Yazar arşivleri: Sinan Cem Civili

Celtics Gözünü Chris Paul’e Dikti. Rondo’ya Gelenler Teklifleri Değerlendiriyor

Boston Celtics Rondo’nun yerine daha fazla skor üretebilecek bir oyun kurucu arıyor. Rondo çok iyi bir savunmacı ve iyi bir pozisyon hazırlayıcı olsa da skor üretimi son derece kısıtlı. Hiç bir şut tehdidinin olmaması top Rondo’nun elinden çıkınca Celtics takımını savunması daha kolay bir hale dönüştürüyor. Çok iyi bir delici olan Rondo’nun bilekler o kadar sert ki bitirebileceği turnikeleri kaçırıyor.

Kevin Garnett’in skor üretimi sadece orta mesafe şutlarla , Ray Allen’ın ki ise üç sayılık atışlarla sınırlanmış iken Celtics yönetimi Paul Pierce’in omuzlarındaki skor yükünü azaltmak istiyor. Rondo’yu takas ederek daha skorer bir oyun kurucu ve pivot almayı umut ediyorlar.

Ancak iş ligin en iyi oyun kurucusunu takıma katmaya geldiğinde Celtics pivot umutlarını bir kenara bırakıp, Rondo Chris Paul takasını gerçekleştirmeyi deniyor. Hem hücumda hem savunmada bana göre ligin bir numarası olan Chris Paul için ilk yapılan teklif reddedildi. Sözleşmesi bittiğinde Paul’u elinde tutma şansının son derece zayıf olduğunu bilen Hornets için Rondo takası fena durmuyor. Celtics yönetimi üçüncü bir takımı takasa dahil ederek, yapılanma dönemine girecek olan Hornets’e Rondo ile birlikte birkaç potansiyelli genç oyuncu göndermek için uğraş veriyor.

Brandon Roy’a Portland’dan Acı Haber

Çok değil bir kaç yıl önce kadrosu sorunlu oyuncularla dolu olan, Trail Blazers olan adına Jail ( hapishane) Blazers yakıştırmaları yapılan Portland takımı bugün geldiği yeri Brandon Roy’a borçlu. Son 4 yılda bu takımı, koç Nate McMillian ile birlikte, tekrar eski saygın günlerine taşıyan isim oldu.  Portland takımının sahibi Paul Allen’ın ise Roy’u takımdan kesmek istediği söyleniyor.

Brandon Roy bu takıma büyük emekler verdi. Karşılığında da milyon dolarlar aldı ancak ondan daha büyük paralar alıp karşılığını vermeyen oyuncular olduğunu biliyoruz. Geçirdiği ağır diz sakatlıklarından sonra Brandon Roy’un eski günlerine dönmesi çok zor gözüküyor.

Yeni NBA İş Sözleşmesine göre takımlar, imzalanacak anlaşmadan önce  oyunculara verdikleri kontratların birinden kurtulabilecekler. Bu oyuncuya alacağı ücretin tamamı ödenecek ancak ücret tavanın da o kontrat yer kaplamayacak. Brandon Roy takımdan kesilse dahi ücretin tamamını alacak ancak, şehirle ve taraftarla büyük bir bağ kurmuş ve takıma büyük emekler vermiş bir oyuncuyu henüz sahada nasıl oynayacağını görmeden dahi kesmeyi düşünmek hiç hoş bir davranış değil. Paul Allen twitter hesabını hakaret ve küfürle dolu çokça mesaj yağarken Portland nasıl bir yol izleyecek göreceğiz.

Brandon Roy’un alıcıları ise şimdiden sıraya girmiş durumda. Ligdeki diğer 29 takımın hepsi o pozisyonda dolu bile olsalar Roy’u takımda görmek isteyeceklerdir. Chicago Roy için en iyi tercih gibi gözüküyor. Miami’nin bu yaz yapacağı en iyi hamle ne yapıp edip Roy’un Chicago’ya gitmesini engellemek olacaktır. Pat Riley Allen’ı arayıp ikna turlarına başlarsa iyi olur…

Lakers, Rashard Lewis ve Baron Davis’i Radarına Aldı.

Lokavt resmen bitmese bile prensip anlaşmasına varıldıktan sonra transfer dedikoduları dökülmeye hemen başladı.

Washington ile 2 yıllık 43.8 milyon dolarlık sözleşmesi bulunan Lewis’in sözleşmesi ‘waive’ edilerek takımdan kesilmesi söz konusu. Kadrosuna uzun bir şutör eklemek isteyen Lakers’ın , Lewis waive edildiği takdirde, 2009 finallerinde Orlando formasıyla kendilerine karşı oynayan forvet ile yakından ilgilenecekleri konuşuluyor.

Aynı şekilde Baron Davis’in de Cleveland’dan kesilme ihtimali var. Bir önceki yazın en şık transferlerinden birisi olarak gözüken Steve Blake ve yılların fiziksel yorgunluğunun üzerine bu yaz mental olarak da çok yorulan Fisher’ın yetersiz kalması, Lakers’ı point guard pozisyonuna takviye yapmaya itiyor. Rahatlıkla ligin en iyi bir kaç oyuncusundan birisi olabilecek Baron Davis uzun yıllardır kendisini basketbola vermiyor ve eski günlerine yaklaşmasını kimse beklemiyor. Ancak Lakers yönetimi şampiyonluk uğruna oynamanın Davis’i ateşleyeceğini düşünüyor olmalı. Davis, üstün savunması, etkili şutları, kaliteli pasları ve atletikliğiyle komple bir oyuncu ancak vereceği katkıda birinci etken sahaya çıkarken ki kafa yapısı olacak.

Lokavt Bitiyor Taraflar Prensipte Anlaştı

Neler yaşanmadı ki bu lokavt sürecinde.  Çok çeşitli pazarlık taktiklerini ve blöfleri gördük. Neticede bir çoğu Amerikanın saygın iş adamı olan, yaşlı kurtlar, takım sahipleri görüşmelerden istedikleriyle çıktı.

Henüz anlaşma imzalanmadı ve üzerinde görüşülmesi gereken bir kaç konu var ancak resmen olmasa da lokavtın bittiğini söyleyebiliriz. Her maddenin üzeride anlaşıldıktan sonra anlaşmanın avukatlar tarafından hazırlanıp incelenmesi de bir hafta kadar süre alacak.

Şu anki plan  ligi 66 maç üzerinden oynatıp Hristiyanların Noel Bayramı 25 Aralıkta başlatmak. Öncesinde 1 haftalık Free Agent dönemi ardından 1 haftalık hazırlık kamplarıyla beraber takımlar hazırlık maçı oynamadan yeni sezona girecekler.

Ülke basketbolumuzun yetiştirdiği en büyük yıldız olma yolunda son hızla ilerleyen Enes Kanter’in sonunda basketbol oynamaya başlayacak olmasından dolayı mutluluk duyuyorum.

Boston Celtics – New York Knicks,  Miami Heat – Dallas Mavericks,  Chicago Bulls – Los Angles Lakers maçları şu an planlanan açılış günü oynanacak maçlar.

NBA Sezonunun Zamanında Başlaması İçin Son Çabalar Sarfediliyor

Hazırlık kamplarının başlama zamanı yaklaşırken, Salı günkü toplantının NBA sezonun geleceği hakkında fikir vermesi bekleniyordu. Oyuncular birliğinin bir teklif  hazırladığının duyulması ve her iki tarafa yakın olan bir kaynağın ortaya attığı ‘durum anlatıldığı kadar kötü değil yeni sezonun zamanında başlaması yüksek bir olasılık” söylentisi umutları arttırmıştı.

Salı günü her iki taraf 5.5 saatlik bir görüşme yaptı ve alınan duyumlar görüşmelerin çok kötü geçtiği yönünde. Takım sahipleri geçtiğimiz kıştan bu yana aynı tutumlarını sürdürüp geri adım atmıyorlar. Bu görüşmeden sonra NBA Oyuncular Birliği başkanı Derek Fisher “Hazırlık kamplarının ve hazırlık maçlarının zamanında başlayacağını beklemiyoruz.” “Oyuncularımıza sezonun ortasına kadar işsiz bir şekilde beklemeleri gerektiğini söyledik.” açıklamalarıyla karamsar bir tablo çizdi.

Takım sahiplerinin ise kendi içlerinde bölündüğü söyleniyor. 5.5 saatlik toplantının 3 saatini kendi aralarında konuşarak geçirmişler. New York, Los Angles, Chicago gibi büyük şehir takımları ekonomik sıkıntı yaşamazken, şu anki sistemde Oklahoma, Minnesota, Memphis, San Antonio gibi az nüfuslu şehirlerin takımları zarar ediyor. Takım sahipleri arasındaki bölünmenin buradan geldiği düşünülüyor ancak sahipler her şeye rağmen geride adım atmayarak beraber hareket ediyorlar.

 

Tarafların Cuma günü tekrardan bir görüşme yapması bekleniyor ancak Salı günkü yüz yüze toplantıda herhangi bir aşama kayıt edilememişken Cuma günü yapılacak telekonferanstan olumlu bir sonuç beklemek iyimserlik olur.

NBA’de takım sahiplerinin neden lokavt uyguladığı ve oyuncular birliği ile sahiplerin neleri değiştirmek istediğini ileriki günlerde sitemizde okuyabilirsiniz.

NBA SMAÇ EFSANELERİ

En İyi 10 Smaçcı

 

        Smaçlar belki de bu oyunun en heyecan veren anları. Havada uçan bu dev cüsseleri izlemek, hiç beklemediğiniz bir anda bir oyuncunun sırtında roket varmış gibi fırlayışını görmek gerçekten keyif verici. NBA’in en heyecanla beklenen anlarından birisi olan Smaç Yarışması son yıllarda anlamını yitirmiş olsa da eskiden büyük yıldızların bile önem verdikleri ve kariyerlerine eklemek istedikleri bir şampiyonaydı. Bu yazıda en unutulmaz 10 smaççıyı inceleyeceğiz ve şimdiden söyleyeyim Nate Robinson yok. Ne kadar muazzam bir yeteneğe sahip olsa da, 15 kere deneme hakları olsaydı aşağıdaki oyuncular çok daha inanılmaz smaçlara imza atarlardı. Bu arada şu 2 ayda bize gösterdikleriyle bile bu listede olmayı hak eden Blake Griffin’i belirtmeden geçmek olmaz.


 

Sinan Cem Civili

 

10- Darryl ‘Chocolate Thunder’ Dawkins

          Oynadığı dönemde ligin en renkli simalarından birisi olan Darryl Dawkins potayı yerle bir etmesiyle ünlü. 2 kere potayı kıran ve panyayı tuzla buz eden Dawkins’in smaçlarından sonra NBA kuralları değişti ve potayı kıran oyuncu cezalandırılmaya başladı. Her smacına bir isim takmasıyla ünlenen Dawkins oyunun diğer yönlerini çok geliştiremese de smaçlarıyla basketbol severlerin akıllarına kazındı.

 
[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=Dxg7cLp-JIM[/youtube]

 9- Clyde ‘The Glide’ Drexler

 Tüm zamanların en büyük skorerlerinden birisi olan Clyde Drexler havada süzülmek anlamına gelen lakabını sonuna kadar hak ediyor. Havada çok uzun süre asılı kalabilen Drexler’ın Portland formasıyla Lakers potasına maç içinde bastığı smaç neden bu lakabı aldığını gözler önüne seriyor. Hızlı hücumda faul çizgisinin yarım adım ilerisinden zıplayan Drexler havada muhteşem bir şekilde süzülüp pozisyonu tek elle bitiriyor. Aynı zamanda çok yönlü bir oyunu olan Drexler 4 kere NBA finallerine çıkmış ve 2 şampiyonluk elde etmiş bir isim.

[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=qsk1dx-73VA[/youtube]

8-  Larry ‘The High-Ayatolla of Slamola’ Nance

         80’lerin smaç yarışmalarında son derece kaliteli isimler ve yetenekli smaççılar vardı. 2 kere All-Star olmuş Larry Nance’de hem üstün zıplama yeteneğine sahip olan hem de sahada iyi işler yapabilen bir başka 80 lerin yıldızıydı. 1984 yılında smacın babası DR J ile giriştiği mücadele ve her iki eline birer top alıp birini önden birini arkadan ters smaçla bitirdiği hareketle galibiyete ulaşarak unutulmazlar arasına girdi.

 [youtube]http://www.youtube.com/watch?v=FQP1zyift9w[/youtube]

7-David ‘Skywalker’ Thompson

          120 santim dikey sıçrayabilen David Thompson aynı zamanda alley-oop hareketinin ortaya çıkmasını sağlayan oyuncu olarak bilinir. Düzenlenen ilk smaç yarışmasında finalde DR J’e kaybetmiş olan Thompson 1.93 boyuyla 70’li yıllarda insanlara daha önce hayal bile edemedikleri şeyleri sergiliyordu. Panyanın üstüne koyulan bir doları zıplayarak alıp yerine demir para bıraktığı efsanesi hala dillerde dolaşır.

 [youtube]http://www.youtube.com/watch?v=8dhsoRKK1pI[/youtube]

6-  ‘Reign Man’ Shawn Kemp

 


          Boyuna göre inanılmaz bir sıçrama yeteneği olan Shawn Kemp aynı zamanda havada estetik hareketlerde yapabilen bir oyuncuydu. Çift el smaçları öyle güçlü bir şekilde bitirirdi ki karşısında durmaya çalışmak bir taraflarınızın kırılmasına yol açabilirdi. Charles Barkley Shawn Kemp’i güzel bir cümle ile anlatıyor. ‘O top elindeyken önce zıplardı ve sonra havada hücumu nasıl bitireceğine karar verirdi.’. [youtube]http://www.youtube.com/watch?v=2ewEt4SHxgc[/youtube]
 5- ‘J-Rich’ Jason Richardson

          2 Kere smaç şampiyonluğunu kazanan Richardson’ın bacak arasından geçirip bastığı smaçlar akıllarda en çok yer edenlerden. 2003 de havaya attığı topu dip çizgiden koşup yakaladıktan sonra bacaklarının arasından geçirip bastığı ters smaç ve 2004 de topu panyaya fırlattıktan sonra yakalayıp bacaklarının arasından geçirmesi zorluk derecesi en yüksek smaçlardan.

 [youtube]http://www.youtube.com/watch?v=tt7ze62g_zc[/youtube]

 4- Dominique ‘Human Highligt Film’ Wilkins

          Smaç deyince akla ilk gelen isimlerden birisi de Wilkins’dir. Değirmen smacını NBA’e kazandıran oyuncu olarak bilinir. 1988 yılında Michael Jordan’la finalde yarıştığı efsanevi Smaç Yarışması unutulmazlar arasındadır. Wilkins’in 2 Smaç Şampiyonluğu bulunuyor ve aynı zamanda çok yönlü oyunu olan efsanevi skorerlerden birisidir.

[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=tyUf-9ruJi8[/youtube]

  

3- ‘Doctor’ Julius Erwing          DR J smacı NBA’e kabul ettiren oyuncu olarak bilinir. Elgin Baylor çember üzerinde oynayan ilk oyuncu olarak bilinir ancak DR J smaçla bitirme geleneğini lige kazandıran oyuncudur. Smaç olarak bitmese de, Finallerde Lakers karşısında sağ dip çizgiden potaya saldırarak zıplayıp ters turnikeyle bitirdiği pozisyon DR J’in zıplama yeteneğini tamamen gözler önüne seren bir hareket. İzleyenler ne kadar muazzam olduğunu hatırlar ve hareket Julius Erving’e sorulduğunda verdiği cevap ise son derece ilginç. ‘Dışarıya pas çıkartmak için zıpladım daha sonra savunmanın pas açısını kapattığını görünce uçmaya devam ettim ve pozisyonu bitirdim.’. Evet bu hareketi anlatmak DR J için bu kadar basit. Sadece uçmaya devam etmiş… Aynı zamanda faul çizgisinden smaç basan ilk oyuncu ve bu smacıyla kazandığı NBA’in düzenlediği ilk smaç yarışması şampiyonu(Aslında ilk smaç şampiyonası NBA’e rakip olan, Erving’in o dönem oynadığı daha sonra kapanacak ABA liginde düzenlenmiştir).

[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=rpTfb9SkKaQ[/youtube]

 2- Michael ‘Air’ Jordan

          Majesteleri Michael Jordan smacı NBA’de bir başka seviyeye çıkartan oyunculardandır. 2 kere smaç şampiyonu olan Jordan maç içinde de son derece spektaküler smaçlar yapıyordu. Dikembe Mutombo’nun üzerinden bastığı smacın ardından ona gösterdiği parmak ve Patrick Ewing’i yerle bir eden smacı en çok akılda kalanlardan sadece birkaçı.

 [youtube]http://www.youtube.com/watch?v=H8M2NgjvicA[/youtube]

 

1- Vince ‘The Prince’ Carter

         2000 yılı Smaç yarışmasında Carter’ın yaptıkları hala akıllarda. Potadan uzaklaşarak dışa dönük 360 dönüp bastığı smaç, Tracy’nin pasıyla bacaklarının arasından geçirip basması Vinsanity efsanesinin sadece bir kaçı.. Vince havada çok estetik gözüküyor ve izlemesi en keyifli smaççı. Frederic Weiss’in üzerinden atlayıp bastığı smaçta henüz unutulmuş değil. Benim favorim New Jersey formasıyla havada Alonzo Mourning’le çarpışıp, o koca cüsseyi yere sererken kendisinin dengesini hiç yitirmemesi ve çok güçlü bir şekilde smacı vurmasıdır.

[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=qf4H3OR-7IE[/youtube]

2011 NBA Finalleri Miami vs Dallas

Son derece çekişmeli ve sürprizlerle dolu 2011 playofflarında son durağa geldiğimizde ilgi çekici bir eşleşme vardı. Dallas ve Miami takımlarının karşılaşmasından daha ilginç ve heyecan verici eşleşmeler olabilirdi ancak bu seriyi ilginç kılan 5 yıl önce yaşanan 2006 NBA finalleriydi.

 

Böyle bir çöküş nasıl unutulabilir ki? Dallas Mavericks seride 2-0 öndeydi ve 3. maçın bitmesine 7 dakikadan az bir süre kalmışken 13 sayılık bir avantaja sahipti. Ancak Dwyane Wade NBA tarihinin en unutulmaz ve en büyük performanslarından birine imza atarak o maçı ve seriyi çevirdi. Üst üste 4 maç kazanan Miami 4-2 ile şampiyon olurken Dwyane Wade 34.7 sayı 7.8 ribaund 3.8 assist 2.7 top çalma ile oynadı. Üstelik serinin hiçbir maçında normal sürede takımlar 100 sayıyı geçmeyi başaramazken Wade maç başına 34.7 sayı atıyordu.

 

O yılki Dallas kadrosundan takımda sadece Nowitzki ve Jason Terry kalmış olsa da, o seride yaşananların diğer oyuncuların akıllarına da sıklıkla geldiğini düşünüyorum. Özellikle ilk turda Portland karşısında maç içinde yaşanan çöküşün ardından. Tabiî ki de bu olay en çok Nowitzki ve Terry’yi etkiliyordu çünkü onlar o anı yaşamışlardı. Nowitzki şampiyon olduktan sonar gazetecilere; ‘2006’daki mağlubiyette şimdikinden çok daha hızlı parti yaptık. Mağlubiyetin acısını unutmak için her gün partilere gidiyorduk. Terry 2 hafta boyunca her akşam gelir beni alırdı.’diyor

 

Kanıtlayacak çok fazla şeyi olan iki takımın mücadelesiydi bu seri. Bir tarafta 2006’daki çöküşü taraftarlarına unutturmak isteyen yaşlı bir kadroya sahip Dallas, diğer tarafta ise bütün yıl finale çıkamayacakları söylenen ve haklarında yazılıp çizilmedik olay kalmayan Miami.

 

İlk maça hızlı başlayan taraf genç Miami idi ancak Dallas maçın ortalarında kontrolü ele aldı. Ligdeki en iyi hücum oyuncularından 4 tanesinin sahada olduğu bu seri savunmaların savaşıydı. Eski günlerinin aksine son yıllarda Dallas iyi bir savunma takımına dönüşmüştü. 3. çeyrekte bi ara 8 sayı geriye düşen Miami LeBron’un önderliğinde maçı çevirmesini bildi. Miami’nin aldığı 16 hücum ribaundu ( Dallas yalnızca 6 hücum ribaundu alabildi) farkın açılmasını önlerken 2. yarıda LeBron’un Jason Terry’yi savunması Mavs hücumuna zor anlar yaşattı. Çeyreğin sonlarına doğru bulduğu 2 üçlükle takımı ateşleyen LeBron Miami’yi maça ortak etti. İlk yarıda durgun olan Wade’de ikinci yarı daha agresif oynayarak son çeyrekte 7 sayılık bir katkı yaptı ve Miami seride 1-0’lık üstünlüğü ele geçirdi. Maçtan sonra golf arabasının arkasında salondan ayrılan LeBron ve Wade’in ifadeleri seriyi kolayca kazanacaklarını düşündüklerini gösteriyordu. Özellikle LeBron’unki.

 

Finallerin 2. maçı NBA tarihinin unutulmazları arasına giren bir maçtı ve seride bir dönüm noktası oldu. Kafa kafaya giden maçta 2. çeyrekte 13-0’lık seri yakalayan Miami bitime 7 dakika kala 15 sayılık bir avantaj yakalamıştı. Bu yıl playofflarda Dallas’ın büyük farkları eritip maç kazandığına şahit olmuştuk. Ancak savunma takımlarına karşı bunu yapmak daha zordur. Dwyane Wade’in farkı 15’e çıkardığı üçlüğünden sonra Dallas benchinin önünde yaptığı sevinç hareketi Mavs oyuncularını ateşledi. Hatta takım arkadaşları sahaya girmesin diye kenarda oturan Jason Terry’yi tutmak zorunda kaldılar. Bu dakikadan sonra oyunun dizginlerini ele geçiren Dallas yavaş yavaş rakibine yaklaştı. Hücumda kötü tercihler yapıp el üstü üç sayılık atışlara yönelen Heat skor avantajını kaybetti ve son 30 saniyeye berabere girildi. Son anlarda Nowtizki’nin 3 sayılık basketine, Heat mola dönüşü Mario Chalmers ile cevap verdi ve  maçta tekrardan beraberlik sağlandı. O ana kadar 22 sayı atmış olan ve sol orta parmağında yırtık bulunan Nowitzki bitime 10 saniye kala topu ampülün tepesinde eline aldı. Sırtındaki Chris Bosh’u, şuta kalkmaya hazırlanır gibi yaparak attığı vücut çalımıyla oyundan düşürdü ve  kendisine yarattığı bir adımlık avantaj ile Bosh yetişemeden turnikeyi bıraktı.

 

3. maç için Dallas’a gidildiğinde Miami’li oyuncular daha agresif olacaklarını söylemişlerdi ve sözlerini tuttular. Boyalı alanda Dallas’a 40-22 üstünlük sağlayan Miami, Dallas’ın top kayıplarından 19 sayı üretti. 3. çeyrekte 17-2 lik bir seri yakalayan Dallas maça ortak oldu ve maçın son bölümlerinde büyük bir heyecan yaşandı. Son çeyrekte 15 sayı atan ve takımının son 12 sayısına imza atan Nowitzki, son saniyelerde önce bir top kaybı yapıp ardından maçı uzatmaya götürebilecek olan şutu kaçırınca bu sefer kahraman olamadı. İlk iki maçta çok kötü şut atan ve 3. maçta 6-17 ile oynayan Chris Bosh bitime 40 saniye kala maç kazandıran basketi soktu ve eleştirileri bir nebze olsun susturdu. Ayrıca maçtan önce Deshawn Stevenson’ın Wade ve LeBron için söylediği ‘Sanki oyuncu değil birer aktörler. Her pozisyonda faul istiyorlar ve çok iyi rol yapıyorlar. İstedikleri düdükleri alamayınca da hemen itiraz ediyorlar’ demesi ortalığı kızıştırdı. Cleveland – Washington günlerinden kalan LeBron ile arasındaki söz düellosu ise tekrardan alevlendi.

 

Jason Terry Dallas’ın playoff başarısızlıklarında en çok eleştiri alan oyunculardan birisiydi ve finallerde LeBron’un savunmasında zorlanıyordu. İlk 3 maçta son çeyreklerde Terry çok kısıtlı bir katkı vermişti. Final serisinde LeBron’a son çeyreklerde bile neden agresif oynamadığıyla ilgili sorular sorulduğunda, takımı oynatmaya yöneldiğini ve maç sonlarında yaptığı savunmanında yabana atılmaması gerektiğini söyledi. Konuşmayı çok seven Jason Terry ise ‘LeBron’un beni her maç böyle savunabileceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. İleriki maçlarda performansım artacak’ dedi. Terry’nin artık kanıtlayacağı bir şey daha vardı.

 

Dördüncü maça ilk 3 atışında isabet bularak başlayan Nowitzki daha sonraki 11 şutundan 10’unu kaçırdı. Sahada yürümekte bile zorlandığı görülen Nowitzki’nin bu halini gören gazeteciler araştırmaya başladı ve devre arasına gerçeği öğrendiler. Dirk Nowitzki’nin ateşi maç günü bir ara 38.5 dereceye kadar çıkmıştı ve ilaçlarla oynuyordu. Liderliğin sürekli el değiştirdiği maçta, bitime 30 saniye kala Dallas 1 sayı öndeyken Nowitzki topu eline aldı ve takımına 3 sayılık avantajı getiren turnikeyi atarak, hastalık ve parmağındaki sakatlıkla uğraşırken NBA Finallerinde bir maçı daha takımına kazandırdı. Dallas cephesinde Chandler’ın 9’ü hücum ribaundu 16 ribaundluk performansı çok önemliydi. Jason Terry ise maçtan önce verdiği sözü tutmuş ve 17 sayısının 8’ini son çeyrekte bulmuştu. Kaybedilen 3. maçtan sonra bir değişikliğe giden Rick Carlisle J.J Barea’yı ilk 5 e yerleştirip Stevenson’ı kenardan getirdi. Bu değişiklik bu maçta olmasa bile sonraki 2 maçta Dallas’a büyük yarar sağladı. Miami tarafında Wade 32, Bosh 24 sayı atarken LeBron sadece 8 sayıda kaldı. Bütün bir yıl eleştirilmiş, başaramazlar dedikleri şampiyonluğa bu kadar yaklaşmış ve Celtics ve Bulls serilerinde muazzam bir oyun ortaya koymuş olan LeBron James’in finallerde sadece 8 sayıda kalması oldukça ilginç. Maçtan sonra Stevenson LeBron için; ‘Sanki maçtan çıkıp gitmiş gibiydi. O harika bir oyuncu ancak bugün 4. çeyrekte maçtan çıkıp gitmiş gibiydi.’dedi. Dwyane Wade ise önce saniyeler kala maçı beraberliğe götürebilecek faulden yararlanamadı ve son topta fark 3 sayı iken kenardan gelen pası tutamayarak bir daha hayal kırıklığı yarattı. Nowitzki’nin hastalığı duyulduktan ve maç kazandıran basketi attıktan sonra gazeteciler hemen onun bu performansını Michael Jordan’ın 97 finallerindeki performansı ve Willis Reed’in 70 finalindeki seke seke attığı basketlerle kıyasladılar. Ancak Nowitzki sınırları biliyordu ve Jordan’ın performansıyla kıyaslanamayacağını kendisi belirtti.

 

5. maçtan önce LeBron James Twitter aracılığıyla hayranlarına ‘Ya şimdi ya da asla’ mesajını gönderdi. 5. maç için hayatımın en önemli maçı dedikten sonra James hayal kırıklığı yarattı. 8-19 şut isabetiyle 17 sayı 10 ribaunt 10 assist ile triple-double yaptı ancak kendi performansının altında oynadı. En önemlisi takımına 5. maçı kazandıramamış olması. Maçtan önce Nowitzki’nin hastalığıyla dalga Wade ile LeBron yine eleştiri yağmuruna tutuldular. Nowitzki bu hareketleri çocukça olarak değerlendirdi. 5. maçta Dallas üstünlüğü vardı. Wade’in maç içinde sakatlanıp bir ara oynayamadığı dönemde dahi LeBron yeterince agresif değildi. 2. kez ilk beşte başlayan Barea 17 sayı 5 assist 1 top kaybı ile oynadı ve ikinci yarıdaki etkinliğiyle skor avantajını Dallas’a çevirdi. Anca 4. çeyrekte atağa kalkan Miami oyuna ortak oldu ve skoru 99-95’e getirdi. LeBron’un kendisini ileriki maçlarda iyi savunamayacağını söyleyen Terry, attığı üçlük ile skoru 100-100 de eşitledikten sonra Nowitzki’nin smacına ve Kidd’in üçlüğüne yaptığı asistlerle takımının öne geçmesine yardımcı oldu.. Bitime 40 saniye kala topu tekrar eline alan Jason Terry üçlüğün 2 adım gerisinden LeBron’un üstünden attığı üçlükle farkı 7 sayıya çıkararak maçı bitirdi. Jason Terry bir söz verdi. Büyük oyuncu gibi oynadı ve sözünü tuttu. Kritik 5. maçta Dallas’ı 3-2 öne geçirdi. Nowitzki 29 sayı 6 ribaunt ile en etkili isim olurken maç içinde sakatlık yaşayan Wade 23 sayı 8 assist ile oynadı.

 

2006 yılında finallerde Miami üst üste 3 maç kazanıp 3-2 ile Dallas’a geldiğinde Miami koçu Pat Riley sadece bir günlük iç çamaşırı getirdiğini söyleyerek seriye noktayı koyacaklarını belirtmişti. 6. maçtan önce Dallas koçu Rick Carlisle’a Miami’ye kaç günlük iç çamaşırı getirdiğini soran gazetecilere kurt bir şekilde; gazetecileri iç çamaşırı hakkında konuşacak kadar yakın bulmadığını söyledi. Carlisle söyleyeceği bir söz ile rakip takımı ateşlendirmekten veya kendi oyuncularına güvenmiyormuş izlenimi vermekten çekiniyordu. Dallas’ın hem veteran hem de başarıya aç kadrosunun ekstra motivasyona ihtiyacı olduğunu düşündüğünü sanmıyorum.

 

6. maça LeBron hızlı başladı ve üst üste 4 basket buldu. Ancak bu başlangıcı devam ettiremedi ve 9-15 gibi iyi bir yüzdeyle atmasına rağmen 21 sayıda kalarak yenilgiye karşı büyük bir direniş ortaya koyamadı. İlk yarıda farkı 12 sayıya kadar çıkaran Dallas Miami’nin atağına karşı direnemedi. Heat 16-1 lik seri ile öne geçse de devrenin sonunu soğukkanlı şekilde oynayan Dallas soyunma odasına önde gitti. İlk yarıda 1-11 ile oynayan Nowitzki maçın başlarında hayal kırıklığı yaratırken Jason Terry tekrardan bir büyük oyuncu hareketi yaptı. Takımın 1. skor opsiyonunun şutları girmezken sazı eline alan Terry ilk yarıda tam 19 sayı üreterek büyük bir iş başardı. %69 ile 27 sayı atan Terry maçın en skorer ismi oldu. 3. çeyreğin sonuna doğru Dallas maça ağırlığını koydu. 6. maça da ilk beşte başlayan J J Barea 4. çeyreğin başında bulduğu sayılarla Dallas’ın farkı çift hanelere çıkarmasını sağladı ve maç boyunca 15 sayı üretti. Miami 10 sayılık farkı eritmek için saldırırken maç boyunca zorlanan Nowitzki son çeyrekte oyundaki varlığını hissettirdi. 21 sayısının 10’unu son çeyrekte atan Nowitzki moral bozucu birkaç zor şuta da imza atarak Heat’in yaklaşmasını engelledi.

 

Miami’nin şampiyonluk umutlarının mucizelere kaldığı son saniyelere girildiğinde Dallas benchinde kutlama çoktan başlamıştı. Ligin en ateşli takım sahiplerinden Mark Cuban oyuncularla kol kola kutlama yaparken maçtan sonra Dallas cephesinden ilgin açıklamalar geldi. Desahwn Stevenson ‘Dirk’ümün tadı nasıl?’ isimli bir tişörtle gezerken gazetecilere; ‘ Bu şekilde şampiyon olmaktan daha çok mutlu oldum. Bu Miami takımını ve LeBron’u yenmek bu galibiyetin tadını daha çok arttırıyor. Seri boyunca sergiledikleri tavır, seriyi rahatça kazanacaklarını düşünmelere, Dirk’e yaptıkları hareket saygısızcaydı.’

 

26 sayı 9.7 ribaund ve 2 assist ile Finallerin MVP’si seçilen Dirk Nowitzki ise ; ‘Geçmişteki başarısızlıklardan sonra bu noktaya gelip şampiyon olmak mükemmel bir duygu. Dünyanın en iyi takımında oynadığını bilmek, kimsenin yenemediği takımın bir parçası olmak tarif edilemez bir duygu. En önemlisi ise bu başarıyı kimsenin senin elinden alamayacağını bilmek ’ dedi.

 

İşte NBA’deki bu büyük yıldızların hissetmek istedikleri duygu bu. Dünyanın en önde gelen atlet ve sporcularının, en büyük yıldızlarının önemli bir bölümünü içinde barından NBA liginde, iyilerin içinde en iyisi olabilmek. NBA Finalleri uzun yıllar boyunca bize unutulmaz dakikalar yaşattı ve yaşatmaya devam edecek.

 

Sinan Cem CİVİLİ

2010-2011 BBL Finallerini Tekrar Hatırlayalım

Nefesleri kesen bir atmosferde oynanan Fenerbahçe Ülker-Galatasaray Cafe Crown final serisi, Fenerbahçe Ülker’in şampiyonluğu ile son buldu. Seri boyunca tribünlerde boş yer kalmaması, camia takımlarının basketbola yatırım yaptıkları zamanlarda nasıl bir seyirci ile oynayacaklarını da görme şansımız oldu.

Bu finalin adı birçok basketbol severin içinden geçirdiği gibi oldu. Fenerbahçe Ülker finale çıkmak için ezeli rakibi Efes Pilsen ile karşılaştı, Galatasaray ise ligin en iyi ekiplerinden biri olan Banvit ile karşılaştı. Her iki seriye baktığımızda Galatasaray Cafe Crown daha zor bir seri sonunda adını finale yazdırdı.

Final serisi Fenerbahçe Ülker’in sahasında başladı ve ilk maç 81-59’luk bir skor ile Fenerbahçe Ülker lehine bitti. İlk karşılaşmada Fenerbahçe Ülker adına Ömer Onan ile 15 sayı bulan Fenerbahçe Ülker, sezon içinde çok eleştiri alan Sean May ile 12, Lavrinoviç ile de 11 sayı bularak pota altında üstünlük elde ettiler. Bunların yanında Kaya Peker 9 rebound ve Emir’in 8 asist’lik katkısı bütün dişlileri çalıştırdı, buna birde sert savunmayı ekleyince Fenerbahçe Ülker ilk maçı farklı kazanmayı başardı. Galatasaray adına ise Andriç 14 sayı ile çift haneli skor üreten tek oyuncu oldu.

Serinin ikinci maçı yine Fenerbahçe Ülker’in ev sahipliğinde oynandı. Bu karşılaşmada da yine Fenerbahçe Ülker üstünlüğü vardı. Lavrinoviç ve Tomas 18’er sayı üretirlerken, Ukic ise 15 sayı ve 6 asist ile oynadı. Emir ise yine bütün istatistiklerde vardı. Galatasaray Cafe Crown için ilk maça göre daha iyi bir devre oldu ve Jerry Johnson 21 sayı, Shumpert 16 sayı, Haluk Yıldırım ise yüksek yüzeyle 10 sayı ürettiler ama karşılaşmayı Fenerbahçe Ülker 95-72 kazanarak seriyi 2-0 yaptı.

Ve sıra Galatasara Cafe Crown’un sahasında oynanacak maçlara geldi. 3. maç seri için kırılma maçıydı. Bazı basketbol severler Fenerbahçe Ülker’in seriyi süpüreceğini düşünüyorlardı. Galatasaray Cafe Crown teknik ekibi ve oyuncularının bu düşünceleri paylaşmadıkları sahada belli oldu. Fenerbahçe Ülker seyircisi gibi takımını sahiplenen bir Galatasaray seyircisi gördük. Uzatmaya giden karşılamayı Galatasaray Cafe Crown 97-93 kazandı ve “bende varım” mesajını gönderdi. Galatasaray Cafe Crown’da 5 oyuncu çift haneli rakamlara ulaşırken Shipp double double yaptı. Bu karşılaşmada Fenerbahçe Ülker adına da 6 oyuncu çift haneli skorlara imza atmasına rağmen, seri 2–1 geldi.

Galatasaray Cafe Crown’un sahasında oynanan 4. maç izleyenlere büyük keyif verdi. Konuk ekip Fenerbahçe Ülker bu maçı da 74–85 kazanarak seriyi 3-1’e getirdi ve büyük avantaj sağladı. Fenerbahçe Ülker’in pota altı üstünlüğünün hissedildiği karşılaşmada Oğuz Savaş çok yüksek bir yüzde ile 19 sayı, Lavrinoviç 15 sayı ve 9 rebound ve Ukic 17 sayı, Emir ise 18 sayı ile hücumda öne çıkan oyuncular oldular. Galatasaray Cafe Crown cephesinde ise 5 oyuncu çift haneli rakamlara ulaşmalarına rağmen galibiyete uzanamadılar.

Fenerbahçe Ülker evinde seriyi bitirir! 5. maç öncesi bu düşünce zihinlere hakimdi ama Tutku Açık ve Andric ile kaynaklanan Galatasaray Cafe Crown organizasyonu maçı 71–72 kazanmalarına yol açtı ve seri 3–2 öne geçti. Bu karşılaşmada Andric 22 sayı ile sahanın yıldızı oldu. Bu sayılarda Tutku Açık’ın payı büyüktü.

Serinin tamam mı? Devam mı? Karşılaşmasıydı 6. maç. Her iki takım açısından stressi yüksek bir karşılaşmasa, Galatasaray Cafe Crown’un evinde oynandı. “Kafa kafaya” tabiri sanırım bu maç için tam yerine oturdu. Uzun oyuncu rotasyonunda sıkıntı çeken Galatasaray Cafe Crown karşısında Fenerbahçe Ülker Oğuz Savaş ve Sean May ile toplam 29 sayı bulurken, Ömer Onan’ın 20 sayılık performansı takdir edildi. Tecrübeli oyun kurucu Jasikevicius’un 14 sayısı ise galibiyet yolunda çok kritik sayılardı. Ev sahibi Galatasaray Cafe Crown ise Jerry Johnson ile 19, Shumpert ile 18 sayı ve Tutku Açık’ın 7 sayı 6 reboun’luk performansına rağmen rakibine üstünlük sağlayamadı ve seriyi 4-2’ye getiren Fenerbahçe Ülker şampiyonluğa ulaştı.

Taraflı tarafsız bütün izleyiciler için çok güzel bir seri olduğuna inanıyorum. Sakatlıkların çok öne çıktığı seride kadro zenginliği daha fazla olan Fenerbahçe Ülker, bu süreci daha az sancıyla geçti ve bu da kazanılan şampiyonlukta çok önemli bir dinamikti. Seyirci zenginliği final maçlarına daha büyük bir zevk verdi. Umarım her iki seyircinin de aynı anda takımını destekleyebileceği maçlar çok uzaklarda olmaz. Bir basketbol sever olarak her iki takımada bu güzel seriyi bizlere izlettikleri için teşekkür ediyor ve Fenerbahçe Ülker’i kazandıkları şampiyonluktan dolayı tebrik ediyorum.

 

 

 

 

Emre DAĞDELEN

Dallas’ın Playoff Öyküsü

Dallas Mavericks ve Dirk Nowitzki, onlar artık şampiyon.Parayla yapamayacakları birşeyi, yürekleriyle, yetenekleriyle yaptılar, tarihi yazdılar.Ama bu takım bu noktaya kolay gelmedi, her turda underdog olarak gösterildi.Öne geçseler bile en ufak tökezlemede işte gidiyorlar, moralleri bozuldu, bu takım play-off oynayamıyor gibi yorumlara maruz kaldı.Ancak bu takımın kimliğini değiştirdiğine, şampiyonluğa inandıklarına yüzükleri takıp dirk nowitzki’nin elinde kupanın havalandığında ikna oldular.

Koç Rick Carlisle’ın dediği gibi belki diğerleri kadar zıplmıyorlardı, belki onlar kadar hızlı koşmuyorlardı ama Dallas bir takımdı.

İşte bu da onların zafere giden yolu;

 

Dallas Mavericks 4 – Portland TrailBlazers 2

 

Seri öncesi yorumlarda, Dallas’ın favoriliğe en yakın olduğu seri buydu.Ancak Portland’ın yıldızı Brandon Roy’un sakatlığı bile Trailblazers’ı yarıştan düşürmemişti.Hatta sezon sonunda Dallas’la eşleşmek için büyük uğraşlar verdi Portland.Serinin geneline bakacak olursak, Portland’ın dev kısaları ve nerdeyse bütün takımın atletik özelliklerinin üst seviyede olmasıyla bir nebze önde olduğu doğruydu.Portland çok iyi bir savunma takımı kurmuştu.Alridge ve Marcus Camby pota altında topları kesmesi; Nicolas Batum, Gerald Wallace gibi harika savunma yapan kısaların  boyalı alanın dışında Dallas kısalarına geçit vermeyeceği düşünülüyordu.Savunmanın zayıf halkası gibi duran Andre Miller’ın da karşısında skor üretimi konusunda büyük sorumluluğu olmayan Jason Kidd’in olması Mavericks’in hücumda sıkıntı yaşayacağını gösteriyordu.

Serinin ilk maçında boyalı alanın tek hakimi Portland’dı ama dış atışlarda da bir o kadar felakettiler.buna karşın Dallas Mavericks boş şutu buluyor cezayı kesiyordu.

Nowitzki ne kadar iyi savunulsa da son çeyrekte 15 sayı gönderdi Portland potasına ve maçın kahramanı Kidd 6 üçlük bularak Dallas’ı öne geçirdi.

 

Serinin ikinci maçında bu sefer ortaya başka bi faktör çıktı; bench katkısı.Dallas Terry’i benchten oyuna sokuyor, Barea’ya topun kontrolünü veriyor, Peja’ya üçlük atırıyor, benchten çok çeşitli hücum organizasyonları getiriyordu.Yine de Alridge ve Andre Miller hücum performansıyla Porland’ı son çeyreğe kadar ayakta tuttu.Ama veteran oyuncu bolluğunun en çok etki ettiği yer olan son çeyrekte Nowitzki ilk maçtaki gibi ağırlığını koydu ve bu seferde Kidd’in ilk maçta yaptığını Peja Stojakovic’in yapmasıyla Dallas Texas’ta kayıp vermedi.

 

Serinin üçüncü maçında Portland bıçak sırtında çıktı sahaya.Dallas ilk iki maçta Kidd ve Stojakovic ile ekstra üçlükler bulmuştu, bu maçta da Portlandlı basketbolcular

Jason Terry’nin üçlüklerine engel olamadılar.Ama ilk kez bu maçta şut konusunda başarılı bir isim vardı, Wesley Matthews’in ekstra katkısı ve ilk iki maçın ardından eleştirilen Brandon Roy’un  ben dönüyorum mesajı verdiği performansıyla Portland biz yıkılmadık dedi Dallas’a.

 

Seriyi hatta şampiyonluğu Dallas kazandı ancak, Portland serisinin 4.maçında Portlandlı bi oyuncunun efsane performansına tanık olduk.Medyaya ilk iki maçın ardından haekttiği değeri göremediği için yakınan Brandon Roy, takımı 3.çeyrekte bir ara 23 sayı geri düşmüşken, sazı eline aldı.Takım arkadaşları oyunu bırakmış, yine şutları potayı döverken, Roy üst üstte hücumlarda isabet bulmaya başladı.Sayı atmadığında asist yaptı, 18 sayı 2 asist kaydetti son çeyrekte.Özellikle üçlük faulüyle maçı eşitliğe getirdiği ve son hücumda bulduğu maçı kazandıran basketle seyirciyi çılgına çevirdi.Ama her zaman hücum savunmada başlar.Dallas’a son çeyrekte sadece 15 sayı attırdılar ve seri 2-2 ye geldi.

 

Dallas taraftarının herhalde en korku dolu izlediği maçtır ilk turun 5.maçı, geçmişi hayal kırıklarıyla dolu bir takımın, yine tüm ipler elindeyken avantajı kaybetmesi, hep bilindik senaryolardı.Bundan sonra Dallas’ın direncinin kırılması ve yine süpriz(!) bir şekilde elenmesi gerekiyordu ama Dallas bu psikolojik savaşı bu sefer kazanan takım oldu.Kazandığı her maçta Nowitzki’nin yanına bir başka kahraman çıkaran Mavericks cephesinde bu sefer takımın çehresini değiştiren Tyson Chandler oldu.Hücum ribaundlarında yaptığı katkı ve Alridge savunmada dur demesiyle takımını tekrar ayağa kaldırdı.

 

İlk beş maç sonunda deplasmanda kazanan takım yoktu.herkes kendi evindeki maçları öyle ya da böyle kazanmıştı.Play-offların hamleye karşı hamle şeklinde olan düzeni gerçekten çok hoş.

Örneğin; bu seride Andre Miller ve Brandon Roy’un Terry ve Barea oyundayken Mcmillan oyuncularına post up a başlamasını söyleyince, Carlisle da alan savunmasıyla bu stratejiyi durdurarak hücumda bu ikiliyi oyunda tutabildi.İşte bu tip oyunlarla geçen seride Mcmillan hücumda istikrarı bir türlü bulduramadı takımına.Şut konusunda sürekli yenildiler, serinin son maçında da skoru dengeye getirseler bile maçın genelinde Nowitzki’yi durduramayınca Dallas Mavericks, zorlansa da

Batı yarı finaline çıktı ve beşinci maçta ayağa kalkarak büyük bir eşik atladığını gösterdi.

 

Dallas Mavericks 4 – Los Angeles Lakers 0

 

Eğer play-offları bir simülatöre oynatsaydık, yüzde 90 ihtimalle Los Angeles Lakers şampiyon olurdu.Ama gerçek hayatta yeteneğin yanında birçok öge devreye giriyor.İnanç, disiplin, rakibin zayıflıklarından yararlanma, oyun zekası.Aslında basketbol, futbol kadar fazla değişkenlere sahip bir oyun değil.Futbolda plana sadık kalsanız bile çok fazla ihtimal devreye giriyor, basketbolda güçlü olan güçlüdür.Seti iyi oynarsanız oyuncunun yeteneği bellidir o hücum sayı olur.Bu yüzden favorilerin kazanma ihtimali daha fazladır.Bu seride bu durumu değiştiren ilk şey arzuydu.Başarıya açlıktı.Dallas Mavericks başarıya aç bir takımdı, Los Angeles Lakers da ise konsantrasyon eksikliği direk göze çarpıyordu.Özellikle Pau Gasol ki bence hücum için Kobe Bryant’dan bile daha kolay bir sayı bulma yolu Lakers için, onun formundaki düşüş, dominantlığını kaybetmesi Lakers’ı çok etkiledi.

 

Bu seride yerden kalkmayı öneren Mavericks’in yeni bir özelliğini gördük.Pes etmeip, geriden gelebilmek.Serinin birinci ve üçüncü maçında Dallas geriden geldi kazandı.

İlk maçta ön plana çıkan üçlük isabetleri oldu.Dallas Jason Terry’nin zora soktuğu maçı şut isabetleriyle ortaya getirdi ve son hücumda Gasol’ün yaptığı basit hata ve Kidd’in çaldığı yopla maçı aldı.İkinci maçta ise Lakers’ın üçlük yüzdesi iyice dibe vurdu.Ayrıca Lakers’ın Bynum ve Gasol’den uzun dallarla kurulu sabunmasına rağmen penetre yoluyla bulunan sayılar Lakers’daki mental eksikliği ortaya çıkarttı.Oyuncuların yüzü oyunu çok iyi anlatır.Dallas ne kadar istekliyse, Lakers benchinde “sıkıntı vardı”.

 

Seri 3-0 ageldiğinde Kobe Bryant takımını ateşlemek için bikaç demeç verdi.Açıkçası 3-0 dan bir serinin verilmesi ne kadar imkansız gözükse de bir Dallas taraftarı olan ben bile hala içimde korku hissediyordum.Karşıda Kobe Bryant ve Phil Jackson var ve 5 yıl geçmesine rağmen o final serisine takılıp kalmış bir kafada izleyip yorumluyordu insanlar seriyi.Fakat dördüncü maç bir devrin kapanışı oldu.Lakers sadece bir çeyrek dayandıktan sonra havlu attı.Phil Jacson’ın başarılarla dolu kariyerine 36 sayılık bir mağlubiyet ve favori girdiği play-offlarda süpürülmek pek yakışmasa da oyunun kuralı bu, biri kaybederken biri sevinecek.Burdaki kritik nokta ise yenilmeyi hazmedebilmek.

Yenilgiyle büyüyebilmek.Dirk Nowitzki’nin atletik yeteneklerinin sınırlı olmasına rağmen her yenilişinde, her başarızsızlığında bir basamak daha çıktığını hepimiz görüyoruz.

Sırtı dönük oyun, sol turnike, şutunu mükemmelleştirmesi vs. Ama burdaki en güzel husus, başarıszlığı kabul etmek, Nowitzki’nin ne sahada çirkeflik boyutuna varan bir hareketi, ne de sansasyonel basın açıklamalarına tanık olmadık.Burda Nowitzki üstünden gitmem Lakers’ın bu seride karşılaştıklarıyla birebir karşılaşmış olması, Ron Artest’i ve Lamar Odom’u yaptıklarının dozajı yüzünden tenzih edebiliriz.Bu onları sütten çıkmış ak kaşık yapmaz ama Andrew Bynum’ın 4.maçta Barea’ya yaptığı faul gerçekten terbiyesizce bir hareket oldu ve Bynum’ın mental yönden ne kadar zayıf olduğunu gösterdi.Herşeyin sınırını bilmek önemli, bunun ucunu kaçırırsan yalnız kalırsın ki ben Bynum’a seyircilerin çok sıcak bakacağını sanmıyorum.Şunu sormak lazım, Lakers herkesi rahat rahat geçerken kendisine böyle mi muamele edilmiş, yoksa tebrik mi edilmiş.

 

Bu olumsuzluklara rağmen son maç yine de bir şölen gibiydi.Mavericks 19/28 atarak play-off takım üçlük rekorunu, Jason Terry 9/10 atarak play-off rekorunu egale ederken 4 maçlık bir seride 49 üçlük bulan Mavericks bu alanda da rekoru kırdı.Öte yandan Peja Stojakovic’ten beklenin üstünde katkısı göze çarptı.Jason Kidd ise seri boyunca zaman zaman Kobe Bryant’ı savunarak ilerleyen seriler için bizlere ufak sinyaller gönderdi.Ayrıca kariyerleri boyunca büyük maçlarda sinen Jason Terry ve Shawn Marion’dan gelen istikrarlı performanslar isteğin ve tecrübenin neleri değiştirdiği gösterdi.Portland serisinden önce daha ilk turda eleneceğini düşünen kitlenin düşüncesini, şampiyon olabilecekleri yönünde değiştirdi.

 

Dallas Mavericks 4 – Oklahoma City Thunders 1

 

Sanırım play-offların en keyifli yanı her seride başka hikayelerin yaşanması.Dallas – Oklahoma serisi de 90ların ortasından günümüze kadar gelmiş old school oyuncularla, NBAin yeni jenerasyonunu oluşturacak new schoolun kapışmasıydı.Lakers serisinden moralli ve dinlenmiş gelen Dallas hücumunu kusursuz hale getirmişti play-offlar boyunca.

Hani bakmadan pas atacakları oyuncunun yerini biliyorlar gibiydiler fakat uzun bir seri oynayarak gelmesine rağmen Oklahoma kusursuz hücumu gençliğiyle bozuyordu.Dallas topu çevirip boş şutu bulsa bile oraya yetişecek, el kaldıracak bir Thunders oyuncusu hep oluyordu.Ancak ironik şekilde elinde NBAin en skorer oyuncusunu bulunduran Thunders’ın seriyi kaybetmesinin asıl sebebi hücumdaki eksiliğiydi.

 

Basketbolda en önemli pozisyonun kalitelisi çok zor bulunduğu için pivot olduğu düşünülür.Ancak sevdiğim bir laf vardır, bir takım guardı kadar konuşur.Russel Wetbrook bu play-offlarda öyle bir performans sergiledi ki oyunda zekanın yetenekten daha önemli olduğunu açıkça gösterdi.Oklahoma City her pozisyonda kalburüstü savunmacılardan kurulmuş bir takım ama hücumda iki lokomotifle çalışıyor.Bu parçalardan biri bozuk olunca tren raydan çıkıyor.Russel Westbrook’un topu 15 saniye sektirip Tyson Chandler’ın üstüne doğru gittiği penetreler, yaptığı gereksiz top kayıpları, tek pas vermeden attığı jump shotlar niyeti ne kadar iyi olsa da takımını baltalayan, ritmini bozan hareketler oldu.

 

Dallas cephesindeyse Jason Kidd hücumda alışılmadık top kayıpları yapsa da savunmada çok büyük katkı verdi.Savunmanın akılla da yapabileceğini gösterdi.Kobe Bryant’dan sonra maçların son çeyreğinde Kevin Durant’ı ve Russel Westbrook’u başarıyla savundu.Tabii ki süper yıldızları durdurmak imkansız, Kevin Durant sayılarını attı ama maçların son dakikalarında Thunders hep Dallas’ın ve Dirk Nowitzki’nin gerisinde kaldı.

 

Texas’taki ilk maç Nowitzki ve Durant düellosu gibiydi, Alman yıldız 48 sayı attı ve tüm Thunders uzunlarını denize döktü.2.maçta alan savunmasına hücum etmeyi öğrenen Thunders benchten ve James Harden ekstra katkı alınca ev sahibi avantajını almış oldu rakibinden.Fakat kendi evinde konferans finaline çıkan Thunders’ın genç oyuncuları bir ortaokul takımından farksız sahaya çıkınca, ilk yarıda açılan farkı ufak ufak eritse de geriye gelemedi.Bu serinin en kritik maçı ise Oklahoma’da oynanan ikinci maç oldu.Son 5 dakikaya 15 sayı önde giren Thunders maçı verince seri de burda noktalandı.

 

Batı Konferansı Finallerinin Oklahoma adına en çok ön plana çıkan ismi ise James Harden oldu.Harden oyununa seviye atlatarak Kevin Durant’ın yardımcılığını Russel Westbrook’tan çok daha iyi yapabileceğini gösterdi.Oyun kurmada, gerektiği yerde skor üretmede açıkçası Oklahoma’nın Dallas’tan çok geride olduğu oyundaki akıl dengesini bir miktar eşitledi.Ayrıca Serge Ibaka da beklentilerin üzerine çıktı.Lige ilk girdiğinde blok yapıp, smaç basan bir pota altı savunmacısı olacağı düşünülürken, orta mesafe şutunu geliştirerek hücumda çok büyük katkılar verdi.

 

Seri genelinde Tyson Chandler’dan, Juan Jose Barea’dan, Peja’dan veya gelen ekstra bench katkılarından bahsedebiliriz.Ama denklemin eşitliğini bozan en büyük parça maç sonu oynama ve doğal olarak Dirk Nowitzki faktörüydü.Yaşlılık belki fiziksel olarak handikaplar getirebiliyor ama bunun yanında çok önemli bir şey daha getiriyor; tecrübe.Tüm play-off oynayan takımlar içinde parçaları en birbirine uygunu Oklahoma Thunders’tı.İyi savunmacılar, hücumcuları ve her pozisyonda zenginlikleri vardı fakat bunları tecrübeyle sentezleyip, doğru bir formülle sahaya yansıtmazsanız hep bi yerde tıkanırsınız.Koç Scott Brooks oyunculara abi rolünü ne kadar iyi oynasa da, oyun içinde ne yapması gerektiğine karar veremedi, Westbrok’u dizginlemekte zorlandı ve serinin en kritik maçında Dallas’a yumruğu indirmeyi başaramayarak seriyi kaybetti.Dirk Nowitzki de bu seride bambaşka bir boyuta geçti.Ben Michael Jordan’ın zamanına yetişemedim ama ilk kez bu seride bir oyuncunun bir takımı nasıl bitirebildiğini gördüm.Öyle bir kanı oluştu ki son çeyrek olduğunda Dirk Nowitzki her attığını sokacak artık Oklahoma ne yanıt vercek moduna giriyorduk.Ibaka, Perkin, Sefolosha, Durant herkes denedi Nowitzki’yi savunmayı, hepsinin ya üstünden şut attı, ya yanından geçti ya da faul problemine soktu.Nowitzki savunmasında başarılı sayabileceğimiz tek isim Nick Collison oldu.Hatta zaman zaman Nowitzki’ye dur dediğini bile söyleyebiliriz.Collison tarzındaki mücadeleci oyuncular, kısıtlı yeteneğine rağmen herşeyini feda ettiği için sempatik gözükür, bu seride de aldığı paranın hakkını verdiğini gösterdi.

 

Bu seri koç Scott Brooks’un yetersizliği ve Russel Westbrook’un mental eksikliklerini gösterdiği için Oklahoma organizasyonu için yararlı olduğunu düşünüyorum.Ellerinde Kevin Durant gibi bir skorer ve böyle iyi parçalar varken Thunders önümüzdeki on sezon bu seviyelere ve üstüne çıkabilir.Bu seride de ne kadar iyi oynarlarsa oynasınlar, son çeyrekte son şutları sokamadıktan sonra yaptıklarının bir anlamı kalmadığını öğrendiler.Açıkçası genç bir takım için iyi bir ders, çünkü tarih kazananlardan, Nowitzki’nin şutundan bahsedecek, Durant’ın kaçan şutundan değil.

 

Dallas ise bu seriyle beraber bir nevi Miami’ye karşı 5 yıl önce 2,5 – 0 dan verilen serinin intikamı ve tüm sezon verilen mücadelenin, eforun, sevincin, üzüntülerin meyvesini toplama şansını yakaladı.Dediğim gibi play-offlar her seride apayrı bir hikaye oluşturuyor bu da NBA’in güzel tarafı.

 

Oğuz UZUN

 

 

 

 

 

Monta Ellis Golden State’de Son Günlerini Mi Yaşıyor?

Golden State Warriors, sütör guardı Monta Ellis için alıcı aramakta. Takımı emanet etmek istedikleri, ligde 2. yılını bitiren Stephen Curry ile iyi bir ikili oluşturamadıklarını ve savunmada zaaflara neden olduğunu düşünen yönetim Ellis için alıcı aramakta.  Philly’den ayrılması gündemde olan Andre Iguodala takası en yakın ihtimal gözükürken bir çok takım Ellis için Oakland ekibinin kapısını çalıyor. Chicago ile Deng, Denver ile Nene ve Portland ile Gerald Wallace için görüşen Golden State en iyi takası yapmak için sabırlı davranmayı seçiyor.  Jerry West gibi bir yöneticiyi ekibine katan Golden State’in yanlış bir hamle yapacağını düşünmüyorum. Takım cesurca bir hareketle Memphis’le Rudy Gay için görüştü. Takımın birinci önceliği savunma direncini arttırmak.

Melo İçin Son 3 Gün

Bu yıl dedikodu sevenlerin en iyi malzemesi Carmelo Anthony takası. Takas döneminin bitmesine 3 gün kala görüşmeler iyice hızlandı.New Jersey’in çekildiğini açıklamasının ardından New York ile görüşmeleri hızlandıran Nuggets hala bir sonuca ulaşabilmiş değiş. New York’un başarılı çaylağı Landry Fields Nuggets’ın Melo için istediği parçaların başında geliyor. Ancak Fields’in sergilediği oyun, karakteri ve şampiyonluk yarışında bulunmak isteyen takımlar için çok önemli bir parça olması New York’un ondan vazgeçmesini zorlaştırıyor.

Son çıkan haberlere göre Raymond Felton, Wilson Chandler, Danilo Gallinari New York’un önerdiği oyuncular. Nuggets bu sefer de Timofey Mozgov’un takasa dahil edilmesini istiyor ancak Knicks yönetimi gelişmeye açık D’Antoni’nin sistemine uyan Rus pivotu bırakmamakta kararlı.

Melo’yu mümkün olduğunca az oyuncu kaybederek almak isteyen Knicks yönetimi oyuncunun sezon sonuna kadar sözleşmesini yenilemediği takdirde kendi takımlarına katılacağına güvenceleri tam.Denver ise Melo’yu şu an takas etmezse sezon sonunda hiç uğruna kaybedeceğini biliyor ve takas dönemi bitmeden bir takas gerçekleştirecektir. Carmelo sezon sonu yerine şu an sözleşme yenilerse 15 milyon dolar civarında ekstra para cebine girecek. Knicks’i en çok düşündüren durum bu.

New Jersey yönetimi, takım sahibi Mikhail Prokhorov ve azınlık hisse sahibi prodükör ve rap sanatçısı Jay-Z Los Angles’da All-Star maçı öncesi Carmelo’yu ikna etmek için bir görüşme yaptı. Bu görüşmeden sonra bile Melo’nun Nets takası yapıldığında sözleşme imzalayacağına kesin gözüyle bakılmıyor.

Son konuşulan haberlere göre Melo Knicks’de oynamak istediği için Nuggets son ana kadar bir Knicks takası zorlayacak. Ancak Timofey Mozgov takasa dahil edilmezse, Carmelo, büyük ihtimalle 3 gün içinde New Jersey forması giyecek.

Ömer Aşık’a Houston Rockets Talip Oldu.Chicago Bırakmak İstemiyor.

Milli basketbolcumuz Ömer Aşık’ın forma giydiği Chicago Bulls, takıma 2 numara pozisyonunda takviye yapmak için uzun süredir arayışta. Yao Ming’in basketbolu bırakma ihtimali ile konuşulurken kadroya pivot eklemek isteyen Houston Rockets, gözden çıkardığı Courtney Lee karşılığında Ömer’e talip oldu.

2009 yılında Hidayet Türkoğlu ile yan yana çaylak yılında ilk 5 başlayan Courtney Lee NBA finali tecrübesi yaşamış ve Kobe karşısında çaylak olarak iyi sayılabilecek bir savunma yaptıysa da onu yavaşlatmayı başaramamıştı.Atletik ve savunmaya yatkın bir oyuncu olan Courtney Lee ceza şutlarını kesebiliyor ve şampiyonluk adayı takımlarda katkı verebilecek iyi kadrolarda değeri artabilecek bir oyuncu.

Chicago Bulls ise Ömer Aşık’da gördükleri potansiyelden son derece memnun olduklarını  ve ileride çok değerli olabilecek oyuncumuzu takas etmek istemediklerini söylüyor. Ömer bu sezon maç başına 11 dakikada 2.7 sayı 3.3 ribaund 0.7 blok ile katkı veremiyor gibi gözükse de ilk sezonu için doğal.  İlk sezonu öğrenme aşaması olarak görmek lazım. Sahada kaldığı dakikalarda gerekli alanlarda katkı veriyor ancak sık sık faul ve bolca top kaybı yapıyor. Zamanla bu acemilikleri aşıp, pota dibindeki atletikliğini avantajına kullanarak hücumda bir kaç hareket eklediği takdirde savunmadaki efektifliğiyle NBA’de değerli bir oyuncu olabilir.

Sinan Cem Civili, 3SAYI

Jerry Sloan Utah ile Sözleşmesini Uzattı

Utah Jazz takımının tam 22 yıldır koçluğunu yapan Jerry Sloan takımla sözleşmesini 2011-2012 sezonunun sonuna kadar uzattı. 2 kere NBA Finali oynayan ve şampiyonluk hariç sayısız başarıya ulaşmış, aynı zamanda çok kötü kadrolara da başarılı sezonlar geçirmiş olan Sloan tam 1220 galibiyete imza atmış durumda. Bu alanda lig tarihinde 3. sırada olan Jerry Sloan’ın takımların her zaman belli bir sistem içinde oynaması ve takım oyununa önem veren oyuncular kullanması ile ünlüdür. İlginç bir istatistik , Jerry Sloan Utah Jazz takımının başına geçtiğinden beri ligde toplam 245 antrenör değişikliği olmuş.