Kategori arşivi: BSL – Türkiye Basketbol Ligi

Burak Bıyıktay Görevden Alındı…

Beşiktaş Cola Turka yönetimi, uzun yıllar takıma gerek menajer olarak gerek antrenör olarak katkı veren ve 2 sezondur baş koçluk yapan Burak Bıyıktay’ı görevden aldı. Kulüpten yapılan açıklamada;  “Uzun yıllar Basketbol Şubemiz’de önemli çalışmalarda bulunan, son olarak Erkek Basketbol Takımı Antrenörlüğü görevini üstlenen Sayın Burak Bıyıktay, Yönetim Kurulu kararı ile görevinden alınmıştır. Bugüne kadar Kulübümüze yaptığı değerli katkılardan dolayı kendisine teşekkür eder, bundan sonraki kariyerinde başarılar dileriz. Takımımızın yeni antrenörünün belirlenmesi konusundaki çalışmalarımız, en kısa sürede tamamlanacaktır.Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.” ifadeleri kullanıldı. Yeni koç arayışlarına hız kesmeden başlayan Beşiktaş Cola Turka’da ilk hedefin Ergin Ataman olduğu konuşuluyor.

Mehmet Kodak, 3SAYI

Fenerbahçe Ülker-Efes Pilsen:81-72

Fenerbahçe Ülker, Beko Basketbol Ligi’nin 13. haftasının kapanış maçında konuk ettiği Efes Pilsen’i 81-72 mağlup etti. Zirve yarışındaki güçlü rakibi karşısında son 5 dakikaya kadar giderek artan bir savunma performansı sergileyen Sarı-Lacivertliler, üçüncü periyottan 4. çeyreğe taşınan üstün oyunuyla kritik bir galibiyete imza attı.

Sinan Erdem Spor Salonu’ndaki karşılaşmayı Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Fenerbahçe Asbaşkanları Murat Özaydınlı ve Şekip Mosturoğlu, Turkish Airlines Euroleague Hakem Direktörü Costas Rigas, Türkiye Basketbol Federasyonu Asbaşkanı ve Merkez Hakem Kurulu Başkanı Metin Şahin, TBF Genel Sekreteri Ali Özsoy, Fenerbahçe Ülker Şube Genel Koordinatörü Aydın Örs, Şube Direktörü Nedim Karakaş ve Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı Menajeri Didem Akın da izledi. Fenerbahçe Ülker’in yeni transferi Litvanyalı yıldız oyun kurucu Sarunas Jasikevicius da Sarı-Lacivertli formayla ilk maçına Efes Pilsen karşısında çıktı.

Efes Pilsen, mücadelenin ilk basketini Kerem Gönlüm’ün turnikesiyle bulurken skoru eşitleyen isim Marko Tomas’tı. Nikola Vujcic’in başarılı atışına da Kaya Peker ile yanıt veren Fenerbahçe Ülker, Igor Rakocevic’in art arda isabetlerine engel olamayınca durum 4-9’a geldi. Lacivert-Beyazlılar Vujcic’in turnikesiyle farkı 6’ya çıkardıktan sonra Roko Ukic devreyle girse de ev sahibi, pota altında Kerem Gönlüm’ü durduramadı. Tomas’ın basketiyle reklam molasına 9-13 geride giden Sarı-Lacivertliler, mola dönüşü başarıyla sonuçlandırdıkları ikili oyunla skoru 11-15’e getirdi. Fenerbahçe Ülker, Vujcic’in pota altı isabeti sonrası Ukic ile iki sayı daha üretti, fakat Kerem Gönlüm’ün turnikesine engel olamadı. Kaya ile Kerem Gönlüm’ün karşılıklı basketleriyle süren ilk periyodun bitimine 1 dakika 23 saniye kala Sarunas Jasikevicius oyuna dahil oldu. Litvanyalı yıldız, Kaya’ya yaptığı asistle ilk çeyreğe nokta koydu: 19-24.

İkinci periyodun başında her iki takım da hücumlardan boş dönerken pota altını zorlayan Fenerbahçe Ülker, Oğuz Savaş’ın serbest atışlarıyla farkı 4’e düşürdü. Rakibini Ersin Dağlı ile cevaplayan Efes Pilsen, Bostjan Nachbar’ın smacıyla durumu 20-28 yaptı. Ancak Sarı-Lacivertliler, Kaya Peker’in hem hücum hem de savunmadaki gayretiyle hareketlenip Tarence Kinsey’nin üçlüğüyle farkı 2’ye indirdi. Bunun üzerine mola alan konuk ekip, Andrew Wisniewski’nin üçlük isabetiyle kendine geldi. Bootsy Thornton’ın hızlı hücumu bitiren turnikesi ve Ersin Dağlı’nın başarılı atışı da skoru 27-36’ya getirdi. Marko Tomas’ın sayılarıyla farkı eritmeye çalışan ev sahibi, pota altında Nicola Vujcic’in basketine engel olamadı. Sarı-Lacivertliler; Roko Ukic-Darjus Lavrinovic ikilisinin serbest atışlarıyla ikinci çeyreğin son dakikasına 35-38 geride girdi. Kerem Tunçeri’nin hücum süresi dolarken bulduğu üçlüğün ardından Ukic’in orta mesafeden kaydettiği basketle devre 37-41 Efes Pilsen üstünlüğüyle tamamlandı.

Fenerbahçe Ülker, üçüncü çeyrekte 1 dakika 5 saniye geride kalırken Darjus Lavrinovic ve Kaya Peker’in sayılarıyla eşitliği sağladı. Kerem Gönlüm’ün yakın mesafeli şutuyla dengeyi bozan Efes Pilsen, Kaya’yı durdurmakta zorlandı. Lacivert-Beyazlılar Igor Rakocevic ile tekrar öne geçtikten sonra Ömer Onan’dan üçlük isabeti geldi: 46-45. Marko Tomas ile skor üretmeyi sürdüren ev sahibi, Nicola Vujcic’in pota altındaki etkinliğini önleyemedi ve televizyon molasına 48-49’luk skorla gidildi. Fenerbahçe Ülker, mola dönüşü Oğuz Savaş’ın devreye girmesiyle 6-0’lık seri yakaladı. Sarunas Jasikevicius da ilk periyodu olduğu gibi üçüncü çeyreği de güzel bir asistle kapattı: 56-49.

Marko Tomas’ın final periyodunun başındaki basket faulüyle fark ilk kez çift hanelere çıktı. Tomas’ın bir de üçlük isabetiyle skoru 62-50’ye getirmesinin ardından Ukic’in uzak mesafeli isabeti Sarı-Lacivertlilerin serisini 17-1’e taşıdı. Kerem Tunçeri’nin üçlüğüyle nefes alan Efes Pilsen, Ukic’in turnikesini engelleyemedi. Tarence Kinsey’nin boş pozisyonda sol dipten attığı şut ise durumu 70-53 yaptı. Konuk ekip; Ersin Dağlı, Kerem Tunçeri, Kerem Gönlüm ve Igor Rakocivic’in sayılarıyla yakaladığı 8-0’lık seriyle skoru 71-61’e getirdi. Fakat Marko Tomas’ın üçlüğü farkın tek hanelere inmesine izin vermedi. Lacivert-Beyazlılar, Kerem Tunçeri – Kerem Gönlüm ikilisinin çabasına rağmen son dakikaya 74-67 geride girdi. Kalan süre konuk ekibin arayı kapatması için yeterli olmayınca Fenerbahçe Ülker salondan 81-72’lik galibiyetle ayrıldı.

Salon: Sinan Erdem

Hakemler: Mehmet Keseratar, Aytuğ Ekti, Ahmet Ersan Ergüler

Fenerbahçe Ülker (81): Roko Ukic 15 (2 ribaund – 2 asist), Mirsad Türkcan (5 ribaund – 1 asist), Ömer Onan 7 (1 ribaund), Darjus Lavrinovic 4 (1 ribaund – 2 asist), Sarunas Jasikevicius (1 ribaund – 3 asist), Kaya Peker 16 (8 ribaund – 3 asist), Oğuz Savaş 11 (2 ribaund), Tarence Kinsey 6 (7 ribaund), Marko Tomas 22 (3 ribaund – 2 asist), Emir Preldzic (1 ribaund – 2 asist)

Efes Pilsen (72): Andrew Wisniewski 4 (4 ribaund – 1 asist), Igor Rakocevic 14 (1 ribaund – 1 asist), Kerem Tunçeri 11 (4 ribaund – 8 asist), Bootsy Thornton 2 (5 ribaund – 2 asist), Kerem Gönlüm 18 (8 ribaund – 2 asist), Nikola Vujcic 12 (1 ribaund – 3 asist), Bostjan Nachbar 4 (2 ribaund – 1 asist), Sinan Güler (1 ribaund – 1 asist), Ersin Dağlı 7 (3 ribaund)

1. Periyot: 19-24
2. Periyot: 18-17
3. Periyot: 19-8
4. Periyot: 25-23

TBF

Galatasaray, Beşiktaş’ı da Geçti

Beko Basketbol Ligi’nde 13.haftanın derbi mücadelesinde Galatasaray Cafe Crown, Beşiktaş Cola Turka Arena’da Beşiktaş Cola Turka’yı 73-71‘lik skorla mağlup etti.

Geçen hafta derbi maçında Fenerbahçe Ülker’i deviren Galatasaray Cafe Crown, bu hafta da Beşiktaş Cola Turka’ya şans tanımadı.

Cevher Özer ve Taylor Rocheste’nin karşılıklı basketleriyle başlayan mücadelede Beşiktaş Cola Turka, ilk dakikalarda pota altını kullanarak skor üretmeye çalıştı. Ermal ve Rancik ikilisiyle boyalı alandan üst üste üç basket çıkartan Galatasaray Cafe Crown, 3.dakikada skoru 5-8’e getirdi. Hücumda skor bulmakta zorlanan Siyah Beyazlılar, Josh Shipp’in basketi sonrasında mola aldı. Aranın ardından Allen Iverson ile serbest atışları değerlendiren Beşiktaş Cola Turka, Andrew Ogilvy’nin de pota altı basketiyle farkı 1 sayıya indirdi (9-10). İki takımında hücumda skor bulmakta zorlandığı bu bölümde Ermal Kurtoğlu ve Josh Shipp’in basketleriyle Sarı Kırmızılılar ilk periyotu 9-14 önde tamamladı.

İkinci periyotta Josh Shipp’in pasını iyi değerlendiren Luksa Andric ile skor bulan Galatasaray Cafe Crown’a, Andrew Ogilvy ve Michal Ignerski ile karşılık veren Siyah Beyazlılar, 13.dakikada farkı 3 sayıya indirdi (13-16). Mola alan Sarı Kırmızılılar, hücumda Preston Shumpert ile üç sayı denemesinde isabet bulamazken, Beşiktaş Cola Turka ise Allen Iverson ile durumu 16-16’ya getirdi. Bu bölümde rakibinin top kayıplarını Preston Shumpert ve Evren Büker ikilisiyle değerlendiren konuk ekip, skoru da 16-21 yaptı. Ogilvy ve Cevher ile boyalı alanı etkili kullanan Siyah Beyazlılar, Bekir Yarangüme’nin üç sayı isabetiyle 24-23’lük skorla öne geçti. Son dakikaya Shumpert’in basketiyle önde giren Galatasaray Cafe Crown, Ermal’ın da Shipp’in pasını değerlendirmesiyle devre sonunda soyunma odasına 30-34 üstünlükle gitti.

Üçüncü periyotta Ermal Kurtoğlu’nun etkili oyunuyla skor üreten Sarı Kırmızılılar, 22.dakikada durumu 30-38’e getirdi. Mustafa Abi’nin bir dakika içerisinde kaydettiği beş sayı ile skor üreten Beşiktaş Cola Turka, farkı da 3 sayıya indirdi (35-38). Ermal ile hücumda skor üretmekte zorlanmayan Galatasaray Cafe Crown, Taylor Rocheste’nin de üç sayı isabetiyle farkı 10 sayıya çıkarttı (35-45). Mola alan Siyah Beyazlılar, aranın ardından hücumda organize olmakta zorlanırken, konuk ekip ise Ermal, Rocheste ve Haluk üçlüsüyle durumu 35-51’e getirdi. Allen Iverson’ın basketiyle rakibinin serisine son veren Beşiktaş Cola Turka, Bekir Yarangüme’nin de üç sayı isabetiyle farkı 11 sayıya indirdi (40-51). Son bölümde Luksa Andric ile skor üreten Galatasaray Cafe Crown, periyotu da 45-55 önde tamamladı.

Karşılıklı boş hücumlarla başlayan son 10 dakikada Galatasaray Cafe Crown, Haluk Yıldırım ile üç sayılık basket buldu. Allen Iverson’ın isabetsiz denemesi sonrasında Tutku’nun pasını sayıya çeviren Ermal, farkı da 15 sayıya çıkarttı (45-60). Iverson, Ignerski ve Ogilvy üçlüsüyle ile 6 sayı birden bulan Siyah Beyazlılar, skoru 51-60’a getirirken, Galatasaray Cafe Crown da mola aldı. Aranın ardından savunmasını sertleştiren ve Allen Iverson, Andrew Ogilvy ve Mustafa Abi üçlüsüyle basketler bulan Beşiktaş Cola Turka, toplamda yakaladığı 13-0’lık seriyle farkı da 2 sayıya indirdi (58-60). Bir kez daha mola alan Sarı Kırmızılılar, rakibinin 14-0’lık serisine Tutku Açık ile son verdi. Josh Shipp’in smaç basketi sonrasında Michal Ignerski, pota altında kendisine yapılan faul sonrasında kullandığı iki serbest atışı da kaçırdı. Bitime 18 saniye kala Ignerski ile skor bulan Siyah Beyazlılar, farkı 2 sayıya indirdi (67-69). Galatasaray Cafe Crown, mola sonrasında Haluk Yıldırım’ın asistinde Radoslav Rancik’in turnikesiyle durumu 68-71’e getirdi ve Beşiktaş Cola Turka da mola aldı. Kenardan topu oyuna sokan Siyah Beyazlılar, Ignerski’nin üç sayılık basketiyle durumu 71-71’e getirdi. Tutku Açık, kendisine yapılan faul sonrasında skoru 71-73’e taşırken, son hücumda maçı uzatmaya taşıma şansı yakalayan Ignerski, serbest atışları değerlendiremeyince, Galatasaray Cafe Crown mücadeleden 71-73 galibiyetle ayrıldı.

Salon: Beşiktaş Cola Turka Arena

Hakemler: Recep Ankaralı – Yener Yılmaz – KAAn Büyükçil

Beşiktaş Cola Turka (71): Allen Iverson 11 (5 ribaund – 4 asist), İsmail Çevik (1 ribaund – 1 asist), Bekir Yarangüme 6 (5 ribaund – 2 asist), Mustafa Abi 11 (3 ribaund – 3 asist), Serhat Çetin, Michal Ignerski 20 (7 ribaund), Cevher Özer 5 (4 ribaund), Andrew Ogilvy 18 (12 ribaund – 1 asist)

Galatasaray Cafe Crown (73): Joshua Shipp 6 (8 ribaund – 4 asist), Melih Mahmutoğlu (1 asist), Preston Shumpert 7 (2 ribaund – 1 asist), Taylor Rocheste 8 (2 ribaund – 2 asist), Tutku Açık 8 (3 ribaund – 4 asist), Luksa Andric 4 (1 ribaund), Radoslav Rancik 4 (7 ribaund – 1 asist), Haluk Yıldırım 9 (3 ribaund – 2 asist), Evren Büker 5 (1 ribaund), Ermal Kurtoğlu 22 (6 ribaund – 1 asist)

1.Periyot: 9 -14
2.Periyot: 21-20
3.Periyot: 15-21
4.Periyot: 26-18

tbf


Soner Şentürk ve Torin Francis Röportajı

Bornova’da Hedef Playofflarda Başarılı Olmak

Geçen sene Beko Basketbol Ligi’ni 7. sıradan bitirerek, playofflarda Fenerbahçe Ülker ile eşleşen Bornova Belediyesi, ligdeki ikinci yılında geçen sene ortaya koydukları performansı daha da yukarıya çekerek devam etme hedefinde.

Geçen sezon kadroda olan yabancı oyuncularından Tyler Smith ve Thomas Nagys yanına deneyimli oyuncu olan Torin Fransic’i takviye ederek pota altında daha da güçlenen Bornova Belediyesi’den Soner Şentürk ve Torin Francis ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Basketbola Darüşşafaka altyapısında başlayak sırasıyla Yıldız ve Genç takımlarda forma giyen Soner Şentürk A Takım’da geçirdiği senelerden sonra  2009-2010 sezonunda Türk Telekom’a transfer oldu. Telekom’da geçen bi yılın ardında da bı yıl Bornova Belediyesi ile anlaştı.

Kariyerinde 2 yıllık İtalya ve Yunanistan deneyimi bulunan Torin Francis ise ligin sayı ve ribaundda en efektif uzunlardan birisi. Frank Elegar’ın boşluğunu daha kaliteli bir oyuncu ile dolduran Bornova Belediyesi kendi yapısı ve karekteri adına bu sezon doğru oyuncu ile anlaşmış bulunmakta.

Darüşşafaka’da geçirdiği yılların kendisine çok büyük katkısı olduğunu belirten Şentürk, “Darüşşakafa’da altyapıya ciddi bir değer veriliyor. Sadece oyuncu yetiştirmek değil antrenör yetiştirme amaçlı da çalışıyorlar. Ortada gerçekten verilen çok büyük bir emek var. Bugün sahip olduğum basketbolda Darüşşafaka’nın çok büyük bir önemi var. Ama sonuç olarak herşey oyuncularda bitiyor. Belirli bir çaba olmadan kimse bir yerlere gelemez. Bazı fedakarlıklar yapmamız gerekiyor. Biz bunları sosyal hayatlarımızı kısarak yaptık ve okuldan fedakarlık etmem gerekiyordu” diyerek basketbolunun gelişiminde Darüşşafaka’nın öneminden bahsetti.

Bornova Belediyesi’ni tercih etmesinin en büyük sebeplerinden birinin geçen sene yakaladıkları başarı olduğunu belirten Soner; “İkinci Lig’den gelen bir takımın ilk senesinde playofflara kalarak Fenerbahçe Ülker ile eşleşmesi takım adına çok büyük bir başarı. Geçen sene yaşanan başarının ardından benim buraya gelmek istemem çok büyük bir etkendi. Bu sene de takım hedefi olarak geçen seneki başarının ardından bu sene de üstüne birşeyler koyarak devam etmek istiyoruz. Geçen seneye göre daha iyi bir takım kurulduğunu düşünüyorum. Playoffa en iyi yerden girmek istiyoruz ve şu ana kadar sezona şu anda iyi başlangıç yaptığımızı düşünüyorum. Playoff öncesi elimizden geleni yapıp tüm maçları mümkün olduğunca kazanmak istiyoruz. Çünkü hiç bir takıma karşı 1-0 geride başlamak istemiyoruz” açıklamalarında bulundu.

Türkiye’ye gelmeden önce Beko Basketbol Ligi’nin bu kadar fiziksel bir lig olduğunu düşünmediğini belirten tecrübeli oyuncu Torin Francis, “Yunanistan fiziksel gücün üst seviyede olduğu bir ligdi. Açıkçası buraya gelmeden önce ligin kalitesinin bu kadar yüksek olduğunu bilmiyordum. Ama bence Beko Basketbol Ligi Yunanistan’a göre daha fiziksel güçlerin kullanıldığı bir lig. Verdiğim karardan dolayı mutluyum çünkü ligde çok kaliteli ve kendini ispatlamış oyuncular bulunuyor. Bornova Belediyesi ikinci yılında olmasına rağmen belirli bir çizgiyi hedefleyen bir takım” diye belirtti.

Geçen sene Türk Telekom’a transfer olmasına rağmen umduğu süreleri alamadığını belirten Soner Şentürk, Bornova Belediyesi’ni seçmesinin sebeplerinden birinin Darüşşafaka’da yaşadığı performansı gerçekleştirmek olduğunu vurguladı ve

“Daçka’da geçirdiğim son sene hem takıma katkım hem de aldığım süreler göz önünde bulundurulduğunda Türk Telekom’da yaşadığım sene benim için çok da güzel geçmedi açıkçası. Sonuçta hiçbir oyuncu oynamadan mutlu olamaz. Bornova’ya gelmemde ki en önemli sebeplerden biri de bu. İki sene önce Daçka’da yaşadığım performansı burda da göstermek istiyorum. Bu yüzden şu anda doğru bir yerde olduğuma inanıyorum” dedi.

2009-2010 yılında yakalanan başarının sadece Türk oyuncuları değil yabancı oyuncularıda cezbettiğinin belirtisi olan Torin Francis başarıyı hedefleyen takımda oynamanın ayrı bir keyfi olduğunu belirtti ve “Ligi sadece orta sıralarda bitirmeyi değil playofflarda başarılı olmayı hedefleyen bir takımız. Bence geçen sene yakaladıkları başarı bunun bir örneğiydi. Koçumuz sürekli kazanmayı ve daha iyisini isteyen bir insan. Bu yüzden tercihimi Bornova Belediyesi’nden yana kullandım ve doğru bir tercih yaptığıma inanıyorum. Daha önce de belirttiğim gibi ligde çok başarılı oyuncular var. Benim de ribaund özelliğim var. Beko Basketbol Ligi’nde bu özelliğimle ön planda olmak ve ligi ribaundda en üst seviyede tamamlamak istiyorum” diye ekledi.

Dünya Basketbol Şampiyonası’nın ardından ülkemizde basketbol adına çok büyük gelişmeler olduğunu ve olmaya devam edeceğini belirten Şentürk, “Milli Takım’ımızın ikinciliğinin getirdiği başarı sadece sportif anlamda olmayacaktır. Herkesin de bildiği gibi Türkiye futbol ülkesi ve bu başarı bence biraz bunu kıracaktır. Ben hatırlamıyorum ki Fenerbahçe Eurolig maçında dolu tribünlere oynasın. Bence bunlar ufak tefekte olsa bazı şeylerin değiştiğinin başlangıcı. Ama sadece bunlar yetmez. Artık kulüplerin yapacağı yatırımlar daha da büyük önem kazanıyor” şeklinde belirtti.

Her maçı ayrı ayrı düşünmeleri gerektiğini belirten Torin Francis, playofflara kadar çok önemli maçlar oynayacaklarını ve her maça ayrı konstanre olmaları gerektiğini dedi ve “Elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Tüm maçlara konsantre olup sahada olabileceğimizin en iyisi olmalıyız. İyi bir başlangıç yaptığımıza inanıyorum ama bu başarıyı sürdürmemiz gerekiyor. Bence playofflara iyi bir giripi yapabilcek kapasiteye sahip bir takımız” açıklamalarında bulundu.

Avrupa Basketbolunun kendisine çok cazip gelen bir tarz olduğunu belirten Şentürk şu aşamada kariyerinde doğru bir takımda olduğunu ve ileride Avrupa’da bir takımda forma giymek istediğini belirterek sözlerini noktaladı.

Gizem Kumbasar, 3SAYI

Bu yazı 3SAYI Aralık 2010 sayısında yayınlanmıştır. 26. sayımız



Allen Iverson Türkiye’de

AI4….

Çok değil 3 yıl önce, biri çıkıp da “Iverson Türkiye’de basketbol oynayacak.” Dese en iyi ihtimalle NBA’in Avrupa Turlarından birisine Iverson’ın katılacağını düşünürdük sanırım. Ama ne derler bilirsiniz; Hayat sürprizlerle doludur.

Iverson’ın kariyerinde yaşadığı beklenmedik düşüş, kendisini Türkiye’de seyretmemizi sağlayan en büyük faktördü. Denver Nuggets’ta oynadığı dönemde All-star performansı sergiliyordu, ta ki Billups karşılığında Detroit Pistons’a gönderilene kadar. Kendi oyun tarzına fazlası ile ters olan bir takımda geçirilen bir sezondan sonra şaşırtıcı bir şekilde kimse kendisine takip olmadı. Offseason’ın son günlerinde yedek kalma konusunda problem yaşadığı için Los Angeles Clippers ile anlaşamayıp Memphis Grizzles ile bir yıllık sözleşme yapan Iverson herkesi şaşırtmıştı.

Tabii Memphis’te geçirdiği kısa sürede saha için performansından çok koçu ile yaşadığı sorunlar ile gündeme gelen Iverson sadece 3 maç ve 67 dakika süren Grizzles macerasını kendisinden istenileni veremeden sonlandırdı. Bundan bir süre sonra bir basın açıklaması ile basketbolu bıraktığını açıkladı.

Bundan bir süre sonra 76’ers guardı Louis Williams’ın yaşadığı sakatlık ile şans Iverson’ın yüzüne bir kez daha güldü. Kendisini bugün olduğu yere taşıdığını söyleyebileceğimiz 76’ers organizasyonu tarafından bir şans daha verilen Iverson  emeklilik kararını rafa kaldırarak sahalara döndü. Tabii bu dönüş ne kadar verimli oldu bu konu tartışmaya açık…

2009-10 sezonunda 25 maçta formasını giydiği 76’ers ile eski günlerinin çok uzağında bir performans sergileyen Iverson, bir süre sonra kızının hastalığı gerekçesi ile takımından izin alarak ayrıldı. Bundan bir süre sonra ise kumar ve alkol problemleri yaşadığına dair dedikodular dolaşmaya başladı. Düşene bir tekme mi denir, yoksa yazılanlar gerçeği mi yansıtır bu konuda söyleyeceğimiz hiçbir şey kesin olamayacaktır elbette. Tabii o dönem ligi dibe vurmuş ve kaybedeceği hiçbir şey olmadan geçiren Nets, Knicks, Wolwes gibi takımların da kendisi ile ilgilenmemesi akla bazı soru işaretlerini getiriyordu.

Kariyerinde Iverson gibi hızlı düşüş yaşayan Stephon Marbury’nin kendisini nasıl rezil ettiğini hatırlayanlarımız vardır. Bütün bunlara rağmen Marbury, basketbol kariyerini şu anda Çin’de sürdürüyor.

Iverson’da tıpkı Marbury gibi kariyerinin dibe vurduğu bu dönemde Çin’den oldukça iyi bir teklif aldı. Yıllığı 4 milyon dolardan 2 yıllık teklifi kabul etmemiş olması, kumar problemi yaşadığı söylenen bir adam için pek alışılan gelen bir şey değil tabii.

Bizi asıl ilgilendiren kısım ise bundan sonra başladı. Beşiktaş’ın NBA efsanesi Iverson’ı 2 yıllığına renklerine bağlamak istediği haberleri bomba gibi düştü. Kimileri bunun bir rüya olduğunu iddia etti, kimileri ise olaya daha iyimser yaklaştı. Dünyanın basketbol açısından ilk 10’da yer aldığını söyleyebileceğimiz bir ülkede yılda 2 milyon dolar kazanmak, kariyerinin noktaladığını açıklamış bir isim için çekici olabilirdi. “Gelirdi, gelmezdi, Iverson ne arasın Türkiye’de” derken Beşiktaş yöneticileri Iverson’a Amerika’da 2 yıllık anlaşmayı imzalattı.

Tabii burada bir parantez açmak lazım. Iverson’a sözleşme imzalatarak ses getiren Beşiktaş yönetimini tebrik etsek de, bu kadar büyük bir oyuncuya yaptığı imza töreni acemiceydi. Futbol maçı ile aynı saate getirilen imza törenine doğal olarak fazla ilgi olmadı, yine de bahsettiğimiz acemice imza töreni dünyada ses getirmeyi başardı.

Iverson son yıllarda yaşadıkları yüzünden, ekonomik açıdan Beşiktaş’tan daha iyi durumda olan ve daha yüksek seviyelerde mücadele eden takımların bile forum durumu ve yaşı hakkındaki soru işaretleri nedeniyle almaktan çekindiği bir oyuncu olsa da şunu gözden kaçırmamak lazım: Bu transferden önce Türkiye’nin yerini haritada bile gösteremeyecek olan binlerce kişi şimdi Türkiye’yi ve Beşiktaş’ı konuşuyor, bunun yanında Iverson’ın kariyerini Türkiye’de sürdürdüğünün bilincinde. Bütün bunların yanında 8 ay boyunca antrenman yapmamış ve basketboldan uzak kalmış bir adamın, sahaya çıkar çıkmaz basketbola bıraktığı yerden devam etmesini beklemek hayalcilik olur. Yaşlı olarak lanse edilse de bahsettiğimiz oyuncunun Iverson olduğunu ve antrenman eksiğini giderdikten sonra takımı bir üst seviyeye çıkaracağı gerçeğini gözden kaçırmamak lazım.

Türkiye’de ve Avrupa’da şu ana kadar çıktığı maçlarda beklenilenin uzağında bir performans göstermiş olsa da, bu maçlarda izlediğimiz Iverson’ın kapasitesinin %50’sini bile kullandığını söylemek bile bir tartışma konusu. Bunun yanında beklentilerin büyüklüğü yüzünden Beşiktaş koçu Burak Bıyıktay’ın hazır olmasa bile Iverson’ı sahada tuttuğu anlar var. Bunu kendi açıklamalarından da anlayabiliyoruz. “Allen Iverson çok büyük ve önemli bir oyuncu. Ancak şu anda bildiğimiz Allen Iverson değil. Hatta ortalama bir oyuncu kadar bile hazır değil. Zamana ihtiyacı var. Avrupa basketboluna da adapte olamadı henüz. Salı günü Hemofarm maçını nasıl kaybettik gördünüz. Fark 16 iken taraftar istedi diye (burada tüm sorumluluk benim, oynatmayabilirdim) oyuna aldım ve 2 değişiklikle maçı kaybettik. Elbette taraftarlar onu sahada görmek istiyor ancak işin bir de bu tarafı var. Zor bir durum tabii.” Fenerbahçe Ülker maçından sonra Spormax muhabirine yaptığı bu açıklamada da görüldüğü gibi hazır olmayan Iverson’ı sahada tutma bakısı altında olması şu ana kadarki performansı açıklayıcı olabilir. Yine de sezon ilerledikçe bunun değişeceğine eminim.

Beşiktaş taraftarının bir oyuncuya bağlandığında performansını nasıl etkilediğini Khalid El-Amin’in ilk Beşiktaş serüveninden hatırlayabiliriz. 2004-05 sezonunun finalinde Efes Pilsen’e kaybedilen o sezonda, Beşiktaş deplasmanı şüphesiz her rakip için korkutucuydu. Iverson o seyirciyi tekrar salona çekebilir mi? Buna cevap olarak Iverson ayrıldıktan sonraki 6 sezonda seyirci ortalaması olarak ligin diplerinde yer alan 76’ers’ın Iverson döndükten sonraki ilk maçının görüntülerini örnek verebiliriz.

Seyirci ortalamasında ligin diplerinde gezinen bir takımın tribünlerinin tek bir isim ile nasıl dolduğunu gördük. Aynı etkiyi Beşiktaş’ta yapabilir mi peki? Şu ana kadar izlediğimiz maçlarda Iverson’ın gelişinden sonra Akatlar’ın bambaşka bir atmosfere büründüğünü görmek pek de zor değil.

Iverson transferinin saha içindeki etkilerinin yanında en büyük etkisinin saha dışında olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Yazının başında bahsettiğim hayali arkadaş yine 3 yıl önce çıkıp “Beşiktaş – Fenerbahçe maçını NBA TV yayınlayacak.” dese, “Alay mı ediyorsun lan benimle!” ağzına kürek ile vururdum sanırım. Ama yaşanılan bu. Yıllar önce Hidayet’in maçlarını seyretmek için sabahlamamız gibi, Amerika’da da hatırı sayılır bir kitle Iverson’ın Türkiye Basketbol Ligi’ndeki ilk maçı için televizyonlarının başına geçti.  Sırf bu haber bile bir transfer ile nelerin değişeceğini ve Iverson adının ne kadar büyük olduğunu göstermesi açısından önemli bence. Tabii bizim yıllar boyunca Hidayet’i seyretmek için beklediğimiz saatler sonunda temsilcimizin 5 sayı 1 ribaunt gibi performanslarını izlememizin ahı mı tuttu bilinmez ama, Iverson NBA TV’de yayınlanan ilk maçında sadece 2 sayıda kaldı.

Başlangıcının beklenildiği gibi olmaması üzerine kendisine yöneltilen

“Yaşlı, formsuz, parasını alıp yatmaya geldi, Allen Iverson zaten bitmiş bir isim” tarzındaki eleştirilere vereceği cevabı sabırsızlıkla bekliyoruz. Kendisini bugünlere getiren performansını sergilerken kazandığı “The Answer” lakabının da, kendisini eleştirenlere cevabını sahada verirken elde etmişti. Sanırım  Iverson’un kendisini eleştirenlere hâla verilecek bir cevabı vardır. Arkamıza yaslanalım ve Iverson’ın cevabını izlerken tadını çıkaralım.

Gökhan Bayezit, 3SAYI

Bu yazı 3SAYI Aralık 2010 sayısında yayınlanmıştır. 26. sayımız


Mire Chatman Kadro Dışı Bırakıldı

Beko Basketbol Ligi ekiplerinden Beşiktaş Cola Turka, disiplinsiz davranışları sebebiyle Amerikalı oyun kurucusu Mire Chatman’ı süresiz olarak kadro dışı bıraktı.Kulübün resmi internet sitesinden; “Kulübümüzün maddi tüm vecibelerini yerine getirmesine karşın, iki kez antrenmana çıkmayan ve takım içinde disiplinsiz hareketlerde bulunan Mire Chatman, süresiz olarak kadro dışı bırakılmıştır.” şeklinde bir açıklama yayınlandı.

Mahmuti Mat Dedi!

Yılın son derbisinde gülen taraf Galatasaray Cafe Crown oldu. Galatasaray taraftarları bu anı uzun zamandır bekliyorlardı. Geçen sene yaşanan rezaletin üzerine bu sene yapılan hamleler Galatasaray taraftarlarını mest ediyor. Mahmuti’nin göreve gelişi; geçen sezonu kurtaran adam Cem Akdağ’ın hoş olmayan yakışmayan bir şekilde gönderilmesi neticesinde gerçekleşmişti. Cem Akdağ geçen sene büyük bir iş başardı ve bayrağı Mahmuti’ye teslim etti. Mahmuti’ye inanan ona güvenen Galatasaray taraftarları eminim ki şimdi çok daha mutlu mesut ve bahtiyardır.

Fenerbahçe Ülker cephesi de taraftarların ve Türk basketbol kamuoyunun bir türlü hazzetmediği bir koçun ardından yaşanan kan değişikliği ile sezona başlamıştı. Sene başında Türkiye Kupası elemelerinin Gaziantep ayağında ligin yeni renkli ekibi Trabzon önünde yeni koç Spahija’yı izleme şansına erişmiştim. Spahija’yı izleme diyorum çünkü kenardaki performansı çok hareketli ve gerçekten izlemeye değer. Maç aşağı yukarı 40 sayı farklıyken hiç olmayacak bir pozisyonda hatta hakemin bile hatasını kabul ettiği bir durumda adeta çılgına dönen Hırvat koç teknik faülü almayı başarmıştı. 2010’un son derbisinde yine olmadık bir yerde sergilediği kenar şovunun ardından aldığı teknik faul sonrası aklıma yine o pozisyon geldi. Ömer’in top kaybı ile gelen fast break sayısından sonra adeta çılgına dönen Spahija aldığı teknik faul ile kendi takımına son hançeri yine kendisi vurmuş oldu.

Galatasaray Cafe Crown maça rakibi Fenerbahçe Ülker’e oranla çok daha iyi hazırlanarak çıkmıştı. Hatta Fenerbehçe Ülker’in bu maç için en ufak bir hazırlık yaptığını dahi düşünmüyorum. Çünkü;

—Efes Pilsen yıllarından bu yana geriye düştüğü her an 4 kısalı sisteme dönerek maçı geri getirmeye çalışan koç Oktay Mahmuti’nin en önemli hamlesine en ufak bir karşılık verildiğini göremedik.

— Galatasaray Cafe Crown’un Türk vatandaşlığına zamanında geçirilmesi başarılamayan oyuncusu Schumpert’e en ufak bir önlem alındığına şahit olamadık. Sahada; kardeşim hele sen bir dur diyen ne bir oyuncu nede bir savunma sistemi mevcuttu.

— Galatasaray Cafe Crown savunması oldukça sert ve etkili bir savunma. Fenerbahçe Ülker hücumu bu savunmanın aşil tendonunu maç boyu bir türlü bulamadı. Ellerinde Oğuz Savaş gibi kalıplı sırtı potaya dönük oynayabilen bir adama maç boyu doğru düzgün post up yaptıramadılar.

Galatasaray taraftarları eminim ki bu kadar iyi savunma yapıp böylesine dengeli hücum eden takımlarına sonsuz güveniyorlardır. Bu akşam kendilerine oranla çok güçlü bir takımı coaching farkı ile yenmeyi başardılar.

İlker KESER

basketci14@gmail.com

Galatasaray CC – Fenerbahçe Ülker


Beko basketbol ligi 12. hafta karşılaşmasında Galatasaray Cafe Crown ile Fenerbahçe Ülker Abdi İpekci Spor Salonunda karşı karşıya geldi. Ligin zirvesindeki mücadelede kazanan taraf 67-56’lık skorla Galatasaray Cafe Crown oldu. Galatasaray bu sonuçla rakibi Fenerbahçe Ülker’den liderliği de devralmış oldu.

Galatasaray Cafe Crown’da Tutku Açık 12 sayı, 6 ribaund ve 7 asistlik etkili performansı ile göz doldururken, Preston Shumpert 16 sayı ile Galatasaray’ın en skorer oyuncusu olmayı başardı. Fenerbahçe’de ise Ömer Onan’ın 16, Oğuz Savaş’ın 14 sayısı mağlubiyeti engelleyemedi.

Maçın Yorumu İçin Tıklayınız

Taraftar Desteği

TARAFTAR DESTEĞİ ?
Geçtiğimiz günlerde Bornova Belediye – Oyak Renault maçını salondan takip etme fırsatım oldu. Bornova Belediye maçı rahat bir oyunla kazandı ve play off için büyük bir avantaj sağladı. Nitekim de play off lara kaldılar. Bornova’nın oyununu beğendim fakat taraftar için aynı şeyi söyleyemem. 10.000 kişi kapasiteli Halkapınar Spor Salonu’nda maçı takip eden yaklaşık  250 – 300 kişi vardı. Bornova Belediye gibi 2 yılda TBL’ye çıkan , ilk sezonunda play-off’lara kalan bir takım için bu sayı oldukça az. Hele hele İzmir gibi bir basketbol şehrinde. Sanırım İzmir henüz bu takımı sahiplenemedi. Bir diğer İzmir takımı olan Pınar Karşıyaka ise maçlarını dolu tribünlere oynuyor ve taraftarın takımı ateşlediği inkar edilemez bir gerçek. Arkasına taraftarını alan Pınar Karşıyaka’yı KSK arenada yenmek oldukça zor.

Tribüne gelen taraftarın takımı ateşlemeyi bilmesi de çok önemli. Mesela Bornova Belediye maçında tribünlerdeki bir amcanın kendini coach sanıp bağıra çağıra oyunculara taktik vermesi, onları azarlamasını garipsemiştim. Taraftarın birlik içinde takımı ateşleyici tezahüratlar yapması oyuncular için oldukça önemli.Bu durum sadece Bornova Belediye için geçerli değil tabiki. Basketbolumuzun en büyük sorunu maçların boş tribünlere oynanması. Tribünlerin dolmamasının en büyük nedeni ise basketbolun yöneticileri.Ben bu yöneticilerin şuana kadar basketbolu sevdirmek adına  bir şey yaptıklarını görmedim.Fiyatları 30 ile 250 tl arası değişen futbol maçlarına giden taraftarın 5 – 10 tl ücretli basketbol maçlarına gelmemesi için hiçbir neden yok.Salonlardaki yüksek tempo ve görsel şovlar ise basketbolun futbol karşısındaki en büyük avantajı.

Avrupa’da ise durum biraz farklı. Mesela Cenk Akyol’u izlemek için Air Avellino maçlarını izlediğimde salonun neredeyse tamamen dolu olduğunu görüyorum. Avellino’da yüksek bütçeli bir takım değil ve play off  için oynamalarına rağmen taraftar takımına olan desteğini hiç kesmiyor.Partizan’ın da taraftar desteğini arkasına alıp Euroleague’de  aldığı başarılı sonuçları hepimiz gördük.Burada devreye basketbol kültürü giriyor.Salonlara ve takımlarımızın Avrupa başarılarına baktığımızda henüz basketbol kültürümüzün oluşmadığını görüyoruz.Buradan geçmiş federasyonların doğru işler yapmadığını anlamak güç değil.Bundan sonra yöneticilerin taraftar sorununa çözüm bulması gerekir yoksa basketbolumuz sürekli geriye gider.Milyon dolarlık takımların boş salonlara oynaması anlamsız.

Önümüzde ülkemizde gerçekleşecek olan 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası var.TBF şuana kadar gayet başarılı işler yaptı.Umarım şampiyonayı başarılı bir şekilde atlatırız ve basketbol kültürümüzü biraz da olsa geliştirebiliriz.Satışa çıkan biletlerin kısa bir süre içinde tükenmesi ise oldukça sevindirici bir gelişme.
Salonların dolması dileğiyle.

Halil Özçevik
halilozcevik@3sayi.com


Duşan Cantekin

BİR (1) PORTRE   =  DUŞAN CANTEKİN

Kayıtlarda   1992 doğumlu geleceğin yıldız adaylarından Duşan Cantekin veya Duşhan Gavrilovic .  Kayıtlarda dedim , çünkü 1990 doğumlu olduğu hakkında ciddi söylentiler var Duşan Cantekin’in..
Dünyada 2.20 boyunu aşan nadir oyunculardan birisi 2.24 boyu ile  ,  Pertevniyal takımına nice kupalar kazandırdı. Sene başında ağır bir sakatlık geçiren ve 3 ay boyunca parkelerden uzak kalan Duşan ; Efes Pilsen’in bu sezonki deplasman da  oynadığı  Bornova maçından önce Kasun ve Ermal Kuqo’nun aynı anda sakatlanmasından sonra Pertevniyal’ den apar topar kadroya dahil edildi ve oynadığı ilk maçta 8 sayı 1 savunma ribaundu kazandırdı takımına. Kazandırdığı 8 sayı’nın 4’ü  serbest atış çizgisinden 4 de 4 (%100 ) ile , diğer 4 sayı ise 2’lik atışlarla 2 de 2 (%100) ile  geldi.
Çok yumuşak bileklere sahip olan Duşan Cantekin için Efes Pilsen’in Hırvat pivotu Mario Kasun ; “Geleceği çok parlak ; gelişimini sürdürürse 3-4 sene içinde NBA’ ye kolayca gidebilir” ifadesini kullanıyor. Ayrıca Kasun antremanlar da Duşan’a yardımcı olmaya çalıştığını da belirtiyor. Sadece Kasun değil takımdaki tüm ağabeyleri Duşan için aynı şeyleri düşünüyorlar.
Çok ballandıra ballandıra anlattım ama Duşan’ın da bir takım eksikleri var tabi.. Mesela kilo bakımından çok zayıf , en azından boyuna göre zayıf diyelim , bu da tabi ki mücadele gücünü azaltıyor.. Kilo alıp gelişmesi çok önemli Duşan’ın geleceği için. Tabii ki çok çalışması gerekiyor. NBA Duşan için hayal olmaz yukarda sölediklerime ve yaşamına dikkat ederse eğer..
Ama Duşan’ın şuan için ihtiyacı olduğu tek şey biraz daha fazla süre alması. Süre alması demek tecrübe kazanması demek. Ne kadar fazla süre , o kadar tecrübe kısacası.. Bana göre Duşan şuana kadar süre bakımından istenilen dakikayı alamıyor ama gelecek sene daha çok süre alacağından eminim..

Duşan ile ilgili söleyeceğim son şey ise Milli Takım. Umarım bu 2.24’lük dev yıllarca milli takımızın formasını giyer.. Destek  olunduğu takdirde  başarılı olacaktır Duşan. Buna eminim ve güveniyorum Duşan’a… Yolun açık olsun Duşan..

2010-2011 Sezonunda ise Mersin Büyükşehir Belediyespor da forma giymeyi sürdürmektedir.

ERKAN KALAY…

Kadronun Başarısı Kuruluşundan Başlar

KADRONUN BAŞARISI KURULUŞUNDAN BAŞLAR – Beko Basketbol ligi 2010 sonu değerlendirmesi

Beko Basketbol Liginde 2009-2010 sezonu en çok eleştiriye hedef olan Fenerbahçe Ülker’in 2 kupa birden kazanıp ezici üstünlüğü ile son buldu.
Bu şampiyonluklarda aslında Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış en yüksek harcama ile (20.Milyon Euro) 3 kupada da sınıfta kalan Efes Pilsen’in de rolü büyüktü.Ataman’ın gelişi ile çılgın bütçeler ortaya koymaya başlayan Efes Pilsen kendi değerlerini elinin tersi ile bir kenara itip hak etmediği halde uçuk paralar verdiği oyuncularından hiç verim alamayınca müthiş bir çöküş yaşadı.Bu çöküş aslında geçen yıl ki şampiyonluk sonrası ortaya çıkan doping olayı ile başlayıp play-off final serisindeki hezimet ile sona erdi.Lacivert beyazlılar sezon boyu oyuncu-Koç kavgasını bir türlü mutlu sona eriştiremediler.İdari alandaki başarısızlık teknik başarısızlıkla birleşince 2 yılda yaklaşık 38 milyon Euro çöpe gitti…….
Avrupa’da ilk yıl normal sezon sonunda şok eve dönüş.Bu sezon ise normal sezonun sonunda Avrupa’da bile çok inandırıcı görünmeyen ve çok tartışılan son maç talihiyle TOP 16….

Avrupa’daki Efes Pilsen bu mudur?

Ataman Beşiktaş’a gidişinde kulüp tarihinin en yüksek bütçelerini organize edip 3 kupa demişti ama final bile oynayamadan sezona veda etmişti.Daha da önemlisi Beşiktaş hala o yılın borçlarını ödüyor !!

Başlıktaki gibi düşündüğümüzde bir kadronun başarısı kuruluşundan başlıyor. Sezona girmeden eş-ahbap-dostun oyuncularını transfer ederek sonuç alınmıyor.Kulübün hedefleri ve oynanan ligin şartları doğrultusunda yapılmayan transferler böyle hüsranla sonuçlanıyor.Efes Pilsen ve Ergin Ataman bundan böyle umarım daha dikkatli olurlar.Çünkü Ataman Koç olarak Efes Pilsen de kulüp olarak büyük imaj kaybettiler.Bu imaj nasıl düzeltilir bilemiyorum.Avrupa’nın en saygın markalarından biri Avrupa’da can çekişiyor.Bir zamanlar İtalya-İspanya-Rusya ve Türkiye’de önemli bir havası olan Ataman ise o günlerden çok şeyler kaybetti.Biri basketbolumuzun en kariyerli kulübü…diğeri ise en kariyerli Koçlarından biri….Hadi artık toparlanın….yoksa aynaya baktığınızda bile kendinizi göremeyeceksiniz !

Efes’i eleştirdik ama 2 kupalı şampiyona da iki laf edelim.Bu iki kupa Fenerbahçe’nin eseri olmaktan çok rakiplerin çok kötü olması ile gelen kupalar.Bu kadar çok imkan ile bu kadar kötü basketbol ve Avrupa’daki hüsran neyle tarif edilebilir? Gelelim Fenerbahçe’nin kadro kuruluşuna…..Aydın Örs’ün gidişi sonrası Fenerbahçe oyuncu yetiştirmekle ünlü Bogdan Tanjevic’i işin başına getirdi ve Tanjevic’e de aynı şeyi söyledi ‘Bize oyuncu yetiştir’…..Ama uygulama 3 yıl içinde öyle olmadı.İlk yıl Emir ve Vidmar gibi 2 genci transfer edip yabancı hakkını kullanan Fenerbahçe Ülker Avrupa’da TOP 8 oynayıp ligi şampiyon bitirmesine rağmen birden farklı bir yöne kaydı.Önce Solomon NBA’e gitti.Ardından Williams ve Kinsey NBA oyuncusu havasına bürünüp takımdan ayrılınca Tanjevic’i dinlemek yerine transfer coşkusuna kapılan yöneticiler Bogdan’ın hiç istemediği isimleri getirmeye başladılar.Gordan Giricek bu konuda başı çekti ve takımdaki diğer isimlerle arasındaki müthiş fiyat farkı nedeniyle baştan huzuru kaçırdı.Üstüne sakatlıktan hiç oynayamayınca işin tadı kaçtı.Air Avellino’da iyi sezon geçiren Marquies Green ve Devin Smith Euroleague çizgisinde olamadılar.Emir ve Vidmar’ın gelişimi mutlu etse de TOP 16’dan ileri gidemedi sarı lacivertliler.Burada yöneticilerin Tanjevic’i bu iki oyuncunun transferinde eleştirmeleri bu sezon başında transferi Tanjevic’e bırakmamalarına neden oldu.Geçen yıl şampiyonluğun kaybedilmesinde önemli bir pay sahibi olan Solomon zorla yeniden getirildi ve hep sorun oldu.Gittiğinde ise Fenerbahçe’yi enkaza çevirmişti bile.Greer gibi yumuşak bir ismin transferi tuz biber oldu.Giricek zaten cam çocuk gibiydi.Yanından geçerken PÜFFF deseniz bir yeri sakatlanıyordu.Üzerine Greer derin darbe oldu.Euroleague’in normal sezonunu Ukic’i bekleyerek oyun kurucusuz geçiren Fenerbahçe Ülker orta sahayı zor geçince Euroleague’e havlu attı.
Sezon devamında Ukic’in gelişi ile yakalanan ivme 2 kupa birden getirse de Fenerbahçe transfer yanlışlarının faturasını ağır ödedi.Genç oyuncu seven bir sistem Koçunu getirip transferi yöneticiler yapınca sihir tamamen bozuldu ve Fenerbahçe sıradan bir Avrupa takımı haline geldi ve sürekli kan kaybetti.İlk yıl TOP 8,ikinci yıl TOP 16 ve son sene normal sezon sonunda eve dönüş !!!!!!

İşte 2 takımın transfer yanlışları birbirine benzeyince ortaya çıkan tablo bu oldu.Sadece birbirleriyle oynadıkları maçlarda izleyenlere keyif verdiler okadar.Avrupalı hep nokta atış yaparken ve Euroleague yıldız yetiştirirken biz ortaya hiç bir şey koyamadık.Demek ki maharet antrenmanda ya da takımın başında şık takım elbiselerle çıkmak değil öncelikle takımı düzgün kurabilmekmiş…..

TV yorumcusu olup ekranda biraz eleştirince hemen düşman ilan ediliyorsunuz.Eleştiriye hiç tahammülleri yok.Yıllardır bedava danışmanlık yapıyorum.Söylediğim,ikaz ettiğim hangi şey yanlış çıktı biri bana ne olur söylesin.Kimse ‘Bu adam Euroleague’i ve sistemleri iyi bilir.Bunu biraz dinlesek iyi olur’ demedi !!!

Eline telefonu alan Genel Müdürüme şikayet etti. Söylemlerimi değiştirmem için baskı uygulamaya çalıştılar…Sonuç? Ne söylediysem ve ikaz ettiysem onlar çıktı………!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Kulüplerin öncelikle teknik ve idari kadro oluşumunu çok başarılı yapmaları gerekiyor.Çalışanların teknik ve idari katkıları teraziye konmalı.Teknik ekipte görünüp Avrupa takımlarının sistemlerini tanımayan,Koçların sistemlerini ve ne hamle yapacağını kestiremeyen ve oyuncuları teknik olarak tanımayan teknik ekiplere takım teslim etmemek gerek.
İdari anlamda ise öncelikle vizyon gerekir.Takımın üzerinde saygınlık gerekir.Teknik ekipten teknik olarak hesap soramayan idari ekip olabilir mi? Basketbol takımları şirket gibi yönetilmez beyler…..

Neyin neden yapıldığı,transferin hangi nedene dayandığı soruşturulmalıdır.Antrenörlerin oyuncu menajerleri ile ilişkilerini kulüpler çok iyi etüd etmelidir.Transferin nedenini araştırmalıdır.Yoksa daha büyük hüsranlar kapıdadır bilginize !!
Sezon öncesi bunları ikaz etmek istedim.Sonrası beni ilgilendirmiyor.Her koyun kendi bacağından asılıyor.Yanlış yapan bedelini öder.Bende  bu yazının tarihini ve bazı paragrafları alıp yeni yazıma ekler ve ‘Ben size filan tarihte söylememiş miydim’ diye gırgır geçerim….Bozulmaca yok….Beni şikayet etmek yerine biraz dinleseydiniz belki de Final Four’da sizleri izlecektik.2 Milyon Euro’luk Partizan 8-10 maç Aleks Maric’siz bu işi becerebiliyorsa bizde becerebilmeliydik.

Kadro kurmak bir sanattır.Avrupa’da bu tip sanatkarlar çok.Bakın Dusko Vujosevic 3 yıldır tarih yazıyor.Euroleague bu yıl ayıp olmasın diye en iyi Koç ödülünü Xavier Paqual’a verdi çünkü geçen yıl ödül Dusko’nun olmuştu.2 Milyon Euro’ya finali uzatmada kaçırdı…Barça’nın 18/1 bütçesiyle yani….!

Geçen yıldan Rakocevic, Pete Mickeal, McDonald ve Prigioni’yi kaybetmesine rağmen nokta atışlar yapan Dusko Ivanovic Süper Kadrolu Barça’yı İspanya finalinde ikisi Barcelona’da olmak üzere 3 kez üst üste süpürüp İspanya şampiyonluğunu kazandı.Bu adamın emeklerine ve transfer stratejisine bakan var mı acaba?

Bugünlerde transferlere bakıyorum ve mutlu olamıyorum. Avrupa’dan alınabilecek iyi oyuncular bunlar mı?
Akıllı transfer önce rakibini zayıflatmaktır. Yani Fener’in Efes’ten Kaya’yı alması gibi…Ama Avrupa’daki rakiplerimizin kadrosunu bozamıyoruz.Sadece onların bıraktığı isimleri kapıyoruz.Yangından mal kaçırır gibi.Efes ve Fener Cibona Zagreb’in üstüne üşüştü.Biri forvetini diğeri Koçunu aldı.Bu takım değil miydi sezonun büyük bölümünde en kötü yüzde ile şut atan,kötü basketbol oynayan,çok az maç kazanan ve en zayıf grupta 4’lü averajla TOP 16’ya kalan ? Ben başka bir lig mi izledim diye düşünüyorum bazen…….!!!!
Biraz söz geçirilebilecek Koç arıyor yönetimler sanırım.Perasovic ve Spahija o tip görünümlü Koçlar.Obradovic,Messina,Ivkovic,Ivanovic,Scariolo,Giannakis ve Vujosevic ile aynı ligin Koçu değiller.
Peki biz başka bir ligde mi oynayacağız? Bütçesi çok düşen CSKA Moscow son 3 yılda mucize işler yapan Dusko Vujosevic’i alabiliyor da biz neden alamıyoruz? Çünkü Koçun vizyonu ve kariyeri Kulüp vizyon ve kariyerini aşınca sanırım sıkıntı oluyor…tabii

Avrupa’daki vizyon…yanlış anlaşılmasın !!!!
Dünya basketbol şampiyonasına az zaman kaldı.Türk basketbolu çok önemli bir sınavdan geçecek.Bu sınav sadece Basketbol Federasyonu,Turgay Demirel,Tanjevic’in sınavı değil.Bu başarı ya da başarısızlık sadece onların eseri olmayacak.Bu basketbol hepimizin basketbolu.Sahada,ekranda,yazılı basında ya da işin yönetim bazında hepimizin ortak katkıları var.Ve tabii yanlışları.Şampiyona bittiğinde başarılı olduysak işi bitirdik diye algılarsak sonraki yıllarda hüsran yaşarız.Zaten tembellik ve erken havaya girme özelliğimiz üst düzeydedir.Aman dikkat….!

Ya da başarısız olursak Avrupa’nın en kötüsü ve en başarısızı filan olmayacağız.Başarılı olursak Demirel en iyisi ya da başarısız olursak Demirel en kötüsü olmayacak…Daha doğrusu olmamalı…Pasta içindeki  görevlerimizi ne kadar yaptığımızı etüd şansını bulmalıyız.Bundan sonraki yıllar için üretime katkı sağlamalıyız…….

Dünya Şampiyonası bitiminde ise Euroleague heyecanı için beklemeye başlayacağız.Yani en azından ben.Çünkü Euroleague benim yaşam biçimim oldu uzun yıllardır.Ancak Efes ve Fenerbahçe’nin şu andaki görünümü çok umut vermiyor….İnşallah ben yanılırım…Bu birazda gruplarla ilgili..Birbirine çok fazla denk takım olduğunda işler beklendiği gibi gitmeyebiliyor.Bu yıl bari gerek Dünya Şampiyonası ve Avrupa Kupalarında şans bizden yana olsun….
Yolumuz açık olsun…………

Nejat Sayman


Türk Basketbolu ve Kulüplerimiz

Euroleague’deki Real Madrid yenilgisiyle Avrupa’dan elenen Efes Pilsen ligdeki son maçında karşılaştığı Galatasaray’a da yenilerek haftalardır taşıdığı liderlik ünvanını yitirdi ve bu sonuçla Lacivert-beyazlılar kötü sonuçlar serisine devam etti. Bu yenilgiyle ligde liderlik koltuğunu Fenerbahçe Ülker’e devreden Lacivert-beyazlılar Perşembe gecesi oynadıkları  prestijden öte bir anlam taşımayan maçta deplasmanda Siena’ya mağlup olarak Euroleague’ye hüzünlü veda ettiler. Her ne kadar Fenrbahçe Ülker’in Daçka’ yenilmesiyle beraber tekrardan liderliğe yükselseler de Lacivert-beyazlılarda özellikle son bir aydır net olarak gözlemlenen bir form düşüşü dikkat çekiyor. Bunda bizce yoğun maç trafiğinin getirmiş olduğu yorgunluk en önemli etkendir.Tabi bir de Lacivert-beyazlı ekibin bu maç trafiği karşısında yeterli fiziki direnci sağlayamaması ve önemli yıldız oyuncularının-başta Ergin Ataman’la yaşadığı  problemle de gündeme gelen Rakoçeviç- olmak üzere beklenen randımandan uzak kalması  da bu negatif sonuçların alınmasında etkili olan diğer faktörlerdi.

Bu durum bizce şunu da gösterdi ki ligimizin favori iki ekibinden önce Fenerbahçe’nin hemen hemen aynı  faktörler sebebiyle Euroleague hedefinden daha gruplarda uzaklaşması ve ardından Efes Pilsen’in kupa,lig ve Avrupa’da üst üste oynadığı maçlarda kötü neticeler alması çok da beklenmedik değil çünkü ligimizdeki en üst düzey takımlar bile görüldü ki bu yoğun maç  trafiğini kaldıracak düzeyde değiller. Belki bu iki takımımız da dahil bütün takımlar tek bir hedefe yöneldiklerinde yüksek bir performans sergileyebiliyorlar ama işin içine hem Avrupa kupası  maçları hem lig hem de Türkiye kupası maçları girip maç trafiği yoğunlaştığında-ki bunu Efes’i liderlikten indiren Galatasaray ve diğer temsilcimiz Türk Telekom ekiplerinde de görüyoruz- performans düşüklükleri olduğunu, yorgunluk belirtilerinin oyuncularda açıkça gözlendiğini belirtmeden geçemeyiz. Bunun yanında en kaliteli ekiplerimizde bile takımlar teker teker yıldız ve kaliteli oyunculardan oluşsa bile iş takım oyununu en iyi biçimde sahaya yansıtmaya gelince çok önemli eksiklikler olduğunu düşünüyoruz.

Çoğu ekibimizde genellikle oyunculara dayalı bir düzen var ve çok önemli oyuncular bazı  dönemlerde düşüş gösterdiğinde alternatif üretmede ciddi sıkıntılar ortaya çıkıyor. Öyle ki benchi en güçlü olan Efes Pilsen ve Fenerbahçe Ülker bile ligimizdeki maçlarda buna iyi kötü  çare bulsalar bile iş uluslararası alandaki maçlara geldiğinde veya yoğun bir maç  trafiğiyle karşılaştıklarında buna çözüm üretmekte ciddi güçlüklerle karşılaşmaktalar. Çünkü  tüm kulvarlarda başarıyla koşabilmek için benchinizin geniş olması gerektiği gibi bunun yanında bu kulvarların tamamında başarıyla ilerleyebilecek kondüsyona mutlaka sahip olmanız gerekir. Bir de benchin geniş olduğu gibi benchinizin niteliği de çok önemli kuşkusuz.Yani yıldız oyuncularınızdan bir ya da daha fazlası  iyi oynayamadığında yerine girecek oyuncunuz maç çevirebilecek kapasiteye de sahip olmalı. Bunun yanında da tüm ekiplerimizde çok eksik olan takım olabilme olgusu da çok önemli bir faktördür. Kısacası  takımdaki oyuncular takım halinde hareket etmeli, birbiriyle iyi uyum ve yardımlaşma içinde olmalı, giren oyuncu da çıkan oyuncuyu mümkün olduğunca aratmamalı. Oysa en güçlü ekiplerimiz olan Fenerbahçe ve Efes Pilsen’in bile görüyoruz ki bu konularda ciddi eksikleri var ve bu eksikleri aza indirebilmeleri için almaları gereken bayağı bir yol var.Bu dediklerimizin hepsi bir anda olacak şeyler değildir bunun için tüm kulüplerimiz için de bu geçerli olmak üzere doğru ve tutarlı  politikaları oluşturup hareket etmeleri ve mutlaka sabırlı  olmaları, uzun vadeli çalışmalar yapmaları olmazsa olmazdır.

Ozan Dedeköy

2010 Teknosa Türkiye Kupası

Baron Babasından Böyle Dayak Yemedi..

Tekono-SA Türkiye Kupası evinde sahibini buldu. Evinde diyorum çünkü turnuvaya adını veren destekleyici firmanın sahipleri Adanalı. Adana da 3 mükemmel gün geçirdik. İlk olarak 98 yılında bu heyecanı Adana da yaşamıştık, bu 3. oldu. 8’li finalde en iyi basketbolu oynayan Fenerbahçe Ülker çeyrek ve yarı final eşleşmeleri ile en zorlu yoldan finale gelmişti. Herkes Türk Telekom ve Efes Pilsen eşleşmelerinin aslında gerçek anlamda yarı final ve final maçları olduğunu biliyordu. Finale kadar hakları ile geldiler.

Finalde herkes Fenerbahçe Ülker’in çok rahat kazanacağını ve büyük bir hasrete son vereceğini düşünüyordu. Mersin ekibi ise maça çok iyi hazırlanmış ve finale kadar çok güzel bir basketbol ile gelmişlerdi.

Fenerbahçe Ülker oyuna klasik anlayışı ile başladı. Hata yapan oyuncu ilk önce koç Tanjevic’den sıkı bir fırça yiyordu sonra Mirsad Türkcan’dan. Koskoca Gricek’in azar yemekten şamar oğlanına döndüğüne şahit olduk. Leno Ukic bile Repesa’yı mumla arıyordu. Fırça furyasına bu kez yardımcı antrenörlerinde dahil olduğunu gördük. Gricek de fırçalara dayanamayıp arada Mirsad’a bağırmaya başlayınca Fenerbahçe biranda Fırçabahçe’ye döndü.

Fenerbahçe Ülker oyun anlayışını ilk iki günün formda ve skorer ismi Baron’u durdurma üzerine kurmuştu. Maç boyu nefes dahi aldırmadılar.

_Hakemler Devreye Girdiler_

Baron üzerinde sert bir savunma olması normaldi ama normal olmayan bir durum vardı. Hakemler başta Recep Ankaralı olmak üzere bu sertliğe nedense pirim verdiler. Baron sahada yediği dayağı sanırım babasından bile yememiştir. Hakemlerin düdük çalmadığını gören Fenerbahçe Ülker savunması her defasında sertlik şiddetini daha da arttırıp vurmaya devam ettiler. Hani derler ya kafası kırılıncaya kadar vurdular diye. En son kafasını da kırdılar ama hakemler maalesef ona bile düdük çalmadılar. Oyunda Fenerbahçe Ülker aleyhine tek düdük çıkmazken Mersin Büyükşehir Belediyesi düdük almakta oldukça zorlandı. Başta İnanç Koç ve Onur Aydın olmak üzere sahada oyuncular kenarda Mete Bababoğlu adeta çıldırdılar.

Baron’a yapılan fauller maçın başından beri hassasiyet gösterilip çalınsa ve Baron her düdükte serbest atış çizgisine gitse Fenerbahçe Ülker bu yılı da kupasız kapatırdı.

Mersin ekibi maç boyu uzun oyuncu sıkıntısı yaşadı. Asım maç boyu mükemmel savunma yaptı ama hücumda bu yükü kaldıramadı. Hakemlerin Baron’a olan tutumundan sonra 2. faktör Asım’ın hücum performansının oldukça zayıf olmasıydı.

Fenerbahçe Ülker oyuna giren çıkan tüm oyuncularıyla başka bir ligin takımı gibi görüntü sergiliyordu. Mirsad Adana’yı salladı, Ukic, Gricek, Emir, Mrsic, Kinsey çok yüksek yüzde ile şut soktular. Bu kadar isabetli dış şut kullanan bir takımı yenmek zaten imkânsız gibiydi biraz destekte alınca kupa sahibine kolayca ulaşıverdi.

_Fenerbahçe Ülker-Efes Pilsen_

Yarı final maçının aslında final maçı olduğunu herkes biliyordu. Sanırım bir tek Rakocevic bilmiyordu. Maç boyu sahada hiçbir şey yapmadı. Her eline aldığı topu tek dripling şut olarak isabetsiz atışla sonuçlandırdı. Topu birden fazla vurduğu zaman ise her seferinde çaldırdı. Penetrelerde o kadar yavaş kalıyordu ki her seferinde savunmaya takılıyordu.

_Rakocevic oyundayken Efes Pilsen 6’ya 4 oynuyor_

Rakocevic oyundayken Efes Pilsen 6’ya 4 oynuyor gibi gözüküyor. Adam paso rakibin lehine çalışıyor. İşin ilginci Ataman onu sahada tutuyor. Rakocevic’in aldığı süreler Efes Pilsen’in kupayı kaybetmesine neden oldu.

Fenerbahçe Ülker yarı finalde rakibi karşısında oyunun her alanında üstündü. En kolay görünen üstünlüğü ise rakibine karşı yakaladığı psikolojik üstünlüktü. Efes Pilsen maça 1-0 yenik başlamış futbolcu gibi sahaya çıkmıştı.

_Türk Telekom-Fenerbahçe Ülker_

Nasıl bir takım son 6 dakikasına 12 sayı üstün girdiği maçı kaybedebilir. Tabiî ki kendisine özgüveni olmayan bir takım böyle bir maçı kaybedebilir. Takımın başındaki koçun ağırlığı olmazsa. Sahadaki oyuncu üzerinde etkisi hâkimiyeti yoksa inandırıcılığı yoksa istersen 20 sayı önde ol yinede kaybedebilirsin. Türk Telekom bu sezon kaç maçı bu şekilde kaybetti artık sayısını dahi hatırlamıyorum.

Fenerbahçe Ülker son 6 dakikada üst üste 5 tane isabetli 3 sayılık atış kullanarak rakibinin önüne geçti. Bu esnada Telekom ne yapıyordu. Geriye düştüğü kendisinin 3 sayı atması gereken zamanlarda takımının en iyi 3 sayı atıcısı Serkan Erdoğan’ı kenarda unutuyordu. Maça ve takımına hakim bir koç, takımı 3 sayılık atışa muhtaçken tüm hücumları Amerikalı oyuncusu Wilson’un eline mahkum geçirmezdi. Serkan’ı oyuna sokmayı hatırladılar ancak iş işten zaten geçmişti artık.

_Beşiktaş Cola Turka_

Mire Chatman bu takımın en az yarısıymış. Bunu çok net gördük. Koskoca takım sahada en ufak bir varlık dahi gösteremedi. Cevher olsaydı belki biraz daha direnebilirlerdi ancak sonuç kesinlikle değişmezdi.

_Bornova Belediyesi_

Beşiktaş maçında uçan kaçan smaçlayan koşan bir Bornova izledik. Shiip önderliğinde çok güzel basketbol oynadılar ama aynı enerjiyi Mersin maçına taşıyamadılar. Oyun kurucu olarak oynayan Serdar Yavuz etkili olmaya çalışsa da takımının ihtiyacını gidermedi. Koç Kavasoğlu Erden’i haddinden fazla aradı. Cüneyt Erden takıma dönse bile bu takıma bir oyun kurucu daha lazım.

_Mersin Büyükşehir Belediye_

Baron’un kadife bileklerinden çıkan şutlarla finale kadar geldiler. Finalde skorer oyuncularının yediği dayak ile kupayı kıl payı kaçırdılar ama her maçı ayrı bir güzel oynadılar. İnanç hem liderlik yaptı hem ribauntlara yardım etmeye çalıştı hem de skor üretti. Altan Erol şutlarda başarılıydı ancak penetrelerde çok kuvvetsizdi nerdeyse hiçbirisini bitiremedi. Goran Nikolic yarı finale kadar çok etkili oynadı ama finalde en ufak bir katkı vermedi. Ondan beklenen dış şutlarını sanırım kendisine sakladı. Nedim ve Onur vasatı aşamadılar. Asım savunmada tüm sertliğini sahaya yansıttı ama hücumda en olmadık en basit hataları yaparak takımına büyük zarar verdi. Bildiğimiz alıştığımız paslarını da pek göremedik. Tüm yabancı oyuncuları en üst düzey katkıyı verdiler. Bir tane daha uzun oyuncu onlara ilaç gibi gelebilir.

Kupaya bu kadar yaklaşmışken, Baron’un yediği dayak ile kupaya sadece bakakaldılar ancak finalde olmak Mersin’e çok yakıştı. Geçen senelerdeki sürpriz finalistlerin yediği farkı yemeyip finalde sırıtmadılar.

Sponsor firma Tekno-SA sadece kupaya sponsor olmuş. Seyircilere yönelik en ufak bir organizasyon düşünülmemiş.

Şampiyon Fenerbahçe Ülker geniş, derin ve kaliteli kadrosunun hakkını vererek Adanalı sevenlerini oldukça mutlu etti. Maçları köşelerde izleyen bir gurup organize ve biletlerinin satın alınıp kendilerine dağıtıldığı her hallerinden belli olan,  bir gurubun ettiği edepsiz, ahlaksız küfürleri saymazsak oldukça centilmence bir turnuva oldu.  Şampiyon Fenerbahçe Ülker’i tebrik ediyorum.

İlker KESER