Aylık arşivler: Nisan 2010

Türk Basketbolu ve Kulüplerimiz

Euroleague’deki Real Madrid yenilgisiyle Avrupa’dan elenen Efes Pilsen ligdeki son maçında karşılaştığı Galatasaray’a da yenilerek haftalardır taşıdığı liderlik ünvanını yitirdi ve bu sonuçla Lacivert-beyazlılar kötü sonuçlar serisine devam etti. Bu yenilgiyle ligde liderlik koltuğunu Fenerbahçe Ülker’e devreden Lacivert-beyazlılar Perşembe gecesi oynadıkları  prestijden öte bir anlam taşımayan maçta deplasmanda Siena’ya mağlup olarak Euroleague’ye hüzünlü veda ettiler. Her ne kadar Fenrbahçe Ülker’in Daçka’ yenilmesiyle beraber tekrardan liderliğe yükselseler de Lacivert-beyazlılarda özellikle son bir aydır net olarak gözlemlenen bir form düşüşü dikkat çekiyor. Bunda bizce yoğun maç trafiğinin getirmiş olduğu yorgunluk en önemli etkendir.Tabi bir de Lacivert-beyazlı ekibin bu maç trafiği karşısında yeterli fiziki direnci sağlayamaması ve önemli yıldız oyuncularının-başta Ergin Ataman’la yaşadığı  problemle de gündeme gelen Rakoçeviç- olmak üzere beklenen randımandan uzak kalması  da bu negatif sonuçların alınmasında etkili olan diğer faktörlerdi.

Bu durum bizce şunu da gösterdi ki ligimizin favori iki ekibinden önce Fenerbahçe’nin hemen hemen aynı  faktörler sebebiyle Euroleague hedefinden daha gruplarda uzaklaşması ve ardından Efes Pilsen’in kupa,lig ve Avrupa’da üst üste oynadığı maçlarda kötü neticeler alması çok da beklenmedik değil çünkü ligimizdeki en üst düzey takımlar bile görüldü ki bu yoğun maç  trafiğini kaldıracak düzeyde değiller. Belki bu iki takımımız da dahil bütün takımlar tek bir hedefe yöneldiklerinde yüksek bir performans sergileyebiliyorlar ama işin içine hem Avrupa kupası  maçları hem lig hem de Türkiye kupası maçları girip maç trafiği yoğunlaştığında-ki bunu Efes’i liderlikten indiren Galatasaray ve diğer temsilcimiz Türk Telekom ekiplerinde de görüyoruz- performans düşüklükleri olduğunu, yorgunluk belirtilerinin oyuncularda açıkça gözlendiğini belirtmeden geçemeyiz. Bunun yanında en kaliteli ekiplerimizde bile takımlar teker teker yıldız ve kaliteli oyunculardan oluşsa bile iş takım oyununu en iyi biçimde sahaya yansıtmaya gelince çok önemli eksiklikler olduğunu düşünüyoruz.

Çoğu ekibimizde genellikle oyunculara dayalı bir düzen var ve çok önemli oyuncular bazı  dönemlerde düşüş gösterdiğinde alternatif üretmede ciddi sıkıntılar ortaya çıkıyor. Öyle ki benchi en güçlü olan Efes Pilsen ve Fenerbahçe Ülker bile ligimizdeki maçlarda buna iyi kötü  çare bulsalar bile iş uluslararası alandaki maçlara geldiğinde veya yoğun bir maç  trafiğiyle karşılaştıklarında buna çözüm üretmekte ciddi güçlüklerle karşılaşmaktalar. Çünkü  tüm kulvarlarda başarıyla koşabilmek için benchinizin geniş olması gerektiği gibi bunun yanında bu kulvarların tamamında başarıyla ilerleyebilecek kondüsyona mutlaka sahip olmanız gerekir. Bir de benchin geniş olduğu gibi benchinizin niteliği de çok önemli kuşkusuz.Yani yıldız oyuncularınızdan bir ya da daha fazlası  iyi oynayamadığında yerine girecek oyuncunuz maç çevirebilecek kapasiteye de sahip olmalı. Bunun yanında da tüm ekiplerimizde çok eksik olan takım olabilme olgusu da çok önemli bir faktördür. Kısacası  takımdaki oyuncular takım halinde hareket etmeli, birbiriyle iyi uyum ve yardımlaşma içinde olmalı, giren oyuncu da çıkan oyuncuyu mümkün olduğunca aratmamalı. Oysa en güçlü ekiplerimiz olan Fenerbahçe ve Efes Pilsen’in bile görüyoruz ki bu konularda ciddi eksikleri var ve bu eksikleri aza indirebilmeleri için almaları gereken bayağı bir yol var.Bu dediklerimizin hepsi bir anda olacak şeyler değildir bunun için tüm kulüplerimiz için de bu geçerli olmak üzere doğru ve tutarlı  politikaları oluşturup hareket etmeleri ve mutlaka sabırlı  olmaları, uzun vadeli çalışmalar yapmaları olmazsa olmazdır.

Ozan Dedeköy

Batının 3 Atlısı Lakers’ın Peşinde

Lakers batıdaki diğer tepeye oynayan takımlardan bir kademe üstün gözükse de Denver , Utah ve son takastan sonra Dallas kadro kaliteleri bakımından Lakersla baş edebilirler. Hatta bazılarına göre yetenek bazından bakıldığında Denver ve Dallas, Lakers’dan üstün durumdular. Bu yazıda Batı Şampiyonluğu için sürpriz yapabilecek takımları inceleyeceğiz.

Denver Nuggets

Hem koşabilen hem de savunma yapabilen bir takım Nuggets. Chauncey Billups birebir savunmada çok etkili.Potaya driveları eskisi gibi olmasa da kalın vücuduyla hala sonuca gidebiliyor, dış şutları çok can yakıyor ve faul atışları da hala mükemmele yakın. İyi bir saha içi lider ve hücumları yönetmesi için topu eline alması gerekmiyor. JR Smith kontrolden çıktığında, Carmelo ritim bulamadığında takımın dizginlerini eline alıp en doğru hücumu yönetmek Billups’ın işi. Ama en önemlisi Billups’ın çok kritik maçları ve çok yüksek tansiyonlu dakikaları oynamış olması. Carmelo hakkında söylenecek çok fazla bir şey yok.Ligin en etkili 3-4 hücumcusundan birisi ve çok yönlü hücum silahları var.Denver’ın 2 büyük sorunu var 2 numara ve pota altı.

Kenyon Martin’in playofflara dönmesi bekleniyor Martin olmadan işleri oldukça zor. Martin 4 numarada ligin en iyi savunmacılarından birisi belki de en iyisi. Sırtı dönük savunması çok iyi.Chris Andersen içeri drivelarda boyalı alanı iyi koruyor ve ikisi yan yana pota altını iyi savunuyorlar. Nene’de savunmada gayret gösteriyor ancak olası bir Lakers eşleşmesinde pota altında işleri zor. Gasol Martin’den oldukça uzun ve Bynum Nene için çok kalın.Chris Andersen’ın zamanlaması ve zıplama yeteneği üst düzey olduğu için iyi bloklar yapıyor ancak Gasol’un sırtı dönük oyunu karşısında ezileceğini düşünüyorum.Pota altında tuzaklı ikili sıkıştırmalar uygulayıp JR Smith ve Carmelo’nun atletiklik yetenekleriyle dışarıya çıkartılan topları savunmayı deneyebilirler ancak Gasol’un yüksek oyun bilgisi sayesinde ona yapılan ikili sıkıştırmalar genelde sayıyla sonuçlanıyor.Lakers’ın pasa dayanan sistemi ikili sıkıştırmaları iyi cezalandırıyor.

JR Smith serinin kaderini değiştirebilecek bir oyuncu. Kobe’nin karşısında durabilecek fiziksel özelliklere sahip ve hücum potansiyeli çok fazla. Sahada kendini kaybedip yaptığı tercihler onun en büyük sorunu ancak hücumun bir parçası olarak oynadığında patlama yapma olasılığı yüksek bir oyuncu. Ligde ritim bulduğunda belki de oyunu en çok yükselen oyuncu JR Smith.Maça girerken zorlamayıp hücum ona gelmesini beklerse daha rahat ritim bulabilir.

Gasol’un çengel şeklinde attığı bloklanması zor şutlarını nasıl durduracakları, JR Smith’in hücumdaki ve Kobe’nin karşısındaki savunma performansı ile Kobe’ye yapacakları takım savunması onların kaderini belirleyecek.

Dallas Mavericks

All-Star arasında yaptığı takasla Dallas kademe atladı. Sahada ruhsuz bir oyun sergileyen , Nowitzki ile problemler yaşayan ve atmaktan başka bişey yapmayan Josh Howard gönderilip karşılığında Caron Butler alındı. Butler hem içeri driveları hemde orta mesafe şutları daha etkili bir oyuncu.Savunma yönüde daha kuvvetli. Kobe’yi Butler’ın tutmasını bekliyorum. Brendan Haywood takviyesi sakatlıklarla boğuşa Dampier’dan başka kalın uzunu olmayan Dallas için ilaç gibi geldi.Kalıplı ve ortayı kapatabilen bir uzun olan Haywood işin savunma yönünde de yetenekli ve gayretleri.Pota altında itiş kakıştan kaçmayıp ribaundlara da yardımcı oluyor. Deshawn Stevenson’da Dallas’ın bir başka sıkıntılı bölgesi iki numarada iyi bir takviye.Kendini genelde maça pek vermeyen bir oyuncu Stevenson ancak playofflarda havaya girip iyi bir katkı verebilir. JJ Barea, Rodrigue Beaubois ve Jason Terry kenardan skora direkt katkı yapabilecek oyunculardan.

Nowitzki sıkıntılı anlarda hücum yükünü çekebilecek bir oyuncu ve şimdi ona kendi hücumunu yaratabilen Butler eklendi. Playy-off larda savunmalar sıkıştığında setlerle boş adamı bulamayınca zor şutları sokabilme yetisine sahip oyuncular daha çok değer kazanıyor(bkz Robert Horry).Bu iki ismin yanında bu yıl iyi bir hücum silahına dönüştürdüğü üçlükleriyle Jason Kidd ve Jason Terry son derece soğukkanlı ve kritik anları seven oyuncular. Batıdaki takımların çoğu hücum olarak üst düzeyde ve sonucu savunmalar belirleyecek. Dallas savunmada özellikle Kobe’ye yapılacak yardım savunmasında işleri sıkı tuttuğunda kritik anları oynayabilecek bu kadar çok el olması onların yararına. Gasol ve Odom pota altı ikilisiyle oluşturulacak bir beşe karşı Kidd-Terry-Butler-Marion-Nowitzki gibi iyi koşabilen ve şut atabilen bir beşle cevap verebilirler. Nowitzki-Haywood ikilisi Gasol ve Bynum’un arkasında durabilecek boy ve kalınlığa da sahipler.

Utah Jazz

Potansiyeli çok yüksek olan bir başka takım Utah. Onlar için kritik olan Kirilenko’nun performansı. O gerçek AK47 gibi takım gediklerini kapatarak, savunmada aktif olarak ve ceza şutlarını keserek oynarsa Utah’ın şansı büyük ölçüde artar. Deron Williams çok üst düzey bir guard.Hücum bilgisi muazzam , şutları keskin ve içeri driveları çok hızlı ve delici.Karşısında Derek Fisher’ın bulunması Utah’ı bu üç takım arasında Lakers’ı elemeye en yakın isim haline getiriyor.

Pota altında Boozer Gasol’a oranla hızlı kalıp iyi iş çıkaracaktır ancak Gasol’a karşı oldukça kısa kalıyor. Onun Gasol’u ne kadar durdurabileceği kritik etkenlerden birisi.Bir başka önemli faktör Mehmet Okur. Son bir ayda arada bir gördüğümüz gibi sahada kendini verdiği zaman çok etkili oluyor. Hafife atılmayacak bir savunmacı, üçlüklerini çok iyi bir düzeye getirdi ve orta mesafeden ve pota dibinde de oynamaya çalışırsa savunmalar onu durdurmakta güçlük çekiyor.

Sloan’ın rotasyonu kafasında belirleyip rakibe göre önlem almaması Utah’ın geçen yıllarda Lakers karşısında başarısız olmasının nedenlerinden birisiydi. Kyle Korver son dönemde tekrardan süre almaya başladı ve Sloan yine Kobe’yi Korver’la savunmaya çalışırsa Utah’ın şansı çok azalır. Wes Mathews ve CJ Miles ile birlikte zaman zaman önüne Kirilenko’yu koyarak Kobe her şutunda en azından bir el göstermeliler

Sinan Cem Civili


2010 Teknosa Türkiye Kupası

Baron Babasından Böyle Dayak Yemedi..

Tekono-SA Türkiye Kupası evinde sahibini buldu. Evinde diyorum çünkü turnuvaya adını veren destekleyici firmanın sahipleri Adanalı. Adana da 3 mükemmel gün geçirdik. İlk olarak 98 yılında bu heyecanı Adana da yaşamıştık, bu 3. oldu. 8’li finalde en iyi basketbolu oynayan Fenerbahçe Ülker çeyrek ve yarı final eşleşmeleri ile en zorlu yoldan finale gelmişti. Herkes Türk Telekom ve Efes Pilsen eşleşmelerinin aslında gerçek anlamda yarı final ve final maçları olduğunu biliyordu. Finale kadar hakları ile geldiler.

Finalde herkes Fenerbahçe Ülker’in çok rahat kazanacağını ve büyük bir hasrete son vereceğini düşünüyordu. Mersin ekibi ise maça çok iyi hazırlanmış ve finale kadar çok güzel bir basketbol ile gelmişlerdi.

Fenerbahçe Ülker oyuna klasik anlayışı ile başladı. Hata yapan oyuncu ilk önce koç Tanjevic’den sıkı bir fırça yiyordu sonra Mirsad Türkcan’dan. Koskoca Gricek’in azar yemekten şamar oğlanına döndüğüne şahit olduk. Leno Ukic bile Repesa’yı mumla arıyordu. Fırça furyasına bu kez yardımcı antrenörlerinde dahil olduğunu gördük. Gricek de fırçalara dayanamayıp arada Mirsad’a bağırmaya başlayınca Fenerbahçe biranda Fırçabahçe’ye döndü.

Fenerbahçe Ülker oyun anlayışını ilk iki günün formda ve skorer ismi Baron’u durdurma üzerine kurmuştu. Maç boyu nefes dahi aldırmadılar.

_Hakemler Devreye Girdiler_

Baron üzerinde sert bir savunma olması normaldi ama normal olmayan bir durum vardı. Hakemler başta Recep Ankaralı olmak üzere bu sertliğe nedense pirim verdiler. Baron sahada yediği dayağı sanırım babasından bile yememiştir. Hakemlerin düdük çalmadığını gören Fenerbahçe Ülker savunması her defasında sertlik şiddetini daha da arttırıp vurmaya devam ettiler. Hani derler ya kafası kırılıncaya kadar vurdular diye. En son kafasını da kırdılar ama hakemler maalesef ona bile düdük çalmadılar. Oyunda Fenerbahçe Ülker aleyhine tek düdük çıkmazken Mersin Büyükşehir Belediyesi düdük almakta oldukça zorlandı. Başta İnanç Koç ve Onur Aydın olmak üzere sahada oyuncular kenarda Mete Bababoğlu adeta çıldırdılar.

Baron’a yapılan fauller maçın başından beri hassasiyet gösterilip çalınsa ve Baron her düdükte serbest atış çizgisine gitse Fenerbahçe Ülker bu yılı da kupasız kapatırdı.

Mersin ekibi maç boyu uzun oyuncu sıkıntısı yaşadı. Asım maç boyu mükemmel savunma yaptı ama hücumda bu yükü kaldıramadı. Hakemlerin Baron’a olan tutumundan sonra 2. faktör Asım’ın hücum performansının oldukça zayıf olmasıydı.

Fenerbahçe Ülker oyuna giren çıkan tüm oyuncularıyla başka bir ligin takımı gibi görüntü sergiliyordu. Mirsad Adana’yı salladı, Ukic, Gricek, Emir, Mrsic, Kinsey çok yüksek yüzde ile şut soktular. Bu kadar isabetli dış şut kullanan bir takımı yenmek zaten imkânsız gibiydi biraz destekte alınca kupa sahibine kolayca ulaşıverdi.

_Fenerbahçe Ülker-Efes Pilsen_

Yarı final maçının aslında final maçı olduğunu herkes biliyordu. Sanırım bir tek Rakocevic bilmiyordu. Maç boyu sahada hiçbir şey yapmadı. Her eline aldığı topu tek dripling şut olarak isabetsiz atışla sonuçlandırdı. Topu birden fazla vurduğu zaman ise her seferinde çaldırdı. Penetrelerde o kadar yavaş kalıyordu ki her seferinde savunmaya takılıyordu.

_Rakocevic oyundayken Efes Pilsen 6’ya 4 oynuyor_

Rakocevic oyundayken Efes Pilsen 6’ya 4 oynuyor gibi gözüküyor. Adam paso rakibin lehine çalışıyor. İşin ilginci Ataman onu sahada tutuyor. Rakocevic’in aldığı süreler Efes Pilsen’in kupayı kaybetmesine neden oldu.

Fenerbahçe Ülker yarı finalde rakibi karşısında oyunun her alanında üstündü. En kolay görünen üstünlüğü ise rakibine karşı yakaladığı psikolojik üstünlüktü. Efes Pilsen maça 1-0 yenik başlamış futbolcu gibi sahaya çıkmıştı.

_Türk Telekom-Fenerbahçe Ülker_

Nasıl bir takım son 6 dakikasına 12 sayı üstün girdiği maçı kaybedebilir. Tabiî ki kendisine özgüveni olmayan bir takım böyle bir maçı kaybedebilir. Takımın başındaki koçun ağırlığı olmazsa. Sahadaki oyuncu üzerinde etkisi hâkimiyeti yoksa inandırıcılığı yoksa istersen 20 sayı önde ol yinede kaybedebilirsin. Türk Telekom bu sezon kaç maçı bu şekilde kaybetti artık sayısını dahi hatırlamıyorum.

Fenerbahçe Ülker son 6 dakikada üst üste 5 tane isabetli 3 sayılık atış kullanarak rakibinin önüne geçti. Bu esnada Telekom ne yapıyordu. Geriye düştüğü kendisinin 3 sayı atması gereken zamanlarda takımının en iyi 3 sayı atıcısı Serkan Erdoğan’ı kenarda unutuyordu. Maça ve takımına hakim bir koç, takımı 3 sayılık atışa muhtaçken tüm hücumları Amerikalı oyuncusu Wilson’un eline mahkum geçirmezdi. Serkan’ı oyuna sokmayı hatırladılar ancak iş işten zaten geçmişti artık.

_Beşiktaş Cola Turka_

Mire Chatman bu takımın en az yarısıymış. Bunu çok net gördük. Koskoca takım sahada en ufak bir varlık dahi gösteremedi. Cevher olsaydı belki biraz daha direnebilirlerdi ancak sonuç kesinlikle değişmezdi.

_Bornova Belediyesi_

Beşiktaş maçında uçan kaçan smaçlayan koşan bir Bornova izledik. Shiip önderliğinde çok güzel basketbol oynadılar ama aynı enerjiyi Mersin maçına taşıyamadılar. Oyun kurucu olarak oynayan Serdar Yavuz etkili olmaya çalışsa da takımının ihtiyacını gidermedi. Koç Kavasoğlu Erden’i haddinden fazla aradı. Cüneyt Erden takıma dönse bile bu takıma bir oyun kurucu daha lazım.

_Mersin Büyükşehir Belediye_

Baron’un kadife bileklerinden çıkan şutlarla finale kadar geldiler. Finalde skorer oyuncularının yediği dayak ile kupayı kıl payı kaçırdılar ama her maçı ayrı bir güzel oynadılar. İnanç hem liderlik yaptı hem ribauntlara yardım etmeye çalıştı hem de skor üretti. Altan Erol şutlarda başarılıydı ancak penetrelerde çok kuvvetsizdi nerdeyse hiçbirisini bitiremedi. Goran Nikolic yarı finale kadar çok etkili oynadı ama finalde en ufak bir katkı vermedi. Ondan beklenen dış şutlarını sanırım kendisine sakladı. Nedim ve Onur vasatı aşamadılar. Asım savunmada tüm sertliğini sahaya yansıttı ama hücumda en olmadık en basit hataları yaparak takımına büyük zarar verdi. Bildiğimiz alıştığımız paslarını da pek göremedik. Tüm yabancı oyuncuları en üst düzey katkıyı verdiler. Bir tane daha uzun oyuncu onlara ilaç gibi gelebilir.

Kupaya bu kadar yaklaşmışken, Baron’un yediği dayak ile kupaya sadece bakakaldılar ancak finalde olmak Mersin’e çok yakıştı. Geçen senelerdeki sürpriz finalistlerin yediği farkı yemeyip finalde sırıtmadılar.

Sponsor firma Tekno-SA sadece kupaya sponsor olmuş. Seyircilere yönelik en ufak bir organizasyon düşünülmemiş.

Şampiyon Fenerbahçe Ülker geniş, derin ve kaliteli kadrosunun hakkını vererek Adanalı sevenlerini oldukça mutlu etti. Maçları köşelerde izleyen bir gurup organize ve biletlerinin satın alınıp kendilerine dağıtıldığı her hallerinden belli olan,  bir gurubun ettiği edepsiz, ahlaksız küfürleri saymazsak oldukça centilmence bir turnuva oldu.  Şampiyon Fenerbahçe Ülker’i tebrik ediyorum.

İlker KESER


Josh Shipp Röportajı

“ Hem Takım İçin Hem de Bireysel Kariyerim Adına Elimden Gelenin En iyisini Yapmak İstiyorum.”  Josh Shipp

NCAA’de UCLA takımının forması ile mücadele eden Josh Shipp, kolejdeki ilk sezonunda 9.3 sayı, 5.2 ribaund ve 1.8 asist üretirken, mezun olduğu 2008-2009 sezon sonunda ise 14.5 sayı, 3.1 ribaund ve 1.5 asist ortalamalarına ulaştı. 2006 yılında NCAA finalde mücadele eden Shipp, 2007 ve 2008 yıllarında ise final four oynadı. 2009 yazında NBA Summer Leauge’de Chicago Bulls forması giydi.

Bu sene ilk Avrupa deneyimini Bornova Belediyesi ile yaşayan Josh Shipp takım olarak beklenenin üzerinde performans sergilediklerini ve arkadaşlığın çok güzel bir seviyede olduğunu belirtirken, hedeflerinin play-off olduğunu sözlerine ekledi.

3SAYI: NCAA’deki yıllarından biraz bahseder misin?
Josh Shipp: NCAA’den beraber olduğum ve şu anda NBA’de oynayan çok fazla arkadaşım var. Çok güzel 4 yıl geçirdim. Takım arkadaşlarım ile aramdaki arkadaşlık çok güzeldi. NCAA bize basketbolu çok daha farklı açıdan öğreten bir yer. Hem öğrenci olup hem de basketbolcu olabiliyorsunuz. Hepimiz önce öğrenci olduğumuz için, okulu ön planda tutmamızı istiyorlar. Onun dışında dediğim gibi gerçekten takım oyuncusu olmanın yanında, yeteneklerimizi geliştirebilmemiz ve eksik yönlerimizi profesyonel olmadan önceki 4 senemizde tamamlamamızı sağlıyorlar. Bu açıdan çok önemli ve güzel bir deneyimdi. Los Angelas’ta bulunan California Üniversite’sinden mezun oldum. Hem sınavların hem de maçların verdiği stresten dolayı sosyal açıdan da yapabileceğimiz çok fazla şey vardı. O yüzden hayatım boyunca yaşadığım en güzel yıllar olacağından eminim.

3SAYI: Mezun olduktan sonra Chicago Bulls ile Summer League’e katıldın. Senin için nasıl bir deneyimdi?
J.S: NBA için attığım ilk önemli adımdı ve çok yararlı geçti benim açımdan. Kısa bir süre olmasına rağmen, çok fazla şey öğrendiğimi düşünüyorum. NCAA’de yaşadığım öğrenci-basketbolcu kimliğim artık sadece basketbolcu olarak devam ediyordu. Bu da profesyonel hayatımın başlangıcı için önemli bir deneyim oldu.

3SAYI: Kendi ülkenden çok uzak bir yerde Avrupa’da profesyonel hayatına başladın. Türkiye ile Amerika arasında kültür farklılığı çok fazla. Türkiye’de evinden uzakta oynamak nasıl bir duygu?
J.S: İzmir’e gelmeden önce açıkçası çok zorlanacağımı düşünüyordum. Dilini, kültürünü, insanlarını bile bilmediğim bir ülkeye 1 seneliğine gidiyordum sonuçta. Ama buraya geldiğimde sandığım kadar zor olmadığını düşündüm. Takım arkadaşlarımla aramızdaki uyumun çok iyi olması ve hepimizin çok iyi anlaşması büyük bir şans. Bana birçok konuda destek oldular ve İzmir’de Bornova Belediyesi’nde oynadığım için çok mutluyum. Burada her şey çok güzel ilerliyor.

3SAYI: Biraz da takım arkadaşların ve takımla ilgili düşüncelerini öğrenebilir miyim?
J.S: Dediğim gibi tüm takım arkadaşlarımı çok seviyorum ve bence çok iyi bir uyum sağladık. Bornova’nın ligdeki ilk senesi olmasına rağmen bulunduğumuz seviyenin aramızda ki arkadaşlık ile orantılı olduğuna inanıyorum. Bence sene başından beri çok iyi maçlar çıkardık ve beklenenin üstünde performans sergiledik. Play-off’lara çok az kaldı. Bundan sonra tüm maçlara mental olarak daha hazır bir şekilde çıkmalıyız. Gerçekten Play-off’larda oynamak istiyoruz ve bunun için hepimiz elimizden geleni yapıyoruz.

3SAYI:
All-Star’da takım arkadaşın Smaç Yarışması’nda forma giyerken seni de yabancılar karmasında izledik. All-Star nasıl geçti?
J.S: Bence çok eğlenceliydi. Salonda oluşan atmosfer çok güzeldi. Kayseri’de ki herkes bizi desteklemek ve izlemek için oraya gelmişti. Çok eğlenceli bir hafta sonu geçirdim. Türk Karması’nın kazanmasına biraz üzüldüm açıkçası ama sonuç olarak sadece eğlence amaçlı bir organizasyondu. Yenilmemizin o kadar da büyük bir önemi yok. Dediğim gibi çok güzel ve eğlenceli vakit geçirdim.

3SAYI: Kendine idol olarak aldığın biri var mı?
J.S: Büyükbabam. Kendisi bana nasıl basketbol oynayacağımı öğretti ve bugün bulunduğum yerde onun sayesinde bulunuyorum. Hem kişiliği hem de bana gösterdiği ilgi beni bugünlere getirdi.

3SAYI:
Son olarak kişisel hedeflerin neler öğrenebilir miyiz?
J.S: Kendime belirli bir çizgi çizmek için daha çok gencim. Önümde çok uzun yıllar var ve şu anda sadece bu seneye odaklanıp hem takım olarak hem de bireysel olarak benim için en iyisini yapmak istiyorum. Burada gerçekten başarılı olmak istiyorum, çünkü çok mutlu olduğum bir yerdeyim. Bu yüzden de bu sezonu başarılı bir şekilde tamamlayabileceğime inanıyorum. Daha sonrası için ise oynadığım her takımda en iyi performansımı sergileyip, yapabileceğimin en iyisini yapmam gerekiyor.

Röportaj: Gizem Kumbasar, 3SAYI


24. Sayı

20 Konu 162 sayfa

3SAYI Nisan 2010 Konu İndeksi

Disco Disco Partizani…………………………………. …6

Maskot’a Yabancı İsim Şart mıydı?……………………………12

Basketbolumuzda İz Bırakanlar #4: Conrad McRae……..18

Onun Hala Bir Umudu Var: Jason Kidd………………. ….26

Batının 3 Atlısı Lakers’ın Peşinde …………………….. .36

İnsan Şansı Kendi Yaratır; Ya Şanssızlığı?…………………..44

Karşılaştırma: Tim Duncan-Kevin Garnett……………. ….48

Toronto’nun Eksikleri Çok……………………………. …62

Draft’ın Son 10 Yılı (En’ler) ………………………….. ..66

Türkiye Kupası 2010…………………………………… ..82

Kemal Başaran Röportajı…………………………………90

Türk Basketbolu ve Kulüplerimiz…………………….. …98

TB2L’de Normal Sezonun En İyileri……………………..102

Engin Atsür Röportajı …………………………………..108

Josh Shipp Röportajı…………………………………….124

Kerem Tunçeri Röportajı…………………………………130

Kedrick Brown Röportajı…………………………………142

Yalçın Azizmahmutoğulları Röportajı…….……………….146

Cem Çoşkun Röportajı……………………………………150

Basketbol Eğitim: Pas Üzerine……………………………..158

Kapanış…………………………………………………….162