Kategori arşivi: Nejat Sayman

Kadronun Başarısı Kuruluşundan Başlar

KADRONUN BAŞARISI KURULUŞUNDAN BAŞLAR – Beko Basketbol ligi 2010 sonu değerlendirmesi

Beko Basketbol Liginde 2009-2010 sezonu en çok eleştiriye hedef olan Fenerbahçe Ülker’in 2 kupa birden kazanıp ezici üstünlüğü ile son buldu.
Bu şampiyonluklarda aslında Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış en yüksek harcama ile (20.Milyon Euro) 3 kupada da sınıfta kalan Efes Pilsen’in de rolü büyüktü.Ataman’ın gelişi ile çılgın bütçeler ortaya koymaya başlayan Efes Pilsen kendi değerlerini elinin tersi ile bir kenara itip hak etmediği halde uçuk paralar verdiği oyuncularından hiç verim alamayınca müthiş bir çöküş yaşadı.Bu çöküş aslında geçen yıl ki şampiyonluk sonrası ortaya çıkan doping olayı ile başlayıp play-off final serisindeki hezimet ile sona erdi.Lacivert beyazlılar sezon boyu oyuncu-Koç kavgasını bir türlü mutlu sona eriştiremediler.İdari alandaki başarısızlık teknik başarısızlıkla birleşince 2 yılda yaklaşık 38 milyon Euro çöpe gitti…….
Avrupa’da ilk yıl normal sezon sonunda şok eve dönüş.Bu sezon ise normal sezonun sonunda Avrupa’da bile çok inandırıcı görünmeyen ve çok tartışılan son maç talihiyle TOP 16….

Avrupa’daki Efes Pilsen bu mudur?

Ataman Beşiktaş’a gidişinde kulüp tarihinin en yüksek bütçelerini organize edip 3 kupa demişti ama final bile oynayamadan sezona veda etmişti.Daha da önemlisi Beşiktaş hala o yılın borçlarını ödüyor !!

Başlıktaki gibi düşündüğümüzde bir kadronun başarısı kuruluşundan başlıyor. Sezona girmeden eş-ahbap-dostun oyuncularını transfer ederek sonuç alınmıyor.Kulübün hedefleri ve oynanan ligin şartları doğrultusunda yapılmayan transferler böyle hüsranla sonuçlanıyor.Efes Pilsen ve Ergin Ataman bundan böyle umarım daha dikkatli olurlar.Çünkü Ataman Koç olarak Efes Pilsen de kulüp olarak büyük imaj kaybettiler.Bu imaj nasıl düzeltilir bilemiyorum.Avrupa’nın en saygın markalarından biri Avrupa’da can çekişiyor.Bir zamanlar İtalya-İspanya-Rusya ve Türkiye’de önemli bir havası olan Ataman ise o günlerden çok şeyler kaybetti.Biri basketbolumuzun en kariyerli kulübü…diğeri ise en kariyerli Koçlarından biri….Hadi artık toparlanın….yoksa aynaya baktığınızda bile kendinizi göremeyeceksiniz !

Efes’i eleştirdik ama 2 kupalı şampiyona da iki laf edelim.Bu iki kupa Fenerbahçe’nin eseri olmaktan çok rakiplerin çok kötü olması ile gelen kupalar.Bu kadar çok imkan ile bu kadar kötü basketbol ve Avrupa’daki hüsran neyle tarif edilebilir? Gelelim Fenerbahçe’nin kadro kuruluşuna…..Aydın Örs’ün gidişi sonrası Fenerbahçe oyuncu yetiştirmekle ünlü Bogdan Tanjevic’i işin başına getirdi ve Tanjevic’e de aynı şeyi söyledi ‘Bize oyuncu yetiştir’…..Ama uygulama 3 yıl içinde öyle olmadı.İlk yıl Emir ve Vidmar gibi 2 genci transfer edip yabancı hakkını kullanan Fenerbahçe Ülker Avrupa’da TOP 8 oynayıp ligi şampiyon bitirmesine rağmen birden farklı bir yöne kaydı.Önce Solomon NBA’e gitti.Ardından Williams ve Kinsey NBA oyuncusu havasına bürünüp takımdan ayrılınca Tanjevic’i dinlemek yerine transfer coşkusuna kapılan yöneticiler Bogdan’ın hiç istemediği isimleri getirmeye başladılar.Gordan Giricek bu konuda başı çekti ve takımdaki diğer isimlerle arasındaki müthiş fiyat farkı nedeniyle baştan huzuru kaçırdı.Üstüne sakatlıktan hiç oynayamayınca işin tadı kaçtı.Air Avellino’da iyi sezon geçiren Marquies Green ve Devin Smith Euroleague çizgisinde olamadılar.Emir ve Vidmar’ın gelişimi mutlu etse de TOP 16’dan ileri gidemedi sarı lacivertliler.Burada yöneticilerin Tanjevic’i bu iki oyuncunun transferinde eleştirmeleri bu sezon başında transferi Tanjevic’e bırakmamalarına neden oldu.Geçen yıl şampiyonluğun kaybedilmesinde önemli bir pay sahibi olan Solomon zorla yeniden getirildi ve hep sorun oldu.Gittiğinde ise Fenerbahçe’yi enkaza çevirmişti bile.Greer gibi yumuşak bir ismin transferi tuz biber oldu.Giricek zaten cam çocuk gibiydi.Yanından geçerken PÜFFF deseniz bir yeri sakatlanıyordu.Üzerine Greer derin darbe oldu.Euroleague’in normal sezonunu Ukic’i bekleyerek oyun kurucusuz geçiren Fenerbahçe Ülker orta sahayı zor geçince Euroleague’e havlu attı.
Sezon devamında Ukic’in gelişi ile yakalanan ivme 2 kupa birden getirse de Fenerbahçe transfer yanlışlarının faturasını ağır ödedi.Genç oyuncu seven bir sistem Koçunu getirip transferi yöneticiler yapınca sihir tamamen bozuldu ve Fenerbahçe sıradan bir Avrupa takımı haline geldi ve sürekli kan kaybetti.İlk yıl TOP 8,ikinci yıl TOP 16 ve son sene normal sezon sonunda eve dönüş !!!!!!

İşte 2 takımın transfer yanlışları birbirine benzeyince ortaya çıkan tablo bu oldu.Sadece birbirleriyle oynadıkları maçlarda izleyenlere keyif verdiler okadar.Avrupalı hep nokta atış yaparken ve Euroleague yıldız yetiştirirken biz ortaya hiç bir şey koyamadık.Demek ki maharet antrenmanda ya da takımın başında şık takım elbiselerle çıkmak değil öncelikle takımı düzgün kurabilmekmiş…..

TV yorumcusu olup ekranda biraz eleştirince hemen düşman ilan ediliyorsunuz.Eleştiriye hiç tahammülleri yok.Yıllardır bedava danışmanlık yapıyorum.Söylediğim,ikaz ettiğim hangi şey yanlış çıktı biri bana ne olur söylesin.Kimse ‘Bu adam Euroleague’i ve sistemleri iyi bilir.Bunu biraz dinlesek iyi olur’ demedi !!!

Eline telefonu alan Genel Müdürüme şikayet etti. Söylemlerimi değiştirmem için baskı uygulamaya çalıştılar…Sonuç? Ne söylediysem ve ikaz ettiysem onlar çıktı………!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Kulüplerin öncelikle teknik ve idari kadro oluşumunu çok başarılı yapmaları gerekiyor.Çalışanların teknik ve idari katkıları teraziye konmalı.Teknik ekipte görünüp Avrupa takımlarının sistemlerini tanımayan,Koçların sistemlerini ve ne hamle yapacağını kestiremeyen ve oyuncuları teknik olarak tanımayan teknik ekiplere takım teslim etmemek gerek.
İdari anlamda ise öncelikle vizyon gerekir.Takımın üzerinde saygınlık gerekir.Teknik ekipten teknik olarak hesap soramayan idari ekip olabilir mi? Basketbol takımları şirket gibi yönetilmez beyler…..

Neyin neden yapıldığı,transferin hangi nedene dayandığı soruşturulmalıdır.Antrenörlerin oyuncu menajerleri ile ilişkilerini kulüpler çok iyi etüd etmelidir.Transferin nedenini araştırmalıdır.Yoksa daha büyük hüsranlar kapıdadır bilginize !!
Sezon öncesi bunları ikaz etmek istedim.Sonrası beni ilgilendirmiyor.Her koyun kendi bacağından asılıyor.Yanlış yapan bedelini öder.Bende  bu yazının tarihini ve bazı paragrafları alıp yeni yazıma ekler ve ‘Ben size filan tarihte söylememiş miydim’ diye gırgır geçerim….Bozulmaca yok….Beni şikayet etmek yerine biraz dinleseydiniz belki de Final Four’da sizleri izlecektik.2 Milyon Euro’luk Partizan 8-10 maç Aleks Maric’siz bu işi becerebiliyorsa bizde becerebilmeliydik.

Kadro kurmak bir sanattır.Avrupa’da bu tip sanatkarlar çok.Bakın Dusko Vujosevic 3 yıldır tarih yazıyor.Euroleague bu yıl ayıp olmasın diye en iyi Koç ödülünü Xavier Paqual’a verdi çünkü geçen yıl ödül Dusko’nun olmuştu.2 Milyon Euro’ya finali uzatmada kaçırdı…Barça’nın 18/1 bütçesiyle yani….!

Geçen yıldan Rakocevic, Pete Mickeal, McDonald ve Prigioni’yi kaybetmesine rağmen nokta atışlar yapan Dusko Ivanovic Süper Kadrolu Barça’yı İspanya finalinde ikisi Barcelona’da olmak üzere 3 kez üst üste süpürüp İspanya şampiyonluğunu kazandı.Bu adamın emeklerine ve transfer stratejisine bakan var mı acaba?

Bugünlerde transferlere bakıyorum ve mutlu olamıyorum. Avrupa’dan alınabilecek iyi oyuncular bunlar mı?
Akıllı transfer önce rakibini zayıflatmaktır. Yani Fener’in Efes’ten Kaya’yı alması gibi…Ama Avrupa’daki rakiplerimizin kadrosunu bozamıyoruz.Sadece onların bıraktığı isimleri kapıyoruz.Yangından mal kaçırır gibi.Efes ve Fener Cibona Zagreb’in üstüne üşüştü.Biri forvetini diğeri Koçunu aldı.Bu takım değil miydi sezonun büyük bölümünde en kötü yüzde ile şut atan,kötü basketbol oynayan,çok az maç kazanan ve en zayıf grupta 4’lü averajla TOP 16’ya kalan ? Ben başka bir lig mi izledim diye düşünüyorum bazen…….!!!!
Biraz söz geçirilebilecek Koç arıyor yönetimler sanırım.Perasovic ve Spahija o tip görünümlü Koçlar.Obradovic,Messina,Ivkovic,Ivanovic,Scariolo,Giannakis ve Vujosevic ile aynı ligin Koçu değiller.
Peki biz başka bir ligde mi oynayacağız? Bütçesi çok düşen CSKA Moscow son 3 yılda mucize işler yapan Dusko Vujosevic’i alabiliyor da biz neden alamıyoruz? Çünkü Koçun vizyonu ve kariyeri Kulüp vizyon ve kariyerini aşınca sanırım sıkıntı oluyor…tabii

Avrupa’daki vizyon…yanlış anlaşılmasın !!!!
Dünya basketbol şampiyonasına az zaman kaldı.Türk basketbolu çok önemli bir sınavdan geçecek.Bu sınav sadece Basketbol Federasyonu,Turgay Demirel,Tanjevic’in sınavı değil.Bu başarı ya da başarısızlık sadece onların eseri olmayacak.Bu basketbol hepimizin basketbolu.Sahada,ekranda,yazılı basında ya da işin yönetim bazında hepimizin ortak katkıları var.Ve tabii yanlışları.Şampiyona bittiğinde başarılı olduysak işi bitirdik diye algılarsak sonraki yıllarda hüsran yaşarız.Zaten tembellik ve erken havaya girme özelliğimiz üst düzeydedir.Aman dikkat….!

Ya da başarısız olursak Avrupa’nın en kötüsü ve en başarısızı filan olmayacağız.Başarılı olursak Demirel en iyisi ya da başarısız olursak Demirel en kötüsü olmayacak…Daha doğrusu olmamalı…Pasta içindeki  görevlerimizi ne kadar yaptığımızı etüd şansını bulmalıyız.Bundan sonraki yıllar için üretime katkı sağlamalıyız…….

Dünya Şampiyonası bitiminde ise Euroleague heyecanı için beklemeye başlayacağız.Yani en azından ben.Çünkü Euroleague benim yaşam biçimim oldu uzun yıllardır.Ancak Efes ve Fenerbahçe’nin şu andaki görünümü çok umut vermiyor….İnşallah ben yanılırım…Bu birazda gruplarla ilgili..Birbirine çok fazla denk takım olduğunda işler beklendiği gibi gitmeyebiliyor.Bu yıl bari gerek Dünya Şampiyonası ve Avrupa Kupalarında şans bizden yana olsun….
Yolumuz açık olsun…………

Nejat Sayman


Disko Disko Partizani

PARTIZAN EFSANESİ (3)

DİSCO DİSCO PARTİZANİ

Daha önce 2 kez PARTIZAN EFSANESİ 1 ve 2’yi kaleme almış ve şu notu da eklemiştim ‘‘Ben daha çok Partizan Efsanesi yazısı yazarım’’…

Perşembe gecesi çok kararlı Maccabi Electra önünde muhteşem seyircisi ile Partizan bir kere daha tüm Avrupa’yı kendisine hayran bıraktı. Özellikle ilk yarıda iyi oynayan ve yüzdeli atışlar kullanıp çember altında Aleks Maric’i en sert şekilde durduran Maccabi hakemlerinde ev sahibine hiç taviz vermemesinden istifade edip seriyi 5.maça taşımak için çok uğraştı. Ama doğru basketboldan hiç ödün vemeyen Dusko Vujosevic’in talebeleri müthiş bir direnç ile Maccabi’yi sindirip zafere ulaştılar. Salonda takriben 22.000 kişi vardı. Yani liglerimizde özellikle İstanbul’da 50 maçta filan toplamda görebildiğimiz rakam ! Galatasaray-Fenerbahçe maçları olmasa Abdi İpekçi tribünleri örümcek tutacak !

3 yıldır Türk insanına ve basketbol dünyasına Partizan’ı ve doğrularını anlatmaya çalışıyorum. Basketbol dünyasından anlayan kaç kişi oldu bilemiyorum ama basketbolseverler basketbol adamlarından ve kulüp yöneticilerinden çok daha çabuk algıladılar. Elindeki yerli değerleri  içine sindiremeyen ve yabancı oyuncu hayranlığı ile yüksek bütçelere ulaşan kulüpler en hızlı şekilde yere çakıldı. Avrupa’da çok erken havlu attık.Türk takımlarının yapılanmasının ve seçimlerinin son derece kötü olduğu ortaya çıktı.

Minik bir etüd yaparsak geçtiğimiz sezon başarılı olan kadrosundan Uros Tripkovic, Novica Velickovic, Stephane Lasme ve Milenko Tepic’i kaybeden Partizan Türkiye’de kimsenin beğenip takımına almayacağı oyuncular ile yoluna devam kararı aldı. Özellikle Lasme’nin yerine getirilen Aleks Maric İspanya serüveninde Gran Canaria’da 4.5 sayı ortalaması yakalayıp akıllarda fazla kalmamıştı. Ancak Koç farkı ile Maric bu yılın süper yıldızı oldu. Şimdi Maric için bir çok kulüp devrede,hemde üst düzey takımlar. Partizan yine bonservis bedeli ile köşeyi dönecek. Buna Jan Vesely’yi de dahil etmek gerek. 1990 doğumlu Vesely 2 yıldır Dusko Vujosevic tarafından yabancı oyuncu kontenjanında kullanılıp ortalama 25 dakika süre aldı. Genç oyuncu Dusko’nun kendisine sunduğu nimetleri en iyi şekilde kullanıp yıldız oyuncu adayı haline geldi. Panathinaikos parayı bastırıp Vesely’yi sezon sonu alırsa kimse şaşırmasın.

Mesela Türk takımlarının Stevan Milosevic, Petar Bozic, Slavko Vranes, Branislav Dekic,Strahinja Milosevic ve Aleksandar Mitrovic gibi isimleri antrenmanına bile dahil etmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Lawrence Roberts’ı kim yabancı kontenjanı için transfer eder? Efes’in beğenmediği hatta suratına bile bakmaığı Dusan Kecman ve Aleksandar Rasic takımı Final Four’a götüren önemli unsurlar oldular. Demek ki önce kulüp organizasyonu ve ardından doğru Koç seçimi önem kazanıyor. Para harcatmayı seven ama üretimden nefret eden Koç tiplemelerinin artık Türkiye’de işi olmamalı. Çünkü şu an varolan bazı yüksek bütçeler çok yanıltıcı. Bu iş böyle gitmez.Basketbolda paralar düşer yakında. Önlemini alıp alt yapıya dönen,bütçesini mantıklı noktalara çeken kulüpler yaşar diğerleri de kaybolup gider !

Dün sistemlerini çok iyi bilmeme rağmen Partizan’ın hücum organizasyonunu bir kez daha dikkatle inceledim. Dusko için önemli olan ilk şey topun önce pivota inmesi. Eğer buradan sonuç alınamıyorsa diğer seçenekler devreye giriyor. Vranes Türkiye’de olsa eline top değmez çünkü adama kimse güvenmez.Son yıllarda 3 sayı manyaklığımız iyice tavan yaptı. Bu da basketbolumuzun en görgüsüz tarafı ne yazık ki. Hani Dünyada en çabuk moda olan şeyler hemen Türkiye’de kullanıma başlar ya,işte onun gibi… Mesela son çıkan arabalar,son çıkan cep telefonları ve bilgisayarlar hep Avrupa’dan önce Türkiye’de satış rekorları kırar..Avrupalı çok daha mütevazi yaşıyor.Kazandığı paranın değerini biliyor. Malını satmayı,emeğinin karşılığını alıp yaşamını sürdürmeyi iyi biliyor.İşte onun gibi bir şey !

Hücum organizasyonuna devam edersek ilave ayrıntılar şöyle görünüyor. Öncelikle pick and roll dediğimiz ikili oyunları oynamayı çok iyi biliyorlar.Ayrıca pivota pas vermeyi. Pivotun ismi cismi önemli değil. Vranes gibi çok düşük yetenekteki bir oyuncuya bile Erazem Lorbek muamelesi yapıp bir çok müsait top indiriyorlar.Ama bire bir topu verip oynaması en son tercihleri.Genelde ikili oyunda perdeleme sonrası devrilmesini kullanıyorlar.Ya da penetre edip onu smaç yapacak şekilde topla buluşturuyorlar.Koç’luk zaten kapasiteye göre organizasyon yeteneği değimlidir?

Partizan’da Dusan Kecman çok iyi sezon geçirdi. Özellikle Efes Pilsen’i yendikleri maç ve Maccabi’yi Tel Aviv’de yendikleri maç Kecman’ın kariyer hanesine geçti. Dusko onu ne zaman ve ne şekilde kullanacağını çok iyi biliyordu ve nitekim öylede oldu. Dün Kecman 12 kritik sayı ile Partizan’a hayat verirken 6 ribaund 4 assist ile değerini arttırdı. Petar Bozic dışarıdan bakınca hiç basketbolcuya benzemiyor. Ama Dusko onu en iyi şekilde kullanıyor.Kritik 2 üçlüğü çok önemliydi.

McCalebb’i Türkiye’de alacak kulüp yok muydu? Herkes ayakta uyurken McCalebb Partizan’ın yolunu tuttu ve Final Four’a takımı götüren ilk unsur oldu. Demek ki gözümüzün önündeki oyuncuyu bile fark edemiyoruz !

Aslına bakarsanız Partizan çok savaşan ve doğru basketbol sistemine sahip ve kenardan iyi yönetilen bir takım. Çok mu çarpıcı basketbol oynuyorlar? Hayır tabiî ki……hücum zenginlikleri çok zayıf… kapasiteli oyuncu sayısı çok az… Ama imkanları en iyi şekilde kullanan bir Koç var.. Maçın sonlarında bile macera aramayıp Vesely’nin post-up pozisyonunu kovaladılar. Gerçi top kaybı oldu ama mentaliteyi anlatmaya çalışıyorum. Oyuncu hangi pozisyonda tercih edildiğini bildiğinde otomatik o pozisyonları kovalar -set dışında bile- Partizan’ın en büyük başarısı oyunun temposunu kontrol edip öncelikle rakibin temposunu düşürmek, en müsait atışı bulana kadar sabırla topu çevirmek, çember altını yeterince kullanmak, hücum ribaundlarına olağanüstü saldırmak ( ki Sırp ekolünün önemli bir karekteridir bu. Bu şekilde fastbreak savunması da yapmış olursunuz) ve savunmada canla başla 1 top için mücadele etmek. Siz hiç yıllardır Partizan’da Koç ya da başka bir oyuncuya jest mimik yapan bir oyuncu gördünüz mü? Kenara gelirken Koç’a laf söyleyen, el kol hareketi yapan,basına Koç aleyhinde demeç veren, maç içinde Koç ile çok sert tartışma yaşayan? Çünkü Koç çok saygın.Herkes onu TANRI kabul etmiş. Biliyorlar ki ‘Ben 1 verirsem Dusko karşılığında 3 verir’ …ve Dusko onlara bu değeri ve şansı veriyor….işte Partizan’ın sırrı bu….. Dusko torpille Koç olmuyor sağa sola…transfer yaparken oyunculardan yüzde almıyor (oyuncular zaten 3 liralık isimler) oyuncu menajerleri ile ortaklık yapmıyor,başka kulüplere Koç ya da oyuncu pazarlamaya çalışmıyor,sadece emek verip çalışıyor ve ortaya nadide ürünler çıkarıyor.İşte bu yüzden İmparator……..

Kısa yoldan köşeyi dönmeye çalışan sahtekar tiplemelerden değil Dusko……… Umarım Türkiye’de Dusko Vujosevic iyi bir örnek teşkil eder ve bir çok Koç adayımız onu kendisine örnek alır…. Sahtekarları izleyenler sahtekar olur…unutmayalım !!!!!

Birazda Final Four’a bakalım….Partizan Olympiacos eşleşmesinde üstünlük sağlayabilir mi? Neden olmasın diyorum… Tabiki Yunan lobisini aşmak kolay değil çünkü Olympiacos uzun süreli hatırı sayılır yatırımlar yapıp ULEB’in daha güçlenmesine neden oldu.Bence ULEB yönetimi Olympiacos’u 1.derecede şampiyon görmek ister. Barça tabiî ki büyük favori ama Barça Pesic ile Euroleague şampiyonluğu yaşadı.. Gerçi 6 yıl oldu ama Olympiacos’un ihtiyacı bence daha çok.Biraz komple teorisi oldu ama genelde 3 hamle sonrasını iyi görenlerdenimdir.Hep esprisini yaparım ‘Benim söylediğim ya da yazdığım şeyler ancak 6 ay ile 3 yıl arasında anlaşılabiliyor’ diye……Basın-medyadan ayrılmama az bir süre kala son uyarılarımı yapacağım tabiî ki…..anlayabilen yöneticiler için tabii…..

Paris’te müthiş bir Final Four olacak. Çok güç kaybetmesine rağmen Koç Pashutin ile dimdik ayakta duran CSKA Moscow yıkılmaz bir dev olduğunu kanıtladı.Onlar en kritik yerde Bonsu-Mensah’ı transfer ederken bizimkiler yine uyudu !

CSKA ilk maçta Barcelona önünde tabiî ki favori değil.Ancak Rus ekibi gerçekten çok sert.Pashutin Sasha Kaun’u resmen Euroleague’in iyi pivotlarından biri haline getirdi. Viktor Khryapa’yı müthiş kullanıp kendine getirdi.Khryapa bence sezonun en iyi 2-3 oyuncusundan biri oldu.Bu arada sezon başında tereddütle baktığım Koç Pashutin’i kutluyorum.Oyunculuğundan çok daha başarılı bir Koç kariyeri olacağı kesin.Langdon ve Siskauskas gibi 2 süper Joker CSKA’yı rahatlatıyor.Barça’ya çok sert gelebilirler.Çünkü oyunun temposunun yükselmesine izin vermiyorlar.Sete sette CSKA’ya sayı atmak gerçekten zor.Navarro’nun işi çok zor yani……

Ne yalan söyleyeyim Paris’te gönlümden Partizan geçiyor.Çünkü onlar bir emek takımı.Yoktan var edip Dünya basketboluna sürekli yıldız kazandırıyorlar.Sırbistan Milli Takımı Avrupa 2.si oldu.Herkes şaşırdı.Ama onlar kulüp-Milli Takım işbirliğini en üst düzeyde yapıp tek yürek olurken ve ülkece Milli Takımı desteklerken biz kulüplerde Milli Takıma destek vermek yerine köstek oluyoruz.Ucubeler Milli Takım kaybetsin diye dua edip kaybettiğinde göbek atıyor.Karakter zaafiyeti !!!!!!

Yani sonuçta bizim bir Partizan ya da Sırbistan olabilmemiz için fırınlarca ekmek yememiz gerek..avantacılık yerine emekçiliğe dönmemiz gerek..doğru dürüst işi bilen,etüd yapabilen ve parayı dürüstçe kullanan yönetici yetiştirmemiz gerek..iyi yöneticinin olduğu yerde hata yapmayan dürüst ve emekçi Koçlar olur….ülke böyle kalkınır basketbolda…baktığım yerden işler gelecek için hoş görünmüyor…aklı sadece para olan ve basketbolu sömürenlerin adedi artmaya başladı…ve bunların destekçileri….(birlikte avanta yani)…

Ben özellikle arabamı kullanırken DISCO DISCO PARTIZANI şarkısını zevkle dinleyip motive oluyorum….hala anlamayanlar…sizde dinleyin ve içinize sindirin…doğru yolu kısa zamanda bulursunuz….

Teşekkürler Dusko ve teşekkürler Partizan…Bize doğru yolu gösterdiğin için……

Nejat Sayman