Etiket arşivi: JOHN WALL

Çaylaklar Rüştünü İspatladı

NBA All Star 2011 etkinlikleri Çaylaklar ve ikinci yıl oyuncuları arasında oynanan maçla başladı. Maçı Çaylaklar 148-140 kazanmayı başardı.

Maçın yıldızı asist rekoru kırarak takımını galibiyete taşayan Çaylak John Wall olurken 22 asist 12 sayı istatistikleri ile oynadı. Maçın MVP’si John Wall seçilirken Ona en çok yardımcı olan isim ise  33 sayı 13 ribaundla oynayan DeMarcus Cousins oldu. Griffin 13 dakika süre aldığı maçta 14 sayı ile oynamayı başardı.

MVP seçilerek büyük bir onur yaşayan Washington Wizards oyuncusu Wall, maçın ardından yaptığı açıklamada, “All-Star hafta sonunda iyi bir performans sergileyen herkes kendini bulutların üzerinde hissediyor ve sezonun devamı için büyük bir enerjiyle doluyor” dedi.

Çaylaklar ve İkinci Yıl Oyuncuları arasındaki maçtan önce, Chris Paul’ün 2007’de kırdığı 17 asistlik rekoru tarihe gömmek istediğini Cousins’e anlatan Wall, 22 asistle oynadığı ve 29 dakika süre aldığı maçta 12 de sayı kaydetti.

Johnson 25, Neal 20 ve Fields de 15 sayıyla Çaylaklar’ın zaferine katkıda bulundu.

İkinci Yıl Oyuncuları’nda maça sonradan giren ve 27 dakika süre alan Harden 30 sayı kaydederek takımındaki en skorer isim oldu. Blair 28, Matthews 15, DeRozan ile Ibaka 14’er sayı ve Curry de 13 sayı kaydetti.

NBA’e Hızlı Girenler ve Hayal Kırıklıkları

Sezona Hızlı Girenler ve Hayal Kırıklıkları

Blake Griffin

Geçen yılın tamamını kaçıran Blake Griffin bu sezona çok iyi girdi. İlk bi kaç maçtan sonra ufak bir düşüşe geçse de ay sonuna doğru performansını arttıran Griffin ligde 20 sayı 10 ribaunt ortalamalarıyla oynayan 3 oyuncudan birisi. Ligin en çalışkan bi kaç oyuncusundan birisi ve gelecekte bu ligi domine etmesini bekliyorum.

Griffin inanılmaz bir sıçrama yetisine sahip. Havada bir daha zıplıyor izlenimi veriyor. Şimdiden bi kaç pota altı hareketi var. Pota altındaki itiş kakıştan kaçmayan mücadeleci bir oyuncu. 20.2 sayı ortalamasıyla oynuyor ve faul çizgisinden %58 gibi berbat bir yüzdeyle atarak. Komple bir tehdide dönüşmek istiyorsa dış şutunu geliştirmek zorunda… Ligin ilk bölümünde savunmaya pek bulaşmıyor izlenimi verse de Clippers gibi dağını bir takımda doğal karşılanabilir. New York maçında Amare karşısında 44 sayı 15 ribaunt 7 asistlik muazzam bir oyun ortaya koydu. John Wall ve Blake Griffin ikilisi, Carmelo ve LeBron’un çekiştiği gibi 7 yıldır görmediğimiz çok üst düzey bir yılın çaylağı çekişmesine girdiler.

Kevin Love & Michael Beasley

Minnesota’nın forvet ikilisi Love ve Beasley şu ana kadar etkileyici performanslar gösterdi. Beasley Miami’de bir türlü istikrar yakalayamamış ve beklentileri karşılamaktan çok uzaktı. Şu anda Timberwolves ile 3 numara pozisyonunda başlayıp 22.3 sayı 5.3 ribaunt ortalamaları ile oynuyor. %50 ile saha içinden ve %52 ile üçlük gerisinden oynadığı düşünülürse Beasley’nin bu sayı katkısını ne kadar koruyabileceği merak konusu. Pota altından sayı bulma konusunda ligin en iyilerinden birisi olabilecekken bu silahını hiç kullanmaması oyununu kısıtlıyor. Bana göre Beasley çok sıcak olduğu bir dönem geçiriyor ve bu performansı koruması zor.

Kevin Love da ise durum farklı. Kendisine yeterli şans verilmediğini defalarca söyleyen oyuncu bu konuda haksız sayılmaz. Bu sezon 18.9 sayı 14.3 ribaunt(lig lideri) ortalamalarıyla oynuyor. New York karşısında 31 sayı 31 ribaunt 5 asist ile oynayarak büyük ses getirdi. 1982 yılında Mosses Malone’dan sonra bir maçta 30 sayı 30 ribaunt rakamlarının üstüne çıkan ilk oyuncu oldu. Güçlü fiziği ve iyi zamanlaması ile tam bir ribaunt canavarı Kevin Love. Etkili dış şutu ve sırtı dönük oyunu iyi olan Love’ın hücum potansiyeli de yüksek.

Paul Milsap:

Mehmet Okur’un yokluğunda bu sezon ilk beş başlayıp 38 dakika süre alan Milsap, 21.5 sayı 9.5 ribaunt 2.9 asist ve %58 lik saha içi isabetiyle Utah’ın galibiyetlerinde büyük rol oynadı. Miami maçının son anlarında attığı 2 üçlüğün ardından Oklahoma maçının son bölümünde de bir üçlük isabeti bularak, kritik anlarda devleşti. Pis işleri yapmaktan çekinmeyen, sahada büyük bir gayret gösteren, takımının eksiklerini kapatmaya çalışan Milsap, her yıl geliştirdiği oyunu ve Deron Williams gibi bir guardla oymanın getirdiği avantaj ile sahada büyük işler yapıyor.

John Wall:

Kentucky çıkışlı çaylak sezona mükemmel bir giriş yaptı. Hızı ve çabukluğu mükemmel düzeyde, fiziği ise pozisyonuna göre büyük. Rakip guardlar karşısında durmakta oldukça zorlanıyor. Üst düzey basketbol bilgisi var ve oyunu iyi okuyabiliyor. Bu sezgileri sayesinde bolca top çalıp ligin bu konuda 1 numarası oldu ve takım arkadaşlarını oynatmayı sevmesi ile yüksek asist rakamına erişti. 4.4 top kaybı ile ligde en çok top kaybı yapan oyuncu ve bu konuda daha dikkatli olması lazım. 18.1 sayı 9.8 asist 4.0 ribaund ve 3.2 top çalma istatistikleri ile All-Star olmayı hak eden bir oyun ortaya koyuyor. Yorucu NBA maratonunda formunu ne kadar devam ettirebileceği merak konusu.

Pau Gasol:

Sezonun şu ana kadarki bölümünden MVP seçecek olsak ödül tartışmasız olarak Pau Gasol’a giderdi. Pota dibinden sırtı dönük veya yüzü dönük , orta mesafeden şutuyla yada rakibini dribblingle geçerek sayı bulma kapasitesine sahip olan Gasol aynı zamanda yüksek basketbol bilgisine sahip.Etkili paslarıyla kapanan savunmaları açabiliyor ve hücumu devamlılığını aksatmıyor. Bu sezona fırtına gibi girdi 23 sayı 12 ribaunt 4 asist ortalamalarıyla oynayıp %58 ile şut atıyor. Şu anda ligin en iyi uzun oyuncusu. Geliştirmesi gereken yönü olarak , karşısında sert bir takım olduğunda geri adım atmayıp daha da agresif şekilde saldırması gerektiğini söyleyebiliriz.

Rajon Rondo:

Çok değil 2.5 yıl önce 2008 NBA finallerinde gördüğümüz o silik guarddan eser kalmadı. Kimse ona efsanelerle dolu Boston takımının liderliğini vermedi o kendisi aldı. Geçen yıl takım kötü giderken söylemleriyle ve saha içinde gösterdiği eforla takım arkadaşlarından büyük övgü aldı ve Kevin Garnett , Paul Pierce gibi yıldızlar onun nasıl kontrolü ele aldığından övgüyle bahsettiler.

Bu yıl ise Rajon Rondo John Stockton’dan beri görülmemiş asist rakamlarıyla oynuyor. Her ne kadar NBA tarihinde toplam sayıda 5.(Shaq) 22.(Garnett) 28.(Ray Allen) 35.(Pierce) sıradaki oyuncularla beraber oynama lüksüne sahip olsa da Rondo’ya hak ettiği övgüyü vermeliyiz. Rakipler kendisini 2 adım geriden savunuyor ama yinede etkili bir şekilde içeri drive edebiliyor. Top çalma konusunda ligin en iyilerinden. Birebir savunmada NBA’in en iyi guardı olabilecekken yeterli eforu göstermiyor. Yine de ligdeki en iyi dış savunmacılarından. Dış şutunda bu yılda da bir gelişme yok. Her zaman söylüyorum şut sokabilen bir Rondo ligin en iyi 5 oyuncusundan birisi olur. Ray Allen gibi üçlükler atmasına gerek yok. 3 sayı çizgisinin bir adım içerisinden istikrarlı bir şutu olursa gerçek bir superstar olur.

Russel Westbrook:

Ligin yükselen yıldızlarından Russel Westbrook bu yıl sayı ortalamasını bir hayli yukarıya çekti. Lakers serisinde oynadığı basketbolla herkesin saygısını kazandı. Onu durduramayan Lakers çareyi üstüne Kobeyi salmakta buldu. Her geçen yıl şut yüzdesini yükseltti ve faul çizgisinden şu ana kadar maç başına 10’a yakın deneme yapıp %90 gibi muazzam bir yüzdeyle atıyor. Atletiklik konusunda ligde kendisiyle az sayıda oyuncu boy ölçüşebilir. Aynı zamanda güçlü fiziği ve uzun kolları hem içeri penetreleri bitirmesinde hem de savunmada kendisine büyük avantaj sağlıyor. 1 ile 2 numara arasında sıkışmış gözüken, şutu zayıf olan ve zıp zıp zıplayan guardların NBA geçişinde zorlandıklarını geçmiş yıllarda çok gördük. Derrick Rose ile birlikte bu geçişi en iyi şekilden başaran oyunculardan birisi Westbrook. Bolca yaptığı top kayıpları takıma zarar verse de Oklahoma’nın gelecek planları arasında çok çok önemli bir yere sahip. Westbrook’un yapması gereken öncelikli şeylerden birisi şut atmak. Bulduğu boş zamanları şut çalışarak değerlendirmeli , bu yönünü geliştirmeli ve şampiyonluklarla dolu efsanevi bir kariyer yaşama şansını riske atmayıp daha da fazla arttırmalıdır. Büyük yıldızların şampiyonluk için neleri feda ettiklerini görüyoruz.

Sezonun Hayal Kırıklıkları

Greg Oden:

Daha draft edilmeden hakkında bolca gürültü patırtı çıkan, eski tarz pivotların yeni varisi olarak adlandırılan Greg Oden NBA kariyerinde umulan noktaya asla ulaşamayacak. Ondan 20-10-3 tarzı istatistikler beklemek hayalcilik olur. Henüz ilk lig maçına başlamadan 2007 Eylülünde sağ dizinden ağır bir ameliyat geçiren Oden ilk sezonun tamamını kaçırdı. Microfracture olarak bilinen bu ameliyat diz kapağındaki kıkırdağın zedelenmesini tedavi etmek için kullanılıyor ve Penny Hardaway , Tracy McGrady , Jamal Mashburn gibi oyuncuların kariyerlerine mal oldu. Doktorlar Oden’ın döndüğünde eskisi gibi oynayabileceğini söylüyordu.

2. yılında savunmada korkutucu bir güç olan Oden hücumda bekleneni vermekten uzaktı ve toplamda 1.5 ay oynamasını engelleyen orta derece sakatlık yaşadı. Geçen yıla daha iyi giren Oden savunmadaki etkinliğini iyice arttırmıştı ve efektiflik puanı ligdeki birçok oyuncudan daha fazlaydı. Ancak o sezonda 21 maçta oynayabildi ve sol diz kapağındaki kırılma sonucu sezonun tamamını kaçırdı. Bu yıl bi kaç hafta sonra dönmesi beklenen Oden’ın bu seferde sol dizinde kıkırdak zedelenmesi olduğu tespit edildi. Kariyer bitirici olarak adı çıkan Microfracture ameliyatını sağ dizinin ardından sol dizinden de oldu.

Sakatlıklar Oden’dan birçok şeyi götürmüş olabilir ancak fiziği ve boyu hala aynı. Döndükten sonra ne kadar hareketli olabileceği kariyerinde gelebileceği noktayı belirleyecek. her şeye rağmen Oden’ın bu ligde en azından kenardan gelerek de olsa bir yeri olduğunu düşünüyorum.

Andre Iguodala:

Iggy sezonun şu ana kadarki bölümünün en büyük hayal kırıklığı. Sonunda isyan bayrağını çekti ve takasını istedi. Vücut dili son derece kötü ve kendini maçlara hiç vermiyor. Philly için en kötü nokta bu olsa gerek. Iguodala bu şekilde oynarken ve gitmek istediğini bu şekilde belli ederken karşılığında iyi bir şeyler almaları oldukça güç.

DeMarcus Cousins:

Kentucky çıkışlı çaylak iyi bir hazırlık dönemi geçirip sezona fena girmemişti. Şu anki istatistikleri 11 sayı 7 ribaunt fena sayılmaz ancak Cousins ile sorun farklı ve hem de çok büyük. Kişiliği nedeniyle endişeler olduğu için 2. sıradan seçilmesi beklenirken 5. sıraya sarkan Cousins’in söylentileri haklı çıkardığına dair haberler düştü. Daha 10 maçın yeni geçildiği sezonda takımla tartışmalar yaşayan Cousins en son kondisyoneri ile tartıştığına dair söylentiler var. Kontrol edemediği siniri daha başına çok bela açabilir ki henüz sezonun başındayız. Sacramento’nun takas ihtimallerini araştırdığı da söylentiler arasında.

Yetenek konusunda ise hiçbir eksiği olmayan bir oyuncu… Güçlü fiziğinin yanı sıra ayakları çabuk ve hareketli bir uzun… Dış şutu da başarılı ve top sürme yeteneği rakiplerini geçebilecek düzeyde. NBA’in en iyi pivotlarından birisi olması içten bile değil eğer ki kendisini işine verirse.

Sinan Cem Civili,

Bu yazı 3SAYI Aralık 2010 sayısında yayınlanmıştır. 26. sayımız


Draft 2010’un Gözdeleri

ADAM OLACAK ÇOCUKLAR…

Malumunuz Mart ayının gelmesiyle birlikte tüm dünyanın gözü kolej basketbol ligine çevrildi. Geleceğin yıldız adaylarını profesyonelliğe adımlarını atmadan önce belki de son kez ve en hazır, en istekli halleriyle görme şansını bulacağımız bu turnuva tüm heyecanı ve sürprizleriyle devam ededursun, biz bu yazımızda draft öncesi göze çarpan gençleri kaleme alacağız. Bu seneki draftte geçen senenin aksine guard sıkıntısı ve forvet bolluğu var. Şimdi, ilk sıralardan seçilmesi beklenen 10 ismi sizlere tanıtalım.

1-JOHN WALL (Kentucky, 6-4, PG, Freshman) : Henüz lisedeyken adından çokça söz ettiren John Wall, Kentucky Wildcats’te hiç de fena olmayan bir freshman senesi geçirdi. En önemli özelliği atletizmi olan Wall’un, önümüzdeki yıllarda Nba’in en iyi açık alan oyuncularından biri olacağına şüphe yok. Sürat, çeviklik, dayanıklılık, sıçrama yeteneğinin yanı sıra delici penetreleri ve patlayıcı özelliği göze çarpıyor. Savunma yönünde müthiş bir pozisyon bilgisine ve hızlı ayaklara sahip. Kolejde takımının saha içi lideri konumundaydı, bu görevi de fena yaptığı söylenemez. Eksilerine geçersek; set hücumunda ve yavaş tempoda zaman zaman bocalıyor, saha görüşü kötü olmamakla birlikte vasatın çok da üzerinde değil. Şut istikrarı olmadığından, hücum yönü kısıtlı diyebiliriz. Göze en çok batan olumsuz yönü ise aşırı derecede top kaybı yapması. Bu sene takımı adına 16sayı- 6asist- 4 ribaund ortalamaları ile oynayıp SEC’in en değerli oyuncu seçildi. Tüm ligi baz aldığımızda bireysel anlamda en yetenekli isimlerin bulunduğu takımda bu ortalamalar hiç de fena değil. Benzetildiği isimler ise Derrick Rose ve Rajon Rondo.

2-EVAN TURNER (Ohio State, 6-7, SG, Junior) : Efsane Isiah Thomas gibi Turner da bir St. Joseph mezunu. Kolejde geçirdiği 3 sene boyunca sürekli oyununa bir şeyler kattı, kendini geliştirdi. Seneye bomba gibi bir girişle ilk 5 maçta 2 triple-double, 3 double-double yaptı. Sonrasında belinden yaşadığı şanssız bir sakatlık sonucu yaklaşık 1 ay parkelerden uzak kaldı, ancak dönüşünde performansından hiçbir şey kaybetmediğini gösterdi. Ve sezonu 20sayı- 9ribaund ve 6asist gibi mükemmel istatistiklerle tamamladı. Turner, PG-SG ve SF pozisyonlarında oynayabiliyor, ancak NBA’de onu 3 numara oynatmak biraz acımasızca olur, zaten diğer pozisyonlarda yeteneklerini daha rahat sergileyeceğini düşünüyorum bu combo guardın. Özelliklerine değinelim biraz da; fundamentali çok iyi, basketbolun temel prensiplerini iyi uyguluyor ve adeta aklıyla oynuyor. Göze hoş gelen oyundan ziyade basit oyunu seviyor ki belki de en önemli artısı bu. Kritik zamanlarda doğru kararı verip bunu da başarıyla uygulayabiliyor. Maçın tansiyonunun yüksek olduğu anlarda sazı eline alıyor, bu şekilde takımını BIG 10 şampiyonu yaptı. Kim bilir belki de Tyreke Evans’tan sonra bir genç ‘clutch player’ daha geliyor lige. Saydığımız tüm bu özellikler dikkatinizi çekeceği üzere mental açıdan Turner’in ne kadar kuvvetli bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Kafa olarak NBA’e en hazır isim diyebiliriz. Peki, hiç olumsuz bir özelliği yok mu Evan Turner’ın, elbette var. Öncelikle John Wall gibi o da çok top kaybı yapıyor. Bir diğer eksisi, özgüveninden dolayı pozisyonları gereğinden fazla zorlayıp takım oyunundan uzaklaşarak bazı zamanlar egoist davranması. Benzetildiği oyuncu Brandon Roy.

3-DeMarcus Cousins (Kentucky, 6-11, PF/C, Freshman) : Draftin en iyi uzunlarından diyebiliriz Cousins için. Takım arkadaşı John Wall gibi o da lise yıllarında kendisinden söz ettirmeyi başarmıştı. Bir uzun için harika bir fiziği var ve pota altında çok yer kaplıyor. Gücü ve dayanıklılığı sayesinde çembere yakın yerlerde topla buluşabiliyor. Fiziğinin hakkını vermiyor değil, ancak pek atlet olduğu söylenemez. Dış görünüşüne bakınca pek inandırıcı gelmeyebilir ancak henüz 20 yaşında olan Cousins, uzunların geç olgunlaştığı düşüncesiyle birlikte şu an ham olduğu göz önüne alındığında ilk 5 sıradan seçilmesi muhtemel bir isim. Henüz üniversitedeki ilk senesinde oynadığı maçların yarısında double-double yapmayı başardı. Yalnızca 23 dakika ortalamayla yaptığı 15 sayı- 9ribaundluk istatistik ise ayrıca alkışı hak ediyor. Mücadeleden yılmayan ve itiş kakışı fazlasıyla seven bir karaktere sahip olması, zaman zaman ‘salonda görmek istemediğimiz’ türden olayların başrolünde bulunmasına sebep oldu. En büyük eksisi sorunlu bir oyuncu olarak lanse edilmesi, kaldı ki saha içindeki hareketleri ve karıştığı olaylar bu yaftayı doğrular nitelikte. Benzetildiği isim ise Derrick Coleman.

4-WESLEY JOHNSON (Syracuse, 6-7, SF, Junior) : Üniversite yaşantısına 2006 yılında Iowa State ile başlayan ve burada son derece parlak bir çaylak sezonu geçirerek dikkatleri üzerine çeken Wes Johnson, ikinci senesinin sonunda Syracuse Orange’a transfer oldu, ancak transfer kuralları gereği bir seneyi redshirt olarak geçirmek zorunda kaldı. Bu sezon junior yılını geçiren oyuncu, drafte katılacak oyuncular arasında en yaşlılardan. En dikkat çekici özellikleri, bileğinin düzgün olması, blok ve top çalma önsezisinin kuvvetli olması ve müthiş bir sıçrama yeteneğine sahip olması. Önümüzdeki yıllarda smaç yarışmasında görmemiz sürpriz olmaz. Kolejde atletik özelliklerini skor üretme konusunda fazlasıyla kullanma fırsatı buldu, bunu NBA’de de başarabilirse seyir zevki yüksek bir genç daha lige geliyor demektir. Ancak birebirde adam eksiltme özelliğinin olmaması ve buna bağlı olarak kendi şutunu yaratamaması en büyük sıkıntısı. Bu sezonki ortalamaları 16 sayı- 8 ribaund. Benzetildiği oyuncu Shawn Marion.

5-DERRICK FAVORS (Georgia Tech, 6-9, PF, Freshman) : Gelelim 2009 McDonalds All-American Game’in en değerli oyuncusuna. Derrick Favors draftin bence en potansiyelli uzunu. Fiziğini iyi kullanıyor ve bu sayede hücumda pota altını domine edebiliyor. İlk adımı pozisyonuna göre çok hızlı olduğundan adamını geçip doğrudan potaya uzanabiliyor. Orta mesafe şutu fena değil ve blok sezgisi gayet iyi. Ancak süper star seviyesine çıkabilmesi için, ki bunu yapabileceğine inanıyorum, mutlaka sırtı dönük oyununu da geliştirmeli. Atletizmine zaten diyecek yok, 2.08 boyunda-112 kilo ve bacak arası vurabiliyor. İşin savunma yönünde ise biraz sıkıntıları var. Maç içerisinde zaman zaman savunma konsantrasyonunu kaybedip, yalnızca blok yapmaya odaklanabiliyor. Bu seneki ortalamaları 12sayı- 8 ribaund- 2 blok. Benzetildiği isim Al Horford, ancak yüzü dönük oyunu iyi oynayabildiği için ben Amare’ye de benzetiyorum kendisini.

6-AL FOROUQ AMINU (Wake Forest, 6-9, SF, Sophomore) : Draftin en sempatik oyuncularından Aminu yaşça ağabeyleri sayılabilecek Jodie Meeks ve Gani Lawal gibi Norcross High School mezunu. Geçtiğimiz yıl oldukça iyi bir rookie sezonu geçirdi, bu sezon ise çok büyük bir patlama yapamamakla birlikte oyununu az da olsa geliştirdiği söylenebilir. Her iki forvet pozisyonunda da oynayabiliyor ancak kolejde daha çok PF oynamasının da etkisiyle 15sayı- 10ribaund gibi oldukça iyi istatistikler yakaladı. Geçtiğimiz sene onu ilk izlediğimde oyun tarzını Lebron’a benzetmiştim, oyunu hem savunma hem hücum tarafında domine ediyordu ve takımın her şeyiydi. Boyuna göre fundemanteli oldukça iyi, oyun zekası üst düzey ve saha görüşü de hiç fena değil, fakat bu özelliğini pek kullanmıyor, biraz bencil biri hücumda. Şutlarındaki istikrarsızlık hücumuna da sirayet etmiş durumda. Bir maçta 20+ atıp sonraki maç tek haneli skorlarda kalabiliyor, sayı atamadan tamamladığı maç dahi oldu. Ayrıca bu sene %44 ile şut sokabildi, ki bu ortalama lottery pick olması tahmin edilen bir uzun için oldukça düşük. Marvin Williams’a benzetiliyor.


7-XAVIER HENRY
(Kansas, 6-6, SG, Freshman) : 1991 doğumlu ve bu yıl çaylak sezonunu geçiren Xavier Henry, takımının konferans şampiyonluğunda Collins ve Aldrich ile birlikte başrol oynadı. Draftin en önemli şutörü olarak görülen Henry, müthiş bir şut stili ve şut mekaniğine sahip, kendi pozisyonunu yaratabiliyor ve şuta çok hızlı kalkıyor. Solak olması da ayrıca avantajı, fakat sağ eli de hiç yok değil. %41 gibi harika bir yüzdeyle üçlük attı bu sene. Ancak çok fazla dış şuta yönelmesi eksi özelliği olarak değerlendirilebilir. Kullandığı şutların yarısı üç sayı çizgisinin gerisinden, bu da oyununun gelişmesini engelleyebilir. Bu seneyi 13sayı- 4ribaund ortalamayla tamamladı. Collins-Aldrich-Taylor ve hatta Morris kardeşler gibi potansiyelli oyuncuların bulunduğu takımda bu ortalamalar fena değil bence. Amerikalılar bu genci Jim Jackson’a benzetiyor, haklılar da oyun stili olarak çok benziyor, fakat gerek şut stili, gerek solak olması sebebiyle M.Redd’i anımsatıyor bana.


8-HASSAN WHITESIDE
(Marshall, 7, C, Freshman) : Lise yıllarında adını pek de duymadığımız Whiteside, Wes Johnson gibi The Patterson School mezunu. Sezonun başlamasıyla birlikte bir anda müthiş bir patlama yaptı ve bir ara mock draftta 2.sıraya kadar yükseldi. Marshall gibi pek basketbol kültürü olmayan bir okulda forma giyiyor ve takımın süper yıldızı konumunda. Harika bir blok yeteneği var, maç başına ortalama 5.4 blok yapıyor ve bu sene blok yapmadan tamamladığı maç yok. Konsantre olduğunda iyi de bir ribauntçu diyebiliriz. Bileği düzgün ve orta mesafe şutları da fena değil. Ancak maalesef maçtan çok fazla kopuyor ve çoğu zaman maçı pek sallamıyor görüntüsü çiziyor. Bu da onun Nba için henüz ham olduğunu ve kafa olarak hazır olmadığını gösteriyor. Bu sene ortalama 26 dakikada 13sayı- 9ribaund ile oynadı. Fiziği, atletizmi ve oyun stili olarak Marcus Camby’ye benzetiliyor.

9-DAMION JAMES (Texas, 6-7, SF, Senior) : Liseyi Texas’ta okuduktan sonra, buradan ayrılmadı ve üniversite hayatını da Texas Longhorns’ta sürdürme kararı aldı ve böylece Doğuş Balbay’ın takım arkadaşı oldu Damion James. İlk senesinde Durant ve D.J. Agustin’in gölgesinde pek de dikkat çekici bir performans sergileyemedi. Ancak sonrasında her geçen sene üzerine koyarak komple bir oyuncu oldu. Öncelikle hücum yelpazesi çok geniş. Penetreyle ve ya şutla skora gidebiliyor. İlk adımı çok hızlı, ayrıca pozisyonuna göre oldukça güçlü ve boyuna göre de oldukça iyi bir ribauntçu. Bu sezon junior senesinde 18sayı -10ribaund ortalamaları tutturdu. Takım içi liderlik konusunda da fazlaca yetenekli. Mental açıdan lige en hazır oyuncuların başında geliyor. Oyun zekasının çok üst düzey olmaması ve top hakimiyetinin kötü olması en önemli eksileri gibi görünüyor. Oyun tarzı Shawn Marion’a benzetiliyor.

10-DEVIN EBANKS (West Virginia, 6-7, SF, Sophomore) : Deniz Kılıçlı’nın da formasını giydiği West Virginia’da oynayan Devin Ebanks, bu sezon kolejdeki ikinci yılını geçiriyor. D.Butler ve K.Jones ile birlikte takımını konferans şampiyonluğuna taşıyan oyuncuların başında geldi. Orta mesafe şutu oldukça iyi, ayakları hızlı ve takım oyununu iyi oynuyor. Fiziği ve atletizmi pozisyonuna göre oldukça iyi. Fakat dış şutu çok zayıf, onu da geliştirirse ligde kendine iyi bir yer edinebilir. Bu sene 12sayı- 8ribaund ortalamasıyla oynadı. Corey Brewer’e benzetiliyor.

Yukarda tanıttığım isimlerin yanı sıra; oyununu Larry Bird’e benzettiğim, şutuyla ön plana çıkan Nevada’dan Luke Babbitt’i, Kentucky’de Wall’ın gölgesinde kalsa da kalitesini ispatlamayı başaran Eric Bledsoe’yi, kolej ligi tarihinin en çok blok yapan oyuncusu olan Mississippi State’li Jarvis Varnado’yu, Vanderbilt’te bu sene de beklenen patlamayı yapamayan ama potansiyeline inandığım Jeffery Taylor’ı, Partizan’ı Eurolig’de finalfoura taşıyan Vesely’yi, Erman Kunter’in basketbol dünyasına son armağanı Seraphin’i bir kenara not etmekte fayda var.

Soner Kenesarı