Etiket arşivi: fenerbahçe ülker

Spor Toto Türkiye Kupası’nın Basın Toplantısı Gerçekleştirildi

9-13 Şubat tarihleri arasında Kayseri Kadir Has Spor Salonu’nda gerçekleştirilecek olan Spor Toto Türkiye Kupası’nın basın toplantısı Kayseri Hilton Otel’de gerçekleştirildi.

Basın toplantısına TBF Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Yağmur, TBF Ligler Direktörü Ahmet Araşan, TBF Ligler Koordinatörü Ayhan Özgümüş, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Spor A.Ş. Genel Müdürü Ali Üstünel, organizasyon yetkilileri, basın mensupları ve davetliler katıldı

Toplantıya katılan Beşiktaş Cola Turka Baş Antrenörü Ergin Ataman Kadir Has Spor Salonu’nun Türkiye’de ki en güzel salonlardan biri olduğunu söyledi ve “Kayseri’ye gelen ilk takımız; amacımız da kupayı alıp son giden takım olmak. Kayserili sporseverler için Spor Toto Türkiye Kupası önemli bir şans. Milli Takımımızın Dünya ikinciliğinden sonra çok üst düzeyde bir lig oynanıyor. Avrupa kupalarında da Efes Pilsen, Fenerbahçe Ülker, Pınar Karşıyaka ve Galatasaray Cafe Crown mücadele ediyorlar. Bizim şimdiki ilk hedefimiz kupadaki mücadelemiz. Buradan camiayı mutlu edecek şekilde ayrılmak istiyoruz.” dedi.

Beşiktaş Cola Turka oyuncularından Hüseyin Beşok ise çok çalıştıklarını ve kupayı almak için mücadele edeceklerini belirtirken Serhat Çetin ise kupada final oynamak istediklerini ve bunu yapabilecek kadroya sahip olduklarını, öncelikli hedeflerinin ise yarı finale kalarak, finale yükselmek olduğunu belirtti.

Medical Park Trabzonspor oyuncusu Ersin Görkem ise, mücadele edecek tüm takımlara başarılar dilediğini ve Aliağa Petkim’I yenip üzerine koyarak üst tura çıkmak olduğunu söylerken, Serhat Büker ise Spor Toto Türkiye Kupası’nda ilk kez mücadele edeceklerini ve bu noktaya gelerek başarı kaydettiklerini, maçların süprizlere açık olduğunu söyledi.

Spor Toto Türkiye Kupası’nın maç programı ise aşağıdaki şekilde;

9 Şubat Çarşamba

18:00 Beşiktaş Cola Turka – Efes Pilsen

20:30 Medical Park Trabzonspor – Aliağa Petkim

10 Şubat Perşembe

18:00 Galatasaray Café Crown – Olin Edirne

20:30 Fenerbahçe Ülker- Banvit

13 Şubat Pazar

15:00 5.Maçın Galibi – 6.Maçın Galibi

3SAYI/ Gizem Kumbasar

Fenerbahçe Ülker’den Tarihi Galibiyet

Fenerbahçe Ülker Euroleague 2. tur ilk maçında Yunan temsilcisi Olimpiyakos’u 84-70 mağlup etmeyi başardı.

20 maçtır kendi evinde yenilgi yüzü görmeyen bu yılın en büyük şampiyonluk adaylarından Olimpiyakos’u yenen Fenerbahçe Ülker çok büyük avantaj yakalamış oldu.

Fenerbahçe Ülker’de Marko Tomas 19, Roko Ukic 17, Ömer Onan 14 sayı ile oynarken, Olympiakos’ta Spanoulis 14, Papaloukas 15 sayı ile oynadı.

Enes Kanter’e NCAA kapıları kapandı !

Bir hayal ne kadar pahalıya patlayabilir ?

NCAA tarafından 11 Kasım’da yapılan açıklamaya göre Enes Kanter, 2008-2009 sezonunda Fenerbahçe ile Euroleague’de profesyonel maçlara çıkıp para alması yüzünden ligde oynaması reddedilmişti. Kentucky ardından karara itiraz etmişti. Ancak itiraz da geçerli olmadı. Enes bu karardan sonra hiçbir zaman NCAA’de forma giyemeyecek.

Enes Kanter bu sezonun başında ABD’nin önemli üniversitelerinden biri olan Kentucky’den teklif almış, kariyerine ve eğitim-öğretim hayatına orada devam etme kararı almıştı.

Enes Kanter’in şu anki durumu yukarıdakii soruya yanıt olarak gösterilebilir sanırım. Fenerbahçe’den olaylı ayrılışı, NCAA’de zaten sabıkalı olan Kentucky ile anlaşması, son iki sezonu basketbol oynamadan geçirmiş olması, potansiyeli ne kadar yüksek olsa da Enes’in NBA Draftı’ndaki yerini olumsuz olarak etkileyecek.

Şu anda yapabileceği pek bir şey yok. Ya Türkiye’ye dönüp Fenerbahçe ile devam edecek ya da Avrupa’dan bir takımın yetiştirme bedelini ödeyerek kendisini kadroya katmasını umut edecek. “Sadece bir sezon oynatabileceği alenen ortada olan bir oyucu için herhangi bir Avrupa kulübü yetiştirme bedeli ödemek ister mi?” sorusunun cevabının olumsuz olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok tabii.

Draftta ilk üçten gidecek deniyorken şimdi NBDL ihtimali dilden dile dolaşıyor. NBA’de tutunamamış, benchte havlu sallayan oyuncuların absürd istatistikler ile oynadıkları bir ligde oyununa hiçbir şey katamayacağı ortada iken, menajerlerin yanlış yönlendirmesinin sonucu olarak bu ligde yeteneklerine ihanet edercesine bir sezon geçirecek olma ihtimali  bile çok acı.

Bir yıldızı çıkarmak kadar onu parlatmak da önemli, ama “Ne olursa olsun, Türkiye’den gitsin dışarıda daha başarılı olur.” anlayışı ne yazık ki Türk Basketbol tarihinin en yüksek potansiyelli oyuncularından birinin adının, yeteneklerinden çok yaşadığı sorunlar ile anılmasını sağladı.

Amerika, yeni fırsatlar, eğitim, kolay para basketbol…

Gerçekten, bir hayal ne kadar pahalıya patlayabilir ?

Gökhan BAYEZİT, 3SAYI

Mahmuti Mat Dedi!

Yılın son derbisinde gülen taraf Galatasaray Cafe Crown oldu. Galatasaray taraftarları bu anı uzun zamandır bekliyorlardı. Geçen sene yaşanan rezaletin üzerine bu sene yapılan hamleler Galatasaray taraftarlarını mest ediyor. Mahmuti’nin göreve gelişi; geçen sezonu kurtaran adam Cem Akdağ’ın hoş olmayan yakışmayan bir şekilde gönderilmesi neticesinde gerçekleşmişti. Cem Akdağ geçen sene büyük bir iş başardı ve bayrağı Mahmuti’ye teslim etti. Mahmuti’ye inanan ona güvenen Galatasaray taraftarları eminim ki şimdi çok daha mutlu mesut ve bahtiyardır.

Fenerbahçe Ülker cephesi de taraftarların ve Türk basketbol kamuoyunun bir türlü hazzetmediği bir koçun ardından yaşanan kan değişikliği ile sezona başlamıştı. Sene başında Türkiye Kupası elemelerinin Gaziantep ayağında ligin yeni renkli ekibi Trabzon önünde yeni koç Spahija’yı izleme şansına erişmiştim. Spahija’yı izleme diyorum çünkü kenardaki performansı çok hareketli ve gerçekten izlemeye değer. Maç aşağı yukarı 40 sayı farklıyken hiç olmayacak bir pozisyonda hatta hakemin bile hatasını kabul ettiği bir durumda adeta çılgına dönen Hırvat koç teknik faülü almayı başarmıştı. 2010’un son derbisinde yine olmadık bir yerde sergilediği kenar şovunun ardından aldığı teknik faul sonrası aklıma yine o pozisyon geldi. Ömer’in top kaybı ile gelen fast break sayısından sonra adeta çılgına dönen Spahija aldığı teknik faul ile kendi takımına son hançeri yine kendisi vurmuş oldu.

Galatasaray Cafe Crown maça rakibi Fenerbahçe Ülker’e oranla çok daha iyi hazırlanarak çıkmıştı. Hatta Fenerbehçe Ülker’in bu maç için en ufak bir hazırlık yaptığını dahi düşünmüyorum. Çünkü;

—Efes Pilsen yıllarından bu yana geriye düştüğü her an 4 kısalı sisteme dönerek maçı geri getirmeye çalışan koç Oktay Mahmuti’nin en önemli hamlesine en ufak bir karşılık verildiğini göremedik.

— Galatasaray Cafe Crown’un Türk vatandaşlığına zamanında geçirilmesi başarılamayan oyuncusu Schumpert’e en ufak bir önlem alındığına şahit olamadık. Sahada; kardeşim hele sen bir dur diyen ne bir oyuncu nede bir savunma sistemi mevcuttu.

— Galatasaray Cafe Crown savunması oldukça sert ve etkili bir savunma. Fenerbahçe Ülker hücumu bu savunmanın aşil tendonunu maç boyu bir türlü bulamadı. Ellerinde Oğuz Savaş gibi kalıplı sırtı potaya dönük oynayabilen bir adama maç boyu doğru düzgün post up yaptıramadılar.

Galatasaray taraftarları eminim ki bu kadar iyi savunma yapıp böylesine dengeli hücum eden takımlarına sonsuz güveniyorlardır. Bu akşam kendilerine oranla çok güçlü bir takımı coaching farkı ile yenmeyi başardılar.

İlker KESER

basketci14@gmail.com

Galatasaray CC – Fenerbahçe Ülker


Beko basketbol ligi 12. hafta karşılaşmasında Galatasaray Cafe Crown ile Fenerbahçe Ülker Abdi İpekci Spor Salonunda karşı karşıya geldi. Ligin zirvesindeki mücadelede kazanan taraf 67-56’lık skorla Galatasaray Cafe Crown oldu. Galatasaray bu sonuçla rakibi Fenerbahçe Ülker’den liderliği de devralmış oldu.

Galatasaray Cafe Crown’da Tutku Açık 12 sayı, 6 ribaund ve 7 asistlik etkili performansı ile göz doldururken, Preston Shumpert 16 sayı ile Galatasaray’ın en skorer oyuncusu olmayı başardı. Fenerbahçe’de ise Ömer Onan’ın 16, Oğuz Savaş’ın 14 sayısı mağlubiyeti engelleyemedi.

Maçın Yorumu İçin Tıklayınız

Kadronun Başarısı Kuruluşundan Başlar

KADRONUN BAŞARISI KURULUŞUNDAN BAŞLAR – Beko Basketbol ligi 2010 sonu değerlendirmesi

Beko Basketbol Liginde 2009-2010 sezonu en çok eleştiriye hedef olan Fenerbahçe Ülker’in 2 kupa birden kazanıp ezici üstünlüğü ile son buldu.
Bu şampiyonluklarda aslında Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış en yüksek harcama ile (20.Milyon Euro) 3 kupada da sınıfta kalan Efes Pilsen’in de rolü büyüktü.Ataman’ın gelişi ile çılgın bütçeler ortaya koymaya başlayan Efes Pilsen kendi değerlerini elinin tersi ile bir kenara itip hak etmediği halde uçuk paralar verdiği oyuncularından hiç verim alamayınca müthiş bir çöküş yaşadı.Bu çöküş aslında geçen yıl ki şampiyonluk sonrası ortaya çıkan doping olayı ile başlayıp play-off final serisindeki hezimet ile sona erdi.Lacivert beyazlılar sezon boyu oyuncu-Koç kavgasını bir türlü mutlu sona eriştiremediler.İdari alandaki başarısızlık teknik başarısızlıkla birleşince 2 yılda yaklaşık 38 milyon Euro çöpe gitti…….
Avrupa’da ilk yıl normal sezon sonunda şok eve dönüş.Bu sezon ise normal sezonun sonunda Avrupa’da bile çok inandırıcı görünmeyen ve çok tartışılan son maç talihiyle TOP 16….

Avrupa’daki Efes Pilsen bu mudur?

Ataman Beşiktaş’a gidişinde kulüp tarihinin en yüksek bütçelerini organize edip 3 kupa demişti ama final bile oynayamadan sezona veda etmişti.Daha da önemlisi Beşiktaş hala o yılın borçlarını ödüyor !!

Başlıktaki gibi düşündüğümüzde bir kadronun başarısı kuruluşundan başlıyor. Sezona girmeden eş-ahbap-dostun oyuncularını transfer ederek sonuç alınmıyor.Kulübün hedefleri ve oynanan ligin şartları doğrultusunda yapılmayan transferler böyle hüsranla sonuçlanıyor.Efes Pilsen ve Ergin Ataman bundan böyle umarım daha dikkatli olurlar.Çünkü Ataman Koç olarak Efes Pilsen de kulüp olarak büyük imaj kaybettiler.Bu imaj nasıl düzeltilir bilemiyorum.Avrupa’nın en saygın markalarından biri Avrupa’da can çekişiyor.Bir zamanlar İtalya-İspanya-Rusya ve Türkiye’de önemli bir havası olan Ataman ise o günlerden çok şeyler kaybetti.Biri basketbolumuzun en kariyerli kulübü…diğeri ise en kariyerli Koçlarından biri….Hadi artık toparlanın….yoksa aynaya baktığınızda bile kendinizi göremeyeceksiniz !

Efes’i eleştirdik ama 2 kupalı şampiyona da iki laf edelim.Bu iki kupa Fenerbahçe’nin eseri olmaktan çok rakiplerin çok kötü olması ile gelen kupalar.Bu kadar çok imkan ile bu kadar kötü basketbol ve Avrupa’daki hüsran neyle tarif edilebilir? Gelelim Fenerbahçe’nin kadro kuruluşuna…..Aydın Örs’ün gidişi sonrası Fenerbahçe oyuncu yetiştirmekle ünlü Bogdan Tanjevic’i işin başına getirdi ve Tanjevic’e de aynı şeyi söyledi ‘Bize oyuncu yetiştir’…..Ama uygulama 3 yıl içinde öyle olmadı.İlk yıl Emir ve Vidmar gibi 2 genci transfer edip yabancı hakkını kullanan Fenerbahçe Ülker Avrupa’da TOP 8 oynayıp ligi şampiyon bitirmesine rağmen birden farklı bir yöne kaydı.Önce Solomon NBA’e gitti.Ardından Williams ve Kinsey NBA oyuncusu havasına bürünüp takımdan ayrılınca Tanjevic’i dinlemek yerine transfer coşkusuna kapılan yöneticiler Bogdan’ın hiç istemediği isimleri getirmeye başladılar.Gordan Giricek bu konuda başı çekti ve takımdaki diğer isimlerle arasındaki müthiş fiyat farkı nedeniyle baştan huzuru kaçırdı.Üstüne sakatlıktan hiç oynayamayınca işin tadı kaçtı.Air Avellino’da iyi sezon geçiren Marquies Green ve Devin Smith Euroleague çizgisinde olamadılar.Emir ve Vidmar’ın gelişimi mutlu etse de TOP 16’dan ileri gidemedi sarı lacivertliler.Burada yöneticilerin Tanjevic’i bu iki oyuncunun transferinde eleştirmeleri bu sezon başında transferi Tanjevic’e bırakmamalarına neden oldu.Geçen yıl şampiyonluğun kaybedilmesinde önemli bir pay sahibi olan Solomon zorla yeniden getirildi ve hep sorun oldu.Gittiğinde ise Fenerbahçe’yi enkaza çevirmişti bile.Greer gibi yumuşak bir ismin transferi tuz biber oldu.Giricek zaten cam çocuk gibiydi.Yanından geçerken PÜFFF deseniz bir yeri sakatlanıyordu.Üzerine Greer derin darbe oldu.Euroleague’in normal sezonunu Ukic’i bekleyerek oyun kurucusuz geçiren Fenerbahçe Ülker orta sahayı zor geçince Euroleague’e havlu attı.
Sezon devamında Ukic’in gelişi ile yakalanan ivme 2 kupa birden getirse de Fenerbahçe transfer yanlışlarının faturasını ağır ödedi.Genç oyuncu seven bir sistem Koçunu getirip transferi yöneticiler yapınca sihir tamamen bozuldu ve Fenerbahçe sıradan bir Avrupa takımı haline geldi ve sürekli kan kaybetti.İlk yıl TOP 8,ikinci yıl TOP 16 ve son sene normal sezon sonunda eve dönüş !!!!!!

İşte 2 takımın transfer yanlışları birbirine benzeyince ortaya çıkan tablo bu oldu.Sadece birbirleriyle oynadıkları maçlarda izleyenlere keyif verdiler okadar.Avrupalı hep nokta atış yaparken ve Euroleague yıldız yetiştirirken biz ortaya hiç bir şey koyamadık.Demek ki maharet antrenmanda ya da takımın başında şık takım elbiselerle çıkmak değil öncelikle takımı düzgün kurabilmekmiş…..

TV yorumcusu olup ekranda biraz eleştirince hemen düşman ilan ediliyorsunuz.Eleştiriye hiç tahammülleri yok.Yıllardır bedava danışmanlık yapıyorum.Söylediğim,ikaz ettiğim hangi şey yanlış çıktı biri bana ne olur söylesin.Kimse ‘Bu adam Euroleague’i ve sistemleri iyi bilir.Bunu biraz dinlesek iyi olur’ demedi !!!

Eline telefonu alan Genel Müdürüme şikayet etti. Söylemlerimi değiştirmem için baskı uygulamaya çalıştılar…Sonuç? Ne söylediysem ve ikaz ettiysem onlar çıktı………!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Kulüplerin öncelikle teknik ve idari kadro oluşumunu çok başarılı yapmaları gerekiyor.Çalışanların teknik ve idari katkıları teraziye konmalı.Teknik ekipte görünüp Avrupa takımlarının sistemlerini tanımayan,Koçların sistemlerini ve ne hamle yapacağını kestiremeyen ve oyuncuları teknik olarak tanımayan teknik ekiplere takım teslim etmemek gerek.
İdari anlamda ise öncelikle vizyon gerekir.Takımın üzerinde saygınlık gerekir.Teknik ekipten teknik olarak hesap soramayan idari ekip olabilir mi? Basketbol takımları şirket gibi yönetilmez beyler…..

Neyin neden yapıldığı,transferin hangi nedene dayandığı soruşturulmalıdır.Antrenörlerin oyuncu menajerleri ile ilişkilerini kulüpler çok iyi etüd etmelidir.Transferin nedenini araştırmalıdır.Yoksa daha büyük hüsranlar kapıdadır bilginize !!
Sezon öncesi bunları ikaz etmek istedim.Sonrası beni ilgilendirmiyor.Her koyun kendi bacağından asılıyor.Yanlış yapan bedelini öder.Bende  bu yazının tarihini ve bazı paragrafları alıp yeni yazıma ekler ve ‘Ben size filan tarihte söylememiş miydim’ diye gırgır geçerim….Bozulmaca yok….Beni şikayet etmek yerine biraz dinleseydiniz belki de Final Four’da sizleri izlecektik.2 Milyon Euro’luk Partizan 8-10 maç Aleks Maric’siz bu işi becerebiliyorsa bizde becerebilmeliydik.

Kadro kurmak bir sanattır.Avrupa’da bu tip sanatkarlar çok.Bakın Dusko Vujosevic 3 yıldır tarih yazıyor.Euroleague bu yıl ayıp olmasın diye en iyi Koç ödülünü Xavier Paqual’a verdi çünkü geçen yıl ödül Dusko’nun olmuştu.2 Milyon Euro’ya finali uzatmada kaçırdı…Barça’nın 18/1 bütçesiyle yani….!

Geçen yıldan Rakocevic, Pete Mickeal, McDonald ve Prigioni’yi kaybetmesine rağmen nokta atışlar yapan Dusko Ivanovic Süper Kadrolu Barça’yı İspanya finalinde ikisi Barcelona’da olmak üzere 3 kez üst üste süpürüp İspanya şampiyonluğunu kazandı.Bu adamın emeklerine ve transfer stratejisine bakan var mı acaba?

Bugünlerde transferlere bakıyorum ve mutlu olamıyorum. Avrupa’dan alınabilecek iyi oyuncular bunlar mı?
Akıllı transfer önce rakibini zayıflatmaktır. Yani Fener’in Efes’ten Kaya’yı alması gibi…Ama Avrupa’daki rakiplerimizin kadrosunu bozamıyoruz.Sadece onların bıraktığı isimleri kapıyoruz.Yangından mal kaçırır gibi.Efes ve Fener Cibona Zagreb’in üstüne üşüştü.Biri forvetini diğeri Koçunu aldı.Bu takım değil miydi sezonun büyük bölümünde en kötü yüzde ile şut atan,kötü basketbol oynayan,çok az maç kazanan ve en zayıf grupta 4’lü averajla TOP 16’ya kalan ? Ben başka bir lig mi izledim diye düşünüyorum bazen…….!!!!
Biraz söz geçirilebilecek Koç arıyor yönetimler sanırım.Perasovic ve Spahija o tip görünümlü Koçlar.Obradovic,Messina,Ivkovic,Ivanovic,Scariolo,Giannakis ve Vujosevic ile aynı ligin Koçu değiller.
Peki biz başka bir ligde mi oynayacağız? Bütçesi çok düşen CSKA Moscow son 3 yılda mucize işler yapan Dusko Vujosevic’i alabiliyor da biz neden alamıyoruz? Çünkü Koçun vizyonu ve kariyeri Kulüp vizyon ve kariyerini aşınca sanırım sıkıntı oluyor…tabii

Avrupa’daki vizyon…yanlış anlaşılmasın !!!!
Dünya basketbol şampiyonasına az zaman kaldı.Türk basketbolu çok önemli bir sınavdan geçecek.Bu sınav sadece Basketbol Federasyonu,Turgay Demirel,Tanjevic’in sınavı değil.Bu başarı ya da başarısızlık sadece onların eseri olmayacak.Bu basketbol hepimizin basketbolu.Sahada,ekranda,yazılı basında ya da işin yönetim bazında hepimizin ortak katkıları var.Ve tabii yanlışları.Şampiyona bittiğinde başarılı olduysak işi bitirdik diye algılarsak sonraki yıllarda hüsran yaşarız.Zaten tembellik ve erken havaya girme özelliğimiz üst düzeydedir.Aman dikkat….!

Ya da başarısız olursak Avrupa’nın en kötüsü ve en başarısızı filan olmayacağız.Başarılı olursak Demirel en iyisi ya da başarısız olursak Demirel en kötüsü olmayacak…Daha doğrusu olmamalı…Pasta içindeki  görevlerimizi ne kadar yaptığımızı etüd şansını bulmalıyız.Bundan sonraki yıllar için üretime katkı sağlamalıyız…….

Dünya Şampiyonası bitiminde ise Euroleague heyecanı için beklemeye başlayacağız.Yani en azından ben.Çünkü Euroleague benim yaşam biçimim oldu uzun yıllardır.Ancak Efes ve Fenerbahçe’nin şu andaki görünümü çok umut vermiyor….İnşallah ben yanılırım…Bu birazda gruplarla ilgili..Birbirine çok fazla denk takım olduğunda işler beklendiği gibi gitmeyebiliyor.Bu yıl bari gerek Dünya Şampiyonası ve Avrupa Kupalarında şans bizden yana olsun….
Yolumuz açık olsun…………

Nejat Sayman


Türk Basketbolu ve Kulüplerimiz

Euroleague’deki Real Madrid yenilgisiyle Avrupa’dan elenen Efes Pilsen ligdeki son maçında karşılaştığı Galatasaray’a da yenilerek haftalardır taşıdığı liderlik ünvanını yitirdi ve bu sonuçla Lacivert-beyazlılar kötü sonuçlar serisine devam etti. Bu yenilgiyle ligde liderlik koltuğunu Fenerbahçe Ülker’e devreden Lacivert-beyazlılar Perşembe gecesi oynadıkları  prestijden öte bir anlam taşımayan maçta deplasmanda Siena’ya mağlup olarak Euroleague’ye hüzünlü veda ettiler. Her ne kadar Fenrbahçe Ülker’in Daçka’ yenilmesiyle beraber tekrardan liderliğe yükselseler de Lacivert-beyazlılarda özellikle son bir aydır net olarak gözlemlenen bir form düşüşü dikkat çekiyor. Bunda bizce yoğun maç trafiğinin getirmiş olduğu yorgunluk en önemli etkendir.Tabi bir de Lacivert-beyazlı ekibin bu maç trafiği karşısında yeterli fiziki direnci sağlayamaması ve önemli yıldız oyuncularının-başta Ergin Ataman’la yaşadığı  problemle de gündeme gelen Rakoçeviç- olmak üzere beklenen randımandan uzak kalması  da bu negatif sonuçların alınmasında etkili olan diğer faktörlerdi.

Bu durum bizce şunu da gösterdi ki ligimizin favori iki ekibinden önce Fenerbahçe’nin hemen hemen aynı  faktörler sebebiyle Euroleague hedefinden daha gruplarda uzaklaşması ve ardından Efes Pilsen’in kupa,lig ve Avrupa’da üst üste oynadığı maçlarda kötü neticeler alması çok da beklenmedik değil çünkü ligimizdeki en üst düzey takımlar bile görüldü ki bu yoğun maç  trafiğini kaldıracak düzeyde değiller. Belki bu iki takımımız da dahil bütün takımlar tek bir hedefe yöneldiklerinde yüksek bir performans sergileyebiliyorlar ama işin içine hem Avrupa kupası  maçları hem lig hem de Türkiye kupası maçları girip maç trafiği yoğunlaştığında-ki bunu Efes’i liderlikten indiren Galatasaray ve diğer temsilcimiz Türk Telekom ekiplerinde de görüyoruz- performans düşüklükleri olduğunu, yorgunluk belirtilerinin oyuncularda açıkça gözlendiğini belirtmeden geçemeyiz. Bunun yanında en kaliteli ekiplerimizde bile takımlar teker teker yıldız ve kaliteli oyunculardan oluşsa bile iş takım oyununu en iyi biçimde sahaya yansıtmaya gelince çok önemli eksiklikler olduğunu düşünüyoruz.

Çoğu ekibimizde genellikle oyunculara dayalı bir düzen var ve çok önemli oyuncular bazı  dönemlerde düşüş gösterdiğinde alternatif üretmede ciddi sıkıntılar ortaya çıkıyor. Öyle ki benchi en güçlü olan Efes Pilsen ve Fenerbahçe Ülker bile ligimizdeki maçlarda buna iyi kötü  çare bulsalar bile iş uluslararası alandaki maçlara geldiğinde veya yoğun bir maç  trafiğiyle karşılaştıklarında buna çözüm üretmekte ciddi güçlüklerle karşılaşmaktalar. Çünkü  tüm kulvarlarda başarıyla koşabilmek için benchinizin geniş olması gerektiği gibi bunun yanında bu kulvarların tamamında başarıyla ilerleyebilecek kondüsyona mutlaka sahip olmanız gerekir. Bir de benchin geniş olduğu gibi benchinizin niteliği de çok önemli kuşkusuz.Yani yıldız oyuncularınızdan bir ya da daha fazlası  iyi oynayamadığında yerine girecek oyuncunuz maç çevirebilecek kapasiteye de sahip olmalı. Bunun yanında da tüm ekiplerimizde çok eksik olan takım olabilme olgusu da çok önemli bir faktördür. Kısacası  takımdaki oyuncular takım halinde hareket etmeli, birbiriyle iyi uyum ve yardımlaşma içinde olmalı, giren oyuncu da çıkan oyuncuyu mümkün olduğunca aratmamalı. Oysa en güçlü ekiplerimiz olan Fenerbahçe ve Efes Pilsen’in bile görüyoruz ki bu konularda ciddi eksikleri var ve bu eksikleri aza indirebilmeleri için almaları gereken bayağı bir yol var.Bu dediklerimizin hepsi bir anda olacak şeyler değildir bunun için tüm kulüplerimiz için de bu geçerli olmak üzere doğru ve tutarlı  politikaları oluşturup hareket etmeleri ve mutlaka sabırlı  olmaları, uzun vadeli çalışmalar yapmaları olmazsa olmazdır.

Ozan Dedeköy

2010 Teknosa Türkiye Kupası

Baron Babasından Böyle Dayak Yemedi..

Tekono-SA Türkiye Kupası evinde sahibini buldu. Evinde diyorum çünkü turnuvaya adını veren destekleyici firmanın sahipleri Adanalı. Adana da 3 mükemmel gün geçirdik. İlk olarak 98 yılında bu heyecanı Adana da yaşamıştık, bu 3. oldu. 8’li finalde en iyi basketbolu oynayan Fenerbahçe Ülker çeyrek ve yarı final eşleşmeleri ile en zorlu yoldan finale gelmişti. Herkes Türk Telekom ve Efes Pilsen eşleşmelerinin aslında gerçek anlamda yarı final ve final maçları olduğunu biliyordu. Finale kadar hakları ile geldiler.

Finalde herkes Fenerbahçe Ülker’in çok rahat kazanacağını ve büyük bir hasrete son vereceğini düşünüyordu. Mersin ekibi ise maça çok iyi hazırlanmış ve finale kadar çok güzel bir basketbol ile gelmişlerdi.

Fenerbahçe Ülker oyuna klasik anlayışı ile başladı. Hata yapan oyuncu ilk önce koç Tanjevic’den sıkı bir fırça yiyordu sonra Mirsad Türkcan’dan. Koskoca Gricek’in azar yemekten şamar oğlanına döndüğüne şahit olduk. Leno Ukic bile Repesa’yı mumla arıyordu. Fırça furyasına bu kez yardımcı antrenörlerinde dahil olduğunu gördük. Gricek de fırçalara dayanamayıp arada Mirsad’a bağırmaya başlayınca Fenerbahçe biranda Fırçabahçe’ye döndü.

Fenerbahçe Ülker oyun anlayışını ilk iki günün formda ve skorer ismi Baron’u durdurma üzerine kurmuştu. Maç boyu nefes dahi aldırmadılar.

_Hakemler Devreye Girdiler_

Baron üzerinde sert bir savunma olması normaldi ama normal olmayan bir durum vardı. Hakemler başta Recep Ankaralı olmak üzere bu sertliğe nedense pirim verdiler. Baron sahada yediği dayağı sanırım babasından bile yememiştir. Hakemlerin düdük çalmadığını gören Fenerbahçe Ülker savunması her defasında sertlik şiddetini daha da arttırıp vurmaya devam ettiler. Hani derler ya kafası kırılıncaya kadar vurdular diye. En son kafasını da kırdılar ama hakemler maalesef ona bile düdük çalmadılar. Oyunda Fenerbahçe Ülker aleyhine tek düdük çıkmazken Mersin Büyükşehir Belediyesi düdük almakta oldukça zorlandı. Başta İnanç Koç ve Onur Aydın olmak üzere sahada oyuncular kenarda Mete Bababoğlu adeta çıldırdılar.

Baron’a yapılan fauller maçın başından beri hassasiyet gösterilip çalınsa ve Baron her düdükte serbest atış çizgisine gitse Fenerbahçe Ülker bu yılı da kupasız kapatırdı.

Mersin ekibi maç boyu uzun oyuncu sıkıntısı yaşadı. Asım maç boyu mükemmel savunma yaptı ama hücumda bu yükü kaldıramadı. Hakemlerin Baron’a olan tutumundan sonra 2. faktör Asım’ın hücum performansının oldukça zayıf olmasıydı.

Fenerbahçe Ülker oyuna giren çıkan tüm oyuncularıyla başka bir ligin takımı gibi görüntü sergiliyordu. Mirsad Adana’yı salladı, Ukic, Gricek, Emir, Mrsic, Kinsey çok yüksek yüzde ile şut soktular. Bu kadar isabetli dış şut kullanan bir takımı yenmek zaten imkânsız gibiydi biraz destekte alınca kupa sahibine kolayca ulaşıverdi.

_Fenerbahçe Ülker-Efes Pilsen_

Yarı final maçının aslında final maçı olduğunu herkes biliyordu. Sanırım bir tek Rakocevic bilmiyordu. Maç boyu sahada hiçbir şey yapmadı. Her eline aldığı topu tek dripling şut olarak isabetsiz atışla sonuçlandırdı. Topu birden fazla vurduğu zaman ise her seferinde çaldırdı. Penetrelerde o kadar yavaş kalıyordu ki her seferinde savunmaya takılıyordu.

_Rakocevic oyundayken Efes Pilsen 6’ya 4 oynuyor_

Rakocevic oyundayken Efes Pilsen 6’ya 4 oynuyor gibi gözüküyor. Adam paso rakibin lehine çalışıyor. İşin ilginci Ataman onu sahada tutuyor. Rakocevic’in aldığı süreler Efes Pilsen’in kupayı kaybetmesine neden oldu.

Fenerbahçe Ülker yarı finalde rakibi karşısında oyunun her alanında üstündü. En kolay görünen üstünlüğü ise rakibine karşı yakaladığı psikolojik üstünlüktü. Efes Pilsen maça 1-0 yenik başlamış futbolcu gibi sahaya çıkmıştı.

_Türk Telekom-Fenerbahçe Ülker_

Nasıl bir takım son 6 dakikasına 12 sayı üstün girdiği maçı kaybedebilir. Tabiî ki kendisine özgüveni olmayan bir takım böyle bir maçı kaybedebilir. Takımın başındaki koçun ağırlığı olmazsa. Sahadaki oyuncu üzerinde etkisi hâkimiyeti yoksa inandırıcılığı yoksa istersen 20 sayı önde ol yinede kaybedebilirsin. Türk Telekom bu sezon kaç maçı bu şekilde kaybetti artık sayısını dahi hatırlamıyorum.

Fenerbahçe Ülker son 6 dakikada üst üste 5 tane isabetli 3 sayılık atış kullanarak rakibinin önüne geçti. Bu esnada Telekom ne yapıyordu. Geriye düştüğü kendisinin 3 sayı atması gereken zamanlarda takımının en iyi 3 sayı atıcısı Serkan Erdoğan’ı kenarda unutuyordu. Maça ve takımına hakim bir koç, takımı 3 sayılık atışa muhtaçken tüm hücumları Amerikalı oyuncusu Wilson’un eline mahkum geçirmezdi. Serkan’ı oyuna sokmayı hatırladılar ancak iş işten zaten geçmişti artık.

_Beşiktaş Cola Turka_

Mire Chatman bu takımın en az yarısıymış. Bunu çok net gördük. Koskoca takım sahada en ufak bir varlık dahi gösteremedi. Cevher olsaydı belki biraz daha direnebilirlerdi ancak sonuç kesinlikle değişmezdi.

_Bornova Belediyesi_

Beşiktaş maçında uçan kaçan smaçlayan koşan bir Bornova izledik. Shiip önderliğinde çok güzel basketbol oynadılar ama aynı enerjiyi Mersin maçına taşıyamadılar. Oyun kurucu olarak oynayan Serdar Yavuz etkili olmaya çalışsa da takımının ihtiyacını gidermedi. Koç Kavasoğlu Erden’i haddinden fazla aradı. Cüneyt Erden takıma dönse bile bu takıma bir oyun kurucu daha lazım.

_Mersin Büyükşehir Belediye_

Baron’un kadife bileklerinden çıkan şutlarla finale kadar geldiler. Finalde skorer oyuncularının yediği dayak ile kupayı kıl payı kaçırdılar ama her maçı ayrı bir güzel oynadılar. İnanç hem liderlik yaptı hem ribauntlara yardım etmeye çalıştı hem de skor üretti. Altan Erol şutlarda başarılıydı ancak penetrelerde çok kuvvetsizdi nerdeyse hiçbirisini bitiremedi. Goran Nikolic yarı finale kadar çok etkili oynadı ama finalde en ufak bir katkı vermedi. Ondan beklenen dış şutlarını sanırım kendisine sakladı. Nedim ve Onur vasatı aşamadılar. Asım savunmada tüm sertliğini sahaya yansıttı ama hücumda en olmadık en basit hataları yaparak takımına büyük zarar verdi. Bildiğimiz alıştığımız paslarını da pek göremedik. Tüm yabancı oyuncuları en üst düzey katkıyı verdiler. Bir tane daha uzun oyuncu onlara ilaç gibi gelebilir.

Kupaya bu kadar yaklaşmışken, Baron’un yediği dayak ile kupaya sadece bakakaldılar ancak finalde olmak Mersin’e çok yakıştı. Geçen senelerdeki sürpriz finalistlerin yediği farkı yemeyip finalde sırıtmadılar.

Sponsor firma Tekno-SA sadece kupaya sponsor olmuş. Seyircilere yönelik en ufak bir organizasyon düşünülmemiş.

Şampiyon Fenerbahçe Ülker geniş, derin ve kaliteli kadrosunun hakkını vererek Adanalı sevenlerini oldukça mutlu etti. Maçları köşelerde izleyen bir gurup organize ve biletlerinin satın alınıp kendilerine dağıtıldığı her hallerinden belli olan,  bir gurubun ettiği edepsiz, ahlaksız küfürleri saymazsak oldukça centilmence bir turnuva oldu.  Şampiyon Fenerbahçe Ülker’i tebrik ediyorum.

İlker KESER