Etiket arşivi: emre dağdelen

Basketbolda Eğitsel Oyunlar Kitabı Çıktı

3SAYI Basketbol Dergisi Yazarı ve EDBA’nın kurucusu Antrenör Emre Dağdelen’in “Basketbolda Eğitsel Oyunlar” kitabı çıktı.

Kitabın içinde 62 tane eğitsel oyun bulunmakta. Kitabın yatırım  bedeli 20 TL. olmakla beraber gelirin 1/4 ü engelli çocuklara malzeme yardımına harcanacak.

Kitaba ulaşmak isteyenler 0 533 3077589 telefondan ya da emredagdelen@gmail.com adresinden iletişim kurabilirler.

3SAYI Basketbol Dergisi olarak Basketbolda Eğitsel Oyunlar Kitabı’nı tüm okuyucularımıza tavsiye ediyoruz.

İsmail Beleş Röportajı

İsmail Beleş, basketbol camiasının tanıdığı ve sevdiği değerli antrenörlerimizden birisidir. 1961 Balıkesir doğumlu olan İsmail Beleş, Bursa Erkek Lisesini bitirdikten sonra, Yabancı Diller Yüksek Okulu İngilizce Bölümünü ve Ankara 19 Mayıs Gençlik ve Spor Akademisini bitirdi.

Basketbola 1972 yılında Tofaş’da başlayan İsmail Beleş, Tofaş’ın yanı sıra Oyak Renault altyapısında da oynadı. Daha sonra Ankara Ziraat ve Ankaragücü takımlarında forma giydi. Oyunculuk kariyerinde TB2L’ye kadar yükseldi.

1984 yılında Tofaş’ta antrenörlük kariyerine başladı ve 9 yıl boyunca küçük, yıldız ve genç takım antrenörlüğü yaptı. Tofaş’ta görev alırken 2 kez Türkiye şampiyonluğu yaşadı. A Milli takım seviyesinde görev almış birçok oyuncunun yetişmesine ciddi emeği vardır. Daha sonra Oyak Renault’da 6 yıl görev alan İsmail Beleş, Oyak Reanult’da A takım asistan koçluğu yaparken aynı zamanda da altyapı antrenörlüğüne de devam etti. Bu arada 1981 doğumluların Yıldız Milli Takım antrenörlüğünü 2 yıl ve 1982-1983 doğumlularında Ümit Milli Takım antrenörlüğünü yaptı.

Artık A takım baş antrenörlük kariyerinin başlama zamanı geldiğine inanan İsmail Beleş Karaman Bifa’da TB2L’de antrenörlük kariyerine başladı ve orada 1 yıl görev aldı. Daha sonra Gemlik ile anlaştı ve EBBL’den namaglup olarak TB2L’ye yükselme başarısını gösterdi, Daha sonra 3 yıl aynı takımla TB2L’ye devam eden İsmail Beleş ligde 3. olarak TBL’ye çıkma hakkı elde etmesine rağmen Gemlik, Oyak Renault yönetiminin bir takım TBL’de, bir takım TB2L’de olması kararı aldı(Gemlik, Oyak Renault’un ikinci takımıydı). Gemlik’ten sonra, 2 sezon Gaziantep’i, 1 sezon TED Ankara Kolejlileri, 2 yıl arayla Selçuk Üniversitesini, 2 yıl Bursa Basket’i, çok kısa bir süre Vestelspor’u ve 2010-2011 sezonunda Giresun’dan gelen teklife olumlu yanıt verdi ve EBBL temsilcisi Yeşil Giresun Belediyespor’u çalıştırıyor.

3SAYI: 2010 Dünya Şampiyonası’nın Türk Basketbolu’na yansımaları nasıl olmuştur?

İsmail BELEŞ: Bence en büyük etkisi Efes Pilsen-Panathinaikos maçında görüldü. Fenerbahçe maçında salonu dolduran 16000 seyirci hadi Fenerbahçe iyi oynuyor diye maça geliyordu bununla beraber Efes Pilsen maçında 8000–9000 seyirci olmasını A Milli takımımızın Dünya Şampiyonasındaki başarısına bağlıyorum. Aileler çocuklarını tekrar basketbola yönlendirdi. Bu başarıdan sonra yatırımlarda çoğaldı ve daha çok genç basketbola yöneldi diye düşünüyorum.

3SAYI: Bu sezon EBBL’de bir takım çalıştırıyorsunuz. TB2L ile EBBL arasında ne gibi farklılıklar var?

İsmail BELEŞ: TBL ile TB2L arasında nasıl fark varsa, TB2L ile EBBL arasında o kadar büyük bir fark var. Bir kere TB2L’de oynamak istiyorsan EBBL’de oynamak zorundasın. Bizim gibi 1 sezon EBBL’de bulunmaya çalışan ve TB2L’ye çıkmaya çalışan 10 tane takım vardır diye düşünüyorum. Ayrıca EBBL’de bulunalım 8–10 maç yapalım, bölgemizde bulunan gençler spor yapsın diye düşünen kulüplerde var. Zaten bu kulüpler her yıl bölgesel ligde oynuyorlar. Aslında EBBL’nin Anadolu’ya çok büyük bir faydası var. EBBL’nin hedeflerinden bir tanesi de oyuncuları basketbola çekmek ancak biraz önce de söylediğim gibi bizim gibi 1 sezon içinde bir üst lige çıkması gereken takımlarında oynaması gereken bir lig. Bu urum olunca çok farklı sonuçlar ortaya çıkıyor. Hakikaten çok zayıf takımlar var. Yani şöyle bir skor olabilir mi 30’a 150? Eğer sahada böyle bir sonuç varsa o takım hiçbir şey yapmıyor demektir. Hedefi olan takımlarla bu tür takımların oynadığı karşılaşmalar göze hoş gelmese de yapak bir şey yok.

3SAYI: Beraber çalıştığımız dönemde de kendi gözlemlediğim bir düşünceyi soruya dökmek istiyorum. Siz genç oyunculara korkmadan ve çekinmeden sorumluluk veriyorsunuz, sizi bu düşünceye iten faktörler nelerdir?

İsmail BELEŞ: Evet, seninle beraber Vestelspor’da çalıştık sen menajer bende antrenördüm. Benim basketbol felsefemde agresiflik var, genç oyuncularda coach’un düşüncelerini de fikirlerini de daha çok sahaya yansıttıkları için, ben genç oyuncuyu tercih ediyorum. Ancak, hedefe gitmek için tecrübeli oyunculara mutlaka ihtiyaç var. Ben hedefe giden yolda genç ve tecrübeli oyuncuları mix yaparak sahaya sürmeyi çok seviyorum. Sanırım ben birazda iddialıyım, bir yerde az oynayan bir oyuncuyu alıp oynatırım ve adam ederim diye düşünüyorum, bunda da başarılı olduğuma inanıyorum.

3SAYI: Türk takımlarının Avrupa da ki başarıları hakkında ki düşünceleriniz nelerdir?

İsmail BELEŞ: Türk takımlarının son yıllarda Avrupa da kazandığı başarılar ekonomiyle alakalı. Efes Pilsen’in, Fenerbahçe Ülker’in, Türk Telekom’un Beşiktaş Cola Turka’nın, Galatasaray Cafe Crown’ın bütçeleri hakikaten çok yüksek ve Avrupa da sayılı takımlarda bu bütçeler var. Birde uluslar arası karşılaşmalarda an başarılı olduğumuz takım sporunu basketbol olarak geliyor bana, yanılıyor muyum bilmiyorum ama? Artık Türk basktbolu küçükler, yıldızlar, gençler, ümitler seviyesinde bana göre Avrupa’nın üstüne çıkmak üzere. Yaş küçültme olmadan, hakikaten bu federasyon yaş küçültmeyi ortadan kaldırdı. Yaş küçültme olmadan altyapılarda alınan uluslar arası başarılar, ilerleyen yıllarda A takımlara da yansıyor. Artık iyi yabancı oyuncularda bizim takımlarımızı tercih ediyor. Tabii bu ekonomi ile ilgili ama eskiden İtalya, İspanya, Yunanistan’ı tercih ederlerdi, şimdi bu tercih bize doğru kaydı. Ayrıca artık çok yabancılı bir lig oynanıyor, bu da Avrupa da alınan başarılarda önemli bir faktör.

3SAYI: Aynı zamanda eğitmen kimliğinizde var. Bu kimlik, antrenörlüğünüze nasıl yansıyor?

İsmail BELEŞ: Ben Uludağ Üniversitesi’nde Beden Eğitimi aynı zamanda hocaydım. Bu arada bu yazda emekli oldum. Öğrencilerle muhatap olmak veya öğretmen olmak hakikaten antrenörlüğüne yansıyor. Daha çok öğretme yoluna gidiyorsun Öğretmen olmayan antrenör, öğretmez mi? Öyle bir şey değil. Çocuklara biraz daha öğretmen gibi yaklaşıyorsun, bununda benim için bir avantaj olduğunu söyleyebilirim. Daha çok anlatıp, daha ince detaylara iniyorsun, zaten basketbolda ki başarı detayla ilgili. Öğretmenlik artı bir avantaj sağladı.

3SAYI: Sizce TB2L’nin dörtlü final adayları kimler olabilir?

İsmail BELEŞ: Şu an, Optimum TED Ankara Kolejliler, Hacettepe Üniversitesi, Vestelspor, Kepez Belediye, Selçuk Üniversitesi gibi görüyorum.

3SAYI: Alttan gelen yeni antrenörlere neler tavsiye edersiniz?

İsmail BELEŞ: Yeni yetişen antrenörlere ilk söyleyeceğim şey bir yerde çalışmaya başlasınlar ve kaç lira alacağız diye sormasınlar. “Merhaba, gel antrenörlük yapar mısın?” diyorsun, “ağabey ben kaç lira alacağım?” diye soruyorlar. Biz başladığımız zaman değil kaç para alacağız, ne yapacağız emir kulu gibiydik. Çok çalışmaları lazım para arkadan gelir. Ayrıca antrenörlük mesleğinden herkes çok para kazanamıyor. Para kazanmak için birazda şansa ihtiyaç var. Çalışmak, çalışmak, çalışmak. Birde inceleyecekler nerede olursa olsun maç izleyecekler, internete girip okuyacaklar, yurtiçi ve yurt dışında seminerler takip edecekler ve büyükleriyle antrenör ağabeyleri ile oturup konuşacaklar. Sürekli fikir alışverişinde bulunacaklar. Bunu en çok Yugoslavlar yapıyor. Ben bu konuda onları çok beğenirim. Oturuyorlar masaya herkes fikirlerini söylüyor ve orada ki gençlerin tecrübelilere saygısını Avrupa’da hiçbir yerde göremiyorum. İnan imreniyorum o Yugoslavlara. Onun için birbirlerini çok tutuyorlar. Hiç işsiz kalan Yugoslav antrenör görüyor musunuz? İster Bosnalı,

ister Sırp, ister Hırvat, ister Sloven olsun hiçbir antrenör ya da oyuncu boşta kalmaz birbirlerini tutarlar, desteklerler bu da zaten Türkiye’de de görülüyor.

3SAYI: Son olarak söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

İsmail BELEŞ: Şunu söylemek isterim, ben 26 yıldır antrenörlük yapıyorum. Türkiye’de de birçok kulüpte görev aldım. Yöneticilerin kendilerini geliştirmesi lazım. Daha reel düşünmeleri lazım. Birde ben para verdim, her şeyi ben bilirim dememesi lazım yöneticilerin. Biz antrenör ve sporcular zaten yöneticilerimize onlar bu işe yatırım yaptıkları ve bu işe para harcadıkları için onlara saygı duyuyoruz zaten, bu çok önemli. Onlarda bizi sayacaklar, bize güvenecekler. İnsan takımlarının başına getirdikleri antrenörlere sonuna kadar güvenir. Antrenör çalışkan değilse, sahtekarsa zaten görevine son verilir ama bir iki maç kaybeden antrenörün görevine son verilmemeli.

Röportaj: Emre Dağdelen, 3SAYI Basketbol Dergisi

Altyapı – Çalışmak…

Çalışmak…

Hiçbir oyuncu aktif basketbol kariyerinin ne kadar süreceğini bilemez. Kendisini kimlerin izleyeceğini, izleyenlerin onu kaç idman ya da maçta izleyeceğini bilemez. Zevkli, bununla beraber zor bir meslektir basketbol oyuncusu olmak. Her hafta performansınız gözlemlenir. Nasıl savunma yaptı? Kaç sayı attı? Ve buna benzer birçok yazılı ve yazılı olmayan veriler ile oyuncunun performansı ölçülür.

Oyuncu her zaman oynamaya hazır olmalıdır. Aslında bir ödüldür maçta oynamak. Oyuncuya verilebilecek en büyük ceza “oynatmamaktır”. Bu ödüle ulaşmanın yolu ise çalışmaktır. İdmanların hakkını vermek, kaytarmamaktır.
Her oyuncu “süper star” olamayacaktır. Fakat bu her oyuncunun “iyi oyuncu” olabileceği gerçeğini değiştiremez. Bence her oyuncu, “iyi savunmacı”, “şutör”, “takım oyuncusu” olma özelliklerinin bazılarını ya da hepsini taşıyabilir.
Her oyuncu evet şut sokamayabilir, bununla beraber savunma yapabilir ya da takımına kenardan gelip destek olabilir, bu özellikler saymakla bitmez.

Her idmanda aynı disiplinle çalışan oyuncular zaman içinde geliştiklerini gözlemleyeceklerdir. Bu da onların maçlarda alacakları süreyi olumlu yönde etkileyecektir. Yaşıtlarına oranla daha fazla yetenekli olan genç oyuncuların bazıları, o yeteneklerinin ardına sığınarak daha az çalışırlar. O yetenekleri onları bir süre idare eder fakat yıllar acımasızca ilerler ve o oyuncu birde bakmış ki sığındığı yetenekler maalesef ki kendisine yetmez olmuş. Birde bakmış ki, aynı kaplumbağa ve tavşan hikâyesinde olduğu gibi kaplumbağa kardeş bu uzun maratonda onu geçmiş.

Altyapı oyuncularının en büyük hayallerinden biri şampiyona görebilmek ve orada iyi performansa gösterip, A takıma yükselme şanslarını arttırabilmektir. Tabii ki bu uzun bir yoldur. Yaz idmanları, hazırlık maçları, kendi bölgelerinde oynanan maçlar, oynadıkları il’e göre ya gruplara ya da direk şampiyonaya gitme ve bütün senenin emeğini o şampiyonada alma isteği. Yani çalışmak, çalışmak ve çalışmak…

A takımlarda ise her hafta aslında bir finaldir. Telafisi olmayan bir maçın kaybedilmesi, bir oyuncunuzun sakatlanması eğer takım değilseniz sizi zorlayacaktır. Bununla beraber her hafta gösterdiğiniz performans sizin kariyerinizin seyrini belirleyecektir. Bunu da, belirleyen şey çalışmak, çalışmak ve çalışmaktır…

İster altyapı, ister A takım seviyesinde olsun oyucunun çalışması onun kariyerinin ne yönde ilerleyeceğini belirleyecektir.
Çalışkan, yüreğini sahaya koyan, özelliklerini bilen oyuncular başta seyirciler olmak üzere kimsenin aklından çıkmazlar…

Emre DAĞDELEN