiye olarak görmemeleri lazım. Her ligde oynayabilirler. Ben kendi oyunculuğumda düşünüyorum bizim bir NBA’de oynamamız, bizim Avrupa’da oynamamız çok zordu çünkü o zaman yabancı sınırlaması vardı, Türkiye’nin öyle bir vizyonu yoktu, o tarz o anlamda düşünen oyuncu menejerleri,antrenörler yoktu. Bugün yurt dışında oyuncularımız da var antrenörlerimiz de var. Onların işinin o taraflarda da daha kolay olduğunu düşünüyorum ama kendilerinin bu hedefi koymaları çok önemli.

3SAYI: NCAA’de temsilcimiz bulunmakta ve orası kendi yaşıtlarının çok daha atletik özelliklere sahip olduğu bir lig aslında ve gayet de başarılı gidiyorlar. Onlar için neler söyleyebilirsiniz?

O.E: Deniz , Doğuş gibi önemli temsilcilerimiz var. NCAA’de tabi iyi bir okulda iyi bir basketbol programında oynuyorsanız bunun oyuncuya faydası olacağını düşünüyorum ama Enes ise Findlay College Prep’de mücadele ediyor ama orda da o dünyanın içinde olmaları bir genç olarak çok güzel bir şey hem okullarıyla beraber eğitimlerini ve basketbol yeteneklerini tamamliyorlar. Ben milli takımlarda da başarılı olan bu oyuncuların orda bir tek basketbol programına iyi bir programa dahillerse onlara faydalı olacağını düşünüyorum.  Ama aynı zamanda da kafamda tabi onlar için soru işaretleri olan yerler de var, eğer kötü bir programa da dahil oldularsa Avrupa’daki basketbolda, Türkiye’deki kulüplerdeki basketbolda o seviyede onlara göre çok daha fazla maç yapma şansını bulan, çok daha fazla tecrübe kazanma şansını bulan onlarla yarışan oyuncularla dolu. Bunun ayrımını iyi yapmalılar ama özellikle iki üç tane oyuncumuz bizi de gururlandırıyor, bizi çok iyi temsil ediyorlar.

3SAYI: Banvit’in pilot takım diyebileceğimiz bir takımı var. Bunun örneğini Genç Telekom, Efes gibi birkaç takım daha yapıyor. Bu sizce 1. Lige çıkmadan önce oyuncuların orda oynaması onlara tecrübe anlamında gerekli mi ya da nasıl bir fayda sağlıyor?

O.E: Çok büyük bir fayda sağlıyor. Orada bir kere süre alıyorlar, sorumluluk alıyorlar,kişilik buluyorlar. Şimdi birinci ligde oynamak artık bir çok tecrübeli oyuncu için bile çok zor Türk oyuncu için süre alamama gibi bir sıkıntı doğdu. Böyle bir kadroda onların çok  tecrübe kazandığını düşünüyorum. Bizim kadromuzda özellikle İzzet, İbrahim ve Erolcan  gibi oyuncularımız orda çok tecrübe kazandılar. Ben Türk basketboluna çok faydalı olduğunu düşünüyorum.

3SAYI: Yine sizin taktiksel anlamda değişimlerinize bakınca sahada çok fazla taktiksel değişim yapıyorsunuz bir anda rakibin kafasını karıştırabilecek bir duruma geliyosunuz. Oyun tarzınızla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

O.E: Biz iyi savunma yapmaya gayret ediyoruz ama bu savunmayı son haftalarda biraz savunmamız kötüye gitti yani ilk başladığımız gibi değiliz şu anda. İyi savunma yapmak istiyoruz ve biz takım olarak süreyi de, topu da, sorumluluğu da paylaşan bir mentaliteye getirmeye gayret ediyoruz çünkü üst düzeyde bir basketbol oynayıp iyi takımlarla rekabet etmek istiyorsak takımca iyi basketbol oynamamız lazım. Sadece bir oyuncunun, iki oyuncunun üzerine kurulmuş düzenler, sistemler durdurulması en kolay sistemlerdir. O yüzden her maçta beş altı tane oyuncu çift haneli rakamlara skor anlamında ulaşıyor. Savunmada savunma yapamaz denen oyuncularımız bu sene çok büyük savunma gayreti gösteriyor. En önemlisi de böyle bir isteğimiz ve arzumuz var bunu şu anda sürekli bir standartta tutamayız bu da yeni olmanın getirmiş olduğu bir şey. Eğer bu standartı tutturursak önümüzdeki dönemlerde kafamızdaki basketbolu oynayıp çok daha iyi oynayıp sahaya yansıtıcaz ama dediğim gibi herşeyi paylaşıyoruz, bu çok önemli bir şey. İyi bir ekip ve aile olduğumuzu düşünüyorum. Kulübümüz de kaliteli yöneticilerden kurulu bir kulüp. Onlar da çok büyük bir çabayla bu ekibi bir araya getirme gayreti gösterdiler. Esasında başarının büyük bir payı da onlara ait ama işte daha ortasındayız. Bunun başarı olabilmesi için devam etmemiz lazım. Türkiye ligi de kolay bir lig değil.İnşallah şans da yanımızda olur.

3SAYI: İnşallah.Sizin yeni bir takvim projeniz oldu ve bu aslında çok örnek bir çalışma. Onunla ilgili biraz bilgi verir misiniz?

O.E: Bu esasında üzerinde durulması gereken bir konu. Ben Türk basketbolunun içindeyim senelerden beri. Türk basketbolunda oyuncuların da kulüplerin de bu konularda ne kadar proje üretmekte veya bu projelerde ne kadar yardımcı olmakta zorlandığını, gönülsüz olduğunu bilen bir insanım. Zor gelir oyunculara çünkü oyunculara bizim öyle bir eğitimimiz yok, öyle bir projenin parçası olarak insanlara faydalı olmak, bir yere gelmiş kariyere, bir maddi güce erişmiş oyuncuların aslında büyük bir şansıdır. Malesef bunu oyuncularımız senelerce külfet olarak gördüler. Burada anlatılmadı, bunun eğitimi de verilmedi. Mesela NBA’ de Amerika’da çok güzel oyunculara bu fikri veren ve gönüllü olan oyuncular var. Fakat bu proje ilk defa benim gördüğüm o gün yedi saatlik bir çalışmayla yapıldı ve oyuncularımın buna gönüllü olduğunu görmek çok güzel bir duyguydu ve bu yüzden ben de çalışmanın tamamlanması için antremanı iptal ettim. Oyuncuların burada gönüllü olması, yabancı oyuncularımız da bunun içinde beni çok mutlu etti. Bu kadar spordan bir şeyler alan insanların bunu vermesi çok başarılı bir çalışma oldu. Çok iyi kulüplerimiz de oldu, büyük, köklü kulüplerimiz de oldu ama kimsenin böyle bir projede, böyle gönüllü çalışarak böyle bir şey yaptığına şahit olmadım. Onun da bir ilk olarak yaptığımız için bence sportif anlamda kazanılan başarılar kadar önemli bir şeydir. Kamuoyunun da bunun farkına varması ve bunu görmesi çok mutluluk verici bir şey. O yüzden inşallah diğer kulüplerimize de örnek olur diyorum.

3SAYI: Son olarak bu sene artık milli takımın hedefi olan dünya şampiyonası yaklaşıyor ve çok da güzel bir saha avantajımız olacak. Özellikle yapılan seçimlerin son birkaç sene de çok fazla eleştirmesi üzerine, 12 Dev Adam için neler söyleyebilirsiniz?

O.E: Eleştirinin olması güzel bir şey seçimlerde, demek ki çok oyuncumuz var artık bu düzeye gelmiş bir konumdayız.Eskiden hiç eleştiri olmazdı çünkü o kadar alternatif yoktu, ama şu anda insanlar “O’nun yerine bu oyuncuyu kadroya almalıydı” diyebiliyor. Ama benim dönemimde Milli Takım mecburen belli isimlerden kurulurdu. Tabi ki eleştiri olacak ama orda bu işi yapmak isteyen bu işe görev verilmiş bir teknik adam var. Dünyanın her yerinde de bu insanın düşüncelerine saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum ben. Sonuçta başarısız olunduğu zaman bunun sorumlusu olan insanlar bunun hesabını vereceklerdir ama bütün bunları bırakıp daha pozitif düşünmek gerek. Bugün direkt olarak bir tanıtımında bile Dünya Şampiyonası’nın maskotundan tutun birçok şeye kadar herşey oturtuldu. Yapıcı olmak yerine yıkıcı olmanbasketboluna hiçbir katkı sağlamayacak, önemli olmayan, bizi yükseltmeyecek işler. Ama beni kimse yanlış anlamasın, tabi ki insanların eleştirme hakkı var, ben bunlara saygı duyuyorum. Bu eleştirilerinde birçok şeyinde faydalı olduğunu da görüyorum ama gereksiz anlamda bu gündemde hiç olmadık konularda birbirimizi şu anda böyle bir atmosfere sokmanın da anlamı yok. Gönül birliği yapıp bu şampiyonada herkesin belli oranda destek olması lazım. Eleştirilerin de yapılıp daha pozitif, daha olumlu olarak ortaya koyulması lazım. Başarılı olma ihtimalimiz var yani tabi ki çok zor bir şampiyona ama herkes kadar bizim de şampiyon olma, başarılı olma ihtimalimiz var çünkü biz daha öncesinde kendi ülkemizde oynanan bir turnuvayı çok iyi oynayan bir ülkeyiz. İnşallah bu başarıya yakın bir başarıyı tekrarlarız.

3SAYI: Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyorum ve başarılar diliyorum.

O.E: Ben teşekkür ediyorum

Röportaj: Gizem Kumbasar,3SAYI

Mart 2010 sayımızda yayınlanan röportajımızdır.



Soner Şentürk ve Torin Francis Röportajı

Bornova’da Hedef Playofflarda Başarılı Olmak

Geçen sene Beko Basketbol Ligi’ni 7. sıradan bitirerek, playofflarda Fenerbahçe Ülker ile eşleşen Bornova Belediyesi, ligdeki ikinci yılında geçen sene ortaya koydukları performansı daha da yukarıya çekerek devam etme hedefinde.

Geçen sezon kadroda olan yabancı oyuncularından Tyler Smith ve Thomas Nagys yanına deneyimli oyuncu olan Torin Fransic’i takviye ederek pota altında daha da güçlenen Bornova Belediyesi’den Soner Şentürk ve Torin Francis ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Basketbola Darüşşafaka altyapısında başlayak sırasıyla Yıldız ve Genç takımlarda forma giyen Soner Şentürk A Takım’da geçirdiği senelerden sonra  2009-2010 sezonunda Türk Telekom’a transfer oldu. Telekom’da geçen bi yılın ardında da bı yıl Bornova Belediyesi ile anlaştı.

Kariyerinde 2 yıllık İtalya ve Yunanistan deneyimi bulunan Torin Francis ise ligin sayı ve ribaundda en efektif uzunlardan birisi. Frank Elegar’ın boşluğunu daha kaliteli bir oyuncu ile dolduran Bornova Belediyesi kendi yapısı ve karekteri adına bu sezon doğru oyuncu ile anlaşmış bulunmakta.

Darüşşafaka’da geçirdiği yılların kendisine çok büyük katkısı olduğunu belirten Şentürk, “Darüşşakafa’da altyapıya ciddi bir değer veriliyor. Sadece oyuncu yetiştirmek değil antrenör yetiştirme amaçlı da çalışıyorlar. Ortada gerçekten verilen çok büyük bir emek var. Bugün sahip olduğum basketbolda Darüşşafaka’nın çok büyük bir önemi var. Ama sonuç olarak herşey oyuncularda bitiyor. Belirli bir çaba olmadan kimse bir yerlere gelemez. Bazı fedakarlıklar yapmamız gerekiyor. Biz bunları sosyal hayatlarımızı kısarak yaptık ve okuldan fedakarlık etmem gerekiyordu” diyerek basketbolunun gelişiminde Darüşşafaka’nın öneminden bahsetti.

Bornova Belediyesi’ni tercih etmesinin en büyük sebeplerinden birinin geçen sene yakaladıkları başarı olduğunu belirten Soner; “İkinci Lig’den gelen bir takımın ilk senesinde playofflara kalarak Fenerbahçe Ülker ile eşleşmesi takım adına çok büyük bir başarı. Geçen sene yaşanan başarının ardından benim buraya gelmek istemem çok büyük bir etkendi. Bu sene de takım hedefi olarak geçen seneki başarının ardından bu sene de üstüne birşeyler koyarak devam etmek istiyoruz. Geçen seneye göre daha iyi bir takım kurulduğunu düşünüyorum. Playoffa en iyi yerden girmek istiyoruz ve şu ana kadar sezona şu anda iyi başlangıç yaptığımızı düşünüyorum. Playoff öncesi elimizden geleni yapıp tüm maçları mümkün olduğunca kazanmak istiyoruz. Çünkü hiç bir takıma karşı 1-0 geride başlamak istemiyoruz” açıklamalarında bulundu.

Türkiye’ye gelmeden önce Beko Basketbol Ligi’nin bu kadar fiziksel bir lig olduğunu düşünmediğini belirten tecrübeli oyuncu Torin Francis, “Yunanistan fiziksel gücün üst seviyede olduğu bir ligdi. Açıkçası buraya gelmeden önce ligin kalitesinin bu kadar yüksek olduğunu bilmiyordum. Ama bence Beko Basketbol Ligi Yunanistan’a göre daha fiziksel güçlerin kullanıldığı bir lig. Verdiğim karardan dolayı mutluyum çünkü ligde çok kaliteli ve kendini ispatlamış oyuncular bulunuyor. Bornova Belediyesi ikinci yılında olmasına rağmen belirli bir çizgiyi hedefleyen bir takım” diye belirtti.

Geçen sene Türk Telekom’a transfer olmasına rağmen umduğu süreleri alamadığını belirten Soner Şentürk, Bornova Belediyesi’ni seçmesinin sebeplerinden birinin Darüşşafaka’da yaşadığı performansı gerçekleştirmek olduğunu vurguladı ve

“Daçka’da geçirdiğim son sene hem takıma katkım hem de aldığım süreler göz önünde bulundurulduğunda Türk Telekom’da yaşadığım sene benim için çok da güzel geçmedi açıkçası. Sonuçta hiçbir oyuncu oynamadan mutlu olamaz. Bornova’ya gelmemde ki en önemli sebeplerden biri de bu. İki sene önce Daçka’da yaşadığım performansı burda da göstermek istiyorum. Bu yüzden şu anda doğru bir yerde olduğuma inanıyorum” dedi.

2009-2010 yılında yakalanan başarının sadece Türk oyuncuları değil yabancı oyuncularıda cezbettiğinin belirtisi olan Torin Francis başarıyı hedefleyen takımda oynamanın ayrı bir keyfi olduğunu belirtti ve “Ligi sadece orta sıralarda bitirmeyi değil playofflarda başarılı olmayı hedefleyen bir takımız. Bence geçen sene yakaladıkları başarı bunun bir örneğiydi. Koçumuz sürekli kazanmayı ve daha iyisini isteyen bir insan. Bu yüzden tercihimi Bornova Belediyesi’nden yana kullandım ve doğru bir tercih yaptığıma inanıyorum. Daha önce de belirttiğim gibi ligde çok başarılı oyuncular var. Benim de ribaund özelliğim var. Beko Basketbol Ligi’nde bu özelliğimle ön planda olmak ve ligi ribaundda en üst seviyede tamamlamak istiyorum” diye ekledi.

Dünya Basketbol Şampiyonası’nın ardından ülkemizde basketbol adına çok büyük gelişmeler olduğunu ve olmaya devam edeceğini belirten Şentürk, “Milli Takım’ımızın ikinciliğinin getirdiği başarı sadece sportif anlamda olmayacaktır. Herkesin de bildiği gibi Türkiye futbol ülkesi ve bu başarı bence biraz bunu kıracaktır. Ben hatırlamıyorum ki Fenerbahçe Eurolig maçında dolu tribünlere oynasın. Bence bunlar ufak tefekte olsa bazı şeylerin değiştiğinin başlangıcı. Ama sadece bunlar yetmez. Artık kulüplerin yapacağı yatırımlar daha da büyük önem kazanıyor” şeklinde belirtti.

Her maçı ayrı ayrı düşünmeleri gerektiğini belirten Torin Francis, playofflara kadar çok önemli maçlar oynayacaklarını ve her maça ayrı konstanre olmaları gerektiğini dedi ve “Elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Tüm maçlara konsantre olup sahada olabileceğimizin en iyisi olmalıyız. İyi bir başlangıç yaptığımıza inanıyorum ama bu başarıyı sürdürmemiz gerekiyor. Bence playofflara iyi bir giripi yapabilcek kapasiteye sahip bir takımız” açıklamalarında bulundu.

Avrupa Basketbolunun kendisine çok cazip gelen bir tarz olduğunu belirten Şentürk şu aşamada kariyerinde doğru bir takımda olduğunu ve ileride Avrupa’da bir takımda forma giymek istediğini belirterek sözlerini noktaladı.

Gizem Kumbasar, 3SAYI

Bu yazı 3SAYI Aralık 2010 sayısında yayınlanmıştır. 26. sayımız



Kedrick Brown Röportajı

Okaloosa-Walton CC ile Kolej kariyerinden sonra Boston Celtics tarafından 1.tur 11.sıradan draft edilen 2001-2002 sezonunda Kedrick Brown 29 NBA maçında 2.2 sayı ve 1.7 ribaund ortalamalarından sonra, Celtics’de ki 2.senesinde 2.8 sayı ve 2.7 ribaund ortalamaları ile tamamladı. 2003-2004 sezonuna Boston ile başlayan Brown, sezonu Clevland Cavaliers ile tamamladı. NBA kariyerine 2004-2005 sezonunda Philadelphia 76ers kadrosunda yer aldı. 2007 yılında ise D Lig takımlarından Anaheim Arsenal tarafından 1.tur 9.sıradan draft edildi, 49 maçta forma giyen oyuncu, 15.2 sayı, 5.9 ribaund ve 1.8 asist ortalamaları ile sezonu tamamlarken, 2008-2009 sezonunda 40 maçta 17.9 sayı, 6.7 ribaund ve 2.7 asist ortalamaları ile mücadele ettii.

3SAYI: Basketbola nasıl başladığından ve NCAA yıllarından biraz bahsedebilir misin?

Kedrick Brown: Ben küçükken arkadaşlarımla hep basketbol ya da beysbol oynardık. Bu yüzden basketbol oynamaya çok küçük yaşta başladım diyebilirim. Şu anda çocukların sahip olduğu kadar çok oyuncak çeşidimiz yoktu ve benim çevremde ki herkes sokakta basketbol oynardı. Basketbol ya da beysbol oynadığımız zamanlarda, basketbolu gittikçe daha çok sevdiğimi farkettim. Bu yüzden daha çok vakit ayırdım. Daha sonra ise spor bursu alarak eğitimime devam edebilme şansı elde ettim. Bu benim için çok önemli bir şanstı, çünkü hem eğitimime devam edip diploma sahibi olacaktım, hem de sevdiğim bir dalda profesyonelleşme şansı elde etmiş oldum. Basketbol serüvenim bu şekilde başladı diyebilirim.

3SAYI: NBA’de 4 sezon geçirdin ve 3 tane farklı takımda oynadın. NBA’de geçirdiğin 4 yıl için neler söyleyebilirsin?

K.B: Gerçekten çok güzeldi. NBA’de geçirdiğim zamanların benim için ne kadar güzel olduğunu kelimelerle anlatmam çok zor. En önemlisi kendime örnek aldığım oyunculara karşı oynama şansı elde ettim. Ben çocukken NBA izleyerek ve onlara özenerek büyüdüm, NBA’de oynamak benim hayallerimden biriydi ve bunu başardığım için çok mutluyum.

3SAYI: NBA ve Avrupa basketbol tarzı olarak birbirinden çok farklı bir yapıya sahip. NBA deneyimi olan bir oyuncu olarak kıyaslama yapmanı istesek neler diyebilirsin?

K.B: Çok farklı olduğu doğru ama bence en önemli farklılık, NBA’de ki çoğu oyuncuların fiziksel olarak daha güçlü olması ve daha atletik oyuncuların kabul gördüğü bir lig olması. Ama Türkiye’de çok kaliteli ve üst düzeyde oyuncular bulunuyor.. Buraya gelmeden önce bu kadar sert bir lig olduğunu tahmin etmemiştim. Türkiye’de bireysel oyundan çok, takım oyunu ön planda, sizden takım oyunu olmanızı ve beraber hareket etmenizi istiyorlar. Türkiye’nin zaman geçtikçe kendinden daha çok bahsettireceğini düşünüyorum, çünkü NBA’de oynayan oyuncularınız gerçekten çok başarılı konumdalar.

3SAYI: Yaşadığın sakatlık takımı biraz etkilemiş durumda ve bu süreç için yeni bir oyuncu transfer edildi takıma. Sakatlığın ne durumda?

K.B: Evet, gerçekten çok kötü oldu ve takımı biraz etkilediğini düşünüyorum. Ama herkes elinden gelenin en iyisini yapıyor. Bunu biliyorum ve takım arkadaşlarıma güveniyorum. Yeni gelen arkadaşımızda üst düzeyde performans sergileyerek elinden geleni yapıyor. Sakatlığım dediğim gibi talihsiz bir durumdu, ne zaman döneceğim hala belli değil ama gün geçtikçe daha iyi oluyor. Umarım en kısa zamanda sahalara geri dönebilirim.

3SAYI: Beko All Star’da izledik seni. All Star nasıldı?

K.B: Bence çok eğlenceliydi, güzel bir haftasonu etkinliği oldu. Maçların stresinden bir gün de olsa uzak kalıp, eğlence amaçlı bir organizasyon hepimiz açısından motive ediciydi. Takım arkadaşım Josh Shipp’inde orada olması ve bu etkinlikte beraber olmamız çok güzeldi.

3SAYI: Son olarak Bornova’dan bahsetmek gerekirse, beklenenin üzerinde performans sergiliyorsun. Bornova için neler söyleyebilirsin?

K.B: Bence takım olarak çok iyi bir kimya yakaladık. Herkesin arkadaşlığı çok iyi bir düzeyde. Aramıza daha sonradan katılan arkadaşlarımız da uyum sürecini çok iyi atlattılar. Lige baktığımda ise çok yeni bir takım olmamıza rağmen iyi gittiğimizi düşünüyorum. Bence Türkiye Kupası’nda elimizden gelenin en iyisini yaptık. Playoff’lara kalmayı istiyoruz ve bunun için her maça konsantre olup çıkıyoruz. Her maç kazanmak için oynuyoruz.

Röportaj: Gizem Kumbasar, 3SAYI Basketbol Dergisi

Yalçın Azizmahmutoğulları Röportajı

KENDİMİ  HAZIR HİSSETTİĞİM ZAMANDA HAZIR HİSSETTİĞİM YERDEYİM

Geçen sene Bornova Belediyesi ile önemli bir çıkış yaparak takımın Beko Basketbol Ligi’ne yükselmesinde çok büyük katkısı olan Yalçın Azizmahmutoğlulları  ile yoğun maç döneminde olan bireysel ve takım hedefleri hakkında konuştuk.

Bornova Belediyesi’ne gelmesinde ki en önemli kararın Aclan Kavasoğlu olduğunu belirten Yalçın, “Aclan Abi elindeki ile yetinmeyip daha yukarıyı  hedefleyen bir antrenör. Bu yüzden bizim bu sene hedefimiz ligde kalmaktan daha iyisini yapabilmek” dedi.

Sezon öncesi hazırlık maçında yaşadığı  sakatlıktan sonra beklenenden çok daha erken ve çok daha formda sahalara dönen Yalçın Azizmahmutoğulları, sakatlıklarda kondisyonun ve psikolojinin çok büyük bir etkisi olduğunu belirtirken şansın da kendisinden yana olduğunu sözlerine ekledi.

Bu aşamadan sonra çok büyük takımlarda oynayamayacağını  ama en alt sınırın burası  olduğunu söyleyen başarılı  oyuncunun kişisel hayatında en çok istediği  şeyin ise baba olmak olduğunu belirtti.

3SAYI: Bornova’nın organizasyon olarak geçen seneden beri içindesin. Geçen seneden bugüne kadar olan süreden bahseder misin?

Yalçın Azizmahmutoğlulları: Ben Bornova Belediyesi’ne geçen sene ikinci ligdeyken katıldım. Buraya gelmemde ve devam etme kararı almamda Aclan Abi’nin çok büyük etkisi var. Geçen seneye baktığımda ise çok zor bir sezon yaşadığımızı düşünmüyorum. Geçen sene takım olarak çok iyi organize olmuştuk ve hepimizin tek hedefi Beko Basketbol Ligi’ne yükselmekti. Tüm takım tek bir hedefe kitlendiği zaman bu amacın yerine gelme süreci daha kolay geçiyor. Bu sene ise herkesin beklentisinden çok daha üst bir seviyedeyiz. Ama bunun en önemli sebebi, takıma gelen yabancı oyuncuların gerçekten çok iyi adapte olması ve başarılı performans sergilemesi. Onun dışında takım halinde çok iyi çalışıyoruz. Şu ana kadar süreç bu şekilde işledi ve ben inanıyorum ki ilerleyen zamanda daha da iyi olacak.

3SAYI: Şu anda dediğin gibi ligde beklenen seviyenin üstündesiniz ve çok önemli galibiyetler aldınız. Özellikle Karşıyaka ve Galatasaray galibiyetleri sizin açınızdan çok önemliydi. Beko Basketbol Ligi’nde ilk seneniz olmasına rağmen hedefiniz lige kalmaktan çok daha üst seviyede.

Y.A: Az önce cümleme başladığımda da ilk söylediğim şeyi tekrar söylemek istiyorum;  buraya gelmemde ki en önemli etken Aclan Abi’nin olmasıydı. Bunu dediğimi özellikle vurgulamak istiyorum çünkü kendisi hiçbir zaman elindeki ile yetinmeyen ve daha üstünü hedefleyen bir insan. Ligde kalmayı da hedef olarak görebilirdi ve bu ilk sene için başarıda olurdu. Ama kendisi play-off’u hedef olarak gösterdi. Türkiye Kupası’na baktığımda ise başarılı olduğumuza inanıyorum. Bu takımla bu sene play-off oynayacağız.

3SAYI: Sezon başında Karşıyaka’nın hazırlık turnuvasında bi sakatlığın oldu ve ben de ordaydım ne kadar acı çektiğin sesinden anlaşıldı ve beklenenden çok çabuk döndün. Ama dönüşünden sonraki sakatlığının performansını etkilenmediğini gördük. Çok önemli galibiyetlerde adından bahsettirdin

Y.A: Öncelikle teşekkür ederim. Bir kere herşeyden önce bünye ve psikolojini nasıl hazırlayacağın çok önemli. Alçı çıktıktan sonra 1.5-2 hafta boyunca direk fizik tedaviye başladım. En iyi yerlerde en iyi doktorlarla antrenman yapıyordum ve sezon başı yaz antrenmanlarında çok iyi çalışma dönemi geçirdik ve kondisyon olarak çok güçlüydük. Bu yüzden sakatlık sonrası kondisyon açığımı çok çabuk kapattım. Allah’a şükür biraz da şansımın etkisi vardı. Basketbolun da verdiği bir açlıkla da sezona iyi başladım.

3SAYI: Bornova takım olarak kendinden çok söz ettirdi ama sen de bireysel bir oyuncu olarak ikinci ligden gelmene rağmen çok önemli bir yer edindin.

Y.A: Daha önce de iki yıl olmak üzere Altay ve Oyak Renault ile birinci ligde mücadele ettim ama o senelerde bu kadar ciddi süreler almıyordum ve bu yaşımın da verdiği bir durumdu. Şu an kendimi hazır hissettiğim yılda burdayım ve önemli bir görevim var. Aclan Abi’nin de verdiği destek ile elimden geleni de yapmaya çalışıyorum. Bundan sonra tabii ki çok çok büyük takımlara gidemeyiz ama artık en kötü takımımız böyle olmalı diye düşünüyorum.

Röportaj: Gizem Kumbasar, 3SAYI Basketbol Dergisi


Ricky Davis Röportajı

Kadrosunda bulundurduğu kaliteli yerli oyuncuların yanına sezon ortasında NBA’in tecrübeli oyuncusu Ricky Davis’i transfer eden Türk Telekom, Türkiye basketbolu adına çok önemli bir transfer yaptı.

Sezon bitmeden önce görüştüğümüz Ricky Davis, Türkiye’de Türk Telekom’da olmaktan çok mutlu olduğunu ve organizasyonun çok başarılı olduğunu söylerken, takımda birçok kaliteli oyuncu bulunduğunu sözlerine ekledi.

Türk yemeklerinden köfte ve baklavayı özellikle çok seven NBA patenetli oyuncu, insanların ilgisinden çok mutlu olduğunu, takımdaki herkesin İngilizce bilmesinin çok büyük avantaj olduğunu belirtti.

3SAYI: Öncelikle Avrupa’da oynama kararını ve Türk Telekom’u seçme nedenlerini öğrenebilir miyiz?

Ricky Davis: Clippers’dan sonra menajerim ile beraber karar vermemiz gerekiyordu ve Amerika’da NBA dışındaki takımları düşünmeye karar verdik. Avrupa’da ki görüşmeler sonucu Türk Telekom’un benim için en doğru karar olabileceğini söyledi. Buraya geldiğimde gerçekten doğru bir karar verdiğimizi anladım.

3SAYI: Buraya gelmeden önce Türkiye hakkında ne düşünüyordun?

R.D: Açıkçası çok fazla bir bilgim yoktu. Nasıl bir yer olduğunu ve insanları hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Bu yüzden başta endişelendim açıkçası. Sonuç olarak basketbol hayatım boyunca hep Amerika’da oynadım. İlk defa bilmediğim bir ülkede oynayacaktım. Ama buraya geldiğimde insanların çok sıcakkanlı olduğunu gördüm. Türkiye bence çok güzel bir ülke.

3SAYI: NBA’de 12 sene oynamış bir oyuncu olarak Beko Basketbol Ligi’ni seviye açısından nasıl buluyorsun?

R.D: Beklediğimden üst bir seviyede olduğunu itiraf etmem gerek. Ligde çok önemli ve üst seviyede oyuncular var. Ayrıca NBA’de forma giymiş birçok oyuncu bulunuyor. Ligin kalitesi için önemli bir etken bence bu. Ayrıca bünyesinde aynı zamana Avrupa’da mücadele eden takımlar bulunuyor. Mücadeleci ve zorlayıcı bir lig olduğunu düşünüyorum.

3SAYI: NBA’de oynanan basketbol Avrupa’nın tarzına göre çok farklılıklar bulunduruyor. Başlangıçta ayak uydurmak senin için zor oldu mu?

R.D: Açıkçası çok fazla zorlanmadım. Bazı kurallar farklı ama onlara bir süre sonra ayak uydurdum. Genç bir oyuncu olmadığım için, tecrübemin sayesinde bu zorluğu rahat aştığımı düşünüyorum. Fiziksel gücün önemli olduğu bir ligden geldim, ama burada da gücün çok önemi var. İki lig arasında ki farklılıkların beni zorladığını söyleyemem.

3SAYI: NBA’de çok eleştirilen bir oyuncu olmana rağmen Türk Telekom’da başarılı bir dönem geçirdiğini gözlemledik. Bu konu hakkında ne düşünüyorsun?

R.D: Burası NBA’den çok farklı, orada yaptığınız her şeyin kurallara uygun olması lazım. Çok sıkı denetlenen ve en ufak bir hatanın karşılığının olduğu bir yer. Ama Türkiye’de oyun sistemi çok daha farklı ve NBA ile kıyaslandığında daha rahat bir lig. O yüzden Türk Telekom gibi bir takımda olduğum için mutluyum. NBA’de ki senelerimi artık bir kenara bıraktım ve burada yeni bir sayfa açtım. Ama orada da çok güzel senelerim oldu. Her basketbolcunun hayali NBA’de forma giymektir ve ben 12 sene boyunca oradaydım. Ama dediğim gibi Avrupa artık benim için yeni bir başlangıç.

3SAYI: Play-off’larda Beşiktaş ile eşleşerek güzel bir seri izledik. Beşiktaş serisini nasıl değerlendiriyorsun?
R.D: Bence takım açısından çok iyi maçlar ortaya koyduk, takımda ki herkes çok tecrübeli ve istekliydi. Son maçı kazanabilseydik seriyi İstanbul’a taşıyıp kazanma ihtimalimiz vardı ama olmadı. Yine de iyi basketbol oynadığımızı düşünüyorum.

3SAYI: Önümüzde ki sene için neler söyleyebilirsin?
R.D: Henüz kesin olan bir şey olmadığı için önümüzdeki sene için şimdiden bir yorum yapamam ama umarım benim için en iyisi olur.

3SAYI: Bu kadar sene Amerika’da ailen ve arkadaşlarının yanındayken şu anda onlardan uzakta olmak nasıl bir duygu?
R.D: Gerçekten çok zor. Ailemden bu kadar uzakta hiç olmamıştım daha önce. 3 tane çocuğum var ve onları çok özlüyorum. Sürekli internetten konuşuyoruz ama tabi ki aynı şey değil. Önümüzdeki sene onların da benim yanımda olmasını istiyorum, çünkü çok özlüyorum böylecilikle ben de daha rahat olabilirim.

3SAYI:
Peki NBA playoffları için neler düşünüyorsun, sence kim şampiyon olur?
R.D: Lakers-Celtics finallere kalacak gibi gözüküyor.

3SAYI: Lebron James’in draft edilmesi senin takımdan ayrılman ile sonuçlanmıştı. Bu konuda hiç kızgınlığın ya da başka bir duygun oldu mu?
R.D: Ben Cleveland’da oynarken, aynı yapıya ve tarza sahip oyuncular vardı. Lebron kesinlikle çok yetenekli bir oyuncu ve bunu lige geldiği ilk andan itibaren gösterdiler. Benim başka takıma gitmemin kişisel bir sorun olduğunu hiç düşünmedim. Sonuç olarak genç bir oyuncuydu ve dediğim gibi çok yetenekli. Takımdan ayrılmam ona daha fazla sorumluluk verdi ve kendini geliştirmesinde daha çok etkisi oldu bence.

3SAYI: 2002-2003 sezonunda Utah Jazz maçında triple-double yapmak için kendi potana basket atıp ribaundını alman hala ne zaman senin hakkında konuşulsa ilk akla gelenlerden oluyor
R.D: Evet, triple-double yapmak için kendi potama basket attım, şimdi geriye dönüp baktığımda aynen burada bizim güldüğümüz gibi gülüp geçiyorum. Gençliğimin verdiği bir heyecanla yaptım sonuç olarak. Ilk triple-double’ım olacağı için çok heyecanlanmıştım ama yeterli vaktim yoktu, NBA’de ki oyun gücünün yanında eğlencenin de verdiği etki var ve o anda ben de bunun yapılabilecek en mantıklı karar olduğunu düşünmüştüm.

3SAYI: Babanla aile ilişkilerinin çok iyi olduğunu biliyoruz, baba-oğuldan çok arkadaş gibi olmanız ilişkinize neler katıyor?
R.D: Babam gerçekten hayatımda ki en önemli insanlardan biri. Bugün burada olmam tamamen onun sayesinde oldu çünkü bana basketbola dair her şeyi o öğretti. Hayatımın her döneminde hep yanımdaydı ve hep destek oldu. Sadece babam değil antrenörümdü de aynı zamanda. Benimle hep yakından ilgilendi ve neyi nasıl yapmam gerektiğini gösterdi. Beraber maçları izliyorduk ve değerlendirmesini yapıyorduk sonrasında. Normal baba-oğul ilişkisi gibi değildi bizim ilişkimiz. Aynı zamanda kardeşimde basketbol oynuyor NCAA’de. Belki seneye o da benimle beraber Türk Telekom’da oynar 

3SAYI: NBA’de oynayan Türk oyuncular için neler düşünüyorsun?
R.D: Bence gerçekten iyi bir seviyedeler. Hidayet geçen seneye göre daha kötü bir sene yaşasa da Hido ve Memo  bence takımları için önemli oyuncular.

3SAYI: Türk yemeklerini nasıl buldun?
R.D: Çok güzeller. Köfte ve baklavayı çok sevdim. Eşim çocuklarımla beraber ziyarete geldiğinde O da baklavayı çok beğenmişti.

3SAYI: Peki Ankara’yı nasıl buluyorsun?
R.D: Ankara güzel bir şehir ama biraz büyük. Özellikle araba kullanırken bazen zorlanıyorum. Çünkü neyin nerede olduğunu çok bilmiyorum ve sorabileceğim kimse de olmuyor. Ama insanların ilgisinden çok mutluyum, çok iyi ve sıcakkanlı davranıyorlar. Bazen alışveriş merkezinde dolaşırken bakıyorlar ve basketbolcu olduğumu anlayınca fotoğraf çektirmeye geliyorlar. Onun dışında Türk Telekom’da ki organizasyon çok güzel. Dediğim gibi mutluyum. Herkes çok iyi davranıyor.

3SAYI: Takımda en iyi anlaştığın oyuncu kim?
R.D: Hepsini çok seviyorum, hepsi gerçekten çok iyi davranıyorlar. Özellikle İngilizce bilmeleri çok yardımcı oluyor. Ama Erwin ve Mallet ile iyi anlaşıyorum.

3SAYI: Son olarak şu anda Türkiye’de oynayan daha önce NBA’de oynamış oyuncular için neler söyleyebilirsin?
R.D: Bence hepsi çok iyi oyuncular ama NBA’de bir takımda tutunmak çok kolay değil. Dediğim gibi çok fazla kurallara dayalı ve fiziksel olarak çok yorucu bir lig. Ama Avrupa’da ki çoğu ülke eskisine göre daha üst seviyede basketbol sergiliyor. NBA’de ki oyuncuların Türkiye’de iyi performansta olduklarını düşünüyorum.

3SAYI: Vakit ayırdığın için teşekkür ederim
R.D: Ben teşekkür ederim.

Röportaj : Gizem Kumbasar

Altar Tunçkol Röportajı

1970 yılında Ankara’da doğan ve basketbol hayatına Ankara DSİ Kulübü’nde başlayan Antalya BŞB’nin koçu Altar Tunçkol, Oyak Renault altyapısında yetişti ve 1989-1990 yılında Efes Pilsen ile ilk A Takım tecrübesini Aydan  Siyavuş önderliğinde yaşadı. Daha sonrasında Fenerbahçe, Darüşşafaka gibi Türkiye’nin önde gelen kulüplerinde oynayan, oyun kurucu antrenör, Murat Didin, Aydın Örs gibi Türkiye’nin en önemli antrenörleri ile beraber çalışarak, Orhun Ene, Levent Topsakal gibi başarılı oyun kurucuların yedeği oldu. Genel olarak benchten gelen bir oyuncu olarak, bugün hala kendisinin katkıları konuşulurken; “Önemli olan ilk beş başlamak yada benchten gelmek değil, takımınıza ne kadar katkı yapabildiğiniz. O yüzden genç oyuncular ilk beş başlamadıkları zaman antrenörlerin kendilerini umursamadıklarını yada unuttuklarını düşünüyorlar. Ama yaptıkları katkı ve başarı ilk beş başlamaktan daha önemli” açıklamasını yaptı.

Bu sene tüm dünyada olduğu gibi ülkemizi de etkisi altına alan ekonomik kriz, diğer birçok kulüp gibi Antalya BŞB’nide etkiledi, hatta yaşanan maddi sorunlar Altar Tunçkol’un istifasına neden oldu. Fakat aynı gün Belediye Başkanı ile görüştükten sonra kararını geri çekti. Bu konu ile ilgili; “Yaşanan maddi sıkıntılardan dolayı bireysel olarak ve takım olarak yıprandığımızı düşünüyorum. Ben istifa kararımı aldığımda düşündüğüm tek şey oyuncularım ile aramdaki iletişimin bozulmamasıydı. Takım yapısının bozulduğunu düşünmeye başlamıştım. Ama bu kararı almadan önce Belediye Başkanı ile görüşmem gerekiyordu” açıklamasını yaparken, bu sezonu başarılı olarak değerlendirdiğini ve önümüzde ki sene özellikle Türk oyuncuların büyük bir kısmını kadroda tutarak yola devam etmek istediğini belirtti.
Antalya BŞB dışında antrenör olarak yapısını ve Türkiye Basketbolunu değerlendirdiğimiz Tunçkol, Türkiye’de oynanan basketbol seviyesinden çok memnun olmadığını ve bunun gelişmesi için altyapıya daha çok önem verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

3SAYI: Oyunculuk kariyeriniz sona erdikten sonra, antrenörlüğe karar vermenizde ki sebepler neler?
Altar Tunçkol: Aileden gelen bir spor kültürünün içinde olduğumdan dolayı, oyunculuk kariyerim boyunca da aklımda ilerisi için antrenörlük vardı ve çok geç olmadan antrenörlüğe başlamam gerektiğini düşündüm. Oyunculuk dönemim için 31 yaşında bırakmama rağmen, erken yaşta sona erdirdiğim söylenebilir ama kendi açımdan basketbolun çok iyi gitmediğini düşünüyordum, açıkcası çok da keyif almıyordum. Genç yaşta bir antrenör olmak için, oyunculuk kariyerime son verdim.

3SAYI: Oyunculuk döneminize baktığımızda çok iyi bir şutör-guard olduğunuzu görüyorduk ve sizce guardlıktan gelen oyuncuların antrenörlükte farklı bir bakış açısı oluyor mu? Eğer oluyorsa nasıl bir bakış açısı oluyor?
A.T: Oyun kurucular oyunun her tarafını düşünen, her şeyi organize edebilen ve antrenöre daha yakın kişiler olarak sahada bulunuyoruz. Bu da oyun kuruculuktan gelen antenörler için avantaj diye düşünüyorum. Çünkü sahada 5 kişinin içinden biz de bir antrenör gibi düşünüp, oyunun içinde herkesi kullanma açısından karar alıyorduz. Bir nevi sahanın içindeki antrenördük. Herhalde bu yönden bir avantajımız var diye düşünüyorum.

3SAYI : Darüşşafaka’da Ahmet Çakı’nın askerliğe gitmesi ile ilk A Takım antrenörlüğünüzü yaşadınız. O süreci nasıl değerlendirdiniz?
A.T: 3 sene Darüşşafaka’da altyapıda çalıştım, altyapı sorumlusuydum. Ahmet’in askere gitmesiyle beraber bana teklif edildi ve tabi ben de düşünmeden kabul ettim. Kendi altaypımızda yetişen oyuncuların antrenörü olmak ve onlarla A Takım’da beraber çalışmak benim için çok büyük bir avantajdı. İlk A Takım tecrübem için bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Daha sonrasında ise benim ve takımın yapısına uygun birkaç transfer gerçekleştirip, ilk senemi başarı ile kapattığımızı düşünüyorum.

3SAYI: Darüşşafaka altyapı açısından Türkiye’nin en önemli kulüplerinden biri. Siz de uzun bir dönem boyunca altyapıda genç oyuncularla beraber çalışan bir antrenör olarak şu anda Türkiye’deki altyapı çalışmalarını ve genç oyuncuları nasıl değerlendiriyorsunuz?
A.T : Ben yaklaşık olarak 5 sene altyapıda görev aldım ve ayrıca Orhun Ene ile  beraber Milli Takımlarda görev aldım. O yüzden özellikle 86-90 jenerasyonu çok iyi biliyorum. Son yıllarda, özellikle son 10 yılda altyapıya büyük önem veriliyor. Türkiye Basketbol Federasyonu altyapı çalışmalarının önemini artık daha iyi biliyor ve ona gore organizasyonlar kuruldu. Bu bilinçlenmenin etkisi ile çok iyi genç oyuncular yetiştiğini düşünüyorum. Ama mevcut oluşumların yeterli olduğuna inanmıyorum. Darüşşafaka gibi birçok takımın altyapı çalışmalarına gereken önemi vermesi lazım. Karşıyaka Kulübu senelerdir altyapı çalışmaları ile dikkat çekiyor ve çok değerli oyuncular yetiştirdiler. Onun yanında Efes Pilsen, Banvit, Tofaş, Fenerbahçe’yi sayabiliriz. Ama bu sayılar yeterli değil. Biz Antalya’da altyapı çalışmaları yapıyoruz ama bu da sonuçta altyapı organizasyonları belirli bir bütçe işi, çok kolay bir iş değil. O yüzden de son dönemlerde yapılan katkıya diğer kulüplerin de ayak uydurması gerekiyor.

3SAYI: Altyapı olarak Antalya’da yaptığınız çalışmalardan bize biraz bahsedebilir misiniz?
A.T: Bizim bu sene altyapı çalışmalarımız daha farklı şekilde yürütülmeye başlandı, farklı bir düzenleme içine girdik. Daha küçük oyuncular üzerine yoğunlaştık. Ama tabiki de bu çalışmalar yeterli değil. Dışarıdan oyuncu alamadığımız için, odak noktamız Antalya’da yetişen genç oyuncular oluyor. Bu aslında biraz sınırlı oluyor bizim için. Mesela Avrupa’ya baktığımız zaman Kızılyıldız, Partizan ileri seviyedeki takımlar bütçelerinin çok önemli bir kısmını altyapı çalışmalarına ayırıyorlar. Türkiye’de hiçbir kulüp şu anda o aşamada değil, ama biz çalışmalarımızı seneye daha da arttırarak kendimizi altyapı çalışmalarında geliştirerek ilerleyeceğiz.

3SAYI: Eğer biraz oyunculuk döneminize dönersek, o dönemki Türkiye basketbol u ile bu zamanda ne farklılıklar var?
A.T: Herşeyden önemlisi, bence şu anda gerek basketbol kulüpleri, gerek federasyon gerek oyuncular çok daha profesyonel çalışıyorlar. Iletişimin ve teknolojinin gelişmesi ile hem Amerika hem de Avrupa ile daha yakın ilişkiler kuruluyor. Antrenman programlarına kadar herşey değişti, benim gençliğimde bu kadar yoğun antrenman programı olmuyordu. Oyuncuların beslenmeleri bile kulüpler tarafından dikkat edilecek şekilde ayarlanıyor. Son senelerde ki dışarıya yakınlığımızla beraber bence Türkiye’de basketbol çok daha ileri seviyede ancak işte söylediğim bu gibi yetmiyor. Daha fazla yatırım yapılmadığı, kulüplerin altyapıya önem vermediği sürece bu gelişim yeterli olmaz, bizi sadece belirli bir noktaya kadar getirir. Ayrıca sistemimizde yanlış olan birşey var; okul ile basketbol hayatı arasında sporcular tercih yapmak zorunda kalıyor. Eğitimi spor hayatının yanına eklememiz lazım. Genç oyuncular bir okula toplanıyor, çok fazla derse girmeden hem okul takımı hem de kulüp takımını bir arada götürüyorlar ve eğitimlerini o şekilde tamamlıyorlar. Sonrasın da ise üniversite eğitiminde profesyonel olarak spor hayatına devam etmek isteyen gençlerin önüne bir tercih çıkıyor. Bu sistemin bu şekilde olmaması lazım, oyuncuların aynı zamanda eğitimlerini de tam anlamıyla almaları lazım diye düşünüyorum.

3SAYI: Efes Pilsen ve Fenerbahçe gibi büyük takımlarda benchten gelen bir oyuncu olarak, çok katkı sağlayabileceğinizi ve ilk beşte başlamanın önemli olmadığını gösterdiniz.
A.T: Aslında oyuncuların aklında ilk beş başlamadıkları zaman antrenörün onu düşünmediği ya da ikinci plana attığı gibi bir düşünce oluşuyor, ama bu kesinlikle doğru bir düşünce tarzı değil. Evet oyuna başlamadan önce tüm antrenörlerin kafasında ilk beş oluşuyor ama 4 periyod boyunca aynı oyuncular ile devam edilemez. Oyunun her saniyesinde farklı bir yapıya sahip olan oyuncuya ihtiyaç var. Antrenörlerin hepsi oyuncu seçimlerini yaparken, o oyuncudan ne alabileceğini, takıma nasıl bir katkı katabileceğini düşünerek takım bünyesinde bulundurur. Ben mutlaka oyun planımı kurarken minimum on oyuncu üzerine kuruyorum ve hakikaten diğerlerinin  başlayanlardan bir farkı olmadığını hem her maça değişik beşle başlayarak hem de oyun içerisinde iyi oynadıkları zaman onlara daha fazla şans verip bunu onlara göstermeye çalışıyorum. Ben dönem dönem Leven Topsakal, Orhun Ene, Hakan Yörükoğlu gibi çok iyi oyuncularla beraber oynadığım bazı dönemler oyuna beraber başlasak bile bazı dönemler onların yedeği olarak benchten gelerek katkı sağladım. Ben hiçbir zaman benchten gelmenin problem olduğunu düşünmedim, önemli olan aldığınız süre içerisinde takıma verdiğiniz katkıdır.
3SAYI: Peki yine benchten katkı sağladığınız unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşabilir misiniz?
A.T: Herkesin bildiği bir tane Yunanistan maçı var. O zamanlar yurtdışında çok kolay galibiyetler alınmıyordu. Ilk A Takım’a çıktığım senemdi ve 18 yaşındaydım, antrenörümüz ise rahmetli Aydan Siyavuş’du. Iyi bir kadroya sahiptik ama ilk beş oyuncunun dört tanesi 5 faul ile oyun dışında kalınca Aydan Abi beni hiç düşünmeden oyuna soktu. İlk defa Avrupa Kupası’nda oyuna girmiştim ve o dönemde Panionios iyi bir kadroya sahipti. Maç kafa kafaya giderken bir 10-15 sayı öne geçtik, çok da iyi oynamıştım. Ama birtek benim iyi oynamamla değil, bütün benchten gelen oyuncuların katkısı olağanüstüydü. Türk Basketbol tarihinin en önemli galibiyetlerinden birini alıp, kendi sahamızda da galibiyet alınca ilk sekize kalmıştık.

3SAYI: Türkiye Basketbolunun en önemli isimleri ile beraber çalıştınız. Antrenör olarak felsefenizi kimlerin oluşturduğunu sorsak nasıl bir karma yapabilirsiniz?
A.T: Oyunculuk dönemimde beraber çalıştığım tüm antrenörlerden bir şeyler almaya çalıştım. Her antrenör her şeyi doğru yapıyor diye bir düşünce doğru olamaz. Doğru yapıyor olsa bile sizin benimsemeniz diye bir olay söz konusu değil. Aydın Örs, rahmetli Aydan Siyavuş, Çetin Yılmaz, Murat Didin, Halil Üner, Necmi Ton gibi birçok değerli antrenör ile beraber çalıştım. Hepsinin bana kattığı çok fazla şey var. Hem spora erken başlamamın hem de bu kadar değerli antrenörlerle çalışmamın çok büyük bir avantajı var diye düşünüyorum. O yüzden de hepsinin özümseyebileceğim yönlerini alıp, daha iyi bir antrenör olmaya çalışacağım.

3SAYI: Antrenör olarak tercih ettiğiniz oyuncu tarzı var mı?
A.T: Günümüz basketbolu herkesin de bildiği gibi daha hızlı oynanıyor. Bu yüzden oyunun iki tarafını da oynayabilen çok atletik olan oyuncular ön planda artık. Eskiden oyuncuların tek bir özelliği üzerine konsantre olması yeterli bir etkendi ama artık el-ayak koordinasyonu, ayak çabukluğu, şutunun iyi olması, içeride ve dışarıda oynayabilmesi bir oyuncuda olması tercih edilen temel özellikler. Bu yüzden ben de oyunun iki tarafında da olabilen oyuncuları tercih ediyorum.

3SAYI: Bu sene Antalya’ya biraz değinirsek ilk önce Aaron Jackson gibi çok önemli bir oyuncuyu kadronuza kattınız daha doğrusu çok iyi bir performans gösterdi bu sene. Yabancıların çok iyi seçildiğini görüyoruz. Biraz bu seneki iyi kadrodan ve hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?
A.T: Bizim bu sene bütçemiz önceki iki seneye göre yarı yarıya düştü ve maalesef bütün oyuncularımızı kaybettik. Yani yabancıları bunun dışında tutarsak ben çok fazla onlarla devam etmek istemedim çünkü geçen sene maddi anlamda birçok sıkıntılar yaşamıştık ve özellikle yabancı oyuncularımızı değiştirmemiz gerekiyordu. Önce alabileceğimiz Türk oyuncuları almaya çalıştık. Uzun Umut Yenice, Önder Külçebaş ve Salih’i aldık, daha sonra kısalardan kimi alabiliriz diye düşündük ve uzun bir süre Ersin ve Can ile ilgilendik, onların kalmasını çok istedim. Özellikle geçen seneden de birkaç tane oyuncumuz olsun diye. İlgilendiğimiz birkaç Türk oyuncu daha oldu ama kadromuza katamadık. Sonuç olarak oraya Türk oyuncu alamadık. Daha sonra o bölgeye Hakan, Caner ve Serkan ile oturttuk. Kadromuz bu şekilde oluşmaya başlayınca, hem 1 numara hem de 1 ve 2 oynayabilen bir oyuncu almamız gerekti. Ayrıca hem 3 hem 4 oynayabilen bir oyuncuya ihtiyacımız vardı, bizde Brian Greene ile anlaştık. Uzun zamandır Muhammed Kone’yi takip ediyorduk ve kadromuza kattık. Takımı başta bu şekilde kurduk. Türk oyuncuları alıp, bütçemizde kalan para ile yabancı oyuncu transferi yaptık. Istikrarlı olduğumuzu düşünüyorum. Kone dışında takımda hiçbir değişikliğe gidilmedi ve kurduğumuz kadro ile yolumuza devam ettik. Bu sezon içerisinde 4-5 tane aynanda sakatlıklar yaşadık, 7-8 kişiye düştük. Ama kadromuzu aynen tutarak içimizde bu sorunları yenerek bir şekilde savaştık ve şu anda da hala play off’u kovaladığımızı düşünürsek bu anlamda oyuncularıma ben bir kez daha teşekkür ediyorum ve çok başarılı olduğumuzu düşünüyorum.

3SAYI: Bu sene sadece Türkiye’de değil tüm dünyada bir ekonomik kriz sürüyor ve bunun etkilerini tüm kulüpler maalesef yaşıyor, siz de bir bunun üzerinden geçtiniz ve aynı gün içerisinde istifa edip, kararnızı geri aldınız. Bir gün içinde bu kararın alınmasının ve geri adım atmanızın nedenini öğrenebilir miyiz?
A.T: İstifa kararımı vermemde yaşanan maddi sıkıntıların etkisi oldu. Bunu şu anda herkes biliyor o yüzden saklamaya gerek yok, yaşadığımız maddi sıkıntı normalden çok uzun sürdü ve ben bunları yaşarken antrenörlüğümü geliştiremediğimi, çok yıprandığımı düşündüm. Ayrıca artık oyuncularımdan da performans alamayacağımı gözlemlediğim için onlarla da ilişkilerimin kötüye gitmemesi açısından bu kararı aldım. Fakat istifa etmemin hemen ardından Belediye Başkanı’mız Mustafa Akaydın Almanya’daydı ve o zaman kendisi aradı; istifa etmememi, uzun yıllar beraber çalışacağımızı, benden çok memnun olduğunu söyledi. Aslında orda biraz da hata ettim diye düşünüyorum. Kararımı vermeden önce en azından Mustafa Akaydın’ın da fikrini alabilirdim. Kendisi ile görüştüğümüzde ricasını kıramadım ve geri dönmek kararı aldım. Geri döndüğüm zaman da aslında her şey düzeldi mi diye sorarsanız, tabiki deher şey düzelmedi ama sonuçta galibiyetler aldık ve ligi iyi bir yerde kapattık diye düşünüyorum.

3SAYI: Önümüzdeki sene için tabi ki kesin bir şey söyleyemezsiniz ama eğer  Antalya’da kalırsanız basketbol düzeni açısından bir değişikliğe gitmeyi düşünür müsünüz?
A.T: Eğer seneye kalırsam bir kere kesinlikle bu paraların ödenmesiyle kesin sonuçlar olması lazım. Altyapı çalışmalarını Partizan gibi büyük kulüplerin yaptığı organizasyonlar kurarak yapmak çok kolay değil ama bizim şu anda iki üç tane yatırım yaptığımız oyuncumuz var. Zaten Can Özbek kadromuza dahil oluyor ve kafamda olan birkça isim daha var. Seneye mevcut kadronun birçoğunu koruyup özellikle Türk oyuncular devam etmek istiyorum. Tabi antrenörlük yaptıkça her sene tecrübe kazanıyorsunuz ve her sene oyuncu ve takımları tanıyorsunuz. Seneye bu bütçelerde de kalsak daha iyi bir takım kurup, daha çok maç kazanıp başarılı olacağımıza inanıyorum.

3SAYI: Bizim ligimizin değerlendirmesini istersek sizce nasıl bir konumdayız?
A.T: Aslında ülkemizde oynanan basketbol tarzını çok fazla beğendiğimi söyleyemem. Euroleague maçlarını seyrettikten sonra, ligimizde seyrettiğimiz maçlar çok temposuz ve yavan geliyor. Ben çok tempolu oynamayı ve sert basketbolu seven bir yapıya sahibim. Oyuncuyken de böyle bir yapım vardı. O yüzden basketbol bu sene ilerledi mi diye düşündüğümde Avrupa’da ki temsilcilerimiz aldığı yenilgileri düşünce çok da ilerlediğini söyleyemem. İlerleyen senelerde umarım çok daha iyi seviyede oluruz. Özellikle maddi anlamda çok daha düzenli kulüplerin bütçelerini iyi ayarlayıp, takımları ve kadroları mağdur etmeden o şekilde çalıştırmaları benim en büyük temennim. Yani geçen sene kötüydük ama bu sene de geçen seneden çok da farklı olmadı.

3SAYI: Peki sizce basketbolun ekolleri arasında diyebileceğimiz ve örnek alabileceğimiz bir ülke var mı bu açıdan?
A.T: Bunun tartışması yapılıyor işte bizim ekolümüz var mı, Türk basketbolunun hatta Türk futbolunun ekolü var mı yok mu diye. Aslında biz neyi iyi yapıyoruz, neyi kötü yapıyoruz bunun tartışması hep oluyor. Yani benim hoşlandığım basketbol İspanya’da oynanan basketbol tarzı. O yüzden de onları örnek alabiliriz diye düşünüyorum. Altyapıda oyuncuları maç kazanmaya yönelik değil de fundamental gelişme üzerine antreman ve maçlar yapılıyor. Oyuncuları pozisyonlarına göre oynatma çok önemli. Atıyorum 2 metre bir oyuncuyu ya da 1.95 bir oyuncuyu içeride oynatacağımıza belki ileride ondan kısa olarak faydalanacağımızı düşünerek ileriye dönük çalışmalar yapmamız gerekiyor. Çok doğru kulüpler var Avrupa’da sadece İspanya’da değil, birçok ülkede doğru kulüpler var o modelleri örnek almamız gerekiyor.

3SAYI: Milli Takım tecrübesi olan bir antrenör olarak 2001’de Milli Takım derecesinde iyi bir çıkış yaptık ve 2010’a kadar hedef olarak hem Milli Takım açısından hem federasyondan bir vaat verildi ama biz son birkaç seneye baktığımızda çok inişli çıkışlı bir performans görüyoruz. Bu sene evimizde dünya şampiyonası olacak nasıl değerlendiriyorsunuz?
A.T: Şimdi ben aslında bu son Avrupa Şampiyonası’nda açıkçası Milli Takım’ın, oynadığı basketboldan çok mutlu oldum. Turnuvada başarı kazanmak için birçok şeyi iyi gitmesi gerekiyor. Yunanistan maçına kadar çok iyi mücadele ettik ve hakikaten basketbolun bütün gereklerini ortaya koyduk ama hani turnuva şansı deniyor bir tane kötü maçla beraber, kaybettiğiniz maçla kötü bir yola girip istemediğimiz bir derece aldık. Bence Milli Takım Dünya Şampiyonası’nda da da en azAvrupa Şampiyonası’nda ki kadar mücadele edecektir. Üstelik saha ve seyirci avantajına sahibiz. Türk basketbol severlerin o coşkulu desteğiyle beraber burada çok başarılı olacağımıza inanıyorum. Bildiğim kadarıyla NBA’de oynayan oyuncularımız da geliyor. Tabi grupta alacağımız derece de önemli inşallah ilk dörde girip mutlu oluruz diye düşünüyorum, temennimiz o yönde.

3SAYI: Son olarak Antalya’da Kepezle beraber bir basketbol kitlesi, seyircisi oluşmuş durumda. Biraz bize Antalya’da ki basketbol hakkında bilgi verebilir misiniz?
A.T: Bizim iki takımımızın da basketbol seyirci profili farklı açıkçası. Kepez Basketbol Takımı biraz daha ateşli, biraz daha genç ve Antalyaspor seyircisi ile beraber hakikaten çok zorlu bir atmosfer yaratıyorlar deplasman takımlarına. Bizim seyircilerimiz de kemikleşmiş, daha orta yaşlı ve basketbolu gerçekten bilen, çok şık bir seyirci profili. O yüzden takımlar Antalya’ya geldikleri zaman iki tane farklı seyirci profili ile karşı karşıya. Bizim seyircimizin performansımızın düştüğü anda daha çok itici güç olmaları daha avantajlı olur. Kötü oynadığımız dönemlerde bazen salonda ses çıkmıyor, o yüzden de Kepez maçları deplasmana gelen takımlar için biraz daha zor. Taraftar baskısı henüz oturmadığı için bizim maçlarımız biraz daha kolay gibi gözüküyor ama biz de çok daha iyi mücadele edip o dezavantajı ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.

3SAYI: Çok teşekkür ederim bize zaman ayırdığınız için.
A.T: Ben teşekkür ederim.

Röportaj: Gizem Kumbasar, 3SAYI Basketbol Dergisi

TB2L 2010 Şampiyonu Trabzonspor

ŞAMPİYON TRABZONSPOR

Normal sezonu sadece 2 yenilgi alarak, 20 mağlubiyet ile kapatan Alaeddin Yakan önderliğindeki Trabzonspor’un Beko Basketbol Ligi’ne çıkacağını, TB2L’yi takip eden tüm basketbol severler bu sonucu bekliyorlardı. Play-off maçlarının ilk ayağında 3’te 3 yaparak İstanbula gelen ekip, Final Grubu ilk gün sonunda, Beko Basketbol Ligi’ne çıkan 2 takımdan ilki olarak adını yazdırdı.

Aslında 4 takımında kadroları göz önünde bulundurulduğunda, oyuncular ve antenörler birbirlerinin oyun yapısını çok iyi biliyordu. Ama en güçlü adaylar sene başından beri Trabzonspor Basketbol ve Hacettepe Üniversitesi’ydi. Bu zorlu mücadelede hedeflerine ulaşan Trabzonspor Basketbol ve Olin Gençlik’i gönülden tebrik ediyoruz.

Hacettepe Üniversitesi’ni incelediğimiz zaman ise, Ankara’da başarılı bir organizasyonun peşinden giden ekip, hem üniversite öğrencilerini hem de üniversite çalışanları ve mezunlarını arkasına alarak kaliteli bir basketbol seyirci kitlesi oluşturmuş durumda. Başkentte bir tek Türk Telekom’un birinci ligde olduğunu fakat taraftar açısından hep bir sorun ile karşı karşıya olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda Hacettepe Üniversitesi’nin yakaladığı atmosfer Türk Basketbolu açısından çok önemli. Kadrosunda Kemal Tunçeri, Caner Erdeniz, Berent Kavaklıoğlu gibi önemli isimleri bulunduran Hacettepelilerin hedefi sene başından beri grubu şampiyon tamamlayıp Beko Basketbol Ligi’ne yükselmekti. Evinde aldıkları Trabzon mağlubiyetleri ve alınan birkaç yenilginin arkasından, Trabzonspor’un normal sezonu 2 yenilgi ile bitirmeleri, kendilerinin ikinci sırada yer almalarına sebep oldu.

Takımın en skorer ismi olan Jermaine Dearman’ın Yozgat ve İstanbul’da ki maçlarda beklenilen performansı göstermemesi, ilk grup maçlarında Hacettepe’yi biraz sıkıntıya sokmuştu ve Yozgat’ta sadece 1 galibiyet alan Ankara ekibine İstanbul’da daha konsantre oyun oynamak düştü. İstanbul’da oynanan 3 maçın 2’sini kaybeden Hacettepe Üniversitesi Beko Basketbol Ligi’ne veda etti.

TRABZONSPOR SEYİRCİSİ LİGE RENK GETİRECEK

Istanbul’da ki final grup maçlarının ilk gününden beri takımını desteklemeye gelen bordo mavililer, Beko Basketbol Ligi’nde ki çoğu takımın aksine taraftar sıkıntısı yaşamayacak nadir takımlardan birtanesi. Maçın başlangıcından son saniyesine kadar tribünleri renklendiren taraftarlar, KAFSİNKAF taraftarının dışında ligin en renkli grubu olacağa benziyor. Ayrıca Türkiye Kupası’nı almalarının verdiği mutlulukla, Beko Basketbol Ligi’ne yükselen basket takımını göz önünde bulundurduğumuzda Trabzonspor bu sene büyük bir başarıya imza atmış olup artık ligimizde 4 büyük takımın da basket takımlarını izleyeceğiz.

Şampiyonlukları ile ilgili Yakan“Şampiyonluğun hayırlı olmasını diliyorum, Trabzon bunu haketmişti. Her maçımızda tribünleri doldurarak bizi destekleyen taraftarlarımıza çok teşekkür ediyorum. Daha önce de söylediğim gibi Beko Basketbol Ligi`ne renk katacağız. Ligde artık 4 büyük olacak. Trabzonspor`un bu başarısı Anadolu basketbolunu da canlandıracaktır. Diğer takımlara örnek olduysak veya olacaksak bu bizi çok mutlu eder. Altyapımızda da büyük atılımlar yapacağız, buna büyük önem veriyoruz. Daha önce başlamış ancak çeşitli nedenlerden ötürü sonunu getirememiştik” açıklamalarında bulundu.

Trabzonspor’un Yozgat’tan gelişinden şampiyonluğa kesin gözü ile bakılması ve Torku Selçuk Üniversitesi’nin Yozgat etabını galibiyetsiz kapatmasının ardından, İstanbulda’ki Hacettepe Üniversitesi ile olan ilk maçı da kazanamamasının ardından geriye sadece Hacettepe Üniversitesi Ve Olin kalmıştı.

Olin Gençlik’in Yozgat’ta Dixon’ı kaybetmesi, bir anda moral bozukluğuna sebep olsa da inanılmaz bir performans göstererek, mücadeleden vazgeçmeyerek, tüm inanclarını sahaya yansıtarak Beko Basketbol Ligi’ne yükseldi.

Öte yandan tüm bir sene için Beko Basketbol Ligi’ne yönelik çalışmalar yapan, kadrosunda Berent, Kemal gibi tecrübeli oyuncuları bulunduran Hacettepe Üniversitesi sadece oyuncu kadrosu ile değil, ayrıca yönetim organizasyonu olarak da üst seviyede bir çalışma yürütüyordu. Ama günlük performansların, mental seviyenin ve morallerin çok önemli olduğu playoff yarışlarında başarısız olan Hacettepe Üniversitesi Beko Basketbol Ligi’ne yükselme hedefini ileriki senelere bıraktı.

Gizem Kumbasar

Josh Shipp Röportajı

“ Hem Takım İçin Hem de Bireysel Kariyerim Adına Elimden Gelenin En iyisini Yapmak İstiyorum.”  Josh Shipp

NCAA’de UCLA takımının forması ile mücadele eden Josh Shipp, kolejdeki ilk sezonunda 9.3 sayı, 5.2 ribaund ve 1.8 asist üretirken, mezun olduğu 2008-2009 sezon sonunda ise 14.5 sayı, 3.1 ribaund ve 1.5 asist ortalamalarına ulaştı. 2006 yılında NCAA finalde mücadele eden Shipp, 2007 ve 2008 yıllarında ise final four oynadı. 2009 yazında NBA Summer Leauge’de Chicago Bulls forması giydi.

Bu sene ilk Avrupa deneyimini Bornova Belediyesi ile yaşayan Josh Shipp takım olarak beklenenin üzerinde performans sergilediklerini ve arkadaşlığın çok güzel bir seviyede olduğunu belirtirken, hedeflerinin play-off olduğunu sözlerine ekledi.

3SAYI: NCAA’deki yıllarından biraz bahseder misin?
Josh Shipp: NCAA’den beraber olduğum ve şu anda NBA’de oynayan çok fazla arkadaşım var. Çok güzel 4 yıl geçirdim. Takım arkadaşlarım ile aramdaki arkadaşlık çok güzeldi. NCAA bize basketbolu çok daha farklı açıdan öğreten bir yer. Hem öğrenci olup hem de basketbolcu olabiliyorsunuz. Hepimiz önce öğrenci olduğumuz için, okulu ön planda tutmamızı istiyorlar. Onun dışında dediğim gibi gerçekten takım oyuncusu olmanın yanında, yeteneklerimizi geliştirebilmemiz ve eksik yönlerimizi profesyonel olmadan önceki 4 senemizde tamamlamamızı sağlıyorlar. Bu açıdan çok önemli ve güzel bir deneyimdi. Los Angelas’ta bulunan California Üniversite’sinden mezun oldum. Hem sınavların hem de maçların verdiği stresten dolayı sosyal açıdan da yapabileceğimiz çok fazla şey vardı. O yüzden hayatım boyunca yaşadığım en güzel yıllar olacağından eminim.

3SAYI: Mezun olduktan sonra Chicago Bulls ile Summer League’e katıldın. Senin için nasıl bir deneyimdi?
J.S: NBA için attığım ilk önemli adımdı ve çok yararlı geçti benim açımdan. Kısa bir süre olmasına rağmen, çok fazla şey öğrendiğimi düşünüyorum. NCAA’de yaşadığım öğrenci-basketbolcu kimliğim artık sadece basketbolcu olarak devam ediyordu. Bu da profesyonel hayatımın başlangıcı için önemli bir deneyim oldu.

3SAYI: Kendi ülkenden çok uzak bir yerde Avrupa’da profesyonel hayatına başladın. Türkiye ile Amerika arasında kültür farklılığı çok fazla. Türkiye’de evinden uzakta oynamak nasıl bir duygu?
J.S: İzmir’e gelmeden önce açıkçası çok zorlanacağımı düşünüyordum. Dilini, kültürünü, insanlarını bile bilmediğim bir ülkeye 1 seneliğine gidiyordum sonuçta. Ama buraya geldiğimde sandığım kadar zor olmadığını düşündüm. Takım arkadaşlarımla aramızdaki uyumun çok iyi olması ve hepimizin çok iyi anlaşması büyük bir şans. Bana birçok konuda destek oldular ve İzmir’de Bornova Belediyesi’nde oynadığım için çok mutluyum. Burada her şey çok güzel ilerliyor.

3SAYI: Biraz da takım arkadaşların ve takımla ilgili düşüncelerini öğrenebilir miyim?
J.S: Dediğim gibi tüm takım arkadaşlarımı çok seviyorum ve bence çok iyi bir uyum sağladık. Bornova’nın ligdeki ilk senesi olmasına rağmen bulunduğumuz seviyenin aramızda ki arkadaşlık ile orantılı olduğuna inanıyorum. Bence sene başından beri çok iyi maçlar çıkardık ve beklenenin üstünde performans sergiledik. Play-off’lara çok az kaldı. Bundan sonra tüm maçlara mental olarak daha hazır bir şekilde çıkmalıyız. Gerçekten Play-off’larda oynamak istiyoruz ve bunun için hepimiz elimizden geleni yapıyoruz.

3SAYI:
All-Star’da takım arkadaşın Smaç Yarışması’nda forma giyerken seni de yabancılar karmasında izledik. All-Star nasıl geçti?
J.S: Bence çok eğlenceliydi. Salonda oluşan atmosfer çok güzeldi. Kayseri’de ki herkes bizi desteklemek ve izlemek için oraya gelmişti. Çok eğlenceli bir hafta sonu geçirdim. Türk Karması’nın kazanmasına biraz üzüldüm açıkçası ama sonuç olarak sadece eğlence amaçlı bir organizasyondu. Yenilmemizin o kadar da büyük bir önemi yok. Dediğim gibi çok güzel ve eğlenceli vakit geçirdim.

3SAYI: Kendine idol olarak aldığın biri var mı?
J.S: Büyükbabam. Kendisi bana nasıl basketbol oynayacağımı öğretti ve bugün bulunduğum yerde onun sayesinde bulunuyorum. Hem kişiliği hem de bana gösterdiği ilgi beni bugünlere getirdi.

3SAYI:
Son olarak kişisel hedeflerin neler öğrenebilir miyiz?
J.S: Kendime belirli bir çizgi çizmek için daha çok gencim. Önümde çok uzun yıllar var ve şu anda sadece bu seneye odaklanıp hem takım olarak hem de bireysel olarak benim için en iyisini yapmak istiyorum. Burada gerçekten başarılı olmak istiyorum, çünkü çok mutlu olduğum bir yerdeyim. Bu yüzden de bu sezonu başarılı bir şekilde tamamlayabileceğime inanıyorum. Daha sonrası için ise oynadığım her takımda en iyi performansımı sergileyip, yapabileceğimin en iyisini yapmam gerekiyor.

Röportaj: Gizem Kumbasar, 3SAYI


Cem Coşkun Röportajı

YOĞUN, STRESLİ AMA BAŞARILI BİR SEZON GEÇİRİYORUZ

3SAYI: Basketbola başladığın günden bugüne kadar ki basketbol hayatını anlatır mısın?
Cem COŞKUN: Basketbola lise 1’de TED Koleji altyapısında başladım. Ama 2 ay sonra lisans problemi yaşadım ve Telekom altyapısına geçtim. İlk senemde okulda derslerin çok yoğun olmasından dolayı Yıldız takımda çok fazla oynayamadım, Ama 2. Sezonumda tam anlamı ile basketbol oynamaya başlamış bulundum diyebilirim. Yıldız takımda olduğum sene benim jenerasyonumun en büyük başarısı 4. olmamızdı. Eğer yanlış hatırlamıyorsam Samsun’da yapılmıştı Şampiyona. Ankara’da genelde zaten hep ilk ikiye oynuyorduk. Finaller hep Telekom ve Kolej arasında geçiyordu.  O dönemde A Takım ile idmanlara çıkmaya başladım. 2-3 sezon A Takım kadrosunda bulundum. Ercüment Abi ile beraber çalışıyorduk ama çok fazla süre alamadım sadece 1-2 Avrupa maçında oynadım. Daha sonra Tolga Abi takımın başına geçti ama bu sefer de hazırlık kampında belimden sakatlandım. Daha sonra Tecrübe kazanmak adına Çankaya Üniversitesi’ne kiralık verildim. O senemde daha ciddi süreler almaya başladım. Ama sene sonunda Bölgesel Lig’e düştük. Sonra Telekom’dan Murat Göktaş ile Tekel’e kiralık gittim. Ama o sezon ciddi maddi sıkıntıları vardı, yabancı oyuncular geç gelmişti daha sonrada ligden düştük zaten. Bir sonraki sezon Umut Görür, Alper Yılmaz, Umut Lafatan ve ben TTNET Beykoz’a geçtik.

3SAYI: Hacettepe ile anlaşmadan önce Beşiktaş Cola Turka ile anlaştın. Genç Telekom’dan ayrılma kararını alıp Beşiktaş ile anlaştığın dönemi anlatabilir misin?
C.C: Geçen sene Genç Telekom ile sözleşmem bittiğinde onlar kalmamı istediler ama ben istemedim. Hedefim açıkçası daha yukarılardı ve daha tecrübe kazanabileceğim bir takımda olmak istedim. O dönemde Karşıyaka’dan teklif geldi, 2 gün idmanlara çıktım. Aslında herşeyde anlaşmıştık ama daha sonradan benimde tam olarak hala ne olduğunu bilmediğim birşey oldu ve anlaşmamıza rağmen olmadı. Daha sonra Burak Bıyıktay ile görüştük ve ben 3-4 günlüğüne İstanbul’a gittim, ilk başta bana sundukları sözleşmeyi kabul etmedim ve Ankara’ya geri döndüm. Daha sonra Burak Abi ile tekrar telefonda görüştük ve Beşiktaş’lı olduğum için gitme kararı aldım. Hazırlık maçlarında oynamama rağmen lig maçlarında forma giyemedim. Herkesin bildiği gibi Beşiktaş’ta çok uzun zamandır parasal sıkıntılar var. Ben Aralıkta Hacettepe ile anlaştım ama Beşiktaş’ta hala maaşım bulunuyor. Oyuncuların çoğu da hala parasını alamıyor. Bizim ülkemizde maalesef futbol branşı olduğu zaman diğer branşlara daha az para aktarıyorlar. Beşiktaş’ta yaşadığım sıkıntılardan dolayı mutlu değildim ve oynayabileceğim bir takımda olmak istiyordum. Daha sonra Hacettepe’den teklif gelince kabul ettim. Çünkü tüm staff’ı tanıyorum ve burada ki oluşumun çok güzel olduğunu duymuştum. Geldikten sonra ben de gördüm ki gerçekten Hacettepe’de kurulan organizasyon çok güzel.

HEDEFİMİZ BEKO BASKETBOL LİGİ

3SAYI: Hacettepe ile ilgili neler söyleyebilirsin?
C.C: Naci hoca ile daha önceden beraber çalışmamdan dolayı buraya gelmemin etkisi çok büyük. Burada olmaktan gerçekten çok memnunum. Ben gelmeden önce yaz itibari ile çok yoğun bir çalışma dönemi içerisindeler. Ama bu yoğunluk takımda hiçbir sıkıntıya yol açmıyor. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Türkiye’de çoğu kulüpte olmayan bir oluşum içerisinde olan bir kulüp burası. Bence en önemlisi kulüpte herhangi bir parasal sıkıntının olmaması, sonuçta bu sıkıntılar oyuncuların performansını da etkiliyor. Onun dışında Bölgesel Lig’den Şampiyon olup gelen bir takım var ve TB2L’de de aynı şekilde şampiyon olup BEKO BASKETBOL LİGİ hedefleniyor. Bir diğer deyişle ikinci Bornova örneği olacak.  Lige çıkma heyecanından dolayı herkes çok istekli çalışıyor. Bu yoğunluğun ve stresin olmasına rağmen idmanlar ve toplantılar çok keyifli geçiyor. Onun dışında salonumuz her maç doluyor. Biraz küçük ama bu bize avantaj da sağlıyor. Tüm maçlarımıza sağolsun Hacettepeliler geliyor. Bizi hiçbir maçta yalnız bırakmadılar. Türkiye’de çoğu takım boş tribüne oynarken bizim her maç salonumuz doluyor.

İKİNCİ LİGDE DAHA SERT BASKETBOL OYNANIYOR

3SAYI: BBL ve TB2L arasında nasıl farklılıklar var?
C.C: BEKO BASKETBOL LİGİ’nde ki oyuncular, TB2L’ye kıyasla doğal olarak daha üst düzey oyuncular. Orada daha akla dayalı bir basketbol var ama İkinci Lig’de biraz daha sert defans gerekiyor. Tabiri caizse maçlarda kavga ediliyor. İkinci Lig’de hakemlerde daha çok göz yumuyorlar bazı şeylere. Onları da çok eleştirmek istemiyorum, hata yapabilirler, bu çok normal ama İkinci Lig hakemleri kesinlikle sertlik düzeyine daha müsama gösteriyorlar.

3SAYI: BEKO BASKETBOL LİGİ’nde ki yabancı oyuncu sayısını bir genç oyuncu olarak nasıl değerlendiriyorsun?
C.C: BEKO BASKETBOL LİGİ’nde ki yabancı oyuncu sayısı genç oyuncuların gelişimini etkiliyor. Bizim tecrübe kazanmamız için daha fazla süre almamız gerekiyor. Birinci Lig’de bu tecrübede olup, forma şansı giyen genç oyuncu sayısı maalesef az. İkinci lig kendini gösterme açısından genç oyuncular için bence daha iyi bir düzeyde. Ama yabancı sayısı sadece genç oyuncuları değil, Milli Takım’ları da etkiliyor. 3 yabancı ve 2 Türk ile başlanan ilk 5 kadroda ve az süre alan Türk oyuncuların Milli Takım’lar seviyesinde de başarısı düşüyor. Çünkü sezon içerisinde yeterli maça çıkamamış, yeterli süreyi alamamış konumda olup, diğer Ülker’in oyuncuları ile kıyaslandığında geride kalmış olunuyor. Genç oyunculara güvenen antrenörler olsa bile, diğer takımlarda yabancı oyuncu ağırlığı olduğu zaman herkes o sistemin içine girmek zorunda kalıyor. Çünkü güçlü olan takımın ayakta kaldığı bir sistem ve tartışmasız atletik olarak güçlü olan bir Amerikalı oyuncu takımı bir adım ileri götürebiliyor. Ama takımlardaki yabancı sayısını arttırarak hem gençlerin önü hem de Türk Basketbolunun önü kapatılıyor diye düşünüyorum.

3SAYI: Biraz Milli Takım kariyerine geçersek 70’in üzerinde Milli forma giydin
C.C: Milli Takım kariyerim Yıldız ve Genç Milli Takım ile başladı ve ikisinde de Nihat Abi ile beraber çalıştık. Yıldız milli takım zaten çok kalabalık oluyor, Türkiye’nin her yerinden oyuncular vardı. Yanlış hatırlamıyorsam Yıldız Milli Takım’da 2 tane Avrupa Şampiyonası’na katıldım ve ikisinde de ikinci olduk. bizim jenerasyonumuz Hidayet’lerden sonra gelen en başarılı jenerasyon olarak gösteriliyordu. Daha sonra ise 2 sezon Naci Abi ile beraber Universiade’a gittik. Bankok’ta 5.olduk, geçen sene ise Sırbistan’da ise 6.Olduk. İlk tur maçları bitince, bize normalde Almanya’nın gelmesi gerekiyordu, ama galiba bir oylama ya da onun gibi birşey yapmışlar, Sırbistan geldi ve namağlüp şampiyon oldular. Zaten kadroda ki çoğu oyuncu A Milli Takımda da oynuyordu. Kendi evlerinde oynamanın avantajı ile, Belgrad Arena’yı doldurdular ve şampiyon oldular. Üniversite milli güzel ve eğlenceli bir deneyimdi.

AİLEMİN DESTEĞİ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ

3SAYI: Sence bir sporcu için aile desteği ne kadar önemli?
C.C: Aile desteği kesinlikle hayatta ne olursa olsun çok önemli. Babam elinden geldiğince tüm maçlara gelir. Kardeşimde basketbol oynuyor ve artık ailemde maçlarımıza senelerdir gide gele, basketbolu anlıyorlar. Hem annem hem babam olumlu olumsuz bütün düşüncelerini belirtiyorlar. Eğer onların verdikleri destek olmasalar bugün basketbol hayatım olmazdı. Aile insan hayatındaki en önemli şeydir ve basketboldan önce ailem gelir. Onlara verdiği destekten dolayı ve bugünkü benin oluşmasında katkı sağladıkları için minnettarım.

3SAYI: Kendi özeleştirini yapsan neler dersin?
C.C: Sahada normal hayatımda hiç olmadığım kadar agresif oluyorum. Sinirlerime hakim olmayı bilmem gerekiyor. Sinirlendiğim zaman hakemlerle ve bazen oyuncularla biraz fazla uğraşıyorum. Bunu görebiliyorum. Bu huyumun bana ileride zararı dokunabilir. O yüzden mümkün olduğunca sinirlerime hakim olmam gerekiyor.

3SAYI: Son olarak hedeflerini öğrenebilir miyiz?
C.C: Henüz kendimi ispatlayamadım, sürekli takım değiştiriyorum ama yaşım daha çok genç ve çok çalıştığıma inanıyorum. Belirli bir takım olarak hedef belirlemek bence doğru değil. Ama Birinci Lig’de ve basketbol camiasında saygıdeğer ve oyunu ile söz ettiren bir basketbolcu olmak istiyorum.

Röportaj: Gizem Kumbasar