Etiket arşivi: Kobe Bryant

Kobe Bryant Wallpaper

Kobe Bryant NBA Tarihinde en çok sayı atan oyuncular arasında 8. sıraya yükseldi. Kobe Bryant bu performansını sürdürmesi halinde kariyerini bitirmeden kendisine ilk 3’te yer bulacaktır.

NBA Tarihinde 27 000 sayı, 5000 asist, 5 ribauntu geçen ve 5 şampiyonluğu bulunan Kobe, NBA Tarihinde bunu başaran Kareem Abdul-Jabbar, Michael Jordan’dan sonra 3. oyuncu oldu.

Çalışmanın büyük halini görmek için üzerine tıklayabilirsiniz. Sağ tıklayıp farklı kaydet diyerek bilgisayarınıza indirebilirsiniz..

Kobe Bryant 10. Sıraya Yükseldi

Yıllar ilerledikçe gerek kazandığı başarılarla, gerek elde ettiği ve kırdığı rekorlarla NBA efsaneleri arasında gösterilen Kobe Bryant, bu sabah takımının Detroitile kendi sahasında oynadığı maçta tüm zamanların en skorer oyuncuları listesinde 10. sıraya yükseldi.
Üçüncü çeyrekte yaptığı başarılı atış sonrasında ünlü smaç evsanesi D.Wilkens’ı geride bıraktı. Kobe Bryant şu anda listede 10 numarada ve önünde NBA tarihinin bir dönemine bir sezonda tutturduğu triple-double ortalamasıyla damgasını vuran Oscar Robertson var. Eğer herhangi bir aksilik ve sakatlık yaşanmazsa, bir sonraki hafta Robertson’un 26710 sayısını geçerek bir basamak daha yükselmesi çok da zor olmayacaktır.
Son zamanlarda takım içindeki huzursuzluktan etkilenen ve bir ara P.Jackson ile yanlış anlaşılmadan kaynaklanan ufak bir medya-kargaşasına da giren Kobe Bryant için zor günlerde güzel bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz.

Kobe konu hakkında; Güzel, gerçekten güzel, eskiden yapılmış şeylere ulaşabilmek gerçekten güzel ama şu anda bu tarz şeyleri düşünmek yerine şampiyon olmayı düşünüyorum şeklinde bir açıklamada bulundu. Sıralamada geride bıraktığı Wilkens hakkında ise; zıplama kabiliyeti inanılmaz olan ve en beğendiği özelliğinin smaçları olduğunu belirtti.

Oyuncu Maç Şut İsabet Orta. Sayı
1. Kareem Abdul-Jabbar 1,560 15,837 6,712 24.6 38,387
2. Karl Malone 1,476 13,528 9,787 25.0 36,928
3. Michael Jordan 1,072 12,192 7,327 30.1 32,292
4. Wilt Chamberlain 1,045 12,681 6,057 30.1 31,419
5. Shaquille O’Neal 1,194 11,289 5,921 23.9 28,500
6. Moses Malone 1,329 9,435 8,531 20.6 27,409
7. Elvin Hayes 1,303 10,976 5,356 21.0 27,313
8. Hakeem Olajuwon 1,238 10,749 5,423 21.8 26,946
9. Oscar Robertson 1,040 9,508 7,694 25.7 26,710
10. Kobe Bryant 1,056 9,278 6,765 25.3 26,671
11. Dominique Wilkins 1,074 9,963 6,031 24.8 26,668
12. John Havlicek 1,270 10,513 5,369 20.8 26,395
13. Alex English 1,193 10,659 4,277 21.5 25,613
14. Reggie Miller 1,389 8,241 6,237 18.2 25,279
15. Jerry West 932 9,016 7,160 27.0 25,192
16. Patrick Ewing 1,183 9,702 5,392 21.0 24,815
17. Allen Iverson 914 8,467 6,375 26.7 24,368
18. Charles Barkley 1,073 8,435 6,349 22.1 23,757
19. Robert Parish 1,611 9,614 4,106 14.5 23,334
20. Adrian Dantley 955 8,169 6,832 24.3 23,177
21. Elgin Baylor 846 8,693 5,763 27.4 23,149
22. Kevin Garnett 1,154 9,091 4,367 19.7 22,716
23. Clyde Drexler 1,086 8,335 4,698 20.4 22,195
24. Gary Payton 1,335 8,708 3,265 16.3 21,813
25. Dirk Nowitzki 949 7,608 5,437 23.0 21,811
26. Larry Bird 897 8,591 3,960 24.3 21,791
27. Hal Greer 1,122 8,504 4,578 19.2 21,586
28. Ray Allen 1,055 7,538 3,941 20.4 21,529
29. Tim Duncan 1,011 8,128 4,821 20.9 21,103
30. Walt Bellamy 1,043 7,914 5,113 20.1 20,941

Fırat Çimenli, 3SAYI

Los Angeles Lakers 2010-2011

Şampiyonlukla kapanan 2009-2010 sezonundan sonra off-season da yapılacak hamleler konusu forumlarda, medyada ve sohbetler arasında konuşulmaya başlanmıştı. Takımdaki eksikleri her taraftar gibi yönetimde biliyordu ve isimlerden önce takviye yapılması gereken pozisyonlar üstünde uzunca konuşuldu. Uzun pozisyonuna ve oyun kurucu pozisyonu bunlardan en önemli olanlarıydı. Ayrıca geçtiğimiz senelerde Lakers benchi çok zayıf kalıyordu. Buraya da takviyeler gerekiyordu.

Farmar, Mbenga, Morrison, Powell ile yollar ayrıldıktan sonra hemen yapılması gereken hamleler başladı. Sezon içinde Lakers takımı için adı geçen Hinrich, T-Mac, Blake gibi oyunculardan Blake’in takıma katılmasıyla beraber oyun kurucu pozisyonundaki açık giderildi. Yıllar geçtikçe yavaşlayan ve sezon içinde daha az yıpranması hedeflenen Fisher’in pozisyonuna getirilebilecek en güzel alternatiflerden biriydi bence. Kısa pozisyonu olarak değerlendirebileceğimiz, takıma hem dinamiklik hem de savunma gücü katacak Barnes’ın kadroya eklenmesiyle three-peat’i ne kadar istediğimizi göstermiş olduk.

Yazın yapılan hamleler arasında belki de en önemlisi efsane koç P.Jackson’un takımda kalması olmuştur. Hakkında birçok dedikodu yapıldı, bırakacağı artık vücudunun buna el vermeyeceğini söyleyenler oldu. Ailevi nedenleri ortaya atanlar oldu ve hatta kazanmaktan sıkıldığını söyleyenler bile oldu… Ama kendi ağzından ‘’ Bir sene daha buradayım’’ lafını duyan taraftarların keyfine diyecek yoktur. Hem Boston takımıyla şampiyonluk sayısını eşitlemek, hem 12. yüzük, hem de kendi adına 4.cü three-peat’ini yapmak adına bir sene daha Lakers organizasyonunda kalmaya karar verdi efsane koç.

Bu gelişmeler olurken Kobe’nin diz ameliyatı Lakers taraftarlarını baya bir rahatlattı diye düşünüyorum. Çünkü sezon içinde sürekli ve ufak çapta sorun yaşatan ve aynı zamanda playofflarda dizinden sıvı alınmasına kadar giden bir süreç vardı. En azından bu sorunun off-season da çözülmesi taraftarı ve organizasyonu mutlu etmiştir. Yazmadan geçemeyeceğim ufak bir ayrıntı olarak, bu ameliyat mevzusuna üzülen tek taraf belki de Türk basketbol seyircisi olmuştu. Bende dâhil olmak üzere gerçekten bu durumu hiçte soğukkanlılıkla karşılayamadık. Çünkü Amerika Milli Takımıyla birlikte Türkiye’de onu izleme hayallerimiz suya düşmüştü. Elbette bardağın dolu kısmına bakarak, bu şartlar altında ameliyat olmasa bile gelir miydi diye sormaktan da alıkoyamıyorum kendimi.

Parmağına yaz öncesi 5. yüzüğü takan Kobe Bryant ise yazın Dünya Şampiyonası takımına gitmeyerek dizindeki sorunu çözme yoluna gitti ve bence takımın geleceği aynı zamanda kendi kariyeri için çok doğru bir hamle yaptı. Sezon başında geçmişe göre biraz durağan olacağını ve kendisini zamanla bulacağını biliyorduk, bu zamanları da atlatıp Aralık ayının başına doğru ritim bulacaktır diye düşünüyorum. Yazın dinlenmek umarım hem mental hem de fiziksel olarak ona çok yaramıştır.

Gasol’ün ise dünya şampiyonasına gitmemesi gene Türk basketbol taraftarını doğrudan üzen bir etken olmasına rağmen, Lakers için çok sevindirici bir noktaydı bence. Dinlenmeye biraz ihtiyacı gerçekten vardı. Her yaz bir koşuşturma içinde ve bu onun sürekli yıpranmasına neden oluyordu. Yeni sezonda dinlenmiş bir Gasol’den beklentilerimiz oldukça fazlaydı ve o bu beklentileri karşılamaya hazırdı!

Sezonun açılış maçı evde oynanan Houston maçı olacaktı. Maçtan önce herkesin heyecanla beklediği bir yüzük seremonisi vardı elbette. Parmaklara takılan 2. yüzük, Kobe’nin kariyerinde ki 5. yüzük oluyordu. Şampiyonluk bayrağının indirildiği sırada Kobe’nin suratında ki, halen o 6. yüzüğü parmağa takma istediğini görebilirsiniz.

Tek tek maçlardan bahsetmek yerine biraz daha genel bir pencereden bakmayı istiyorum. Öncelikle geride kalan 8 maçta oynadığımız rakipler ve maç programı hakkında konuşmamız gerektiğine inanıyorum. Geçen seneyi hatırlayacak olursak ilk 24 maçın %80 lik kısmını evimizde oynadığımızı hatırlatayım. Sezon sonunda batı yakasının 1 numarası olmamızın en büyük etkenlerinden biri olarak bu periyodu gösterebilirim çünkü takımda Gasol yokken maçları evde oynamanın rahatlığıyla çok rahat geçtik. Daha sonra Gasol geldikten sonra da seriyi biraz daha genişleterek sezon sonuna kadar götürebildik. Aynı durum bu sene içinde söz konusu gibi, bu seferde Bynum yok ve biz gene evde maçlar oynayarak başladık. İlk 8 maçın 2 sinin, 7 Aralıkta başlayacak yabancı saha turnesine kadar olan 21 maçında 9 tanesinin yabancı saha olması sizce de ilginç değil mi? Bunun nedeninin herhalde Staples Center’ın kullanımıyla alakalı olabileceğinin üstünde duruyorum. Çok amaçlı bir salonumuzun olduğunu herkes biliyor sanırsam. Yıl sonuna doğru daha fazla deplasman maçlarının yığılmasını, yıl sonunda Staples center’ın daha fazla kullanılıyor olmasına bağlamak sanırım yanlış olmaz. Bunun bize getirdiği avantaj olarak ise, ilk seneyi Gasolsüz, ikinci seneyi de Bynumsuz olarak başlarken maçların çoğunun evde olmasından dolayı gelecek olan kayıpları minimuma indirme şansımızın olması.

İlk 8 maçta gelen 8 galibiyetten sonra herkes çok mutlu olmuştur. Lige güzel bir başlangıç yapmayı herkes ister. 8.maçta, Minnesota karşısında klasikleşen ‘’savunmasızlık’’ tekrar baş göstermeye başlamıştı bariz bir şekilde. 9. maçın Denver deplasmanı olmasından dolayı artık bir yerde bir kaybın yaşanacağı aşikârdı. Ben başta olmak üzere birçok arkadaşıma Denver üstüne iddia oynamalarını bile teklif etmiştim. Suns maçı ise her zaman olabilecek kayıplardan biriydi. Her zaman olabilecek diyorum çünkü artık bu tarz performanslara alıştım. Karşı takım oyuncuları kendilerini nasıl hazırlıyorlarsa bize karşı, geçen sene R.Allen’ın 8 üç sayı performansı, bu sene Suns’ın 40/22 üç sayı performansı, yıllar önce Arenas’ın 60 sayısı gibi beklenmedik performansları izlemeye alıştık. Suns takımın potansiyelini düşününce normal sezon maçlarında böyle kayıpların olabileceğini biliyoruz, üstünde fazla durmaya gerek yok.

Geçen 8 maçlık dönemde göze en çok batan isim olarak Gasol’ü görüyoruz. Geçen 11 maçtan sonra yaklaşık 23 sayı, 12 reb, 4,5 ast, 1,5 blok ortalamaları tutturan, sezonun ilk haftasında 25-15-5 gibi rakamlarla oynayan Gasol’e yaz bayağı yaramış. Senelerdir yoğun programla uğraşan zavallı Avrupalı oyuncuların, rahatlamalarına izin verildiği zaman neler olduğunun en açık göstergesi helalde budur. Dünya şampiyonasına gitmeme tercihini kullanan Gasol çok güçlü bir dönüş yaparak, sezon başında takımı sürükleyen isim oldu.

2 maçlık kayıp periyodundan sonra deplasman turnesine gitmeye hazırlandı takım. Kâğıt üstünde fazla zor olmayan 3 takımla oynayacaktık. Bucks ve Detroit maçları erken farka gidilmesi sayesinde çok rahat geçti takım adına. Kobe Bryant bu 2 maçta inanılmaz performanslar sergiledi. Performansların inanılmaz olması yaptığı rakamlardan değil, soktuğu inanılmaz basketlerden kaynaklandığını söylemek isterim. Zor şutların adamı olduğu esprisi yılladır yapılıyor ama gerçekten çok ilginç şutları sokması onun biraz daha ritim bulması açısından sevindirici nokta. Minnesota deplasmanı ise diğer 2 maça oranla biraz daha zor geçti. Karşısında genç çaylak Johnson’u bulan Kobe Bryant şut performansında biraz zorlandı. Canlı olarak izlediğim bu maçta, hızlı ayakları sayesinde Johnson Kobe’ye savunma kısmında gerçekten zorladı. Ama sezon başından beri inanılmaz bir form grafiği yakalayan bench gene devreye girdi. Kenardan gelen S.Brown’un yüzdeli katkısının yanında Barnes’ın kariyer maçlarından biri oldu diyebiliriz. 7-7 sahi içi isabetiyle 24 sayı 7 reb 6 ast performansı geceye damgasını vurdu. Ligde ki gidişatı düşündüğümüz zaman daha tam olarak hazır olmadığımızı, bazı maçlarda gerçekten çok fazla sallama hareketler yaptığımızı söyleyebilirim. Peki, geçen bu süreden başka konuşulması gerekenler neler? Mesela sezonun ilerleyen kısımlarında neler olabilir?

Sezonun ilerleyen kısmı;

Sezonda neler olur? Elbette beklenildiği gibi şu andaki lig düzeni içinde şampiyonluğu alamamamız için hiçbir neden yok. Ama elbette karşımızda çok ciddi rakiplerin olduğunu ve aynı zamanda çözülmesi gereken ufak sorunların olduğunu düşünüyorum. Bunlardan sırasıyla bahsetmek gerekirse;

Boston; en büyük eksiklerini elden düşme Shaq ve Jermaine ile kapatmaya çalışmaları takdir edilebilecek bir hamle. Geçen sene Perkins’in sakatlanmasından sonra yüzükleri 6. maçta kendi elleriyle bize takmak yerine amaçsız bir savaşa daha girmeye çalışırken, uzun rotasyonlarının sınırlı olduğunu anlamış olacaklar ki bu sene bu bölgeye ciddi takviyeler yaptılar. Kağıt üstünde Garnett, Shaq, Jermaine, Semih, Perkins, Davis ile ligin en iyi uzun rotasyonuna sahipler. En büyük rakibimiz olarak gördüğümden dolayı, şu kadroya bakıldığı zaman Lakers’ın uzun rotasyonunun yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bakıldığı zaman geniş bir uzun kadrosu ve sert uzunlara sahipler. Gasol, Bynum, Odom, Ratliff 4lüsünün bunlarla başa çıkmasının zor olduğunu düşünmeme sebep veren etkenin Bynum’un kırılgan yapısı ve Ratliff’in ileri düzeylere gelmiş yaşından kaynaklandığını söyleyebilirim. Tabi, Shaq ve Jermaine’in bu düzeyde bir basketbol yapısında ne kadar katkı vereceğini de sorgulayabiliriz.

Bynum; Ligde artık uzun sayısının ne kadar azaldığını, çakma uzun diye tabir ettiğimiz 5 numaraların daha çok kullanıldığı bir dönemdeyken, Bynum’un değeri tartışılmaz elbette. 2008 ile 2010 final serileri arasında ki farkı birçok kişi görmüştür. %50 siyle bile oynayamayan bir Bynum’un sadece sahada olması bile ibrenin Lakers tarafına dönmesine yardımcı olmuştur. Evet, buradan bunu söylemek çok basit olabilir ama sahaya %80 ini koyabilecek bir Bynum olmuş olsa, karşımızda duracak takım yok. Boston serisinin 6 maça gitmesinin en büyük nedenlerinden, sezon içinde Gasol ve Kobe’nin yıpranmasında en büyük etkenlerden biri gene Bynum’un ta kendisidir.

Birçokları için o Lakers takımının yeni yıldızı hatta ve hatta Kobe’den sonra takımın liderini olması beklenen oyuncu. Benim içinse, yukarıda söylediğim, elite 5 numara olarak sadece bir görev adamı. Yıllarca sürekli sakatlık, bir türlü %100 olarak tamamlayamadığı sezonlar, takımı farklı nedenlerden dolayı yanız bırakması artık benim sindirebileceğim şeyler olmaktan çıktı. Zamanında adı bolca takas dedikodularında duyulmuştu, o zamanlar gitmemesi için çok dil dökmüştük ve kendisi takımda kalmıştı. Acaba iyi bir takasta yollamak gerekir miydi? Bynum konusu bu senenin kilitlerinden biri olacak elbette.

Kobe? Kendisi hakkında konuşmazsak bize gücenir gibi geliyor bazen ama gerekli şeylerden bahsetmek de gerekiyor aynı zamanda. Kobe ne kadar sağlıklı? Sezon başında inanılmaz tutuk olmasının tek nedeni, yazın geçirdiği ameliyat olarak gösterebiliriz, aynı zamanda bir türlü tutmayan şutların göstergesi de gene bu ameliyattan doğan ritimsizlik. Bir şekilde takıma katkı vermeye devam ediyor ve Aralık ayının başına doğru tam olarak Kobe’yi sahalarda görebileceğimize inanıyorum. Yavaş yavaş şut ritmini yakalamaya %30 lardaki şut yüzdesini en azından %47 ler civarına çekmeye başladı.

Diğerleri; Artest nereye gidiyor çok merak ediyorum. Geçen sene bıraktığı yerden aynen devam ediyor tartışılmaya ama bazı düşüncelerim var. Pierce savunmasında neden bu takımda olduğunu, attığı son saniye basketinde neden kocaman bir yüreğe sahip olduğunu bizlere kanıtladı. Önemli anlarda ortaya çıkma isteğini ise 7. maçta Pierce’ın üstünden attığı üçlükle bizlere kanıtladı. Blake ve Barnes’ın yaptığı katkıyı gören oldu mu? Barnes yaklaşık 21 dakika sahada kalırken 9-6-2 gibi rakamlar yaparken, 19 dakika sahada kalan Blake 7-2-1,5 rakamları tutturarak sağlayacakları katkının ne denli önemli olduğunu gösterdiler. Ama bütün bunların üstünde bir adamdan bahsetmek gerekli diye düşünüyorum. Yazın takımda kalmayı seçen ve gitsin mi gitmesin mi diye uzun süre tartışılan S.Brown. Özellikle sezonun ilk maçlarında Kobe’nin ritim bulamadığı zamanlarda takımı çok iyi sürükledi. Şutlarındaki istikrar görülmeye değer düzeye gelmiş.%52 gibi bir yüzdeyle attığı 11 sayı gerçekten çok çok önemli bir bench katkısı.

Fisher’ın bu kadar iyi başlaması diğer bir sevindirici durum şu aralar Lakers taraftarları için. Takımı sürükleyenlerden biri de hiç kuşkusuz ‘’ayarcı’’ Derek Fisher. Gerek saha içi gerek 3 sayı çizgisinin gerisinden attığı şutlarda bu sezon yüksek yüzdeyle oynarken [ 3 sayı yüzdesi %59 ] sahada 28 dakika civarında kalıyor ve daha az yıpranmış oluyor. Ayrıca geçtiğimiz senelere oranla içeriye daha az giriyor ki bu da yıllardır kendisi hakkında “üçlükleri turnikelerden daha yüzdeli atıyor.” yorumları göz önüne alındığında Lakers için çok faydalı bir durum.

Henüz 12-14 maç sayısına ulaştığımız şu günlerde takım hakkında konuşulması gereken önemli noktalardan bahsetmeye çalıştım. Çok hayal işine girmeden biraz daha gerçekleri düşünecek olursak şampiyonluk için önümüzdeki tek engelin Boston takımı olduğunu söylemek çok da zor değil. Lebron ve Wade zaten bir takım değil, sadece sağda solda gösteri maçlarına çağrılabilecek bir eğlenceyken, Atlanta halen liderini ve uzun arayışına bir sonuç getirememişken, Chicago; Boozer’sız devam ederken (bence Boozer geldiği zaman doğuda 2-3’e rahatlıkla oynayabilecekler), Orlando geçen senelerin üstüne halen bir şey koyamamışken… Batıya baktığımız zaman ilk 8 maçını kazanan Orleans’ın gazının biteceğinden, Spurs’un bu kadroyu sezon sonuna kadar sakatlık olmadan koruması vb. etkenlere bağlı bir lig görüyoruz.

Umarım seyir zevki çok yüksek bir NBA sezonu olur.

Fırat Çimenli, 3SAYI

Ersan’dan Lakers’a Christmas Sürprizi

Dün gece NBA sezonuna 6 maçla devam edildi. Temsilcimiz Ersan İlyasova’nın takımı Milwaukee Bucks  sürpriz bir galibiyet alarak deplasmanda Los Angeles Lakers’ı 98-79 mağlup etmeyi başardı. Ersan İlyasova hem hücumda hem savunmada Lamar Odom’a üstünlük kurarken, maçı da 17 sayı 11 ribaunt ile tamamladı ve takımının galibiyetine önemli katkıda bulundu. Brandon Jennings ve Corey Maggette gibi önemli oyuncularından yoksun oynayan Milwaukee’de Ersan ile birlikte 4 oyuncu 15 sayı üzerinde skor üretti. Earl Boykins 22 sayı, John Salmons 20 sayı ve Andrew Bogut 15 sayı atarken, Lakers’ta ise maçın sonuna doğru iki teknik faul alarak oyundan atılan Kobe Bryant 21 sayı, Pau Gasol 15 sayı 11 ribaunt ile oynadı. Bu sezon ki 11. galibiyetini alan Milwaukee böylece Lakers’ın 5 maçlık galibiyet serisine son vermiş oldu.

Diğer bir temsilcimiz Ömer Aşık’ın forma giydiği Chicago Bulls ise sahasında baştan sona üstün götürdüğü maçta Philladelphia 66’ers’ı 121-76’lık farklı bir skorla mağlup etti. Özellikle maç koptuktan sonra aldığı dakikaları olumlu kullanan Ömer Aşık, oyunda kaldığı 20 dakika boyunca 8 sayı 6 ribaunt ve 2 blok yaptı. Chicago’da Derrick Rose’un 22 sayı 12 asist, Luol Deng’in 22 sayı ve Carlos Boozer’ın 16 sayı 11 ribauntluk performansları kolay galibiyetin gelmesini sağlarken, Sixers’ta Andre Igoudala’nın 17 ve Thaddeus Young’ın 12 sayısı farkı kapatmaya yetmedi. Chicago bu galibiyetle son 9 maçtaki 8. galibiyetini almış oldu. Philadelphia ise son 4 maçta 3. kez sahadan boynu bükük ayrıldı.

DİĞER SONUÇLAR

– Oklahama City Thunder: 99 – Charlotte Bobcats: 81 (Kevin Durant: 32 sayı 7 ribaunt) (Stephen Jackson: 20 sayı)

– Orlando Magic: 99 – Dallas Maveriks: 105 (Caron Butler 20 sayı 4 ribaunt) (Dwight Howard 26 sayı 23 ribaunt 2 blok)

New Jersey Nets: 101 – Memphis Grizzlies: 94 (Brook Lopez: 26 sayı 6 ribaunt) (Marc Gasol: 19 sayı 4 ribaunt 2 blok)

Golden State Warriors: 117 – Sacramento Kings: 109 (Monta Ellis: 36 sayı 7 asist 4 ribaunt 4 top çalma) (Beno Udrih: 34 sayı 7 ribaunt – Tyreke Evans: 15 sayı 10 ribaunt 7 asist 3 top çalma)

Mehmet Kodak, 3SAYI

NBA 2010 Şampiyonu L.A. Lakers

Şampiyonlukla biten bir sezondan sonra söylenebilecek çok fazla şey aslında yoktur. Zaten şampiyon olmuşsundur ve sürekli işin iyi taraflarını görebilecek kadar gözlerini ve aklını kapatmışsındır dış olaylara. Ama şampiyonluğun nasıl geldiğini incelemenin gerekli olduğunu düşünen birçok Lakers taraftarı vardır eminim ki. 2009–2010 sezonunun nasıl geçtiğine, ne tür aşamalar kaydetdildiğini ve ne tür hatalar yapıldığına bu yazıda değinmek istiyoruz. Sezonu 2 parçada incelemenin en doğru şey olacağına inanıyorum. Çünkü normal sezonu takımlar, playofflar öncesi hazırlık olarak görüyor. Aynı zamanda playofflar için iyi bir yer kapabilmek için oynuyorlar. Yazımıza kısa bir normal sezon değerlendirmesiyle başlayıp, playofflarda her eşleşmeyi tek tek ele alarak devam edip en sonda sezon sonu oyuncu değerlendirmelerini yaparak kapatalım. İşte başlıyoruz…

2009 NBA şampiyonu Los Angeles Lakers şampiyon kadrosundan sadece Trevor Ariza’yla yollarını ayırmış ve yerine Houston Rockets’tan sorunlu forvet Ron Artest’i getirmişti. Bu konu hakkında birçok dedikodu ve öngörüler dolaştı normal sezon öncesinde. Ariza’nın geçen sezon yaptıkları belliydi. 15. şampiyonluğa nasıl katkı verdiğini; özellikle playofflar sırasında kendi oyununu bir seviye daha yukarı çektiğine şahit olmuştuk. Artest’in daha iyi bir hamle olduğunu savunanlar kadar, Ariza’nın gitmesine üzülen bir kısımda vardı Lakers fanları arasında. Sezon öncesi yapılan tahminlerde Lakers şampiyonluk için favori olarak gösteriliyordu. Lakers sene başında İspanyol yıldız Pau Gasol’dan yoksun olarak karşılaşmlara çıktı. Bu periyot aslında öyle korkulacak bir dönem değildi. Çünkü NBA yönetiminin neresiyle çektiği belli olmayan fikstür sayesinde ilk 28-30 maçın büyük bir kısmını evde oynayacaklardı ve bu Gasol’ün yokluğunu bir nebze olsun bize hissettirmeyecekti. Lakers sezonunu kendi evinde şehrin diğer takımı Clippers karşısında açarak başladı. Lakers bu maç öncesi düzenlenen törenle şampiyonluk yüzüklerini de almıştı. Seneye iyi Clippers galibiyetiyle başlayan Lakers hemen sonraki maç Dallas karşısında kendi evinde beklenmedik bir mağlubiyet aldı. Daha sonra Lakers yavaş yavaş ritme girerek art arda galibiyetler almaya başladı. Lakers’ın bu galibiyetlerinde Kobe Bryant’ın ve genç pivot Andrew Bynum’un büyük katkısı vardı. Daha önce bahsettiğimiz üzere, aynı zamanda Gasol’ün olmaması Bynum için iyi bir fırsattı. Takım içinde biraz daha sorumluluk alma ve biraz daha fazla ön plana çıkma şansı buldu. Gasol yerine ilk beş çıkan Lamar Odom’da önemli katkılar yapıyordu. Yeni transfer Ron Artest ise henüz alışma döneminde olmasına rağmen Lakers’a önemli katkılar sağlıyordu. Ancak Lakers’ın pek de zor olmayan fikstüründe maçları ufak farklarla kazanması Gasol’u aradıklarını gösterir gibiydi. Houston maçından sonra darbe alan Andrew Bynum’un da oynayamayacak olması nedeniyle Mbenga’nın ilk beş çıktığı 2 maçlık dönemi Kobe’nin çabalarıyla kazasız atlatan Lakers Bynum’un muhteşem dönüşüyle Suns’ı farklı yendi. Ancak deplasmanda Nuggets karşısında alınan farklı mağlubiyet ve iç sahada yıldızlarından yoksun Houston’a yenilmek Lakers’ın henüz istenilen seviyede olmadığını gösterir gibiydi. Gasol’un da dönüşüyle tekrar toparlanan Lakers seri galibiyetlere tekrar başladı. İçeride rakiplerine büyük üstünlük kuran Lakers dışarıdan da müthiş bir form grafiği yakalayan Kobe Bryant’la üst üste 11 maç kazandı. Bunların arasında Kobe’nin son saniyede çok zor pozisyonda attığı üçlükle kazandıkları Miami Heat maçı da vardı. Ligin tepesine yükselen Lakers bu maçların tümünde 100+ sayı atarak ne kadar formda olduklarını kanıtladı. Ancak bu seri Utah deplasmanında son bulsada Lakers sonraki 5 maçı kazanarak bu mağlubiyeti unutturdu. Bu galibiyet serisinde Bucks deplasmanında Kobe Bryant bir kez daha sahne almış ve yine son saniyede maçı kazandıran basketi Bucks potasına yollamıştı. Ancak bundan sonra Christmas’taki Cavs maçı Lakers açısından çok kötü bir maç oldu. Maç boyu içerde Cavs’ın fizikli uzunları tarafından ezilen Lakers ayrıca Mo Williams’ı da tutamadı ve eleştirilere maruz kaldı. Eleştirilerin odak noktasında ise sertlikte yılmasıyla ünlü Pau Gasol ve yaşına bağlı olarak yavaşlayan ayaklarıyla da savunmada büyük zaaf yaşayan tecrübeli guard Derek Fisher vardı. Maç sonuna doğru Lakers taraftarlarının sahaya ellerindeki köpükten Lakers amblemlerini atmaları da hayli ilginç bir görüntü oluşturdu. Ardından gelen Suns mağlubiyeti de eleştirileri haklı çıkarır cinstendi.

Ocak ayında ise Lakers bir türlü istikrarlı bir oyun sergileyemedi. Ocak ayının ilk maçında kendi evinde ligin zayıf ekiplerinden Sacramento’yla karşılaştığı maçı Kobe’nin son saniyede attığı üçlükle kazandı. Kobe’nin formu konuşulurken Lakers’ın istikrarsızlığı da gündemdeydi. Bir türlü seri galibiyetler alamayan Lakers’ın kayıpları bunla da sınırlı değildi. Lakers İspanyol forveti Pau Gasol’un sakatlığının nüksetmesi nedeniyle tekrar faydalanadı. Gasol’un sakatlığı sonrası peş peşe 2 mağlubiyet alan Lakers için asıl kayıpsa deplasmanda oynanan San Antonio maçında yaşandı. Lakers süperstarı Kobe Bryant 3.çeyrek sonuna doğru yaşadığı bel spazmı yüzünden karşılaşmayı tamamlayamadı. Kobe’nin sakatlığının ciddiyeti merak konusu olmuştu ancak acıya direnmesi ve her şeye rağmen devam etmesiyle bilinen Kobe Bryant’ın maçı bırakıp, son çeyrek geri dönmemesi Lakers taraftarlarını hayli korkutmuştu. Bir sonraki Dallas deplasmanı öncesi işler Lakers için pek parlak gözükmüyordu. Kobe’nin maçta oynayacağı açıklanmıştı ancak Pau Gasol bu maçta da yerini almamıştı. Maç sırasında da görüldü ki sakatlığı Kobe’yi çok etkiliyordu. Kobe’nin sadece 10 sayı atabildiği karşılaşmada Lakers, Bynum ve Odom’un çabalarıyla galibiyete uzanıyordu. Bir sonraki maç geri dönen Pau Gasol’la birlikte galip gelen Lakers’ta Kobe Bryant’ın durumu endişe vericiydi. Sakatlığının kendisini çok etkilediği belli olan Kobe’nin şut yüzdesi de buna bağlı olarak ciddi anlamda düşüş gösterdi. Geçen senenin finalinde karşı karşıya gelen Los Angeles Lakers ve Orlando Magic Ocak ayında Staples Center da karşı karşıya geldi. Mücadeleyi şampiyon Lakers kazandı ve rakibine rövanş imkanı tanımadı. Ocak sonuna doğru 8 maçlık deplasman turnesine başlayan Lakers’ın ilk rakibi Lebron’lu Cavs’tı. İlk maçın bir benzeri yaşandı ve Cavs galip geldi.Lakers hakkında eleştiri yapanların sesi de bu sonuçlara bağlı olarak yükselmeye başlamıştı. Gasol yine içerde ezilmiş Fisher, yine savunmada problemler yaşamıştı. Daha sonra deplasmanda 5 maçta 4 galibiyet alan Lakers Ocak ayının son maçında ezeli rakipleri Boston’la deplasmanda karşı karşıya geldi. Baştan sona başa baş geçen mücadeleyi Kobe’nin bitime kısa süre attığı basketle kazanan Lakers’ta Andrew Bynum müthiş performansıyla göz aldı.

Şubat ayına deplasmanda Memphis mağlubiyetiyle başlayan Lakers bir türlü istenilen ritmi bulamıyordu. İç sahada gelen farklı Denver mağlubiyeti sonrası Lakers süperstarı Kobe’nin sakatlığı sebebiyle maçlarda yer alamayacağı açıklandı. Kobe’nin olmadığı dönemde hücumda Artest ve Gasol ön plana çıkarken Lakers’a bir kötü haber de Bynum’dan geldi. Genç pivotunda sakatlığı sebebiyle birkaç maç oynayamayacağı açıklandı. Kobe’siz çıkılan All-star öncesi son maçta ise ezeli rakipler Lakers-Boston bir kez daha karşı karşıya gelirken, Fisher’ın son saniye şutunda basketi bulamaması sonucu maçı kazanan taraf Boston oldu. All-Star sonrası Memphis deplasmanında geri dönen Kobe maçı kazandıran üçlüğü Memphis potalarına yolladı. Daha sonra alınan Dallas mağlubiyeti ise Lakers taraftarlarını üzmüştü. Şubat ayının son maçında Lakers kendi evinde bu sezon bir türlü şansı tutmadığı Denver’ı ağırladı ve İlk yarı yine Denver’ın istediği gibi geçerken Lakers’ı Ron Artest’in müthiş çabası geri getirdi. Savunmada Melo’yu sahadan silen Artest hücumda da gayretiyle takımı ateşleyerek Lakers’ın geriden gelip maçı kazanmasını sağladı.

Mart ayında ise art arda 3 mağlubiyet alan Lakers bu kötü istatistiğe uzun zamandır ilk kez ulaşıyordu. Deplasmanda sırasıyla Miami Orlando ve Bobcats’e yenilen Lakers’ta sorunlar iyice ortaya çıkmaya başlamıştı. Kobe Bryant’ın performansı sakatlıktan çok etkilenmişti. Pau Gasol kendi gibi oynamıyordu ve Derek Fisher ise silik bir performans çıkartırken savunmada çok kötü oynaması takımın bütün dengesini bozuyordu. Ayrıca başta Lamar Odom olmak üzere bench’ten gelen katkının çok çok az olması ve birçoklarına göre NBA’in en zayıf benchine sahip olan Lakers’ı eleştirenlerin sayısı iyice artmıştı. 3 mağlubiyet sonrası kendi evine dönen Lakers karşısında ligin formsuz ekibi Toronto’yu buldu. Ancak maç beklenenden de zor geçti. Fakat sahneye çıkan Kobe Bryant maçı kazandıran basketi buluyordu ve takımına biraz olsun nefes aldırıyordu. Lakers tahmin edilenden çok daha fazla zorlandığı birkaç maçta galibiyeti buldu ve 7 maçlık bir galibiyet serisi yakadı. Ancak bu galibiyet serisinde alınan en farklı galibiyet 9 sayılık Spurs maçıydı ve Lakers pekte zor takımlarla oynamamıştı.Daha sonra Thunder deplasmanında sadece 75 sayı atabilen Lakers 4 maçta 3vmağlubiyetle Mart ayını kötü bitirdi. Lakers ligin üst sırasında oynadığı maçlarda iyi bir galibiyet yüzdesine sahip değildi. Bu da Lakers hakkında büyük maçlarda istenilen performansı sergileyemedikleri eleştirisini doğru çıkartıyordu. Lakers Cavs’a 2 maç Denver’a 2 maç Spurs Atlanta Magic ve Boston’a da 1 er maç kaybetmişti. Geçen sene ise durum çok daha farklıydı. Mart sonuna gelindiğinde Lakers hala Batı’nın zirvesindeydi ancak rakipleriyle fark iyice kapanmıştı. NBA genelinde de 2.sırada bulunan Lakers yerini Magic’e kaptırmak üzereydi.

Nisan ayına gelindiğinde Lakers Utah galibiyetiyle aya başladı ancak ardından arka arkaya gelen Denver ve Spurs mağlubiyetleri büyük maçlarla ilgili yapılan eleştirilerin dozunun iyice artmaya başlamasına neden oldu. Lakers Nisan ayını çok kötü geçirdi ve oynadığı 7 maçta sadece 3 galibiyet aldı. Ayrıca sakatlığı nedeniyle Kobe Bryant normal sezonun son maçlarında sahadaki yerini alamadı. Bunun sonucunda NBA’de ki yerini Magic’e kaptıran Lakers olası bir playoff eşleşmesinde hem Cavs’a hem de Magic’e saha avantajını kaybetmişti. Lakers sezonu 57-25’lik derecesiyle Batı Konferansında Dallas’ın 2 maç önünde 1.olarak bitirdi ve playoff’lara giriş yaptı. Lakers play-offlarda normal sezonu 8.sırada bitiren genç Kevin Durant önderliğindeki genç Oklohoma City Thunder’la oynayacaktı.

Normal sezona bakıldığında akılda kalanlar arasında en dikkat çeken nokta Kobe’nin son saniye basketleri olacaktır herhalde. Tüm zamanlar listesinde Jordan’ı da geride bırakan Kobe’nin takıma bu yönde yaptığı katkı paha biçilemez. Son saniyelerde topu kime verirsiniz tartışmalarına da bu sezon sayesinde artık bir nokta koyan oyuncu, bu dalda da NBA’in en iyisi olduğunu gösterdi. Bunun dışında tartışılan bir nokta ise Artest’in performansı olmuştu. Sezon içinde ondan beklenen ceza şutlarını atamayarak, ya da inanılmaz düşük bir yüzdeyle sokarak açık hedef haline gelmişti. Ayrıca tecrübeli guard Derek Fisher da Lakers’ın zayıf halkası konumundaydı. Savunmada çok silik bir görüntü çizen Fisher hücumda da zaman zaman çok yanlış tercihler yapıp eleştirilerden nasibini alıyordu.

Her zaman kişisel düşünce olarak belirlediğim bir durum vardır. Nba de oynamanın amacı nedir? Bu soruya cevap veren herkes “şampiyonluk’’ diyecektir. Şampiyon olmak için neler yapmanız gerekiyor? Normal sezonu tamamladıktan sonra Playofflarda başarı elde etmeniz beklenir. 2009-2010 sezonunun Playofflarına geldiğimiz zaman Lakers açısından beklentiler yüksek değildi ne yazık ki. Kobe Bryant’ın sakatlıklarını mı sayalım, Bynum’un yıllardır iyileşmeyen ve bir türlü bekleneni veremeyen dizini mi sayalım, yoksa Playofflara doğru Lakers’ın yavaş gidişatından mı bahsedelim. Rakip ilk turda Thunder takımıydı. Takım normal sezonu güç bela NBA 3cü olarak, Batı 1. Olarak tamamlamış ve en azından batı turları için saha avantajını garantilemiş durumdaydı. Genel otoriteler (kim bilmiyorum) Lakers’ın bir tur devam edebileceğini ve daha sora muhtemel bir Utah eşleşmesinde havlu atacağını düşünüyorlardı. Thunder takımının genç bir takım olduğunu düşünürsek kimse bu 1-8 eşleşmesinin 4-0 ya da 4-1 biteceğini öngörmüyordu, en fanatik Lakers taraftarları başta olmak üzere. Seri başladığında ilk 2 maçı sahasında rahat oynayıp alan bir Lakers gördük. NBA sayı kralı K.Durant’i tutma görevi Artest’in omuzlarına yüklenmişti ve ilk 2 maçta bu görevi fazlasıyla yerine getirmişti. Ama tabi ki, her zaman hesapta olmayan bir şeyler çıkar bilirsiniz. Westbrook savunmasında Lakers’ın bu kadar çaresiz kalacağını kimse beklemiyordu. Takımın tek yıldızı gibi oynayan Westbrook, deplasman turu için lakers’a büyük sorun çıkartacağa benziyordu. Seri Oklahama City’e taşındığı zaman çözülemeyen birçok problem vardı takım içinde. Artest’in inanılmaz derecede düşük şut yüzdesiyle takıma zarar veren noktaya gelmesi, yetmiyormuş gibi bu dönem içinde K.Bryant’ın sakatlıklar yüzünden çok rahatsız olarak düşük yüzdeyle oynaması işleri daha da zora sokmuştu. Herkes deplasmandan 1 maç çalarız umuduyla yola çıkmışken bir anda seri 2-2 oluvermişti. Suratlar düşük bir halde 5. Maçı beklemeye başladı Lakers taraftarları. Seri 5. Maça geldiğinde artık takımın karakter göstermesi gereken zamanlar gelmişti. Buraya kadar yapılan takım savunmasıyla ve hücumla bir yere gidilemeyeceği çok belliydi. Özellikle Gasol ve Bynum’dan inanılmaz katkı alan Lakers, Kobe’nin pasif kalan oyununa rağmen sahaya koyduğu inanılmaz savunmasıyla maçı rahatlıkla aldı. Daha sonra seri tekrar OKC’ye gitti. Bu maç Kobe’nin playoff sezonuna merhaba dediği maç olacaktı. Sahada savaşan bir takım vardı, 32 sayıyla takım arkadaşlarına yardım eden Kobe son topu kullanmak zorunda kalmıştır. Hucum yönüne göre sağ tarafa doğru gidip normalde kaçırmayacağı bir atışın kaçması ve Gasol’ün son saniyede tamamlamasıyla seri Lakers’a gelmişti. Bu seriye fazla sevinmeden hemen Utah serisine doğru yol aldı takım.

‘’Playoff Odds’’ denen bir sisteme göre, ilk seride bu kadar zorlanması göz önünde bulundurularak herkes Utah’ın tur atlayan taraf olmasını görmek istiyordu. Karşımızda 2008 senesinde 4-2, geçen sene 4-1 ile elediğimiz bir Utah takımı vardı. Denver karşısında inanılmaz bir savaş veren ve Lakers dan geçen yılların intikamını alacak bir Utah. Seriye dair genel izlenimlerden bahsedelim. Kobe’nin form tutmuş olması ve etrafa seri öncesinde korku salması zaten bilinen bir şeyler. Asıl hikaye D.Williams’ı kimin savunacağı kısmıydı. Birtakımları tarafından NBA’in en iyi 1 numarası olarak gösterilen D.W birçok sorun çıkartacaktı. Kobe-Gasol 2 lisi sayesinde beklenenden kolay geçen bir ilk maç izledik.2 maçta takım olarak iyi savunma yaparak ve Kobe dışındaki oyunculardan beklenen, artık olması gereken katkıları alınca ve buna birde D.W’ın düşük şut yüzdesi eklenince ilk 2 maç beklenenden kolay geçmişti. Seri Utah’a taşındığı zaman önceki senelerde olduğu gibi herkez Utah’ın 3cü maçı bir şekilde almasını bekliyordu. Utah ilk 3 çeyrek gerçekten çok rahat oynadı ama 3cü çeyreğin ortalarına doğru kobe fırtınası değil kobe kasırgası esmeye başladı. 3 ci çeyreğin bitimine 6.50 varken maç 62-61 lakers tarafına dönmüştü. Maç son saniyelere kadar inanılmaz bir heyecanda devam ederken sahneye Derek Fisher çıktı ve takımı tekrar maça ortak eden 3lüğü maçın bitmesine 40 saniye varken yolladı. Daha sonra karşılıklı fauller sayesinde maç D.W’nin son saniye işçiliğine kalmıştı. Fazla el üstü sayılamayacak bir şutta isabet bulamayıp, daha sora gereken ‘’tip’’ de gelmeyince Lakers zorda olsa 111-110 kazanmayı bildi ve Lakers seyircilerine süpürgelerini hazırlattı.  Son maça geldiğinde artık seri belirlenmişti. Kobe-Gasol ortaklığıyla 4cü maçı da alıp yoluna devam etti Lakers. Maçtan notlara bakmak gerekiyor biraz. Öncelikle herkes Utah’ı beklerken bu taraftan Lakers nasıl bir “sweep’’ yaptı? Lakers uzunları, Utah’a göre biraz fazla uzun kaldı seri genelinde. Son maç hariç hücum ve savunma reboundlarında utah’a karşı bariz bir üstünlük kuran Lakers için işler artık Kobe’nin dümene geçmesiyle fazla zorlaşmadı. Utah tarihinde 7 maçlık serilerde ilk kez süpürmüş oldu ve kendi tarihini tekrardan yazma fırsatı buldular. Seri sonrasından D.W’ın Kobe Bryant hakkında “Onun için yaşlı diyenlerin şu anda ne düşündüğünü merak ediyorum. Kobe; NBA’de kızdırmak isteyeceğiniz en son oyuncudur ve biz sanırım bunu yaptık’’ şeklinde bir açıklaması olmuştur.

Artık intikam zamanıydı. Kobe kendisine yapılanları asla unutacak tarzda bir oyuncu değil ve hiçbir zamanda olmadı. İntikamlarını gereken zamanda tek tek almasını bildi. Artık en büyüğü sıraya girmişti. Rakip; batı yakası şampiyonluk serisinde Suns’tı… Lakers camiası 2006 ve 2007 yıllarında olanları hiçbir zaman unutmayacak beklide. Hele 2006 yılında 3-1 den verilen seri… Basın toplantısında Kobe Bryant’ın ‘’ daha önceki senelerde Suns takımına karşı olan hüsranlarınız, sizi bu seride ne kadar etkileyecek sorusuna fazla konuşmadan ‘’neler olacağını biliyorsun’’ demesi fitili ateşlemişti. Ateşlenen fitil ilk maçta kendini göstermişti. Kobe maçı 40 sayı atarak bitirmişti. 3cü çeyreğe tam 21 sayı sıkıştıran Kobe maçı da %52 şut isabetiyle tamamlamıştı. Lakers takım olarak ilk 2 maç inanılmaz bir şut yüzdesiyle oynamıştı. İlk maçta takım olarak yakalanan %58 lik şut yüzdesine 2 maçtaki %57,1 lik dereceyi de eklediğimiz zaman ortaya inanılmaz bir tablo çıkmıştı. Ve o 3cü maç, her şeyin değiştiği. Suns takımı 3cü maça inanılmaz bir başlangıç yaptı Amare ile. Resmen durdurulamaz bir biçimde oynarken birde ortaya alan savunması çıkıverdi. Lakers o gece gerçekten çok hazırlıksız yakalanmıştı. Bilirsiniz NBA de alan savunması çok kullanılan bir yöntem olmadığından dolayı, her takım bu duruma hazırlıklı değildir. Eğer alan savunmasına hücum etmeyi bilmiyorsanız tamamen işiniz bitmiştir demek. Takım olarak yeterince top çevirip boşlukları bulamadık. Buna birde R.Lopez’in hayatının oyununu oynaması eklenince o gece Kobe’nin zorlama şutları ve Suns galibiyetiyle bitmesi demek oluyordu. Seri 4.maç sonucunda 2-2 ye gelmiş, artık bir çare bulmak gerekiyordu. Kobe’nin yüksek 3lük yüzdesi sadece kendi çabasıyla atabildiği 3lüklere dayanıyordu, takımda halen bir hücum edebilme birliği oluşmamıştı. Ancak Game 5 seyircileri gene özel bir ana tanıklık etmeye hazırlanıyorlardı. Çekişmeli geçen bir maç sonrasında Lakers alan savunmasına nihayet doğru hücumları gerçekleştirebildi ve son top Kobe’nin ellerinde kaldı. Kobe kendisi için gereken doğru şutu buldu ve attı ama top çemberden geçmemekte ısrar edince bu sefer devreye Artest çıktı. Son saniyede rebound’u alıp topu çemberden geçirdiğinde herkez sevinçten neler yapacağını bilmiyordu; Artest bile. Maçtan sonra basın toplantısında, “Ben ilk başta Kobe’ye faul yapıldı sandım ancak daha sonra Kobe’nin şutunun kısa kalacağını anlamıştım, bir hamle yaptım ve doğru zamanda topla buluşup sayıyı gerçekleştirdim’’ derken ki sevinci gözünden okunuyordu. Hem de bu kadar kötü bir seri geçirmişken. Game Kobe, pardon yanlışlıkla oldu, Game 6. Lakers taraftarları kendi salonlarında efsanevi bir performansa tanıklık ettiler. Bir önceki takımı kurtaran Artest eşliğinde son saniyelere büyük heyecan taşındı. Son anlara büyük heyecan taşındı, maç başa baş devam ediyordu. Kobe sahne almaya karar verdi ve 3cü çeyreğin son saniyelerinde inanılmaz bir atışla bunun belirtilerini göstermişti. Bitime 2 dakika varken skor 99-96 Kobe topu sırtında Hill ve Frye varken aldı, sol dibe doğru inanılmaz bir fade-away şutu soktu. Bitime 35 saniye kalmışken, Suns koçu Alvin Gentry’nin hemen önündeki pozisyonda sırtında bu sefer Hill varken topu aldı. İyice dibe doğru giderek inanılmaz bir fade-away şut daha yolladı Suns potasına. O şuttan sonra Alvin Gentry’nin “good defence’’ lafına karşılık olarak “not enough’’ cevabını vermesi ise ne kadar inandığının bir göstergesiydi. Maçtan sonra Alvin Gentry’nin açıklamaları gerçekten ilgi çekiciydi.  Kobe Bryant’ı durduramadınız sorusuna “M.J ?” diye cevap veren Gentry devamında Kobe’nin nasıl bir yapıda olduğundan durdurulamaz olduğuna kadar her noktaya kendince açıklık getirdi. “Hill son pozisyonda tamamen Kobe’nin üstündeydi, nasıl atabildi inanamıyorum’’ dedi.
2008 yılını hatırlayanlar kimlerdir? 4-2. Boston. 6. Maçtaki 33 sayılık fark. Kobe Bryant o gün düşen her bir konfetinin intikamı için 2 sene bekledi ve 7. Kez nba finali oynamaya hak kazandı. Takım olarak son 3 senedir finaldeydi Lakers ve bu sefer gerçekten çok ciddi bir rakipleri vardı.Boston Celtics. Akıllarda kalan her şeyi paylaşma noktasına artık geldik. İşte nba ne için oynanıyorsa, ondan bahsetmeye geldi sıra. 61 yıllık tarihte Lakers 31. Kere final oynama hakkını elde edip, 16. Şampiyonluğunu arıyordu. Basın toplantıları, seri değerlendirmeleri her şey bitin 1. Maç başlamıştı. İlk maçta 2 takım önce kontrollü bir biçimde başlamış daha sora ağır basan taraf Kobe’nin Lakers’ı olmuştu. İşler olması gerektiği gibi yolunda gidiyordu. Lakers ilk maç, çok iyi bir defans yapıp rakibi %43 gibi düşük sayılacak bir yüzdede tutmuştu. 2008 deki gasol’ü arayanlara hemen cevap verelim. Artık o Gasol yok!. Teşekkürler Ray Allen, bu maç onun maçıydı. Final serisinde, bir maçta en çok 3 lük atan oyuncu olmayı başarmıştı. Maç boyunca yeteri kadar kovalamanın cezasını Ray Allen çok kötü kesmişti takıma. 32 sayı ile maçın en skorer oyuncusu oldu. Kobe-Bynum-Gasol 3 lüsünün 20 li sayılarına rağmen yenilgi kaçınılmaz olmuştu. Saha avantajını kaybeden Lakers, geri kalan 3 maçı deplasmanda oynayacaktı. Dünyanın en iyi basketbol oyuncusu Pierce maçtan sonra “L.A ye tekrar geri dönmeyeceğiz’’ diye açıklama yapmıştı.Maça Ray Allen damgasını vurdu. 13-0 gibi bir yüzdeyle oynadığını düşünürsek; 2. Maçtaki rakamlarını ortalamasını aldığımız zaman kendi ortalamaları ediyordu.  Her maçta Allen’ın böyle bir performans vermesini beklemiyorsunuz tabi ki ama şu durumda çok net belli olmuştu ki, Boston’un Lakers’ı yenmesi için özel bir şeylerin olması gerekiyordu. Biri özel bir şeyler mi dedi? Derek Fisher seslerini duyar gibi oldum sanki.2004 Sezonu, SAS-LAL serisinin 4.maçı tarihte ‘’Fish Game’’ diye hatırlanır. Biliyorsunuz ki kendisi o maçın bitimine 0.4 saniye kala inanılmaz bir şut sokarak serinin kaderini değiştirmişti. İşte bence bu maç “Fish Game2” olarak adlandırılmalı. Genel bir değerlendirme yapacak olursa, sezon içinde 3e1 hücumlarda 3lük atlasını, 4 kişinin arasına dalmasını ve gereksiz şut seçimlerini izleyip, ona küfür eden taraftar sayısı çoktur. Ama Fisher’ın bir playoff oyuncusu olduğunu ve inanılmaz bir tecrübeye sahip olduğunu geçen sene herkes Orlando serisinde görmüştü. Maçın özellikle 4.çeyreğinde fırtına gibi esen bir Fisher vardı sahada. İzlenmeye değer bir performanstı gerçekten..Biri özel bir şeyler mi dedi?(2) 4.maçta ortaya G.Davis çıktı bu seferde. Seri artık 2-2 ye gelmişti. Glen Davis’in ekstra oyunuyla Boston bir kere daha kazanmıştı. 5 maçıda alan Boston seride 3-2 öne geçmişti. Bynum’un diz problemleri artmaya başlamıştı ve dizinden sıvı aldırdıktan sonra nispeten daha rahat olduğunu söylemesine rağmen sahada beklenen performansı bir türlü veremiyordu. Dış sahada oynamanın avantajıyla;  Gasol içeride çok yalnız kalıyordu Boston uzunlarına göre. Kobe her serefinde ayakta kalan tek oyuncu olmuş ve aşırı derecede yıpranmıştı. Seri tekrar L.A ye döndüğünde Lakers takım olarak daha önce hiç yapmadığı bir savunma yaptı Boston’a karşı. Boston takımı sadece 67 sayı attı ve 22 sayılık farktan kurtulamadı. Maçın kader anı, beklide serinin kadar anı Perkins’in sakatlanmasıydı kuşkusuz. 5.maç sonrasında senaryolar  baya bir karışıktı bu maçı Alana kadar lakers cephesinde. Bynum’un içler acısı durumu bütün lakers taraftarlarına acı vermekteydi. Dizinden tekrar sıvı alınan Bynum sahaya dönmüştü, sınırlı dakika oynaması bile yeterdi.

Ve 7. Maç. NBA tarihinde adı geçecek bir seri olmaya doğru, belkide çoktan olmuş bir serinin 7. Maçı. Maç, bir önceki maça gore daha hareketli olarak giderken, bir anda son dakikalara gelindi.Önce fisher yürekli bir 3 sayı sokarak tekrar maça ortak etti takımını daha sora artest, sezonun kendi adına en önemli şutunu, Pierce’in el üstünden soktu.Kobe Bryant’ın rezalet denilebilcek seviyedeki 7. Maç performansına rağmen ( 24-6 saha içi) lakers 16., Kobe de 5. Yüzüğünü takmıştı.Bu dakikadan sonar 7. Maç için söylenebilcek fazla birşey yoktu. Şimdi bu serinin biraz analizine geçelim.  Ana kısımda incelememiz gerekiyor.

1.Rajon Rondo;  Cavs serisinde, Cavs oyuncularını sahaya kendi elleriyle gömdü resmen. T.D a yakın ortalamalarıyla Orlando’nun da canını yakmıştı bir hayli.Sıra Lakers’a geldiğinde karşısında Kobe Bryant’ı görecekti.2008 yılını izleyenler bilir, Kobe o aralar ipi kesilmiş deli dana gibiydi. Ne hucumda, need savunmada ne yapacağını bilmiyordu.Rondo’yu 7 maç boyunca inanılmaz istikrarlı bir şekilde kovalamak gerçekten kolay değildi onun adına. Özellikle iç sahadaki maçlarda savunması kusursuza yakındı. Rondo artık sıradan bir oyuncu değil, onu elbette durduramazsınız ama sınırlamayı iyi başardık gerçekten.

2.Pierce; Artest niye geldi Lakers’a ? Kimse ondan 25-30 lu rakamlar beklemiyordu.2008 de Lakers kadrosunda Pierce’ı Walton la savunmaya çalışırken şimdi karşısına Artest’i koyabildik nihayet. O savunmayı yapması için ve arada bize ekstra bir şeyler katabilmesi için burada ve işte bunu yaptı. Pierce’ı gerektiği kadar sınırladı ve buda bizim işimizi kolaylaştırdı. Zaten sertliğe her şekilde cevap verebilen bir oyuncu, her şekilde!

3.Sertlik Boston’a karşı kullanmanız gereken bir silah, yoksa onlar size kullanacaktır.2008 yılında en son ben Garnett’in Gasol’ e ayağını sildiğini hatırlıyordum. Bu sene karşımızda gene maç oynamaya değil, kavga etmeye gelen bir Boston takımı vardı. Özellikle içeride Perkins, Garnett gibi savunmayı iyi beceren ve sert adamları vardı. Perkins zaten yeteri kadar kalıplı bir uzun, garnett savunma uzmanı ve sert bir oyuncu. Bunlara karşı geri adım atmamak zaten yeteri sertliği gösterdiğiniz anlamına geliyor. Yoksa bu oyuncuları ezmeniz söz konusu değil zaten, öyle bir beklenti içine girip hayal kurmanın bir anlamı yok. Lakers bunu çok iyi başardı. Artest’den bahsetmiyorum; Gasol çok iyi karakter gösterdi. Tam bir İspanyol boğası gibiydi.

4.Bynum.Bence serinin kaderini değiştirebilecek bir oyuncu.Kobe Bryant demedim, Bynum dedim. 2008 yılına tekrar dönmemiz gerekiyor bunu daha ince olarak fark etmek için. İçeride duran bir uzun, her zaman kısadan daha iyidir. Gasol ve Odom ile bu sene bu iş gene olmazdı. Boston yaşlandı, yavaşladı gibi geyikleri lütfen geçelim, Bynum en nihayetinde beklendiği kadar sert bit oyuncu olmasa bile uzun bir oyuncu ve içeriyi kapatabiliyor.Çok rahat rebound almalarına engel oluyor, içeriye dalan oyuncuyu Gasol karşılamak zorunda kalmıyor 5 numara gibi. İçeride gerçekten 2 tane uzun var bir tane uzun bir tane kısa-uzun yok. Bynum ortaya inanılmaz bir yürek koydu. Doktorlar devre başına 10 dakika oynamasına müsaade ettiler ve gereğini yerine getirdi bizim koca oğlan…

Sonuç olarak 2010 şampiyonunun adı Lakers oldu. Belki de bu alınan en anlamlı şampiyonluk oldu hem takım hem de Kobe açısından seri 3-2 ye geldiğinde herkesin iş bitti dediği anda inanılmaz bir yürek ortaya koyduk. Saha kenarında havlu sallayan cocuk bile havluyu bir farklı sallamaya başlamıştı 3-2 den sonra. Kobe gereğinden fazla baskı altında kaldı ve son 2 maçta gerçekten kötü oynadı.Gerçi son maçtaki rebound katkısı inanılmazdı ama üstüne 3 kişi savunma yaparsa bir oyuncu heralde maçta sayı atamaz.Çok zorlama şutlar kullanmak zorunda kaldı çoğu zaman, ama genede buraya kadar geldikten sonar bunları tartışmak gereksiz. Herkes Perkins’den sonar işlerin basitleştiğini yazdı çizdi ama unutmamak gerekiyor ki biz serinin tamamını bynumsuz oynadık neredeyse. %30 civarlarında bir performans ancak alabildik kendisinden, yoksa seri zaten 4-3 e gelmeyecekti.

2009-2010 sezonunun kapanışına geldik. Biraz yeni sezonda yapılması gereken hamlelerden ve düzenlemelerden bahsedelim. 3 Peat NBA tarihinde çokça görebildiğimiz bir olay değil ve inanılmaz prestijli bir şey olduğu aşikâr. Buraya kadar back-to-back olarak geldiyseniz bundan sonra yapacağınız şey 3cü şampiyonluğu kovalamaktır. Lakers yönetimi önce koç Phil Jackson davasını çözmek zorunda. Aldığı parayla alakalı olan sorunlar olduğu yazılıp çizildi ama bu saatten sonra bunların Jackson için fazla önemli olduğunu sanmıyorum. Doygunluktan bahsedilebilir, ama zaten o zaman bu sene burada olmazdı, zaten NBA tarihinin açık ara 1 numarası oldu. Geriye tek sorun sağlık olarak gözüküyor. Bir an önce buna bir açıklık getirmek gerekiyor. Daha sonra takımın acil 1 numaraya ihtiyacı var. Evet Fisher varken daha nasıl 1 numara diyorsunuz ama sezon içinde de maçlar oynanıyor ve Fisher’ın buna daha fazla dayanacak gücünün kaldığını düşünmüyorum. Öyle anlar geliyor ki, Lakers taraftarı bile bu duruma dayanamıyor! Bench den bahsetmeme gerek yok. İşe yaramayan, sadece ‘’şut makinası’’ olarak gözüken Farmar’dan kurtulmak en güzel çözüm. Morrison’un (kol) gibi kontratının bitmesiyle beraber biraz hamle yapılacak yer açılıyor. Toparlamak gerekirse, koç değişikliği dışında bizleri bekleyen çok büyük sorunlar yok. Ufak tefek birkaç hamleyle biraz daha güçlenip seneye 3cü şampiyonluk için Lakers’ı sahada izlemeyi bekliyoruz.
Herkese iyi yaz tatili diliyoruz.

Buğra Uzar
Fırat Çimenli