Aylık arşivler: Nisan 2011

Blake Griffin

-Bir yıldız mı doğuyor?

-Griffin’in NBA’de yükselişi!

-Blake Griffin nasıl bir yıldız oyuncuya dönüştü?

 

 

Yeni Bir Yıldız mı doğuyor?

Blake Griffin henüz 22 yaşında olan genç forvet bu formunu devam ettirip kendini NBA’e daha adapte edebilir ve geliştirirse ilerde NBA’in en iyileri arasına girebilir. Şuanda Los Angeles şehrinin Clippers takımında oynayan 2.08 boyunda 114 kilo olan Blake Griffin çok başarılı bir de lise geçmişine sahip zaten. Sizlere konuyu anlatmaya buradan başlayacağım çünkü bu vahşi smaçlarıyla bizi heyecana sokan adam birçok ortalama NBA oyuncusunun kariyerine göre çok daha başarılı geçen çaylak sezonunu henüz bitirdi.

Oklahoma Christian School lisesinde babasının koçluğunda oynayan Blake Griffin, lise kariyerinin 4 senesinde de eyalet şampiyonlukları kazanmıştır.

Oklahoma Sooners Üniversitesinde oynadığı 2 yılda birçok ödül almış ve başarılarla dolu iki yılın ardından NBA 2009 Draftlarında Üniversiteyi bırakıp NBA seçmelerine katılmıştır. Clippers, Blake Griffini 2009 NBA Draftında ilk sıradan seçmiştir bu Ona olan güvenin sonsuz olduğunu göstermiştir.

Ancak ne yazık ki Griffin’in NBA serüveninin başlamasına kısa bir süre kala NBA sezon öncesi maçlarında sol diz kapağı kırılarak sakatlanır ve sezon başlamadan sezonu kapatır. Los Angeles Clippers takımı için büyük bir düş kırıklığı olmuştur. Çünkü bu denli önemli bir sakatlıktan sonra Griffin’in tekrar parkelere nasıl geleceği bilinmiyordu. Onun sakatlığı çok ciddi bir diz kapağı parçalanması idi.

2009-2010 sezonunda maç oynayamadığı için 2010-2011 sezonunda Çaylak sezonunu geçiren Blake Griffin Çaylak sezonunda özellikle alley-oop’ları ile tüm basketbol severleri büyüledi. Hiç beklenmedik bir anda o iri cüssesiyle yaptığı atletik ve sert alley-opp smaçları onun oyunun o görsel güzelliğini arttırdı ve herkesin dikkatini çekti. NBA’deki çaylak sezonu olmasına rağmen NBA ALL-STAR haftasonunun 3 gecesinde de forma giydi. 2011 NBA All-Starınında Los Angeles’ta düzenleniyor olması taraftarlar ve basın tarafından da büyük ilgi görmesine katkı sağladı. Çaylaklar maçında oynadı ve John Wall ile çok güzel bir oyun sonucu çaylaklar maçını kazandı. Cumartesi Günü Slam Dunk yarışmasında arabanın üzerinden atlaması ile ilk yılında smaç şampiyonu oldu ve ilk oynadığı ALL-Star maçında Kobe’nin büyük çabaları ile bu haftasonundan tamamen yüzü gülerek ayrıldı.

Çocukluk Yılları

1989 yılında Oklahoma kentinde doğdu. O sıralarda babası Oklahoma Üniversitesinde bir çeşit yardımcı basketbol antrenörlüğü yapıyordu. Abisi Taylor ve Blake Griffin 1. Sınıftan 8. Sınıfa kadar okula gitmedi. Ülkemizde bu sistem yasak ama Amerika’da serbest olan ev-okulluluk modeli ile evde gerek annesi tarafından gerekse özel hocalar ile lise eğitimim sistemine kadar verilmesi gereken bilgiler çocuklara ailesi tarafından verildi. Bir okula gitmediği için ilk başlarda fazla arkadaş sahibi olamamıştı ancak bu sıralarda gittiği basketbol okullarında iyi arkadaşlıklar kurdu. Griffin’in babasının basketbol ve spor koçluğu gibi işlerle içli dışlı olması onu ver kardeşini basketbolun dışında birçok spora itti. Basketbol dışında çocukluğunda bir dönem beysbol ve Amerikan futbolu da oynamıştır.

Lise Yılları

Blake ve Taylor kardeşler Oklahoma Christian Lisesinde babalarının basketbol baş antrenörlüğü altında okudular. Griffin kardeşler 2003-2004 ve 2004-2005 sezonlarında 2 kez liseler arası eyalet şampiyonluğuna ulaştılar. Lisedeki ilk yılında abisi ile sezonu 29-0 gibi kusursuz bir galibiyet oranıyla noktalayan B. Griffin, gelecek yılda eyalet şampiyonasında 24-2 gibi rekor bir dereceye ulaşmışlardır. Abisi ile oynadığı son lise yılında maç başına 13.6 sayı ortalaması tutturmuştur. Bu dönemde Little All-City All-State takımına seçilmiş abisi de Oklohoma’da yılın oyuncusu seçilmiştir. Sezon sonunda abisi  Üniversite için takımdan ayrılıp Oklahoma Üniversitesi’nin yolunu tutarken;  Blake Griffin’de 2005 yazında Kevin Durant ve Ty Lawson’a karşı  mücadelelerde ter akıtmıştır.

Bir sonraki yılda 21.7  sayı, 12.5 ribaund ve 4.9 asist ile oynayıp Final maçında da Washington lisesini yenerek şampiyonluğa ulaşmış ve MVP ödülünü kazanmıştır. Bu dönemde Oklahoma’da yılın oyuncusu seçilip, Tulsa World Boys All-State First team kadrosuna da seçilmiştir. Oklahoma lisesinin antrenörü onu ilk gördüğü anda gücü fiziği ve yaptığı atletik hareketlerin kombinasyonundan çok etkilendiğini belirtmiştir. Yeni antrenörü onun oyun süresini arttırmış ve gelişimi için ülkenin dört bir yanındaki  basketbol programlarına göndermiştir.

Griffin abisiyle de aynı takımda oynama şanşı için lisedeki son sezonu başlamadan önce abisinin de gittiği  Oklahoma Üniversitesine gitmeye karar vermiştir. Griffin lisedeki son sezonunda ise en iyi sezonunu geçirmiş ve tekrar MVP ödülünü kazanmıştır. Tekrar’dan Oklahoma ve Tulsa yılın oyuncusu, Oklahoma boys all-state first team, Ea Sports all- american second team ve Parade third team all-american listelerine girip hoopscoop’a göre en iyi 13. Lise oyuncusu seçilmiştir.  Ayrıca yine HoopScoop’a göre ülkesinin en iyi  3. Dört numara oyuncusu seçilmiştir. Ek olarak Gatorade Oklahoma oyunculuğu, McDonald’s all-American ve Jordan Brand all-america takımları kadrolarına seçilmiş, Powerade Jam Fest slam dunk yarışmasını kazanmıştır.

Üniversite Kariyeri

Abisi ile aynı takımda oynamak ve doğduğu şehrin takımında oynamak için Griffin Duke ve Kansas gibi ulusal düzeyde çok ciddi basketbol kapasitesi olan üniversitelerin burslarını red etti ve Oklahoma üniversitesinin yolunu tuttu. Blake Griffin çaylak sezonunda Big 12 liginde sayı krallığında 9. Sırada bulunmuş ve 28 dakika süre alarak takımın bel kemiği haline gelmiştir. Ancak aslında ilk yılı birçok talihsizlikle sonuçlanmıştı. Çıktığı bir maçın 5.dakikasında Sol ayak dizinden sakatlanır. Bu sakatlıktan sadece 2 ay sonra yine bir maçta sağ ayak dizinden sakatlanır daha sonra Mart 2008’de kıkırdak ameliyatına girer. Fakat sadece bir hafta sonra parkelere geri döner ve muhteşem performansıyla Big 12 liginde maçlar oynamaya devam eden Blake Griffin o yıl Big 12 Çaylaklar takımına ve Big 12 first-team takımına seçilmiştir. Blake Griffin Üniversitesi Oklahoma’yı NCAA şampiyonu yapmak ve fiziksel olarak daha iyi hale gelmek için 2008 NBA Draftlarına katılmamıştır. Böylece Griffinin üniversite son yıl kariyeri başlamış olur.

Üniversitedeki ikinci yılına yüksek sayı ve ribaund ortalamaları ile başlayan Blake Griffin yine Big 12 liginde birçok ödül kazanmış ve bazı rekorlara imza atmıştır. Özellikle evlerinde Texas Tech Red Raiders takımına karşı attığı 40 sayı 23 ribaund’lık performansı ile Oklahoma Üniversitesinin tarihine adını yazdırmıştır. İkinci sezonundaki ilk 12 maçında üst üste galip gelen Oklahoma parlak bir sezon geçirmektedir. NCAA play-off’larında elenmelerine rağmen Blake Griffin sergilediği güzel oyunla birçok eleştirmen tarafından 2009 Draftlarında ilk sıradan seçileceği konuşulmaya başlamıştır. Bu sezonda toplam 504 ribaund ile bi rekor kırmış ve normal sezonda 30 kez double-doubles yaparak yine NBA gözlemcilerinin dikkatini çekmiştir.

Değerli bir ödül olan Oscar Robertson Trophy ve Üniversite basın dernekleri yılın basketbol oyuncusu ödülünü 71  oyun 66’sını alarak kazanmıştır. Naismith yılın üniversite oyuncusu ödülü kazanmıştır ve yine bu günlerde John Wooden ödülünü almıştır. Bu ödülü Oklahoma Üniversitesinde ilk alan kişi olarak yine Üniversitesinin gururu haline gelmiştir.  Ayrıca birçok haber kanalı tarafından Big 12’nin en iyi oyuncuları arasında gösterilmiştir.

Üniversite İstatistikleri

 

College Year GP GS MIN PPG RPG APG SPG BPG FG% FT% 3P%
Oklahoma 2007–08 33 33 28.4 14.7 9.1 1.8 1.0 .85 .568 .589 .0
Oklahoma 2008–09 35 35 33.3 22.7 14.4 2.3 1.1 1.2 .646 .590 .375
Career 68 68 31.4 18.8 11.8 2.1 1.0 1.05 .618 .589 .300

ve NBA kariyeri

Gençlik yıllarında eline bu topu alan her gencin belki de ortak hayalidir bu; Bir gün NBA’de oynamak ancak bunu yapmak için sadece çok yetenekli olup bir gün oynamaya karar vermek yetmez. Çok sıkı bir disiplinde çalışıp saf, ham yeteneğimizi harmanlamamız gerekmektedir. Bu noktada Blake Griffin gerek lisede gerekse üniversitede aldığı başarılı sonuçlar ve onlarca ödülle 2009 NBA Draftlarının en dikkat çekici oyunları arasına girmiştir.

İlk sıradan Los Angeles Clippers’e draft olduktan sonra Clippers’in yaz ligi takımında oynamış ve MVP seçilmiştir. Onun en büyük özelliği çok yüksekten büyük bir enerji patlamasıyla sert smaçlar yapabilmesi olmuştu.  Ancak, sezon öncesi son maçlarında sert bir smaç sonrası sol diz kapağından sakatlanır ve diz kapağı parçalanır tüm bir sezonu sakatlığı ile çok talihsiz bir şekilde kaçırır 1 numaralı draft. San Francisco’da tedavi gören Blake Griffin gelecek sezonu çaylak sezonu olarak kabul edildi ve NBA’deki ilk basketi de yine bir Alley-oop smaçı olmuştur bu bir nevi sapa sağlam buradayım ayakta mıyım demekti acaba? Bunu takip eden aylarda Aralık, Ocak, Şubat, Mart aylarında ayın çaylağı ödülünü aldı. Onun için en onur verici olay Dwyanne Wade ve Kobe Bryant gibi saygı değer all-star oyuncular tarafından çaylak kampında “olağanüstü” olarak nitelendirilmesi olmuştu. Ayrıca LeBron James’te Blake Griffin için “O ligin en patlayıcı oyuncusu demiştir.”  Bu sezon Martin Luther King gününde 47 sayı atarak kendi sayı rekorunu kırmıştır. Ayrıca bu sezon ard arda 27 kez double-doubles yaptı. Birçok maçta Clippers’i sırtladı. Oyununun estetik yani ve sert smaçları ile sıradan bir maçı bile biz NBA severlere izlenir yaptı. Onun bir özelliği de hiç akıl almadık yerden beklenmedik bir zamanda alley-oop yapabilmesiydi. Bu yazıyı yazdığımız sıralarda NBA normal sezon ödülleri henüz açıklanmadı ancak en büyük çaylak oyuncu adayıdır şuanda kendisi. Ancak bu sezon takımı Clippers’ta işler yerinde gitmedi ve sezonu iyi bir yerde kapatmadılar. Gelecek sezon bu yılın draftından da gelecek iyi bir isimle gelecek yıllarda büyük bir çıkış yapması bekleniyor Clippers’ın.

Burada sadece bu oyuncunun kötü geçen bir Clippers sezonundaki başarılarını sizlerle paylaştık; bakalım gelecek yıllarda bizi neler bekliyor “kötü  bir sakatlık daha mı?, başarılarla dolu bir yaşam mı?”

Enteresan bir bilgi: Blake Griffin göründüğü aksine bir beyaz NBA basketbolcusu değildir. NBA smaç şampiyonasında kazanan ilk beyazda değildir çünkü bir yanı Afrikalıdır. Yani Afrikan-Amerikan bir melezmiş. İlk zamanlarda bende çok şaşırmış bir beyazın bu denli oyun oynamasına çok şaşırmıştım ama kan çekiyormuş demek illa siyah olmaya gerek yokmuş:)

Burakhan Varol

Genç Banvitliler Final Four’un Heyecanını Yaşıyor

Türkiye Basketbol Ligleri’nde bu yıl kendi sahasında hiç maç kaybetmeyen tek takım olan, aynı zamanda TB2L’de 1398 sayı ile en az sayı yiyen takım ünvanlarını elinde bulunduran Genç Banvitliler, play-off serilerinde aldığı sonuçlar sonrasında Final-Four’a yükselerek yine adından söz ettirdi.

 

Genç Banvitliler TB2L’de yer aldığı 12 takımlı A grubunu, 22 maçta 19 galibiyet, 3 mağlubiyetle tamamladı. Bu sonuçlarla normal sezonda grubunu lider olarak tamamlayan yeşil-turunculu ekip, play-off serilerinde önce B grubu 8.’si Akhisarı 2-1, sonra da 4.’sü olan Gaziantep BŞB’yi ise 2-0’lık sonuçlarla geçerek Final Four’a adını yazdırdı.

 

Genç Banvitliler’in bu başarısı sonrasında bir değerlendirmede bulunan Başkan Özkan Kılıç; “ Bu takım Beko Basketbol Ligi’nde mücadele eden A takımımıza oyuncu yetiştirmek amacıyla kurulmuştu. Bu sezonki kadrosu 1 yabancı oyuncusu hariç, diğer oyuncularının tamamı kendi bünyesinden oluşan Genç Banvitliler’in yaş ortalaması da 20,6 idi. Çok başarılı bir sezon geçirerek normal sezonu lider tamamladılar. Takımımız aynı başarısını play-off serilerindeki maçlarda da devam ettirdi. Bu başarılarından dolayı teknik ve idari ekip ile tüm oyuncularımı kutluyorum.

Şimdi 2. Lig’de sadece 4 takım kaldı ve sıra geldi Final-Four maçlarına. Oynayacak oldukları bu önemli maçlar sonucunda müzemize neden ikinci bir TB2L Şampiyonluğu Kupası da Genç Banvitliler getirmesin? diye düşünüyoruz. Bunun yanında kamuoyunda daha Final-Four maçları oynanmadan takımımız için, Beko Basketbol Ligi’ne çıkıp çıkmama yönünde yoğun bir şekilde spekülasyonlar yapıldığını görüyoruz. Hatta “ 1. Lig’e çıkmazlar ”, “ çıkarsa ne olacak ”, “ buraya kadar geldiler yeter ” gibi dedikodular kulağımıza geliyor. Fakat ne bizler ne de oyuncularımız bunlara değil işimize bakıyoruz. Önümüzde oynayacağımız daha 6 maçımız var ve bu işi manipüle eden bir takım kişi ya da kesime en güzel cevabı Genç Banvitlilerin oyun alanında vereceğine yürekten inanıyoruz. Sporcularımızın ve teknik-idari ekibimizin bu başarıyı yakalayacak yeterli donanıma ve heyecana sahip olduklarını düşünmekteyiz.

Son olarak; Genç Banvitliler’den Türkiye’de henüz emsali olmayan bir ilki (Türkiye Basketbol 1. Ligi’ne kendi bünyesindeki 2 takımıyla birlikte yükselmeyi başaran) gerçekleştirmelerini sabırsızlıkla bekliyor ve umuyorum. Amacımız Final Four’da da başarılı maçlar oynayıp Beko Basketbol Ligi’ne çıkmak, hatta sıralamayı 1. olarak tamamlayıp, Bandırma’ya şampiyonluk kupasıyla dönmek olacaktır. ” şeklinde konuştu.

 

29 Nisan – 8 Mayıs 2011 tarihleri arasında oynanacak TB2L Final-Four programı ise şu şekilde:

 

İSTANBUL – Abdi İpekçi Spor Salonu
29 Nisan Cuma
Genç Banvitliler – Hacettepe Üniversitesi
Selçuk Üniversitesi – Kepez Belediye
30 Nisan Cumartesi
Kepez Belediyesi – Genç Banvitliler
Hacettepe Üniversitesi – Selçuk Üniversitesi
1 Mayıs Pazar
Genç Banvitliler – Selçuk Üniversitesi
Kepez Belediyesi – Hacettepe Üniversitesi

 

ESKİŞEHİR – Anadolu Üniversitesi Spor Salonu
06 Mayıs Cuma
Hacettepe Üniversitesi – Genç Banvitliler
Kepez Belediyesi – Selçuk Üniversitesi
7 Mayıs Cumartesi
Genç Banvitliler – Kepez Belediye
Selçuk Üniversitesi – Hacettepe Üniversitesi
8 Mayıs Pazar
Selçuk Üniversitesi – Genç Banvitliler
Hacettepe Üniversitesi – Kepez Belediye

 

 

Jordan-Pippen ve Miami Heat

Yakın geçmişe bir yolculuk yapalım. Lebron James, Chris Bosh ve Dwyane Wade Miami Heat’te beraber oynayacaklarını açıkladıklarında, daha sezon başlamadan NBA tarihinin en önemli takımlarıyla karşılaştırılmaya başlandı. Sezon ilerledikçe, Chris Bosh beklentilere cevap veremese de, Lebron James ve Dwyane Wade bildiğimiz süperstar performanslarını göstermeye devam etti. Ama takımda çok önemli bir sorun göze batıyor. Bu da hücumda hiçbir düzenin olmaması… Lebron veya Wade’den herhangi biri topu eline aldığında, diğeri köşede duruyor ve top elinde olan yıldızın birebir oynaması bekleniyor. Bu durumda top bu iki yıldızdan birinin elindeyken köşede Lebron James, Dwyane Wade ya da Eric Dampier’ın olması takım için hiçbir farklılık yaratmıyor. Çünkü iki yıldız, hücum sırasında birbirleriyle hiçbir paylaşım içine girmiyorlar. Hücum kullanma sırası bir Wade’in,  bir Lebron’un oluyor. Arada da Chris Bosh kendi kafasına göre bir şeyler yapmaya çalışıyor. Sonuçta Lebron-Wade ikilisi sırayla teke tek oynayarak sezonu bitirdiler ve kağıt üstünde başarılı da oldular. Fakat işin zor olan kısmı playoff’lar bundan sonra başlıyor. Takım içi liderin hala tam olarak belirlenememesi takıma playoff’larda çok büyük darbe vurabilir. Bu liderliği, takım içi dengeleri bozmadan ayarlayacak kişinin Eric Spoelstra olması gerekiyor. Şimdi 90’lı yılların başına gidelim NBA’in en iyi takımı Chicago Bulls ve o zamanki NBA’in en önemli iki oyuncusundan Jordan ve Pippen’ın ortaklığı… Bu ortaklık ilk 2-3 senesinde tam bir verim vermedi. Bunda Pippen’ın NBA’ye daha alışamaması büyük bir etkendi ama asıl önemli etken takım içinde hiçbir düzen olmamasıydı. Jordan tarihin en iyi oyuncusu olmasına rağmen takımı şampiyonluğa taşıyamamıştı. Şampiyon olmadan önceki Chicago hücumunda top Jordan’ın eline veriliyor ve Jordan’ın teke tek oynayarak Chicago’yu NBA şampiyonluğuna taşıması bekleniyordu. Ta ki Phil Jackson’ın takımın başına getirilmesine kadar… Phil Jackson takımın başına geldiğinde yaptığı ilk şey, takımdaki oyuncuların görevlerini teker teker belirlemek ve onlara bunu kabul ettirmek oldu. Herkes bir düzene göre, naptığını bilerek oynadı. Pippen’ın da herhangi başka bir takımda MVP olabilecek kapasiteye sahipken, Jordan’ın ikinci adamı olmayı kabul etmesiyle Chicago Bulls takımı 90’lı yıllarda 6 şampiyonluk kazanmıştı. Şimdi ki Miami takımında herkesin merak ettiği ikinci adam kim olacak sorusu.. Medyadaki ve NBA genelindeki temel kanı Lebron James’in, NBA tarihinde bile az bulunan yetenekte bir oyuncu olduğu ve bu takımın liderinin, yani son periyotlarda topu kullanan, takımı sürükleyen oyuncunun Lebron James olması gerektiği yönünde. Evet, Lebron James çok yetenekli, hatta NBA’in en yetenekli oyuncusu ama NBA’in en önemli lideri kim derseniz, Lebron James’in ilk 5’e bile giremeyeceğini düşünüyorum. Büyük oyuncu takım arkadaşlarını da büyük yapan oyuncudur lafı en sevdiğim laflardan biri fakat bu lafta yanlış anlaşılan bir nokta olduğunu düşünüyorum. Bir oyuncunun yanındakileri büyük yapması sadece istatistiksel gelişmeyle olabilecek bir şey değil. Gerçek bir liderin, takım arkadaşının kafasının içini değiştirebilecek bir insan olması gerek. Bazı oyuncular vardır ki, oyuncunun o takımda olması diğer oyuncuların ‘’o varken asla kaybetmeyiz’’ duygusuna sahip olmasına sebep olur. İşte bu düşünceyi takım arkadaşlarında uyandırabilen oyuncu, gerçekten takım arkadaşlarını da yücelten bir lider olmayı başarıyor. Bu zamana kadar kritik anlarda sorumluluğun altında ezilen ve başarısız performanslar sergileyen Lebron James’in aksine koşullar ne olursa olsun, durumu ne kadar kötü olursa olsun, mücadeleden hiç kaçmayan bir oyuncu Dwyane Wade… Wade’yle ilgili pek fazla hatırlanmayan ve onun karakterini en iyi yansıtan durumlardan biri şampiyon olmadan bir sezon önce gerçekleşmişti. Doğu finali 5.maçında sakatlanan Wade’in, 6. maçta oynama ihtimali yok deniyordu. Ama o tüm ağrılarına sahaya çıktı, ilk yarı muhteşem bir oyun sergiledi fakat ikinci yarı ayakta duramaz hale gelmiş ve Miami o gün Detroit’e yenilerek elenmişti. Wade o gün çok kötü durumda olmasına rağmen sahaya çıktı ve her şeyini ortaya koydu. Bu özverisinin karşılığını bir sonraki sezon şampiyonluk yaşayarak almıştı. NBA finallerinde Miami Heat’i şampiyonluğa adeta sırtında taşıdı. Maç başına yakaladığı 35 sayı 8 ribaunt 4 asist gibi ortalamalarla, NBA finallerinin en özel performanslarından birine imza atmıştı. Yani bence Miami Heat takımında baskıyı üstlenen, kritik anlarda kendine direksiyonun teslim edilmesi gereken isim kesinlikle Dwyane Wade olmalı. Bu takımındaki Jordan rolünü Wade’indir. Lebron James ise Pippen rolünde hem baskıyı üzerinde hissetmeyecek hem de yeteneklerini daha rahat sergileyebilecek… Eric Spoelstra böyle bir kararı veremeyeceğinden dolayı büyük ihtimalle Miami Heat NBA finallerine gidemeden elenecek ve Eric Spoelstra’nın Miami’deki koçluk kariyeri de sona ermiş olacak.

Ege YENİCE

 

 

 

Topa Atlamak!

  • Eve geldiğinizde anneniz eşofmanınızın yırtılmış olduğunu görünce merakla sorar ne oldu? diye
  • Kapıdan girersiniz ve anneniz dizinizin yara olduğunu görür, hemen telaşla sorar çocuğum ne oldu? diye

Bunlar en basit iki örnek sadece, sizin madalyalarınızın sadece iki örneği. Çoğu basketbolcunun bacaklarında parke yanıkları vardır. Bu yanıklar sizi farklı kılar. Sizin oyun karakterinizi ortaya koyan birkaç özellikten biride budur.

O oyuncular kimler midir?

Onlar bir topun maç demek olduğunu bilenlerdir. Onlar idman ya da maç fark etmeksizin mücadele etmeyi kendilerine ilke edinmiş oyunculardır. Onlar maçın skoru ne olursa olsun her zaman aynı şekilde davrananlardır.

O oyuncular her zaman örnek gösterilen ve örnek alınan, o oyuncular her zaman saygı duyulan oyuncular olarak görülecek ve anılacaktır.

İdmanda ya da maçta canınızın acımasını mı?

Ya da o topa atlasaydım maçı kazanır mıydık? O topa atlasaydım acaba antrenörümün bana bakışı değişir miydi? Diye düşünmek mi?

Hangisini tercih edersiniz?

Sadece bir topa atlayarak mı bunlar olacak?

O bir top size maçı getirebilir. O bir top hata yapan takım arkadaşınızın hatasını kapatmak anlamına gelebilir. O bir top maçı izlemeye gelen çocukların sizi örnek almasını sağlayabilir. O bir top sizi yaşıtlarınızdan ayırabilir.

Parke de önünüzden kontrolsüz yuvarlanan bir top geçtiğinde, tercih sizin

O bir top sadece bir pozisyon değildir, sizin ruhunuzu da sahaya yansıtandır.

Emre DAĞDELEN

 

 

NBA’de Normal Sezon Ödülleri

EN DEĞERLİ OYUNCU:

 

Favori: Derrick Rose bu sezon hem bireysel olarak sergilediği performans, hem de takımının NBA’in zirvesinde bulunmasından dolayı bu ödülü kazanamaması çok büyük bir sürpriz olur. Maç başına 25 sayı 8 asist gibi çok önemli istatistiklere imza atan Rose, Chicago Bulls’un playoff adayı takım konumundan, şampiyonluk adayı haline gelmesinde Koç Tom Thibodeau’yla birlikte en önemli pay onun. Saha dışında veya içinde tam bir lider gibi davranan Rose, savunmada büyük katkı verdi. Ayrıca maçların son dakikalarını tam bir MVP gibi oynadı ve ödülü sonuna kadar haketti.

 

Sürpriz: Lebron James’in bu ödülü kazanamayacak olmasının 3 temel nedeni var. 1.si bu ödülü 2 senedir kazanıyor olması. 2.si Dwyane Wade’in olduğu bir takımda tek başına sivrilmesinin zor olması ve 3. neden olarak bu yaz yaptığı takım değişimden dolayı NBA’in genelinde, sevilmeyen adam haline gelmesi. Yinede yaptığı katkıyla Miami’nin Doğu’da zirveye oynamasında büyük rol oynadı.Aynı zamanda O gittikten sonra Cleveland Cavaliers’ın NBA 1.liğinden NBA sonunculuğuna gerilemesi ödülü alması gerektiğini savunanların sıkça bahsettiği bir kriter..

 

EN ÇOK GELİŞME KAYDEDEN OYUNCU:

 

Favori: Kevin Love bu sene sergilediği performansla takımını yukarılara taşıyamamış olsa da istatistiksel olarak adeta bir MVP performansı sergiledi.Takıma yararlılık puanına bakıldığında NBA zirvesinde yer alan oyuncu.Takımının diplerde yer almasında dolayı MVP olamayacak belki ama sezonun ödülsüz kapatmaması garanti. All Star maçına da seçilen Love, geçen sene 14 olan sayı ortalamasını 20’ye 11 olan ribaunt ortalamasını da 15’e yükseltti. Ayrıca hiç beklenmeyen bir şekilde hücum repertuarına 3 sayılık atışı da ekledi. Geçen seneye göre yaklaşık 3 kat daha fazla 3 sayılık isabet buldu. En önemlisi de bu sene çok önemli iki rekora imza attı. Bunlardan 1. si  üst üste 53 maçta yaptığı double double’larla Moses Malone’un üst üste 52 maçlık double double rekorunu kırdı. 2. rekoru iste bir maçta 31 sayı 31 ribaunt gibi istatistiklere imza attı ve Moses Malone’un 1982 yılında yaptığı 38 sayı 32 ribaunt’ından sonra bir maçta 30 sayı 30 ribaundı geçen ilk oyuncu oldu.

 

Sürpriz: LaMarcus Aldridge bu sezonun en dikkat çekici performanslarından birine imza atmasına rağmen All Star’a seçilemedi ve çok büyük ihtimalle sezonu ödül almadan kapatacak. Portland bel bağladığı en önemli oyuncu olan Brandon Roy’dan hiçbir katkı alınamaması ve takım için çok önemli bir parça olan Greg Oden’ın bir maç bile oynayamayarak sezonu kapatmasından sonra herkesin ortak beklentisi Portland’ın bu sene playoff yarışının dışında kalması ve Batı’da diplerde yer almasıydı. Ama LaMarcus Aldridge önderliğinde Playoff’a kalan takım büyük bir süprize imza attı. Aldridge sayı ortalamasını 17.9’dan 22’ye yükseltti. Ribaunt ortalamasında 0.5’lik bir artış gösterdi ve Savunmada yumuşak bir oyuncu olarak gösterilen Aldridge Maç başına 1.2 ‘lik bir blok ortalaması tutturarak çok önemli istatistiklere imza attı.Ama bunlardan çok daha önemlisi yukarıda da belirttiğim gibi takımının liderliğini üstlenerek Portland’ın playoff’a girmesinde en önemli pay sahibi oldu.

 

YILIN SAVUNMACISI

 

Favori: Dwight Howard son iki sezon kazandığı bu ödülü bu senede kazanmaya en yakın isim olarak duruyor. Yılın Savunmacısı ödülüne baktığımızda göze çarpan en önemli nokta uzun oyuncuların kısalara göre çok daha fazla avantajlı olduğu. Çünkü değerlendirme yapılırken kıstas alınan istatistikler blok, top çalma veya savunma ribaundı oluyor. Bir bire savunma, adam geçilmeme gibi Avrupa basketbolunda savunmanın temelini oluşturan kriterler arka plana itiliyor. Tüm bunları üst üste koyduğumuzda Dwight Howard maç başına yaptığı 2.4 blok 10 ribaunt ve en önemlisi bu sene büyük aşama kaydettiği 1.3 ‘lük top çalma istatistiği Dwight Howard herkesten bir adım öne çıkarıyor. Ayrıca Howard’ın savunmada istatistik kağıdına yansımayan bir sürü pozitif katkısı var. Bunlardan en önemlileri pota altında kapladığı yer sayesinde rakibi daha çok dışarıdan oynamaya teşvik ediyor. Ayrıca blok yapmasa da bir çok pozisyonda rakibi kötü atış yapmaya zorlayan Howard ödülün en büyük favorisi konumunda.

 

Sürpriz: Kevin Garnett bu sene yaptığı katkıyla bir çok kişiyi şaşırttı. Bu sene 35 yaşında olan Garnett, geçen sezon düşüşe geçen istastiklerini yükseltti. Boston sezonun en az sayı yiyen takımı olurken, Garnett savunmanın temelini oluşturdu. Savunmaya istatisikten çok mental olarak katkı sağlayan oyuncu, Hiçbir zaman kaybetmeyi istemeyen yapısını bir kez sergiledi. 3 sene önce bu ödülü kazanan Garnett o zamankine benzer istatistiklere sahip. Tek şanssızlığı, Dwight Howard’ın bu sezonki mükemmele yakın performansı.

 

YILIN 6.ADAMI

 

Favori: Lamar Odom bu sene çok önemli bir mental gelişme yaşadı. 2 sezon önce Phil Jackson onu bench’e çektiğinde takıma eskisi gibi katkı sağlayamadı ve artık düşüşe geçti yorumları yapıldı ama Lamar Odom bu sene adeta yeniden doğdu. Ondan istenen en önemli katkı olan pota altı sertliğini ilk defa bu kadar bariz bir şekilde ortaya koydu ve Lakers’ın en önemli eksikliklerinden biri olan bench katkısını maksimum şekilde verdi. Sınırlı Lakers Bench’i Odom sayesinde ‘’Şu an NBA’in en iyi benchi ‘’ yorumları yapılıyor.

 

Sürpriz: Jason Terry’nin bu ödülü Odom’un önünde kazanması zor gözükse de yaptığı katkıyı göz ardı edilemez. Maç başına 16 sayı ortalamasıyla oynadı ve Son çeyreklerde Nowitzki’yle birlikte takımının en önemli hucüm gücü oldu.Fakat bu ödülü kazandığı iki sene öncesine göre daha alt seviyede bir performans gösteriyor. Ayrıca bu sezon maç başına 2 top kaybıyla oynayan Terry 7.senesini tamamladığı Dallas’ta, en fazla top kaybını bu sene yaptı.

 

YILIN KOÇU

 

Favori: Tom Thibodeau koçluk kariyerinin ilk yılında rüya gibi bir performans sergiledi. Takımın başına geldiğinde ondan beklenen doğu’da ilk 4’e girmesi ve playofflarda 1 tur atlayabilmesiydi. Fakat şu an baktığımızda Chicago doğunun zirvesinde şampiyonluğun en önemli adaylarından biri. Takımdaki en önemli değişim savunmada yaşandı. Geçen sene vasat bir savunma takımı olan Chicago Thibodeau’yu alırken savunmaya önem vereceğini bekliyordu. Fakat bu takımı NBA’in en iyi savunma takımlarından biri yapmasını hiç kimse beklenmiyordu. Tüm bunları üst üste koyduğumuzda Thibodeau bu ödülü sonuna kadar hak ediyor.

 

Sürpriz: Doug Collins 8 senedir takım çalıştırmayan bir koç olarak Philadelphia’nın başına geçtiğinde beklentiler oldukça düşüktü. Çok kötü bir kadroya sahip olduğu düşünülen takımın NBA’in diplerinde olması beklenirken, Playofflar öncesinde eşleşilmek istenmeyen bir takım haline geldi ve birçok NBA yorumcusu tarafından 1.turda olası Miami veya Boston eşleşmelerinde sürpriz yapabilir denilebilecek kadar saygı duyulan bir takım haline geldi. Tüm bunlarda en önemli pay şüphesiz koç Doug Collins’in.

 

YILIN ÇAYLAĞI

 

Favori: Blake Griffin’in geçen sezonunun başlamasına 1 gün kala sakatlanmasıyla çaylak sezonunu 1 yıl gecikmeli yaşadı. Çaylak sezonunda yaptığı katkının bir benzerini yapan oyuncular NBA tarihinde sınırlıdır. NBA’ye geldiği ilk günden beri inanılmaz heyecan yaratan oyuncu, her maçında birbirinden güzel hareketlerle süslediği oyunuyla taraflı tarafsız herkesi kendine hayran bıraktı. Shaquille O’Neal’dan bu yana çaylak sezonunda 22 sayı 12 ribaunt ortalamalarını tutturan ilk çaylak oldu. Ayrıca 3.7 asistlik ortalamasıyla da ne kadar önemli bir pasör olduğunu gösterdi. Bu seneki en önemli performanslarından birini de NBA All Star haftasında sergiledi. Smaç şampiyonasında yatığı smaçlar onun Vince Carter, Michael Jordan, Julius Erving gibi smaç efsaneleriyle karşılaştırılmasına neden oldu. Sezon içindeki performansın bir karşılığı olarak da All Star kadrosuna seçilmeyi başardı ve Yılın Çaylağı ödülünü henüz açıklanmasa da kazandı gözüyle bakabiliriz.

 

Sürpriz: John Wall çaylak sezonundaki performansıyla ne kadar önemli bir oyun kurucu olabileceğini fazlasıyla gösterdi. Kötü bir sezon geçiren ve takım içinde birçok problemle uğraşan Washington Wizards, John Wall’un takımdaki varlığından dolayı geleceğe umutla bakıyor. Tutturduğu 16 sayı 8.5 asist gibi ortalamalar ve gösterdiği performans, onu bir çok sezonda Yılın Çaylağı ödülünü kazanmasına yeterli olurdu. Onun şanssızlığı Blake Griffin’le aynı sezonda çaylak sezonun geçirmesi.

Ege YENİCE