Aylık arşivler: Ocak 2011

Hido’dan Tripple-Double…

Orlando Magic’te Hido Türkoğlu devrimi devam ediyor. Orlando Magic’e geri geldikten sonra performansında bariz bir yükseliş gösteren Hido, dün gece Golden State karşısında bu performansını tripple-double ile taçlandırdı. Orlando Magic, Golden State Warriors karşısında 3 periyot zorlanmasına karşın son periyotta rakibine üstünlük kurarak maçı 110-90’lık skorla galip bitirdi. Tripple-double yaparak maça damgasını vuran Hido 10 sayı 14 ribaunt 10 asistin yanına kariyer rekoru olan 5 top çalmayı da ekledi. En son tripple-double’ını yine Orlando forması ile Atlanta Hawks’a karşı 2009 yılında yapan Hidayet Türkoğlu, bu tripple double ile kariyerindeki tripple-double sayısını 3’e çıkarmış oldu. 8 oyuncunun çift hanelerde skor ürettiği Orlando Magic’te Dwight Howard 22 sayı 17 ribaunt ile Jason Richardson da 20 sayı ile ön plana çıkan diğer oyunculardı. Rakip Golden State’de ise Monta Ellis’in 20 ve Dorrell Wright’ın 17 sayısı galibiyete engel olamadı.

Mehmet Kodak, 3SAYI

Fenerbahçe Ülker-Efes Pilsen:81-72

Fenerbahçe Ülker, Beko Basketbol Ligi’nin 13. haftasının kapanış maçında konuk ettiği Efes Pilsen’i 81-72 mağlup etti. Zirve yarışındaki güçlü rakibi karşısında son 5 dakikaya kadar giderek artan bir savunma performansı sergileyen Sarı-Lacivertliler, üçüncü periyottan 4. çeyreğe taşınan üstün oyunuyla kritik bir galibiyete imza attı.

Sinan Erdem Spor Salonu’ndaki karşılaşmayı Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Fenerbahçe Asbaşkanları Murat Özaydınlı ve Şekip Mosturoğlu, Turkish Airlines Euroleague Hakem Direktörü Costas Rigas, Türkiye Basketbol Federasyonu Asbaşkanı ve Merkez Hakem Kurulu Başkanı Metin Şahin, TBF Genel Sekreteri Ali Özsoy, Fenerbahçe Ülker Şube Genel Koordinatörü Aydın Örs, Şube Direktörü Nedim Karakaş ve Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı Menajeri Didem Akın da izledi. Fenerbahçe Ülker’in yeni transferi Litvanyalı yıldız oyun kurucu Sarunas Jasikevicius da Sarı-Lacivertli formayla ilk maçına Efes Pilsen karşısında çıktı.

Efes Pilsen, mücadelenin ilk basketini Kerem Gönlüm’ün turnikesiyle bulurken skoru eşitleyen isim Marko Tomas’tı. Nikola Vujcic’in başarılı atışına da Kaya Peker ile yanıt veren Fenerbahçe Ülker, Igor Rakocevic’in art arda isabetlerine engel olamayınca durum 4-9’a geldi. Lacivert-Beyazlılar Vujcic’in turnikesiyle farkı 6’ya çıkardıktan sonra Roko Ukic devreyle girse de ev sahibi, pota altında Kerem Gönlüm’ü durduramadı. Tomas’ın basketiyle reklam molasına 9-13 geride giden Sarı-Lacivertliler, mola dönüşü başarıyla sonuçlandırdıkları ikili oyunla skoru 11-15’e getirdi. Fenerbahçe Ülker, Vujcic’in pota altı isabeti sonrası Ukic ile iki sayı daha üretti, fakat Kerem Gönlüm’ün turnikesine engel olamadı. Kaya ile Kerem Gönlüm’ün karşılıklı basketleriyle süren ilk periyodun bitimine 1 dakika 23 saniye kala Sarunas Jasikevicius oyuna dahil oldu. Litvanyalı yıldız, Kaya’ya yaptığı asistle ilk çeyreğe nokta koydu: 19-24.

İkinci periyodun başında her iki takım da hücumlardan boş dönerken pota altını zorlayan Fenerbahçe Ülker, Oğuz Savaş’ın serbest atışlarıyla farkı 4’e düşürdü. Rakibini Ersin Dağlı ile cevaplayan Efes Pilsen, Bostjan Nachbar’ın smacıyla durumu 20-28 yaptı. Ancak Sarı-Lacivertliler, Kaya Peker’in hem hücum hem de savunmadaki gayretiyle hareketlenip Tarence Kinsey’nin üçlüğüyle farkı 2’ye indirdi. Bunun üzerine mola alan konuk ekip, Andrew Wisniewski’nin üçlük isabetiyle kendine geldi. Bootsy Thornton’ın hızlı hücumu bitiren turnikesi ve Ersin Dağlı’nın başarılı atışı da skoru 27-36’ya getirdi. Marko Tomas’ın sayılarıyla farkı eritmeye çalışan ev sahibi, pota altında Nicola Vujcic’in basketine engel olamadı. Sarı-Lacivertliler; Roko Ukic-Darjus Lavrinovic ikilisinin serbest atışlarıyla ikinci çeyreğin son dakikasına 35-38 geride girdi. Kerem Tunçeri’nin hücum süresi dolarken bulduğu üçlüğün ardından Ukic’in orta mesafeden kaydettiği basketle devre 37-41 Efes Pilsen üstünlüğüyle tamamlandı.

Fenerbahçe Ülker, üçüncü çeyrekte 1 dakika 5 saniye geride kalırken Darjus Lavrinovic ve Kaya Peker’in sayılarıyla eşitliği sağladı. Kerem Gönlüm’ün yakın mesafeli şutuyla dengeyi bozan Efes Pilsen, Kaya’yı durdurmakta zorlandı. Lacivert-Beyazlılar Igor Rakocevic ile tekrar öne geçtikten sonra Ömer Onan’dan üçlük isabeti geldi: 46-45. Marko Tomas ile skor üretmeyi sürdüren ev sahibi, Nicola Vujcic’in pota altındaki etkinliğini önleyemedi ve televizyon molasına 48-49’luk skorla gidildi. Fenerbahçe Ülker, mola dönüşü Oğuz Savaş’ın devreye girmesiyle 6-0’lık seri yakaladı. Sarunas Jasikevicius da ilk periyodu olduğu gibi üçüncü çeyreği de güzel bir asistle kapattı: 56-49.

Marko Tomas’ın final periyodunun başındaki basket faulüyle fark ilk kez çift hanelere çıktı. Tomas’ın bir de üçlük isabetiyle skoru 62-50’ye getirmesinin ardından Ukic’in uzak mesafeli isabeti Sarı-Lacivertlilerin serisini 17-1’e taşıdı. Kerem Tunçeri’nin üçlüğüyle nefes alan Efes Pilsen, Ukic’in turnikesini engelleyemedi. Tarence Kinsey’nin boş pozisyonda sol dipten attığı şut ise durumu 70-53 yaptı. Konuk ekip; Ersin Dağlı, Kerem Tunçeri, Kerem Gönlüm ve Igor Rakocivic’in sayılarıyla yakaladığı 8-0’lık seriyle skoru 71-61’e getirdi. Fakat Marko Tomas’ın üçlüğü farkın tek hanelere inmesine izin vermedi. Lacivert-Beyazlılar, Kerem Tunçeri – Kerem Gönlüm ikilisinin çabasına rağmen son dakikaya 74-67 geride girdi. Kalan süre konuk ekibin arayı kapatması için yeterli olmayınca Fenerbahçe Ülker salondan 81-72’lik galibiyetle ayrıldı.

Salon: Sinan Erdem

Hakemler: Mehmet Keseratar, Aytuğ Ekti, Ahmet Ersan Ergüler

Fenerbahçe Ülker (81): Roko Ukic 15 (2 ribaund – 2 asist), Mirsad Türkcan (5 ribaund – 1 asist), Ömer Onan 7 (1 ribaund), Darjus Lavrinovic 4 (1 ribaund – 2 asist), Sarunas Jasikevicius (1 ribaund – 3 asist), Kaya Peker 16 (8 ribaund – 3 asist), Oğuz Savaş 11 (2 ribaund), Tarence Kinsey 6 (7 ribaund), Marko Tomas 22 (3 ribaund – 2 asist), Emir Preldzic (1 ribaund – 2 asist)

Efes Pilsen (72): Andrew Wisniewski 4 (4 ribaund – 1 asist), Igor Rakocevic 14 (1 ribaund – 1 asist), Kerem Tunçeri 11 (4 ribaund – 8 asist), Bootsy Thornton 2 (5 ribaund – 2 asist), Kerem Gönlüm 18 (8 ribaund – 2 asist), Nikola Vujcic 12 (1 ribaund – 3 asist), Bostjan Nachbar 4 (2 ribaund – 1 asist), Sinan Güler (1 ribaund – 1 asist), Ersin Dağlı 7 (3 ribaund)

1. Periyot: 19-24
2. Periyot: 18-17
3. Periyot: 19-8
4. Periyot: 25-23

TBF

Reggie Evans

YETENEK HERŞEY DEĞİL..

Yukarıdaki cümleyi kullanabileceğimiz bir isim varsa, o da kesinlikle Reggie Evans’tır


Reggie Evans’ın kim olduğunu merak edip de nba.com’daki profilini açtığınızda 4 sayı 12.1 ribaund 0.3 blok istatistikleri farklı bir oyuncu profili ile karşı karşıya olduğunuzu size ispatlamıyorsa bir de şunu dinleyin: 2006 yılı play-off serisinde Nuggets ile Clippers arasında oynanan beşinci maçta Chris Kaman’ın önüne geçip ribaundu alamayacağını anlayınca arkası donuk Kaman’ın bacak arasından kolunu geçirip erojen bölgeye doğru yapılan hareketten daha cesur biçimde bir yoklama olayına girişiyor. Derken Kaman donuyor hiçbir şey olmamış edasındaki Evans’ı itip düşürüyor ve oyundan atılıyor buna rağmen Clippers maçı alıp Nuggets’ı eliyor.


Maç sonrası Kaman’ın ifadesi ise açık net;
– He grabbed my nuts.

Hayatını pota altında rakip oyunculara korku salarak geçiren bir oyuncu için bu tarz bir olay aslında normal sayılabilir.’ Korku saldığı’ lafımıza örnek olarak Sports Illustrated’ın 173 NBA oyuncusu arasında yaptığı ankette NBA’in en kirli oyuncusu seçilmesini gösterebiliriz. Tabii Evans bundan pek şikayetçi değil. Takım arkadaşları ve taraftarlar tarafından çabalarını takdir edildiği sürece başkalarının ne dediğini önemsemediğini söylemekle yetiniyor.

Bosh’un gidişi ile birlikte iyice zayıflayan pota altı için “Pota altında temas olsa da kavga çıksa, çeteyi çağırsam, adam vursak, ot çeksek, ağırlık kaldırsak, ateş etsek “ mantalitesinde bir adamın Bargnani’nin yükünü hafifletmek için lazım olacağı ortadaydı. Ama bu isimin Reggie Evans olması biraz ilginç.

Hücum performansı konusunda her zamankinden daha kötü bir sezon geçiren Evans şu ana kadar %20 saha içi şut isabeti ile oynuyor. Müsait olduğu pozisyonlarda bile guardlarından pas alamıyor olması pek canını pek sıkmıyor olmalı ki, yazının yazıldığı döneme kadar çıktığı 9 maçta toplam 30 şut bile kullanmadı. Sadece ribaund almaya konsantre durumda ve şu ana kadarki görünüşe göre bunu oldukça iyi başarıyor.

Yine de nice yetenekli oyuncunun kapısından giremediği, girse de başarılı olamadığı NBA’de geçirdiği sekizinci sezonunda bile –alışılanın dışındaki ribaunt ortalamasını saymazsak- göze batacak bir iş yapmayan Evans’ın, sadece sertliğe dayalı oyun karakteri sayesinde tutunabilmiş olması oldukça düşündürücü.

Gökhan Bayezit, 3SAYI

Diana Taurasi’nin B numunesi de pozitif!

Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı’nın yıldızı Diana Taurasi’nin B numunesinin sonucu da pozitif çıktı. Her iki numunesinde de yasaklı madde tespit edilen 29 yaşındaki yıldız oyuncunun yaklaşık iki yıl ceza alması bekleniyor.

Her iki numunesi de pozitif çıkan Diana Taurasi kendisine gönül veren binlerce basketbolseveri hayal kırıklığına uğrattı. Dünya’da bayan basketbolunun en iyileri arasında ilk sıralarda gösterilen Taurasi, yapmış olduğu doping ile kariyerine büyük bir zarar vermiş oldu. Ülkemize transferi sonucunda taraflı tarafsın herkesin beğenisini kazanan, Euroleague de  göstermiş performans ile de Avrupa’nın dilinden düşmeyen Taurasi’ye artık eskisi gibi kimse bakamayacak.

29 Yaşındaki sporcunun 2 yıl ceza alması sonrasında basketbola dönüp dönmeyeceği de merak konusu.

Galatasaray, Beşiktaş’ı da Geçti

Beko Basketbol Ligi’nde 13.haftanın derbi mücadelesinde Galatasaray Cafe Crown, Beşiktaş Cola Turka Arena’da Beşiktaş Cola Turka’yı 73-71‘lik skorla mağlup etti.

Geçen hafta derbi maçında Fenerbahçe Ülker’i deviren Galatasaray Cafe Crown, bu hafta da Beşiktaş Cola Turka’ya şans tanımadı.

Cevher Özer ve Taylor Rocheste’nin karşılıklı basketleriyle başlayan mücadelede Beşiktaş Cola Turka, ilk dakikalarda pota altını kullanarak skor üretmeye çalıştı. Ermal ve Rancik ikilisiyle boyalı alandan üst üste üç basket çıkartan Galatasaray Cafe Crown, 3.dakikada skoru 5-8’e getirdi. Hücumda skor bulmakta zorlanan Siyah Beyazlılar, Josh Shipp’in basketi sonrasında mola aldı. Aranın ardından Allen Iverson ile serbest atışları değerlendiren Beşiktaş Cola Turka, Andrew Ogilvy’nin de pota altı basketiyle farkı 1 sayıya indirdi (9-10). İki takımında hücumda skor bulmakta zorlandığı bu bölümde Ermal Kurtoğlu ve Josh Shipp’in basketleriyle Sarı Kırmızılılar ilk periyotu 9-14 önde tamamladı.

İkinci periyotta Josh Shipp’in pasını iyi değerlendiren Luksa Andric ile skor bulan Galatasaray Cafe Crown’a, Andrew Ogilvy ve Michal Ignerski ile karşılık veren Siyah Beyazlılar, 13.dakikada farkı 3 sayıya indirdi (13-16). Mola alan Sarı Kırmızılılar, hücumda Preston Shumpert ile üç sayı denemesinde isabet bulamazken, Beşiktaş Cola Turka ise Allen Iverson ile durumu 16-16’ya getirdi. Bu bölümde rakibinin top kayıplarını Preston Shumpert ve Evren Büker ikilisiyle değerlendiren konuk ekip, skoru da 16-21 yaptı. Ogilvy ve Cevher ile boyalı alanı etkili kullanan Siyah Beyazlılar, Bekir Yarangüme’nin üç sayı isabetiyle 24-23’lük skorla öne geçti. Son dakikaya Shumpert’in basketiyle önde giren Galatasaray Cafe Crown, Ermal’ın da Shipp’in pasını değerlendirmesiyle devre sonunda soyunma odasına 30-34 üstünlükle gitti.

Üçüncü periyotta Ermal Kurtoğlu’nun etkili oyunuyla skor üreten Sarı Kırmızılılar, 22.dakikada durumu 30-38’e getirdi. Mustafa Abi’nin bir dakika içerisinde kaydettiği beş sayı ile skor üreten Beşiktaş Cola Turka, farkı da 3 sayıya indirdi (35-38). Ermal ile hücumda skor üretmekte zorlanmayan Galatasaray Cafe Crown, Taylor Rocheste’nin de üç sayı isabetiyle farkı 10 sayıya çıkarttı (35-45). Mola alan Siyah Beyazlılar, aranın ardından hücumda organize olmakta zorlanırken, konuk ekip ise Ermal, Rocheste ve Haluk üçlüsüyle durumu 35-51’e getirdi. Allen Iverson’ın basketiyle rakibinin serisine son veren Beşiktaş Cola Turka, Bekir Yarangüme’nin de üç sayı isabetiyle farkı 11 sayıya indirdi (40-51). Son bölümde Luksa Andric ile skor üreten Galatasaray Cafe Crown, periyotu da 45-55 önde tamamladı.

Karşılıklı boş hücumlarla başlayan son 10 dakikada Galatasaray Cafe Crown, Haluk Yıldırım ile üç sayılık basket buldu. Allen Iverson’ın isabetsiz denemesi sonrasında Tutku’nun pasını sayıya çeviren Ermal, farkı da 15 sayıya çıkarttı (45-60). Iverson, Ignerski ve Ogilvy üçlüsüyle ile 6 sayı birden bulan Siyah Beyazlılar, skoru 51-60’a getirirken, Galatasaray Cafe Crown da mola aldı. Aranın ardından savunmasını sertleştiren ve Allen Iverson, Andrew Ogilvy ve Mustafa Abi üçlüsüyle basketler bulan Beşiktaş Cola Turka, toplamda yakaladığı 13-0’lık seriyle farkı da 2 sayıya indirdi (58-60). Bir kez daha mola alan Sarı Kırmızılılar, rakibinin 14-0’lık serisine Tutku Açık ile son verdi. Josh Shipp’in smaç basketi sonrasında Michal Ignerski, pota altında kendisine yapılan faul sonrasında kullandığı iki serbest atışı da kaçırdı. Bitime 18 saniye kala Ignerski ile skor bulan Siyah Beyazlılar, farkı 2 sayıya indirdi (67-69). Galatasaray Cafe Crown, mola sonrasında Haluk Yıldırım’ın asistinde Radoslav Rancik’in turnikesiyle durumu 68-71’e getirdi ve Beşiktaş Cola Turka da mola aldı. Kenardan topu oyuna sokan Siyah Beyazlılar, Ignerski’nin üç sayılık basketiyle durumu 71-71’e getirdi. Tutku Açık, kendisine yapılan faul sonrasında skoru 71-73’e taşırken, son hücumda maçı uzatmaya taşıma şansı yakalayan Ignerski, serbest atışları değerlendiremeyince, Galatasaray Cafe Crown mücadeleden 71-73 galibiyetle ayrıldı.

Salon: Beşiktaş Cola Turka Arena

Hakemler: Recep Ankaralı – Yener Yılmaz – KAAn Büyükçil

Beşiktaş Cola Turka (71): Allen Iverson 11 (5 ribaund – 4 asist), İsmail Çevik (1 ribaund – 1 asist), Bekir Yarangüme 6 (5 ribaund – 2 asist), Mustafa Abi 11 (3 ribaund – 3 asist), Serhat Çetin, Michal Ignerski 20 (7 ribaund), Cevher Özer 5 (4 ribaund), Andrew Ogilvy 18 (12 ribaund – 1 asist)

Galatasaray Cafe Crown (73): Joshua Shipp 6 (8 ribaund – 4 asist), Melih Mahmutoğlu (1 asist), Preston Shumpert 7 (2 ribaund – 1 asist), Taylor Rocheste 8 (2 ribaund – 2 asist), Tutku Açık 8 (3 ribaund – 4 asist), Luksa Andric 4 (1 ribaund), Radoslav Rancik 4 (7 ribaund – 1 asist), Haluk Yıldırım 9 (3 ribaund – 2 asist), Evren Büker 5 (1 ribaund), Ermal Kurtoğlu 22 (6 ribaund – 1 asist)

1.Periyot: 9 -14
2.Periyot: 21-20
3.Periyot: 15-21
4.Periyot: 26-18

tbf


TKBL’de 10. Haftanın Ardından


Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi’nde ilk devrenin bitmesine 1 hafta kala 10. hafta maçları sonunda Fenerbahçe liderliğini sürdürdü.

2 Ocak Pazar günü oynanan maçlarla sona eren 10. hafta mücadelesini aynı saatte başlayan iki karşılaşma ile start aldı.

Ligin şampiyonluk adaylarından Galatasaray Medical Park, deplasmanda Ceyhan Belediye ile karşı karşıya geldi. Maçın başından sonuna kadar rakibi karşısında etkili bir oyun ortaya koyan Galatasaray Medical Park, mücadeleyi 95-63’lük skorla kazanırken, puan tablosundaki yerini de korudu.

Günün 14:00’de başlayan ikinci maçında ise İstanbul Üniversitesi ile Alanya Belediye karşı karşıya geldiler. Maç boyunca etkili bir oyun ortaya koyan ve oyunun hakimiyetini sürekli elinde tutan İstanbul Üniversitesi, özellikle Matee Ajavon’un 18 ve Mehtap gezer’in 13 sayısı ile sonuca gitmekte zorlanmadı ve rakibini 78-52’lik skorla geçerek puan tablosunda dokuzuncu sırada yer aldı.

Günün bir diğer maçında Panküp Kayseri Şeker, Botaş’ı evinde konuk etti. Ligin güçlü iki takımımın maçı nefesleri keserken, maçta da başa baş bir mücadele yaşandı. Her iki takım da galibiyet için ellerinden geleni yaparken, rakibine oranla yakaladığı fırsatları biraz daha iyi değerlendiren Panküp Kayseri Şeker karşılaşmayı 78-72’lik skorla kazanmayı başardı.

Ligde henüz galibiyeti bulunmayan Burhaniye Belediye, 10. hafta mücadelesinde Tarsus Belediye’ye konuk oldu. İlk periyot başa baş bir mücadele yaşanırken, özellikle ikinci periyottan itibaren oyunun hakimiyetini eline geçiren ve maç sonuna dek de koruyan Tarsus Belediye, rakibini 28 sayılık farkla 88-60 mağlup etmeyi başardı. Bu sonuçla Tarsus Belediye ligdeki altıncı galibiyetine ulaşırken, Burhaniye Belediye onuncu haftayı da galibiyet alamadan kapattı.
10. hafta, TKBL’de 2011 yılının ilk derbisine de sahne oldu. Ligin şampiyonluk adayı iki ezeli rakip; Fenerbahçe ile Beşiktaş Cola Turka, Caferağa Spor Salonu’nda karşı karşıya geldiler. Sarı Lacivertliler, bu yıl beklenen sonuçları almakta zorlanan Beşiktaş Cola Turka karşısında 86-59’luk galibiyete ulaşırken, zirvedeki yerini de korumuş oldu.

10. haftanın son maçında ise Samsun Basketbol ile Mersin Büyükşehir Belediye karşı karşıya geldi. Her iki takım için de özellikle ilk devreyi ilk 8 takım arasında tamamlayarak Spor Toto Türkiye Kupası’na katılabilme yolunda önem taşıyan maçta, evsahibi Samsun Basketbol rakibini 69-57’lik skorla mağlup etmeyi başardı.

Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi’nde 11. hafta maçları 5 Ocak Çarşamba günü oynanacak ve ilk devre tamamlanacak.

TKBL’de 10. hafta sonunda oluşan puan durumu ise şu şekilde,

S
Takım
O
G
M
A
Y
Puan
1.
Fenerbahçe
10
9
1
839
655
19
2.
Galatasaray Medical Park
10
9
1
792
641
19
3.
Panküp Kayseri Şeker
10
8
2
717
651
18
4.
Botaş
10
6
4
787
739
16
5.
Beşiktaş Cola Turka
10
6
4
708
703
16
6.
Tarsus Bld.
10
6
4
741
663
16
7.
Samsun Basketbol
10
4
6
702
726
14
8.
Mersin BŞB
10
4
6
654
679
14
9.
İstanbul Üniversitesi
10
3
7
680
760
13
10.
Ceyhan Belediye
10
3
7
651
732
13
11.
Alanya Belediye
10
2
8
686
785
12
12.
Burhaniye Belediye
10
0
10
623
846
10

tbf

Fenerbahçe, Beşiktaş’ı Rahat Geçti

Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi’nde 10.haftasında 2011 yılının ilk derbi mücadelesinde Fenerbahçe, Caferağa Spor Salonu’nda Beşiktaş Cola Turka’yı 86-59’luk skorla mağlup etti.

Castro Marques ve Kelly Santos’un sayılarıyla oyuna hızlı başlayan Beşiktaş Cola Turka, ilk 1.5dakika geride kalırken skoru 0-5’e getirdi. Birsel Vardarlı ile maçtaki ilk sayılarını kaydeden Fenerbahçe, Esmeral ve Matovic ile de hücumda etkili olmasına karşın savunmada Yasemin ile Santos’u durdurmakta zorlandı. Pota altını etkili kullanan Siyah Beyazlılar, bu bölümde Penny Taylor’ın sayılarına engel olamayınca, ilk periyotu Fenerbahçe 19-15 önde tamamladı.

İkinci periyota Santos ve Esra’nın sayılarıyla 5-0’lık seri yakalayarak giren Beşiktaş Cola Turka, 19-20’lik skorla öne geçti. Hana Horakova’nın üç sayılık basketine Esra ve Sales ile karşılık veren Siyah Beyazlılar, rakibinin de öne geçmesini engelledi. Ancak Anna Vajda ile Birsel Vardarlı’nın sayıları ve pota altında da Ivana Matovic’in etkili oyunuyla Fenerbahçe, 18.dakikada skoru 35-31’e getirdi. Sarı Lacivertliler, devre sonunda soyunma odasına Nevriye Yılmaz’ın pota altı tipiyle 37-33 üstün gitti.

Karşılıklı basketlerle başlayan üçüncü periyotta Ivana Matovic ile Nevriye Yılmaz’ı boyalı alanda etkili kullanan Fenerbahçe, Birsel Vardarlı’nın da basketiyle 23.dakika farkı 7 sayıya çıkarttı (45-38). Yasemin Horasan’ın orta mesafeden bulduğu basketle rakibinin serisine son veren Beşiktaş Cola Turka, bu bölümde Penny Taylor ile Nevriye Yılmaz’ın sayılarına engel olamayınca, Fenerbahçe de skoru 63-47’ye getirdi. Sarı Lacivertliler, karşılaşmanın dördüncü periyotuna da 66-50 önde giren taraf oldu.

Mücadelenin son 10 dakikalık bölümüne Nevriye Yılmaz’ın serbest atışlardan bulduğu sayılarla başlayan Fenerbahçe, Simone Sales’in basketlerine karşın hücumdaki etkinliğini sürdürdü. Penny Taylor ile Ivana Matovic’in skorer oyunu ve Esmeral Tunçluer’in de turnikesiyle Sarı Lacivertliler farkı 25 sayıya çıkarttı (80-55). Mola alan Beşiktaş Cola Turka, karşısında mücadelenin son bölümünde de etkili oyununu sürdüren Fenerbahçe, karşılaşmadan da 86-59 galibiyetle ayrılmayı başardı.

Salon: Caferağa Spor Salonu

Hakemler: Sami Özel – Turgut Işık – Ali Özyurt

Fenerbahçe (86): Özge Kavurmacıoğlu 2 (1 asist), Olcay Çakır (1 asist), Hana Horakova 7 (1 ribaund– 2 asist), Birsel Vardarlı 16 (4 ribaund– 3 asist), Esmeral Tunçluer 6 (4 ribaund), Nevriye Yılmaz 15 (12 ribaund– 1 asist), Anna Vajda 5 (2 ribaund– 1 asist), Ivana Matovic 20 (9 ribaund– 5asist), Ivana Matovic 15 (6 ribaund – 2 asist), Nevin Nevlin (1 ribaund)

Beşiktaş Cola Turka (59): Esra Ataç 8 (1 ribaund – 1 asist), Nilay Kartaltepe (3 ribaund – 4 asist), Iziane Marques 17 (2 ribaund – 2 asist), Tuğba Taşçı 2 (2 ribaund), Yasemin Horasan 4 (5 ribaund), Simone Sales 16 (3 ribaund – 2 asist), Kelly Santos 12 (4 ribaund), Iveta Salkauske (2 ribaund)

1.Periyot: 19-15
2.Periyot: 18-18
3.Periyot: 29-17
4.Periyot: 20 – 9

tbf

Gecenin Uluslararası Oyuncusu Ersan

NBA’de bu sabaha karşı oynanan Milwaukee Bucks-Dallas Mavericks maçında gülen taraf 99-87’lik sonuçla Ersan İlyasova’nın takımı Milwaukee Bucks oldu.

Maça ilk 5 başlayan ve 36 dakika süre alan temsicimiz karşılaşmada etkili bir oyun sergileyerek gecenin uluslararası oyuncusu seçilmeyi başardı. 16 sayı 17 ribaund ile maçı tamamlayan Ersan, almış olduğu 17 ribaund ile kariyer rekorunu kırmış oldu.

Los Angeles Lakers 2010-2011

Şampiyonlukla kapanan 2009-2010 sezonundan sonra off-season da yapılacak hamleler konusu forumlarda, medyada ve sohbetler arasında konuşulmaya başlanmıştı. Takımdaki eksikleri her taraftar gibi yönetimde biliyordu ve isimlerden önce takviye yapılması gereken pozisyonlar üstünde uzunca konuşuldu. Uzun pozisyonuna ve oyun kurucu pozisyonu bunlardan en önemli olanlarıydı. Ayrıca geçtiğimiz senelerde Lakers benchi çok zayıf kalıyordu. Buraya da takviyeler gerekiyordu.

Farmar, Mbenga, Morrison, Powell ile yollar ayrıldıktan sonra hemen yapılması gereken hamleler başladı. Sezon içinde Lakers takımı için adı geçen Hinrich, T-Mac, Blake gibi oyunculardan Blake’in takıma katılmasıyla beraber oyun kurucu pozisyonundaki açık giderildi. Yıllar geçtikçe yavaşlayan ve sezon içinde daha az yıpranması hedeflenen Fisher’in pozisyonuna getirilebilecek en güzel alternatiflerden biriydi bence. Kısa pozisyonu olarak değerlendirebileceğimiz, takıma hem dinamiklik hem de savunma gücü katacak Barnes’ın kadroya eklenmesiyle three-peat’i ne kadar istediğimizi göstermiş olduk.

Yazın yapılan hamleler arasında belki de en önemlisi efsane koç P.Jackson’un takımda kalması olmuştur. Hakkında birçok dedikodu yapıldı, bırakacağı artık vücudunun buna el vermeyeceğini söyleyenler oldu. Ailevi nedenleri ortaya atanlar oldu ve hatta kazanmaktan sıkıldığını söyleyenler bile oldu… Ama kendi ağzından ‘’ Bir sene daha buradayım’’ lafını duyan taraftarların keyfine diyecek yoktur. Hem Boston takımıyla şampiyonluk sayısını eşitlemek, hem 12. yüzük, hem de kendi adına 4.cü three-peat’ini yapmak adına bir sene daha Lakers organizasyonunda kalmaya karar verdi efsane koç.

Bu gelişmeler olurken Kobe’nin diz ameliyatı Lakers taraftarlarını baya bir rahatlattı diye düşünüyorum. Çünkü sezon içinde sürekli ve ufak çapta sorun yaşatan ve aynı zamanda playofflarda dizinden sıvı alınmasına kadar giden bir süreç vardı. En azından bu sorunun off-season da çözülmesi taraftarı ve organizasyonu mutlu etmiştir. Yazmadan geçemeyeceğim ufak bir ayrıntı olarak, bu ameliyat mevzusuna üzülen tek taraf belki de Türk basketbol seyircisi olmuştu. Bende dâhil olmak üzere gerçekten bu durumu hiçte soğukkanlılıkla karşılayamadık. Çünkü Amerika Milli Takımıyla birlikte Türkiye’de onu izleme hayallerimiz suya düşmüştü. Elbette bardağın dolu kısmına bakarak, bu şartlar altında ameliyat olmasa bile gelir miydi diye sormaktan da alıkoyamıyorum kendimi.

Parmağına yaz öncesi 5. yüzüğü takan Kobe Bryant ise yazın Dünya Şampiyonası takımına gitmeyerek dizindeki sorunu çözme yoluna gitti ve bence takımın geleceği aynı zamanda kendi kariyeri için çok doğru bir hamle yaptı. Sezon başında geçmişe göre biraz durağan olacağını ve kendisini zamanla bulacağını biliyorduk, bu zamanları da atlatıp Aralık ayının başına doğru ritim bulacaktır diye düşünüyorum. Yazın dinlenmek umarım hem mental hem de fiziksel olarak ona çok yaramıştır.

Gasol’ün ise dünya şampiyonasına gitmemesi gene Türk basketbol taraftarını doğrudan üzen bir etken olmasına rağmen, Lakers için çok sevindirici bir noktaydı bence. Dinlenmeye biraz ihtiyacı gerçekten vardı. Her yaz bir koşuşturma içinde ve bu onun sürekli yıpranmasına neden oluyordu. Yeni sezonda dinlenmiş bir Gasol’den beklentilerimiz oldukça fazlaydı ve o bu beklentileri karşılamaya hazırdı!

Sezonun açılış maçı evde oynanan Houston maçı olacaktı. Maçtan önce herkesin heyecanla beklediği bir yüzük seremonisi vardı elbette. Parmaklara takılan 2. yüzük, Kobe’nin kariyerinde ki 5. yüzük oluyordu. Şampiyonluk bayrağının indirildiği sırada Kobe’nin suratında ki, halen o 6. yüzüğü parmağa takma istediğini görebilirsiniz.

Tek tek maçlardan bahsetmek yerine biraz daha genel bir pencereden bakmayı istiyorum. Öncelikle geride kalan 8 maçta oynadığımız rakipler ve maç programı hakkında konuşmamız gerektiğine inanıyorum. Geçen seneyi hatırlayacak olursak ilk 24 maçın %80 lik kısmını evimizde oynadığımızı hatırlatayım. Sezon sonunda batı yakasının 1 numarası olmamızın en büyük etkenlerinden biri olarak bu periyodu gösterebilirim çünkü takımda Gasol yokken maçları evde oynamanın rahatlığıyla çok rahat geçtik. Daha sonra Gasol geldikten sonra da seriyi biraz daha genişleterek sezon sonuna kadar götürebildik. Aynı durum bu sene içinde söz konusu gibi, bu seferde Bynum yok ve biz gene evde maçlar oynayarak başladık. İlk 8 maçın 2 sinin, 7 Aralıkta başlayacak yabancı saha turnesine kadar olan 21 maçında 9 tanesinin yabancı saha olması sizce de ilginç değil mi? Bunun nedeninin herhalde Staples Center’ın kullanımıyla alakalı olabileceğinin üstünde duruyorum. Çok amaçlı bir salonumuzun olduğunu herkes biliyor sanırsam. Yıl sonuna doğru daha fazla deplasman maçlarının yığılmasını, yıl sonunda Staples center’ın daha fazla kullanılıyor olmasına bağlamak sanırım yanlış olmaz. Bunun bize getirdiği avantaj olarak ise, ilk seneyi Gasolsüz, ikinci seneyi de Bynumsuz olarak başlarken maçların çoğunun evde olmasından dolayı gelecek olan kayıpları minimuma indirme şansımızın olması.

İlk 8 maçta gelen 8 galibiyetten sonra herkes çok mutlu olmuştur. Lige güzel bir başlangıç yapmayı herkes ister. 8.maçta, Minnesota karşısında klasikleşen ‘’savunmasızlık’’ tekrar baş göstermeye başlamıştı bariz bir şekilde. 9. maçın Denver deplasmanı olmasından dolayı artık bir yerde bir kaybın yaşanacağı aşikârdı. Ben başta olmak üzere birçok arkadaşıma Denver üstüne iddia oynamalarını bile teklif etmiştim. Suns maçı ise her zaman olabilecek kayıplardan biriydi. Her zaman olabilecek diyorum çünkü artık bu tarz performanslara alıştım. Karşı takım oyuncuları kendilerini nasıl hazırlıyorlarsa bize karşı, geçen sene R.Allen’ın 8 üç sayı performansı, bu sene Suns’ın 40/22 üç sayı performansı, yıllar önce Arenas’ın 60 sayısı gibi beklenmedik performansları izlemeye alıştık. Suns takımın potansiyelini düşününce normal sezon maçlarında böyle kayıpların olabileceğini biliyoruz, üstünde fazla durmaya gerek yok.

Geçen 8 maçlık dönemde göze en çok batan isim olarak Gasol’ü görüyoruz. Geçen 11 maçtan sonra yaklaşık 23 sayı, 12 reb, 4,5 ast, 1,5 blok ortalamaları tutturan, sezonun ilk haftasında 25-15-5 gibi rakamlarla oynayan Gasol’e yaz bayağı yaramış. Senelerdir yoğun programla uğraşan zavallı Avrupalı oyuncuların, rahatlamalarına izin verildiği zaman neler olduğunun en açık göstergesi helalde budur. Dünya şampiyonasına gitmeme tercihini kullanan Gasol çok güçlü bir dönüş yaparak, sezon başında takımı sürükleyen isim oldu.

2 maçlık kayıp periyodundan sonra deplasman turnesine gitmeye hazırlandı takım. Kâğıt üstünde fazla zor olmayan 3 takımla oynayacaktık. Bucks ve Detroit maçları erken farka gidilmesi sayesinde çok rahat geçti takım adına. Kobe Bryant bu 2 maçta inanılmaz performanslar sergiledi. Performansların inanılmaz olması yaptığı rakamlardan değil, soktuğu inanılmaz basketlerden kaynaklandığını söylemek isterim. Zor şutların adamı olduğu esprisi yılladır yapılıyor ama gerçekten çok ilginç şutları sokması onun biraz daha ritim bulması açısından sevindirici nokta. Minnesota deplasmanı ise diğer 2 maça oranla biraz daha zor geçti. Karşısında genç çaylak Johnson’u bulan Kobe Bryant şut performansında biraz zorlandı. Canlı olarak izlediğim bu maçta, hızlı ayakları sayesinde Johnson Kobe’ye savunma kısmında gerçekten zorladı. Ama sezon başından beri inanılmaz bir form grafiği yakalayan bench gene devreye girdi. Kenardan gelen S.Brown’un yüzdeli katkısının yanında Barnes’ın kariyer maçlarından biri oldu diyebiliriz. 7-7 sahi içi isabetiyle 24 sayı 7 reb 6 ast performansı geceye damgasını vurdu. Ligde ki gidişatı düşündüğümüz zaman daha tam olarak hazır olmadığımızı, bazı maçlarda gerçekten çok fazla sallama hareketler yaptığımızı söyleyebilirim. Peki, geçen bu süreden başka konuşulması gerekenler neler? Mesela sezonun ilerleyen kısımlarında neler olabilir?

Sezonun ilerleyen kısmı;

Sezonda neler olur? Elbette beklenildiği gibi şu andaki lig düzeni içinde şampiyonluğu alamamamız için hiçbir neden yok. Ama elbette karşımızda çok ciddi rakiplerin olduğunu ve aynı zamanda çözülmesi gereken ufak sorunların olduğunu düşünüyorum. Bunlardan sırasıyla bahsetmek gerekirse;

Boston; en büyük eksiklerini elden düşme Shaq ve Jermaine ile kapatmaya çalışmaları takdir edilebilecek bir hamle. Geçen sene Perkins’in sakatlanmasından sonra yüzükleri 6. maçta kendi elleriyle bize takmak yerine amaçsız bir savaşa daha girmeye çalışırken, uzun rotasyonlarının sınırlı olduğunu anlamış olacaklar ki bu sene bu bölgeye ciddi takviyeler yaptılar. Kağıt üstünde Garnett, Shaq, Jermaine, Semih, Perkins, Davis ile ligin en iyi uzun rotasyonuna sahipler. En büyük rakibimiz olarak gördüğümden dolayı, şu kadroya bakıldığı zaman Lakers’ın uzun rotasyonunun yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bakıldığı zaman geniş bir uzun kadrosu ve sert uzunlara sahipler. Gasol, Bynum, Odom, Ratliff 4lüsünün bunlarla başa çıkmasının zor olduğunu düşünmeme sebep veren etkenin Bynum’un kırılgan yapısı ve Ratliff’in ileri düzeylere gelmiş yaşından kaynaklandığını söyleyebilirim. Tabi, Shaq ve Jermaine’in bu düzeyde bir basketbol yapısında ne kadar katkı vereceğini de sorgulayabiliriz.

Bynum; Ligde artık uzun sayısının ne kadar azaldığını, çakma uzun diye tabir ettiğimiz 5 numaraların daha çok kullanıldığı bir dönemdeyken, Bynum’un değeri tartışılmaz elbette. 2008 ile 2010 final serileri arasında ki farkı birçok kişi görmüştür. %50 siyle bile oynayamayan bir Bynum’un sadece sahada olması bile ibrenin Lakers tarafına dönmesine yardımcı olmuştur. Evet, buradan bunu söylemek çok basit olabilir ama sahaya %80 ini koyabilecek bir Bynum olmuş olsa, karşımızda duracak takım yok. Boston serisinin 6 maça gitmesinin en büyük nedenlerinden, sezon içinde Gasol ve Kobe’nin yıpranmasında en büyük etkenlerden biri gene Bynum’un ta kendisidir.

Birçokları için o Lakers takımının yeni yıldızı hatta ve hatta Kobe’den sonra takımın liderini olması beklenen oyuncu. Benim içinse, yukarıda söylediğim, elite 5 numara olarak sadece bir görev adamı. Yıllarca sürekli sakatlık, bir türlü %100 olarak tamamlayamadığı sezonlar, takımı farklı nedenlerden dolayı yanız bırakması artık benim sindirebileceğim şeyler olmaktan çıktı. Zamanında adı bolca takas dedikodularında duyulmuştu, o zamanlar gitmemesi için çok dil dökmüştük ve kendisi takımda kalmıştı. Acaba iyi bir takasta yollamak gerekir miydi? Bynum konusu bu senenin kilitlerinden biri olacak elbette.

Kobe? Kendisi hakkında konuşmazsak bize gücenir gibi geliyor bazen ama gerekli şeylerden bahsetmek de gerekiyor aynı zamanda. Kobe ne kadar sağlıklı? Sezon başında inanılmaz tutuk olmasının tek nedeni, yazın geçirdiği ameliyat olarak gösterebiliriz, aynı zamanda bir türlü tutmayan şutların göstergesi de gene bu ameliyattan doğan ritimsizlik. Bir şekilde takıma katkı vermeye devam ediyor ve Aralık ayının başına doğru tam olarak Kobe’yi sahalarda görebileceğimize inanıyorum. Yavaş yavaş şut ritmini yakalamaya %30 lardaki şut yüzdesini en azından %47 ler civarına çekmeye başladı.

Diğerleri; Artest nereye gidiyor çok merak ediyorum. Geçen sene bıraktığı yerden aynen devam ediyor tartışılmaya ama bazı düşüncelerim var. Pierce savunmasında neden bu takımda olduğunu, attığı son saniye basketinde neden kocaman bir yüreğe sahip olduğunu bizlere kanıtladı. Önemli anlarda ortaya çıkma isteğini ise 7. maçta Pierce’ın üstünden attığı üçlükle bizlere kanıtladı. Blake ve Barnes’ın yaptığı katkıyı gören oldu mu? Barnes yaklaşık 21 dakika sahada kalırken 9-6-2 gibi rakamlar yaparken, 19 dakika sahada kalan Blake 7-2-1,5 rakamları tutturarak sağlayacakları katkının ne denli önemli olduğunu gösterdiler. Ama bütün bunların üstünde bir adamdan bahsetmek gerekli diye düşünüyorum. Yazın takımda kalmayı seçen ve gitsin mi gitmesin mi diye uzun süre tartışılan S.Brown. Özellikle sezonun ilk maçlarında Kobe’nin ritim bulamadığı zamanlarda takımı çok iyi sürükledi. Şutlarındaki istikrar görülmeye değer düzeye gelmiş.%52 gibi bir yüzdeyle attığı 11 sayı gerçekten çok çok önemli bir bench katkısı.

Fisher’ın bu kadar iyi başlaması diğer bir sevindirici durum şu aralar Lakers taraftarları için. Takımı sürükleyenlerden biri de hiç kuşkusuz ‘’ayarcı’’ Derek Fisher. Gerek saha içi gerek 3 sayı çizgisinin gerisinden attığı şutlarda bu sezon yüksek yüzdeyle oynarken [ 3 sayı yüzdesi %59 ] sahada 28 dakika civarında kalıyor ve daha az yıpranmış oluyor. Ayrıca geçtiğimiz senelere oranla içeriye daha az giriyor ki bu da yıllardır kendisi hakkında “üçlükleri turnikelerden daha yüzdeli atıyor.” yorumları göz önüne alındığında Lakers için çok faydalı bir durum.

Henüz 12-14 maç sayısına ulaştığımız şu günlerde takım hakkında konuşulması gereken önemli noktalardan bahsetmeye çalıştım. Çok hayal işine girmeden biraz daha gerçekleri düşünecek olursak şampiyonluk için önümüzdeki tek engelin Boston takımı olduğunu söylemek çok da zor değil. Lebron ve Wade zaten bir takım değil, sadece sağda solda gösteri maçlarına çağrılabilecek bir eğlenceyken, Atlanta halen liderini ve uzun arayışına bir sonuç getirememişken, Chicago; Boozer’sız devam ederken (bence Boozer geldiği zaman doğuda 2-3’e rahatlıkla oynayabilecekler), Orlando geçen senelerin üstüne halen bir şey koyamamışken… Batıya baktığımız zaman ilk 8 maçını kazanan Orleans’ın gazının biteceğinden, Spurs’un bu kadroyu sezon sonuna kadar sakatlık olmadan koruması vb. etkenlere bağlı bir lig görüyoruz.

Umarım seyir zevki çok yüksek bir NBA sezonu olur.

Fırat Çimenli, 3SAYI

Soner Şentürk ve Torin Francis Röportajı

Bornova’da Hedef Playofflarda Başarılı Olmak

Geçen sene Beko Basketbol Ligi’ni 7. sıradan bitirerek, playofflarda Fenerbahçe Ülker ile eşleşen Bornova Belediyesi, ligdeki ikinci yılında geçen sene ortaya koydukları performansı daha da yukarıya çekerek devam etme hedefinde.

Geçen sezon kadroda olan yabancı oyuncularından Tyler Smith ve Thomas Nagys yanına deneyimli oyuncu olan Torin Fransic’i takviye ederek pota altında daha da güçlenen Bornova Belediyesi’den Soner Şentürk ve Torin Francis ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Basketbola Darüşşafaka altyapısında başlayak sırasıyla Yıldız ve Genç takımlarda forma giyen Soner Şentürk A Takım’da geçirdiği senelerden sonra  2009-2010 sezonunda Türk Telekom’a transfer oldu. Telekom’da geçen bi yılın ardında da bı yıl Bornova Belediyesi ile anlaştı.

Kariyerinde 2 yıllık İtalya ve Yunanistan deneyimi bulunan Torin Francis ise ligin sayı ve ribaundda en efektif uzunlardan birisi. Frank Elegar’ın boşluğunu daha kaliteli bir oyuncu ile dolduran Bornova Belediyesi kendi yapısı ve karekteri adına bu sezon doğru oyuncu ile anlaşmış bulunmakta.

Darüşşafaka’da geçirdiği yılların kendisine çok büyük katkısı olduğunu belirten Şentürk, “Darüşşakafa’da altyapıya ciddi bir değer veriliyor. Sadece oyuncu yetiştirmek değil antrenör yetiştirme amaçlı da çalışıyorlar. Ortada gerçekten verilen çok büyük bir emek var. Bugün sahip olduğum basketbolda Darüşşafaka’nın çok büyük bir önemi var. Ama sonuç olarak herşey oyuncularda bitiyor. Belirli bir çaba olmadan kimse bir yerlere gelemez. Bazı fedakarlıklar yapmamız gerekiyor. Biz bunları sosyal hayatlarımızı kısarak yaptık ve okuldan fedakarlık etmem gerekiyordu” diyerek basketbolunun gelişiminde Darüşşafaka’nın öneminden bahsetti.

Bornova Belediyesi’ni tercih etmesinin en büyük sebeplerinden birinin geçen sene yakaladıkları başarı olduğunu belirten Soner; “İkinci Lig’den gelen bir takımın ilk senesinde playofflara kalarak Fenerbahçe Ülker ile eşleşmesi takım adına çok büyük bir başarı. Geçen sene yaşanan başarının ardından benim buraya gelmek istemem çok büyük bir etkendi. Bu sene de takım hedefi olarak geçen seneki başarının ardından bu sene de üstüne birşeyler koyarak devam etmek istiyoruz. Geçen seneye göre daha iyi bir takım kurulduğunu düşünüyorum. Playoffa en iyi yerden girmek istiyoruz ve şu ana kadar sezona şu anda iyi başlangıç yaptığımızı düşünüyorum. Playoff öncesi elimizden geleni yapıp tüm maçları mümkün olduğunca kazanmak istiyoruz. Çünkü hiç bir takıma karşı 1-0 geride başlamak istemiyoruz” açıklamalarında bulundu.

Türkiye’ye gelmeden önce Beko Basketbol Ligi’nin bu kadar fiziksel bir lig olduğunu düşünmediğini belirten tecrübeli oyuncu Torin Francis, “Yunanistan fiziksel gücün üst seviyede olduğu bir ligdi. Açıkçası buraya gelmeden önce ligin kalitesinin bu kadar yüksek olduğunu bilmiyordum. Ama bence Beko Basketbol Ligi Yunanistan’a göre daha fiziksel güçlerin kullanıldığı bir lig. Verdiğim karardan dolayı mutluyum çünkü ligde çok kaliteli ve kendini ispatlamış oyuncular bulunuyor. Bornova Belediyesi ikinci yılında olmasına rağmen belirli bir çizgiyi hedefleyen bir takım” diye belirtti.

Geçen sene Türk Telekom’a transfer olmasına rağmen umduğu süreleri alamadığını belirten Soner Şentürk, Bornova Belediyesi’ni seçmesinin sebeplerinden birinin Darüşşafaka’da yaşadığı performansı gerçekleştirmek olduğunu vurguladı ve

“Daçka’da geçirdiğim son sene hem takıma katkım hem de aldığım süreler göz önünde bulundurulduğunda Türk Telekom’da yaşadığım sene benim için çok da güzel geçmedi açıkçası. Sonuçta hiçbir oyuncu oynamadan mutlu olamaz. Bornova’ya gelmemde ki en önemli sebeplerden biri de bu. İki sene önce Daçka’da yaşadığım performansı burda da göstermek istiyorum. Bu yüzden şu anda doğru bir yerde olduğuma inanıyorum” dedi.

2009-2010 yılında yakalanan başarının sadece Türk oyuncuları değil yabancı oyuncularıda cezbettiğinin belirtisi olan Torin Francis başarıyı hedefleyen takımda oynamanın ayrı bir keyfi olduğunu belirtti ve “Ligi sadece orta sıralarda bitirmeyi değil playofflarda başarılı olmayı hedefleyen bir takımız. Bence geçen sene yakaladıkları başarı bunun bir örneğiydi. Koçumuz sürekli kazanmayı ve daha iyisini isteyen bir insan. Bu yüzden tercihimi Bornova Belediyesi’nden yana kullandım ve doğru bir tercih yaptığıma inanıyorum. Daha önce de belirttiğim gibi ligde çok başarılı oyuncular var. Benim de ribaund özelliğim var. Beko Basketbol Ligi’nde bu özelliğimle ön planda olmak ve ligi ribaundda en üst seviyede tamamlamak istiyorum” diye ekledi.

Dünya Basketbol Şampiyonası’nın ardından ülkemizde basketbol adına çok büyük gelişmeler olduğunu ve olmaya devam edeceğini belirten Şentürk, “Milli Takım’ımızın ikinciliğinin getirdiği başarı sadece sportif anlamda olmayacaktır. Herkesin de bildiği gibi Türkiye futbol ülkesi ve bu başarı bence biraz bunu kıracaktır. Ben hatırlamıyorum ki Fenerbahçe Eurolig maçında dolu tribünlere oynasın. Bence bunlar ufak tefekte olsa bazı şeylerin değiştiğinin başlangıcı. Ama sadece bunlar yetmez. Artık kulüplerin yapacağı yatırımlar daha da büyük önem kazanıyor” şeklinde belirtti.

Her maçı ayrı ayrı düşünmeleri gerektiğini belirten Torin Francis, playofflara kadar çok önemli maçlar oynayacaklarını ve her maça ayrı konstanre olmaları gerektiğini dedi ve “Elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Tüm maçlara konsantre olup sahada olabileceğimizin en iyisi olmalıyız. İyi bir başlangıç yaptığımıza inanıyorum ama bu başarıyı sürdürmemiz gerekiyor. Bence playofflara iyi bir giripi yapabilcek kapasiteye sahip bir takımız” açıklamalarında bulundu.

Avrupa Basketbolunun kendisine çok cazip gelen bir tarz olduğunu belirten Şentürk şu aşamada kariyerinde doğru bir takımda olduğunu ve ileride Avrupa’da bir takımda forma giymek istediğini belirterek sözlerini noktaladı.

Gizem Kumbasar, 3SAYI

Bu yazı 3SAYI Aralık 2010 sayısında yayınlanmıştır. 26. sayımız



TB2L Deyip Geçmeyin

TBL’de yabancı oyuncu sayısının artması, TB2L’de ki yerli oyuncu kalitesini yanında getirdi. Eski zamanlarda bu ligin gerek bütçesi, gerekse kalitesi soru işaretleri barındırırken, birkaç yıldan beri gerek bütçe gerekse kalite açısından gözle görülür bir yükseliş içinde. Birçok karşılaşma TBL maçlarından daha fazla seyirciye oynanıyor. Bu sene TB2L değişen statüsü ile daha da keyifli bir görüntü verecek. A ve B gruplarına ayrılan TB2L’de bu sezon her gruptan, 12, 11 ve 10. sırada bulunan takımlar direkt olarak EBBL’ne düşerken, 9. sırada bulunan takımlar play-out oynayacaklar. İlk 8 içinde olan takımlar ise play-off oynamaya hak kazanacaklar.

TB2L’de yabancı oyuncular takımlara önemli bir güç veriyor. Her takımın sahada 1 yabancı oyuncu bulundurma hakkı olduğunu düşündüğümüzde, kadrosunda kaliteli yabancı oyuncu bulunduran takımlar önemli avantaja sahip olacaklar.

TB2L A GRUBU

TB2L A grubuna baktığımızda 6. hafta sonunda liderlik koltuğunda Ankara temsilcisi olan Orman Spor’u görüyoruz. Sezon başında “6. hafta sonunda kimi lider görürsünüz?” sorusuna sanırım çok az kişi Orman Spor yanıtını verirdi. Kadrosunda tecrübeli ve genç oyunculardan oluşan bir sentez yaratan Orman Spor’un yarattığı bu sentez bu ana kadar başarılı görünüyor.

Vestelspor A grubunun en iddialı takımları arasında yer alıyor. Sezona geç başlamalı ve Mustafa Baki Görür ve Hakan Erol’u lig başladıktan sonra kadrosuna dahil eden TB2L’nin Manisa temsilcisi ligin en iyi yabancı oyuncularından birini kadrosunda bulunduruyor ve grubunu üst sıralarda bitireceği izlenimini veriyor.

Genç Banvitliler, her sezon belli bir çizgisi olan ve şartlar ne olursa olsun pozitif basketbol oynayan bir ekip. A takımına ve Türk basketboluna oyuncu yetiştirme özelliğine sahip olan Genç Banvitliler, ligde bu sezonda izleyenlerine zevkli maçlar izletecekler. Ligde 6 hafta sonunda averaj ile 3. sırada bulunan Balıkesir temsilcisi aynı zamanda yediği 348 sayı ile grubunun ve ligin en az sayı yiyen takımı olma özelliğini taşıyor.

Uşak Üniversitesi, TB2L’de seyirci denince, deplasman denilince akla gelen ilk takımlardan biridir Uşak Üniversitesi. Hazırlık maçlarını bile neredeyse dolu salonda oynayan Uşak temsilcisi, bu sezon kurduğu güçlü kadrosu ile grubunun etkili takımları arasında bulunuyor. 6 haftada aldıkları 2 yenilgi hiçbir şeyin göstergesi olmadığı gibi tecrübeli oyuncularının varlığı ile her takımı yenebilecek bir kapasiteye sahipler.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 6. hafta sonunda A grubunun flaş takımı olma özelliğini taşıyor. Tecrübeli oyun kurucu Erden Eryüz takımını sırtlayan ve yöneten oyuncu olarak ön plana çıkarken, hücum gücü çok kuvvetli olmayan İstanbul temsilcisi bunu yaptığı iyi savunma ile telafi ediyor.

Ankara deplasmanları her zaman için zorlu deplasmanlardan biri olma özelliğini göstermiştir.

Genç Telekom’da yapısı itibari ile kadrosunda yabancı oyuncu barındırmayan ve oyuncu yetiştirme misyonu bulunan takımlarımızdan biri olma özelliğini taşıyan Genç Telekom, kendini göstermek isteyen oyunculardan kurulu yapısı ile her hafta bir sürprize imza atabilirler.

Darüşşafaka, TB2L’nin yeni takımı. Geçtiğimiz sezon TBL’de mücadele eden ekibin işi bu sene zor. Ligi tanıyan bir yabancı oyuncuya sahip olan Darüşşafaka ilk olarak grubunda ilk 8 takım arasında olmak için mücadele edecek.

Bursa temsilcisi Final Gençlik, inişli çıkışlı bir grafik sergiliyor. Henüz arka arkaya galibiyet alamayan takımda yabancı oyuncu Hall, takımın skor ve rebound yükünü çekerken, Serkan Ay yaptığı asistler ile oyunu dengede tutuyor.

TB2L’nin yenilerinden olan Adanaspor BŞB, sezon başında antrenör değişiklikleri, maddi problemler ile mücadele etmek zorunda kaldılar. Bununla beraber yöneticileri sayesinde kısmen bunları aşmış görünüyorlar. Her şeye rağmen gösterdikleri mücadele takdir topluyor. 6. hafta sonunda 2 galibiyeti bulunan takım, takviye yapabilirse lige tutunabilir.

Pertevniyal, klasik çizgisini bozmayan takımlarımızdan. Herkesi yenebilir ya da herkese yenilebilir bununla beraber bu takımda oynayan birçok oyuncuyu ilerleyen yıllarda TBL’de görebilme ihtimalimiz çok yüksek.

FMV Işık Spor, 6 hafta sonunda ki en büyük sürprizi yapan takım oldular. Kağıt üstünde iyi oyunculara sahip olan FMV Işık Spor, “kendisini ne zaman toparlayacak?” sorusunun en çok sorulduğu ekip olma özelliğini taşıyor.

İzmir Bşb. İstanbul temsilcisi Yeşilyurt’un ligden çekilmesi ile 2010–2011 sezonunda TB2L’de mücadele etme hakkını kazandı. Hazırlıklarını EBBL göre yapan İzmir temsilcisi, son anda yaptığı transferler ile lige başladı ve 6. hafta sonunda tüm ligde galibiyet alamayan tek takım olma özelliğini taşıyor. Eğer kadrolarına etkili yabancı ve Türk oyuncu takviyesi yapılmazsa zor günler onları bekliyor.

TB2L B GRUBU

TB2L B grubu kıyasıya çekişmelere sahne olacak bir görüntüye sahip. Grupta Optimum TED Ankara Kolejliler, 6. hafta sonunda grubunun ve ligin yenilgisiz tek takımı durumunda buluyor. Ankara temsilcisi, ligin en iyi rotasyonuna sahip takımlarından biri.

Ligin bir başka flaş takımı B grubunda 6. hafta sonunda 2. sırada bulunan Gaziantep Bşb. Yediği 371 sayı ile grubunda en az sayı yiyen takımı.

Kepez Belediye, TB2L’de misafir olma isteği taşıyan ekiplerden biri. Oynadıkları 6 karşılaşmadan 5 galibiyet alan Antalya temsilcisi, zorlu B grubunda üst sıraları hedefliyor.

Geçtiğimiz sezon TBL’ye çıkma hedefi ile yola çıkan ve final four’da istedikleri sonuçları alamayıp 2010–2011 sezonunda TB2L’de mücadele eden Hacettepe Üniversitesi, kadrosunu büyük ölçüde koruyup üstüne takviyeler yaparak mücadelesine devam ediyor.

Her sene lige seyir zevki katan İzmir temsilcisi Gelişim Koleji, bu sezonda başarılı sonuçlara imza atıyor. Sezon başlamadan önce negatif yorumlarda bulunulan Gelişim Koleji lige ısındıkça çok can yakabilir.

Selçuk Üniversitesi, sezona problemler ile başladı ve 6. hafta sonunda Altar Tunçkol ile 1.5 yıllığına anlaşarak en önemli problemlerine çözüm buldular. Takımlarında TBL tecrübesi edinmiş isimlere sahip olan Selçuk Üniversitesi, mevcut problemlerini çözdükten sonra gruplarında üst sıralarda yer alabilecek kapasiteye sahip.

Başakşehir Spor, zorlu B grubunda 6. hafta sonunda 3 galibiyet 3 mağlubiyet ile averajla 7. sırada bulunuyor. Takıma Türkiye liglerine aşina olan ve iyi bir Türkiye kariyerine sahip olan Tyrus Desmon Boswell’i katarak iyi bir tercih yapan İstanbul temsilcisi, yerli oyuncularının da katkısı ile play-off iddiası vermeye çalışacak.

Lige geçtiğimiz sezon katılan ve iyi işler yapan Akhisar Belediye, bu sezon kadrosunu kuvvetlendirerek TB2L’ye başladı. Ligin ilk 2 haftasını galibiyet ile kapatan Manisa temsilcisi, bundan sonra oynadığı 4 karşılaşmayı da kaybetti. Akhisar Belediye 6 hafta sonunda 8. sırada bulunuyor.

TB2L’nin vazgeçilmez İstanbul temsilcisi olan Tenis Eskrim Dağcılık, B grubunda aldığı 1 galibiyet sonunda averaj ile 9. sırada bulunuyor. Önümüzdeki 3. hafta zorlu maçlara çıkacak olan İstanbul temsilcisi, Beykoz karşılaşması hedef maçlardan biri olabilir.

6. haftada B grubunun alt sıralarında bulunan İstanbul Spor, takımda bulunan tecrübeli ve potansiyeli buluna oyuncuları sayesinde ilerleyen haftalarda bir çıkış yapabilecek kapasiteye sahip.

Sezona iyi bir başlangıç yapacağı beklenen Beykoz’da, yaşanılan maddi problemler neticesinde, sezon başında antrenör Murat Polat görevini bıraktı. Yola genç oyuncular ve deneyimli antrenör Nejat Sayman ile devam eden İstanbul ekibi, ilerleyen haftalarda mücadeleyi kızıştırabilir.

Adı Türkiye basketboluna verdiği hizmetler ile anılan İTÜ Kalebodur, sezona iyi başlamayan ekiplerden biri. Kadrosunda Tolga Tekinalp, Umut Tınay, Enver Enis Ekmen, Ömer Kahyaoğlu gibi isimler bulunan İstanbul ekibi ritmini yakaladığında üst sıralara çıkabilir.

Emre Dağdelen, 3SAYI

Bu yazı 3SAYI Aralık 2010 sayısında yayınlanmıştır. 26. sayımız


Basketbol Oskarları Sahipleri Belli Oldu

BAD 2010 BASKETBOL OSKARLARINI KAZANANLAR AÇIKLANDI..

BAD (Basketbol Adamları Derneği) Yönetim Kurulu tarafından her yıl geleneksel olarak verilen BASKETBOL OSKARLARI’nı 2010 yılında kazananlar da açıklandı.
BAD Başkanı Avni Erboy, 100 kişilik özel jürinin titiz bir çalışma sonrasında her yıl olduğu gibi geride bıraktığımız 2010 yılında da Baslketbol Oskarlarını hak edenleri belirlediklerini ifade ederek, “Basketbol Oskarları, hak edenlere verilen bir değerin göstergesi, sembolüdür. Maddi olarak hiç bir değeri olmamakla birlikte manevi olarak büyük değer taşımaktadır. Geleneksel olarak verilen ve ülkemizde bu daldaki tek ödül Basketbol Oskarlarını kazananları yönetim kurulumuz ve basketbol ailesi olarak kutluyoruz, başarılarının, basketbola katkılarının artarak daha da fazla devamını diliyoruz” dedi.
Erboy, basketbolda başarılı kişi, kurum, takım, kulüp seçiminde oldukça zorlandıklarını, jürinin oylarının 2010 yılının en isabetli kararlar olarak karşılarına çıktığına da sevindiklerini ifade ederek, “basketbolda gelecek yıllara taşıyacağımız Basketbol Oskarları’nı 6. yılında Türkiye’nin basketbol ailesini bir araya toplayan tek sivil toplum kuruluşu olan Basketbol Adamları Derneği’ne destek olan herkese de teşekkür ediyoruz” diyerek, 2010 yılı ödüllerini şöyle açıkladı:

Onur Ödülü: RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Başbakan) Dünya Basketbol Şampiyonası, basketbola her yönde olan büyük katkılıları nedeniyle
Özel Ödül: FARUK NAFİZ ÖZAK (Devlet Bakanı) Dünya Basketbol Şampiyonasına katkıları ve Pınar Karşıyaka Basketbol Takımının Kıbrıs Rum Kesiminde mahruz kaldığı saldırı sonrası kulübe, takıma sahip çıkarak İzmir’e kadar gelip havaalanında takımı karşılaması. EGEMEN BAĞIŞ (Devlet Bakanı, Başmüzakereci) Pınar Karşıyaka Basketbol Takımının Kıbrıs Rum Kesiminde mahruz kaldığı saldırı sonrası kulübe, takıma sahip çıkarak İzmir’e kadar gelip havaalanında takımı karşılaması.
Yılın Takımı: A MİLLİ BASKETBOL TAKIMIMIZ (Dünya Basketbol Şampiyonası’nda ikinci olması nedeniyle)
Yılın Antrenörü: BOGDAN TANJEVİÇ (Basketbol A Milli Takım ve Fenerbahçe Ülker basketbol takımlarındaki başarıları)
Yılın Oyuncusu: KEREM TUNÇERİ (EFES PİLSEN) (Milli Takım ve Efes Pilsen’deki başarılı oyunu)
Yılın Hakemi: DAĞDER DAĞLI (Yönettiği maçlardaki başarısı, övgü alması ve gelecek vaad etmesi)
Yılın Yöneticisi: SAMER ALBAYRAK (12 Dev Adam Projesindeki başarısı)
Yılın Gazetecisi: ÜMİT AVCI (Basketbolda ses getiren olumlu haberleriyle)
Yılın Spikeri: MURAT MURATHANOĞLU (Basketbol maçlarındaki anlatımı, basketbolu sevdirmesi)
Yılın Yorumcusu: İSMET BADEM (Basketbolu yurt geneline sevdirmesi, TV ve radyodaki ve yazılarındaki yorumlarıyla)

5 BASKETBOL ADAMINA HİZMET ÖDÜLÜ
BAD merkezi İzmir’de olması nedeniyle de bölgesel ödüller verdi. BAD Yönetim Kurulu, Dünya Basketbol Şampiyonası’nda İzmir Grubundaki çalışmaları ve organizasyonun mükemmel geçmesi için büyük uğraş veren, Gençlik Spor İl Müdürü SABRİ SADIKLAR, TBF Yönetim Kurulu Üyesi ATAKAN KARAKAPLAN, MHK Asbaşkanı FİRUZ KOÇAŞ, İl Basketbol Temsilcisi HALİL ÖZTÜRK ve TBF İzmir Büro Müdürü CELAL ARISAN’a “HİZMET ÖDÜLÜ” vermeyi kararlaştırdı.

Allen Iverson Türkiye’de

AI4….

Çok değil 3 yıl önce, biri çıkıp da “Iverson Türkiye’de basketbol oynayacak.” Dese en iyi ihtimalle NBA’in Avrupa Turlarından birisine Iverson’ın katılacağını düşünürdük sanırım. Ama ne derler bilirsiniz; Hayat sürprizlerle doludur.

Iverson’ın kariyerinde yaşadığı beklenmedik düşüş, kendisini Türkiye’de seyretmemizi sağlayan en büyük faktördü. Denver Nuggets’ta oynadığı dönemde All-star performansı sergiliyordu, ta ki Billups karşılığında Detroit Pistons’a gönderilene kadar. Kendi oyun tarzına fazlası ile ters olan bir takımda geçirilen bir sezondan sonra şaşırtıcı bir şekilde kimse kendisine takip olmadı. Offseason’ın son günlerinde yedek kalma konusunda problem yaşadığı için Los Angeles Clippers ile anlaşamayıp Memphis Grizzles ile bir yıllık sözleşme yapan Iverson herkesi şaşırtmıştı.

Tabii Memphis’te geçirdiği kısa sürede saha için performansından çok koçu ile yaşadığı sorunlar ile gündeme gelen Iverson sadece 3 maç ve 67 dakika süren Grizzles macerasını kendisinden istenileni veremeden sonlandırdı. Bundan bir süre sonra bir basın açıklaması ile basketbolu bıraktığını açıkladı.

Bundan bir süre sonra 76’ers guardı Louis Williams’ın yaşadığı sakatlık ile şans Iverson’ın yüzüne bir kez daha güldü. Kendisini bugün olduğu yere taşıdığını söyleyebileceğimiz 76’ers organizasyonu tarafından bir şans daha verilen Iverson  emeklilik kararını rafa kaldırarak sahalara döndü. Tabii bu dönüş ne kadar verimli oldu bu konu tartışmaya açık…

2009-10 sezonunda 25 maçta formasını giydiği 76’ers ile eski günlerinin çok uzağında bir performans sergileyen Iverson, bir süre sonra kızının hastalığı gerekçesi ile takımından izin alarak ayrıldı. Bundan bir süre sonra ise kumar ve alkol problemleri yaşadığına dair dedikodular dolaşmaya başladı. Düşene bir tekme mi denir, yoksa yazılanlar gerçeği mi yansıtır bu konuda söyleyeceğimiz hiçbir şey kesin olamayacaktır elbette. Tabii o dönem ligi dibe vurmuş ve kaybedeceği hiçbir şey olmadan geçiren Nets, Knicks, Wolwes gibi takımların da kendisi ile ilgilenmemesi akla bazı soru işaretlerini getiriyordu.

Kariyerinde Iverson gibi hızlı düşüş yaşayan Stephon Marbury’nin kendisini nasıl rezil ettiğini hatırlayanlarımız vardır. Bütün bunlara rağmen Marbury, basketbol kariyerini şu anda Çin’de sürdürüyor.

Iverson’da tıpkı Marbury gibi kariyerinin dibe vurduğu bu dönemde Çin’den oldukça iyi bir teklif aldı. Yıllığı 4 milyon dolardan 2 yıllık teklifi kabul etmemiş olması, kumar problemi yaşadığı söylenen bir adam için pek alışılan gelen bir şey değil tabii.

Bizi asıl ilgilendiren kısım ise bundan sonra başladı. Beşiktaş’ın NBA efsanesi Iverson’ı 2 yıllığına renklerine bağlamak istediği haberleri bomba gibi düştü. Kimileri bunun bir rüya olduğunu iddia etti, kimileri ise olaya daha iyimser yaklaştı. Dünyanın basketbol açısından ilk 10’da yer aldığını söyleyebileceğimiz bir ülkede yılda 2 milyon dolar kazanmak, kariyerinin noktaladığını açıklamış bir isim için çekici olabilirdi. “Gelirdi, gelmezdi, Iverson ne arasın Türkiye’de” derken Beşiktaş yöneticileri Iverson’a Amerika’da 2 yıllık anlaşmayı imzalattı.

Tabii burada bir parantez açmak lazım. Iverson’a sözleşme imzalatarak ses getiren Beşiktaş yönetimini tebrik etsek de, bu kadar büyük bir oyuncuya yaptığı imza töreni acemiceydi. Futbol maçı ile aynı saate getirilen imza törenine doğal olarak fazla ilgi olmadı, yine de bahsettiğimiz acemice imza töreni dünyada ses getirmeyi başardı.

Iverson son yıllarda yaşadıkları yüzünden, ekonomik açıdan Beşiktaş’tan daha iyi durumda olan ve daha yüksek seviyelerde mücadele eden takımların bile forum durumu ve yaşı hakkındaki soru işaretleri nedeniyle almaktan çekindiği bir oyuncu olsa da şunu gözden kaçırmamak lazım: Bu transferden önce Türkiye’nin yerini haritada bile gösteremeyecek olan binlerce kişi şimdi Türkiye’yi ve Beşiktaş’ı konuşuyor, bunun yanında Iverson’ın kariyerini Türkiye’de sürdürdüğünün bilincinde. Bütün bunların yanında 8 ay boyunca antrenman yapmamış ve basketboldan uzak kalmış bir adamın, sahaya çıkar çıkmaz basketbola bıraktığı yerden devam etmesini beklemek hayalcilik olur. Yaşlı olarak lanse edilse de bahsettiğimiz oyuncunun Iverson olduğunu ve antrenman eksiğini giderdikten sonra takımı bir üst seviyeye çıkaracağı gerçeğini gözden kaçırmamak lazım.

Türkiye’de ve Avrupa’da şu ana kadar çıktığı maçlarda beklenilenin uzağında bir performans göstermiş olsa da, bu maçlarda izlediğimiz Iverson’ın kapasitesinin %50’sini bile kullandığını söylemek bile bir tartışma konusu. Bunun yanında beklentilerin büyüklüğü yüzünden Beşiktaş koçu Burak Bıyıktay’ın hazır olmasa bile Iverson’ı sahada tuttuğu anlar var. Bunu kendi açıklamalarından da anlayabiliyoruz. “Allen Iverson çok büyük ve önemli bir oyuncu. Ancak şu anda bildiğimiz Allen Iverson değil. Hatta ortalama bir oyuncu kadar bile hazır değil. Zamana ihtiyacı var. Avrupa basketboluna da adapte olamadı henüz. Salı günü Hemofarm maçını nasıl kaybettik gördünüz. Fark 16 iken taraftar istedi diye (burada tüm sorumluluk benim, oynatmayabilirdim) oyuna aldım ve 2 değişiklikle maçı kaybettik. Elbette taraftarlar onu sahada görmek istiyor ancak işin bir de bu tarafı var. Zor bir durum tabii.” Fenerbahçe Ülker maçından sonra Spormax muhabirine yaptığı bu açıklamada da görüldüğü gibi hazır olmayan Iverson’ı sahada tutma bakısı altında olması şu ana kadarki performansı açıklayıcı olabilir. Yine de sezon ilerledikçe bunun değişeceğine eminim.

Beşiktaş taraftarının bir oyuncuya bağlandığında performansını nasıl etkilediğini Khalid El-Amin’in ilk Beşiktaş serüveninden hatırlayabiliriz. 2004-05 sezonunun finalinde Efes Pilsen’e kaybedilen o sezonda, Beşiktaş deplasmanı şüphesiz her rakip için korkutucuydu. Iverson o seyirciyi tekrar salona çekebilir mi? Buna cevap olarak Iverson ayrıldıktan sonraki 6 sezonda seyirci ortalaması olarak ligin diplerinde yer alan 76’ers’ın Iverson döndükten sonraki ilk maçının görüntülerini örnek verebiliriz.

Seyirci ortalamasında ligin diplerinde gezinen bir takımın tribünlerinin tek bir isim ile nasıl dolduğunu gördük. Aynı etkiyi Beşiktaş’ta yapabilir mi peki? Şu ana kadar izlediğimiz maçlarda Iverson’ın gelişinden sonra Akatlar’ın bambaşka bir atmosfere büründüğünü görmek pek de zor değil.

Iverson transferinin saha içindeki etkilerinin yanında en büyük etkisinin saha dışında olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Yazının başında bahsettiğim hayali arkadaş yine 3 yıl önce çıkıp “Beşiktaş – Fenerbahçe maçını NBA TV yayınlayacak.” dese, “Alay mı ediyorsun lan benimle!” ağzına kürek ile vururdum sanırım. Ama yaşanılan bu. Yıllar önce Hidayet’in maçlarını seyretmek için sabahlamamız gibi, Amerika’da da hatırı sayılır bir kitle Iverson’ın Türkiye Basketbol Ligi’ndeki ilk maçı için televizyonlarının başına geçti.  Sırf bu haber bile bir transfer ile nelerin değişeceğini ve Iverson adının ne kadar büyük olduğunu göstermesi açısından önemli bence. Tabii bizim yıllar boyunca Hidayet’i seyretmek için beklediğimiz saatler sonunda temsilcimizin 5 sayı 1 ribaunt gibi performanslarını izlememizin ahı mı tuttu bilinmez ama, Iverson NBA TV’de yayınlanan ilk maçında sadece 2 sayıda kaldı.

Başlangıcının beklenildiği gibi olmaması üzerine kendisine yöneltilen

“Yaşlı, formsuz, parasını alıp yatmaya geldi, Allen Iverson zaten bitmiş bir isim” tarzındaki eleştirilere vereceği cevabı sabırsızlıkla bekliyoruz. Kendisini bugünlere getiren performansını sergilerken kazandığı “The Answer” lakabının da, kendisini eleştirenlere cevabını sahada verirken elde etmişti. Sanırım  Iverson’un kendisini eleştirenlere hâla verilecek bir cevabı vardır. Arkamıza yaslanalım ve Iverson’ın cevabını izlerken tadını çıkaralım.

Gökhan Bayezit, 3SAYI

Bu yazı 3SAYI Aralık 2010 sayısında yayınlanmıştır. 26. sayımız