Etiket arşivi: Ron Artest

Bruce Bowen – Ron Artest

KELEPÇE BRUCE BOWEN – SERT KAYA RON ARTEST

“Hücum maç, savunma şampiyonluk kazandırır” derler. Dünya Basketbolu’ nun zirvesi olan NBA’ den geçen başrol süperstarların yanında, takımlarının savunma dirençlerini arttıran, rakibin en tehlikeli silahlarını durdurmayı temel prensip edinmiş seçkin oyuncular vardır. Belki seyirciler onların adını fazla haykırmaz, belki milyonlarca hayranları yoktur ama, onlar her zaman ellerinden gelen en büyük katkıyı yaparlar. Sizler için “3 numara” pozisyonunda oynayan ve daima rakiplerinin korkulu rüyası olmuş 2 oyuncuyu mercek altına aldık.

 

1)ÖZGEÇMİŞ

Bruce Bowen: Bruce Bowen Jr, 14 Haziran 1971’ de Merced- California’ da doğdu. Erken yaşta obezite sorunu ile boğuşan Bruce’ un ailesi, onu bu problemden kurtarmak için basketbol oynamaya teşvik etti. Sırasıyla Edison Lisesi ve Cal State Fullerton’ da forma giyen yetenekli oyuncu, daha sonra 93-97 yılları arasında Fransa Ligi’ nde oynamasının ardından Miami tarafında draft edilerek NBA kariyerine başladı. Ardından Boston Celtics, Philadelphia 76 ers, ve San Antonio Spurs’ te uzun yıllar başarılı performanslar sergiledi.

Ron Artest:  Ronald William “Ron” Artest, Jr, 13 Kasım 1979’ da Queens, New York’ da dünyaya geldi. Yaşadığı yerden dolayı zor bir çocukluk dönemi geçiren Ron, önce lisede(La Salle Akademi) daha sonra da 1997-1999 yılları arasında kolejde(St. John’ s Üniversitesi)’ nde basketbol oynadı. NBA’ e ilk adımlarını Chicago Bulls ile atan Artest, daha sonra Indiana Pacers, Sacremento Kings, Houston Rockets ve L.A.Lakers takımlarının formasını giydi.

 

2)YAŞ – BOY – KİLO – POZİSYON  

Bruce Bowen: 39 yaş, 2.01 m boy, 99 kg, 3 numara(Forvet)

Ron Artest: 31 yaş, 2.01 m boy, 118 kg, 3 numara(Forvet)

 

3)KARİYER ÖYKÜSÜ

Bruce Bowen:

  • Le Havre (1993-1994)
  • Évreux (1994-1995)
  • Rockford Lightning (1995-1996, 1997)
  • Besançon (1996-1997)
  • Miami Heat ( 1997 , 2000 – 2001 )
  • Boston Celtics ( 1997 – 1999 )
  • Philadelphia 76ers ( 1999-2000 )
  • San Antonio Spurs ( 2001 – 2009 )

 

Ron Artest:

  • Chicago Bulls (1999-2002)
  • Indiana Pacers (2002-2006)
  • Sacramento Kings (2006-2008)
  • Houston Rockets (2008-2009)
  • Los Angeles Lakers (2009-devam ediyor)


4)KARİYERİNDEKİ BAŞARILAR

Bruce Bowen:

3 x NBA Şampiyonluğu (2003 – 2005 – 2007)

5 x NBA En İyi Savunma Takımı (2004 – 2008)

3 X NBA En İyi 2. Savunma Takımı (2001 – 2003)

Ron Artest:

1 X NBA Şampiyonluğu (2010)

1 X NBA Yılın En İyi Savunma Oyuncusu (2004)

1 X NBA All-Star (2004)

1 X NBA En İyi 3. Takım (2004)

2 X NBA En İyi Savunma Takımı (2004-2006)

2 X NBA En İyi 2. Savunma Takımı (2007-2009)

1 X NBA En İyi Çaylak 2. Takımı (2000)

 

5)KARİYER İSTATİSTİKLERİ

Bruce Bowen:

NBA’de

 Normal Sezonda 873 maç;                                                Playoff’ta 135 Maç

6,1                                               sayı                                                            6,0

2,8                                            ribaunt                                                          2,7

1,2                                               asist                                                            1,3

0,8                                         top çalma                                                       0,8

0,3                                                blok                                                            0,5

 

Ron Artest

Normal Sezonda 706 maç;                                                Playoff’ta 67 Maç

15,2                                               sayı                                                         14,9

5,0                                            ribaunt                                                          5,0

3,1                                               asist                                                            2,9

2,0                                         top çalma                                                       1,6

0,6                                                blok                                                            0,7

 

6)TEMEL ÖZELLİKLERİ

Bruce Bowen:

*Sade ve gösterişsiz bir oyuncudur.

*Savunma konusunda uzmandır.

*Rakip takımın en etkili forvetini durdurma görevi her zaman onundur.

*Devamlılığı üst düzeydedir, kolay kolay maç kaçırmaz.

 

Ron Artest:

*Fiziksel açıdan mevkisindeki en güçlü oyunculardan biridir.

*Çok hızlı olmamasına rağmen savunma pozisyonunu çok iyi alır.

*Savunma yönü ön planda olsa da skor da üretebilir.

*Uzun kolları sayesinde hem top çalma hem de blok tehditi oluşturabilir.

 

7)ARTILARI

Bruce Bowen:

*Takımın işçisidir, hem görevini yapar hem de diğer oyuncuların savunma açıklarını kapatır.

*Hücum özellikleri çok gelişmiş olmasına rağmen gerekli yerlerde dış şutlarla cezayı keser.

*Oynadığı her takımda yıldız oyuncularla uyumlu performanslar göstermeyi başarabilmiştir.

*San Antonio Spurs’ ün şampiyonluklarına büyük pay sahibidir.

*Egosu hemen hemen hiç yoktur, geri planda kalıp işini yapmayı sever.

*Savunmanın temel prensibi olan çabuk ayaklara ve pozisyon bilgisine sahiptir.

*İstikrarlı bir oyuncudur. Her maçta takımına belli bir katkıyı yapar.

 

Ron Artest:

*Komple bir oyuncudur. Savunma yönü ön planda olmasına rağmen sezon ortalamaları 15-20 sayı civarındadır.

*Fizik üstünlüğü sayesinde savunduğu oyuncuları caydırma konusunda çok başarılıdır.

*Zor zamanlarda elini taşın altına sokup insiyatif almaktan çekinmez.

*Fazla uzun boylu olmamasına rağmen size avantajı ve pozisyon alabilmekteki hüneri sayesinde önemli ribaunt katkıları yapar.

*Hem dış şut, hem de penetre gibi skor opsiyonları vardır.

*Fizik üstünlüğü ve savunma yönü sayesinde takımının sertliğini ve direncini arttırır.

 

8)EKSİLERİ

Bruce Bowen:

*Savunma yönü çok gelişmiş olmasına rağmen hücum katkısı istenilen düzeyin altındadır.

*Forvet mevkisinde oynamasına rağmen şu tehditi ve yüzdesi çok yüksek değildir.

*Sezon ortalamalarına bakıldığında; asist ve ribaunt gibi isatistiklerde düşük seviyede kalmıştır.

*Savunma yaparken zaman zaman gereksiz sertlik ve çirkeflik yapmasıyla ilgili eleştirilmektedir.

 

Ron Artest:

*Indiana Pacers’ ta oynarken karıştığı kavgadan sonra aldığı ceza nedeniyle 2004-2006 arasında toplam 30 civarında maçta oynayabilmiş ve takımını yalnız bırakmıştır.

*Savunma yaparken bazen sertlik dozajını kaçırır.

*Spor kariyeri dışında magazinel haberlere de konu olmuş ve belirli kesimlerin antipatisini toplamıştır.

 

 

DEĞERLENDİRME

39 yaşına gelerek kariyerine nokta koyan Bruce Bowen, bilhassa San Antonio Spurs gibi “winner” bir takımda uzun yıllar oynamış olması nedeniyle, kariyer açısından bir adım önde gözüküyor. Ron Artest ise, bireysel istatistiklerdeki üstünlüğü ve henüz sonlanmamış olan kariyerine yeni başarılar ekleme potansiyeli ile dikkat çekiyor. L.A.Lakers gibi şampiyonluğa yakın bir takımda yer alması da Artest’ in daha kazanacağı başka zaferlerin olduğunu müjdeler nitelikte. Bu yetenekli savunmacılar çoğu zaman ikinci planda kalsalar da takımlarının başarılarında her zaman önemli paylara sahip oldular. İyi seyirler…

                  OKAN ÇARGA

Lakers Ne Zaman Kendine Gelecek?

Her takımın formda olduğu ya da kötü zamanlar geçirdiği dönemler vardır. NBA için konuşmak gerekirse sezon Playofflar hariç 82 maç olduğundan uzun bir maraton. Büyük takımlar bazında konuşmak gerekirse bu maçların 20-25 ve belki de 30 ‘unu kaybetmek sorun değildir, çünkü bilirsinizki o maçlar kaybedilirken ilerisinin (playofflar) düşünüldüğünü. Bunun için oyuncular dinlendirilir, sakatlıktan dönen oyuncuda acele edilmez, takım gününde değildir, bu uzun maratonda hor görülmez. Ama bu bahsettiğim takımlar önemsiz maçları kaybetseler bile sezoun içindeki önemli maçlara iyi hazırlanırlar, çünkü bu maçlar playofflar için bir testtir, sınavdır. En kötüsünden geçtim sınavı falan taraftarlar açısından da önceliklidir bu maçlar ve kaybetmemek önemlidir.

Şimdi bu yazdıklarımı Lakers’a bağlamak istiyorum. Los Angeles Lakers son 3 yılda NBA finali oynamış ve 2’sinde de şampiyon olmuştur. Nihayetinde son 2 sezonun şampiyonu. Bu takımın normal sezonda maç kaybetme lüksü vardır, ilk paragrafta anlatmaya çalıştığım sebeplerden dolayı. Ama bunun bir yolu yordamı vardır. Lakers’ın ki dinlenmek, playofflar falan değil. Lakers’ın ki gerçekten kötü oynamak. Bu ayrımı yapabilmek çok önemli.

En Önemli Rakipleri Karşı 6 Maçta 1 Galibiyet

NBA otoritelerinin Big Five yani en büyük 5 takım olarak nitelendirdikleri takımlar  şu an en çok kazanma yüzdesine sahipler. Bu takımlar San Antonio Spurs, Boston Celtics, Chicago Bulls, Miami Heat ve Los Angeles Lakers. Bu yazıyı Lakers açısından ele aldığım için sadece onları ilgilendirecek olan istatistiklere göz atmak istiyorum. Lakers bu takımlara karşı 6 maç yapmış ve sadece 1 ‘ini kazanabilmiştir (Spurs’e 2 kez mağlup olurken diğer 3 takıma da birer kez mağlup olup tek galibiyeti Chicago’ya karşı). Bu aralarında olan maçlara şimdi çok yüzeysel bakmış oldum ve tamamen istatistik üzerine bi başarısızlık gibi gelebilir ama burada istatistikten fazlası var. Miami’ye yenildikleri maç sezonun en önemli günlerinden birindeydi (Christmas), Boston mağlubiyeti ise geçen sezonun finalistini Los Angeles’ta normal sezonda ağırlayacakları tek maçtı. Spot ışıkları Lakers’ı dopingleyeceğine gözünü alıyor. Büyük maçlar hep hayalkırıklığıyla son buluyor..

Tüm bu anlatmaya çalıştıklarım ve istatistiklerin ötesinde Lakers adına kötü bir durum daha var. Big Five takımları ligin zirvesindeler ve bunu başarırken de Spurs yıldızlarını tüm NBA’de en çok dinlendiren, en az dakikayı veren takım olurken Chicago, Boston ve Miami de sakatlık sorunlarıyla uğraştı. Yani Lakers Andrew Bynum dışında önemli  sakatlık sorunları yaşamazken bile diğer takımlara karşı üstünlük sağlayamadı ve bu da Lakers’ı endişelendirmesi gereken bir diğer durum. Peki neden böyle oldu ?

Günah Keçisi Ron Artest mi?


Genel olarak çoğu kişi bu duruma istatistiklerden de faydalanarak Ron Artest’i sebep olarak gösteriyor ki ben buna kesinlikle katılmıyorum. Tamam bu sezon kariyerinin en düşük sayı, ribaunt ve asist ortalamalarına sahip ama aynı zamanda da kariyerinde en az top kaybı yaptığı sezon. Bu tamamen aldığı süreyle alakalı. Geçen yıllarda 34-38 dakika arası süre alan Artest bu yıl sadece 28 dakika süre alıyor. İstatistiki olarak olumlu veriler de azalıyor olumsuz olanlar da, bu sonuç kaçınılmazdır zaten. Bence Lakers’ta sorun şurda diyecek bir yer yok. Yani ne defansı çok kötü, ne ofansif oyunu, kenardan gelenler de çok iyi olmasa da göze batacak kadar kötü de değiller. Durum böyle olunca işlerin kötü gitmesine sebep olan şeyi tespit etmek daha da zorlaşıyor ve kötü değil demek bunların iyi olduğu anlamına gelmemektedir (en azından Lakers ayarında bir takım için). Bu yıl herhangi bir Lakers maçı izlediğimde olanlar şunlar : Lakers sayı atıyor, oynadığı takım sayı atıyor ve maç sonunda da daha fazla atmış olan takım kazanıyor. Hani bi oyun karakteri, domine edilmiş herhangi bir yön falan da yok. Durum böyleyken benim teşhisim tamamen motivasyon eksikliği ve buna paralel olarak kazanma arzusunun olmaması. Bu durumun değişip değişmeyeceğini de All-Star arasından sonra göreceğimize inanıyorum.

Kalan Maçlar Zor Maçlar

Sezonun yarısından biraz fazlasını geride bırakmış durumdayız ve ben bu yazıyı yazarken Lakers 34-16 ile batıda Spurs ve Dallas’ın ardından 3. durumda. 50 maçını tamamlamış olan Lakers’ın geriye 32 maçı kaldı. Ama bu 32 maç sıradan bir 32 maç değil çünkü Lakers şu an itibariyle sezonun en zor fikstürüne sahip. Kalan 32 maçın 22’si yüzde 50 galibiyet yüzdesi ve üstündeki takımlarla ve bunların da 13’ü deplasmanda.

Ben bütün yazımda Lakers’ı eleştirdim fakat demek istediğim Lakers kötüdür, şampiyon olamaz değil. Asıl demek istediğim Lakers’ta rölantide gitmenin sonu gelmelidir ve kalan maçlarda Lakers kendi kimliğine sahip olmalıdır yoksa bu kimliği bulmak için çok geç olacak. Kalan maçlar Spurs, Boston, Bulls için öylesine geçebilir ama onlar kendilerini bu sezon şimdiye kadar ki oyunlarıyla kanıtladılar, biliyoruz ki bu takımlar playoff vakti geldiğinde hazır olabilecekleri bi sisteme sahipler. Onlar için kalan maçlar formalite ama Lakers’ınkiler kanıtlama maçları olacaklar çünkü bu sezon henüz hiçbirşey kanıtlamış değiller..

Cihat Cemal Özdemir

27. Sayı

3SAYI basketbol dergisinin 27. sayısı online yayında. 16 konudan oluşan dergi 134 sayfa. Derginin bu ay kapak konusu Derrick Rose olurken dergimzide ayrıca Hidayet Türkoğlu’nun yanı sıra bir çok özel hazırlanmış incelemeleri bulabileceksiniz. Ücretsiz olan e-dergiyi okumak için tıklayınız.

3SAYI Basketbol Dergisi tamamen ücretsizdir. İstediğiniz her yerde yayınlayabilirsiniz.

3SAYI OCAK 2011

Genel Koordinatör

Bekir Sıddık KOÇ

Kapak Tasarımı

Fırat Çimenli

Dergi Tasarımı

Fırat Çimenli

3SAYI Yazım Ekibi

Bekir Sıddık Koç

Cem Tokatlıoğlu

Çetin Kuzu

Emre Dağdelen

Fırat Çimenli

İlker Keser

Gizem Kumbasar

Gökhan Bayezit

Mehmet Buğra Çiçek

Mehmet Samet Bora

Okan Çarga

Önder Akcollu

Salih Cengiz

Sinan Cem Civili

3SAYI Ocak 2011 Konu ve Yazarları

08 Ayın Öne Çıkan Oyuncuları- Sinan Cem Civili

16 Son Saniyelerin Adamı: Manu Ginobili – Sinan Cem Civili

20 Sihrin Gerçek Sahibi: Hidayet Türkoğlu – Gökhan Bayezit

26 Muhteşem Poohdini: Derrick Rose – Sinan Cem Civili

36 NBA Takımı Tutmak – Cem Tokatlıoğlu

42 Sercan Topcu Röportajı – Emre Dağdelen

50 Ahmet Çakı Röportajı – Gizem Kumbasar

62 Turkish Airlines Euroleague Top 16 – Önder Akcollu

70 Gençlik Kulüplerinde Antrenör Olmak – Emre Dağdelen

76 Basketbolumuzda İz Bırakanlar #5: İbrahim Kutluay – Çetin Kuzu

84 Bayan Basketbolunda Hedefler Buraya Kadar mı? – Mehmet Samet Bora

90 Bruce Bowen & Ron Artest – Okan Çarga

100 NBA Smaç Efsaneleri – En İyi 10 Smaçör  – Sinan Cem Civili

106 TB2L’de Yabancılar Olmasaydı – Emre Dağdelen

110 Beko Basketbol Ligi’ne Genel Bakış: TBL11 – İlker Keser

128 NBA2K11 – Salih Cengiz

134 Kapanış

e-dergiyi okumak için tıklayınız

3SAYI Basketbol Dergisi 27. Sayı Konu İçerikleri

Ayın Öne Çıkan Oyuncuları: Aralık ayının öne çıkan oyuncuları; Andrew Bogut, Kevin Love, Grant Hill, Amare Stoudemire

Son Saniyelerin Adamı: Manu Ginobili : San Antonio Spurs Bugün NBA’in Zirvesinde yer alıyorsa en büyük katkı şüphesiz ondan geldi.. Emanuel Ginobili yazısı sizlerle..

Sihrin Gerçek Sahibi: Hidayet Türkoğlu: Takas gerçekleşti ve Hidayet Orlandoya döndü. Hido’nun dönmesiyle maçları kaybeden Orlando da işler tersine döndü.. Orlando bir seri yakaladı gidiyor, bunda şüphesiz en önemli katkı Hidayet Türkoğlu’ndan geliyor. Bu da Orlando’daki sihrin Hidayet’ten kaynaklandığını gösteriyor herkese..

Muhteşem Poohdini – Derrick Rose: Chicago Bulls’un en değerli oyuncu, Jordan’dan sonra belki de en etkileyeci performans sergileyen bu hızlı adam, dergimizin bu ayki kapak konusu olmayı hak etti..

NBA Takımı Tutmak: Hangi takımı niçin tutuyorsunuz, takımınız kafaya oynamasa yine de tutar mısınız? Yoksa siz sadece popüler takım peşinde misiniz?

Sercan Topcu Röportajı: TB2L’den bu ayki röportajımız Gelişim Koleji’nin başarılı, başarılı olduğu kadar, saygılı, centilmen oyuncusu Sercan Topçu.

Ahmet Çakı Röportajı‘‘Fenerbahçe Ülker maçını hakem kararı ile kaybetmemiz ilkti ve bu son da olmayacak’’ : Erdemir Antrenörü Ahmet Çakı’dan yine bomba açıklamalar.. Koç ile gündemdeki konuları ve basketbolumuzdaki istikrarsızlığı konuştuk.

Turkish Airlines Euroleague Top 16: İkinci tura kalan takımlardan öne çıkanları incelediğimiz yazıda final 4 yolunda kimlerin daha şanslı olduklarını yazdık.

Gençlik Kulüplerinde Antrenör Olmak : Altyapılarda antrenör olmanın zorluklarını, heyacanını, gururunu, çalışanını, çalışmayanını yazdık.

Basketbolumuzda İz Bırakanlar #5: İbrahim Kutluay: Basketbolumuzun efsaneleri bölümünde bu ayki konuğumuz İbrahim Kutluay.

Bayan Basketbolunda Hedefler Buraya Kadar mı?: Şampiyonluk hedefi olan yok mu? Herkesin hedefi ligde kalmak mı sadece?

Bruce Bowen & Ron Artest: NBA’de savunma deyince akla ilk gelen isimlerden ikisini karşılaştırdık. Bunlar işi biraz da abartanlardan: Kelepçe Bowen, Sert Kaya Artes

NBA Smaç Efsaneleri – En İyi 10 Smaçör: NBA Tarihinin en iyi 10 smaçörünü sıraladık.

TB2L’de Yabancılar Olmasaydı: İkinci ligde yabancılar olmasaydı nasıl bir lig izlerdik acaba?

Beko Basketbol Ligi’ne Genel Bakış: TBL11: Beko Basketbol Liginde’ki takımlara bir göz attık..

NBA2K11: Bugüne kadar yapılmış en iyi NBA oyununu inceledik. Ayrıca ufak tefek birkaç oyun hilelerini de bulabilirsiniz yazıda..

online dergiyi okumak için tıklayınız

2010 Normal Sezon Ödülleri

2010 Normal Sezon Ödülleri Değerlendirmesi

En Değerli Oyuncu:

LeBron James (29.7 sayı 7.3 ribaund 8.6 assist 1.6 top çalma 1 blok)

LeBron’u bir cümle ile tanımlamak gerekirse ; ‘Tek kişilik ordu’ son derece yerinde olur. İstatik kâğıdına koydukları çok çarpıcı, sahaya çıktığında ise korkunç görünüyor LeBron. Neredeyse üçlükten başladığı turnikeleri, orta sahadan attığı bilek şutları, tüm sahayı ceylan gibi seke seke geçerek bitirdiği hızlı hücumları, konsantre olduğunda savunmadaki muazzam etkinliği ile basketbol severlere daha önce hiç görmedikleri bir gösteri sergiliyor. Ne zaman saldıracağını ve duracağını daha iyi bilen LeBron, maç içinde gerektiğinde vites yükseltip tek çeyrekte maç istatistiği yapıyor ve maçın geri kalanını dinlenerek geçiriyor.

Oylamayı 2. sırada bitiren Kevin Durant bir başka üstünde durulması gereken isim. Herkes LeBron açık ara favori diyordu ancak Thunder ligi 8. değilde 2. bitirseydi işler çok daha farklı olabilirdi. Batıda 2-8 arası takımlar son birkaç maçta belirlendi ve Thunder 2 hafta kala ligi 3. sırada götürüyordu. Durant’in Oklohoma’daki oyunu, gösterdiği liderlik ve takımı taşıdığı nokta gerçek bir MVP performansı. Ligi sayı kralı olarak bitirmesi için topu domine etmesi gerekmiyor. Takım arkadaşlarının oynamasına izin verip set hücumunda bitirici rolü çok iyi oynuyor. Aynı zamanda kendi şutunu yaratabilmesi ve etkili içeri driveları ile durdurulamaz bir sayı makinesi. MVP ödülünde oy toplayan bir başka isim ise Dwight Howard. Belki hücumda beklenen noktaya hiç ulaşamayacak olsa bile sahadaki varlığı bir takımın çehresini değiştirmesi için yeterli.

En iyi Savunmacı:

Dwight Howard (13.2 ribaund 2.9  blok 0.9 top çalma)

Bu ödülün galibi sezon başından belliydi. İki sezon üst üste hem ribaund hem de blok kategorilerinde lig lideri olan ilk oyuncu olan Howard tarihe geçti. Bu ödülü 2 sezon arka arkaya kazanan 7. oyuncu oldu ve sakatlık vb. herhangi bir aksilik olmazsa 3. kez alıp bunu başaran ilk oyuncu olmaya çok yakın.

Josh Smith ve Gerald Wallace 2. ve 3. sırayı aldılar. 4 numara pozisyonunda da oynayabilen bu iki kanat oyuncusu sezonun büyük bölümünü 3-4 numara arasında geçirdi .Takımlarında benzer roller üstlenen Smith ve Wallace’ın ribaundlara büyük katkısı(8.7 – 10) , çaldıkları toplar (1.8 – 1.5) , yaptıkları bloklar (2.1 – 1.1 ) ve birebir savunmadaki etkinlikleriyle takımlarının savunma dirençlerinin temel taşı oldular.

En Çok Gelişme Kaydeden Oyuncu:

Aaron Brooks (19.6 sayı 2.6 ribaund 5.3 assist)

Yao Ming’in sakatlığı ve Ron Artest , Tracy McGrady , Rafeer Alston gibi oyuncuların ayrılmasının ardından takımdaki rolü artan Aaron Brooks , bu çağrıya geçen yıla oranla sayı ortalamasını 8.4 arttırarak cevap verdi. Dış şutları çok etkili ve son derece hızlı bir oyuncu olan Brooks fiziki zafiyetleri yüzünden sıkıntı çekse de skor potansiyeli sınırlı olan Houston takımına son derece değerli 20 sayılık bir katkı yaptı.Takıma geçen yıl katılan Kevin Martin ve sakatlıktan dönmesi beklenen Yao Ming takviyeleriyle birlikte , topu zaman zaman çok fazla domine eden Brooks’un biraz daha takımı oynatmayı düşünmesi Houston’ın yararına olacaktır.

2.liği 3 oyuncu paylaştı; Kevin Durant , Marc Gasol ve George Hill. Bana göre bu ödülü hak eden oyuncu Kevin Durant’dir. Brooks’un maç başına aldığı süre 10.5 dakika artarken Durant’inki yalnızca 0.5 oranında arttı ve sayı ortalamasını 25.3’den 30.1’e çekti ki bunun 10 ortalamadan 15’e çıkarmaya oranla çok çok çok daha zor olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.

En İyi 6. Adam:

Jamal Crawford (18.5 sayı 2.5 ribaund 3.0 assist)

Kariyeri boyunca başarısız takımlarda oynamış ve playoff yüzü görememiş bir oyuncu olan Crawford, Atlanta’ya giderken insanların kafasında bazı soru işaretleri vardı. Kariyeri boyunca şut seçimleri çok eleştirilmiş, hep ilk 5 başlamış ve maç kaybetmesi beklenen ve kazanmak için sahaya çıkmayan takımlardaydı. Bu ortamlardan, Atlanta gibi büyük hedefleri olan bir takımın benchine nasıl uyum sağlayacağı merak konusuydu. Jamal Crawford kendisine biçilen rolü ilk günden kabullendi. Medyaya tanıtıldığı gün ‘Bu ayarda takımlara gelirken egonuzu kapının önünde bırakmanız gerekir’ sözleri kafa olarak hazır olduğunu gösteriyor. Sezon boyunca Crawford kenardan çok değerli 18 sayılık bir katkı yaptı ve en önemlisi şutlarını seçerken dikkatli davrandı. Bir düzenin içine geldiğini ve kimsenin ayağının üstüne basmak istemediğini söyleyen Crawford en yüksek yüzdeyle oynadığı sezonunu geçirdi ve top kayıplarını bir hayli azalttı. 1 numara pozisyonunda da oynayabilmesi ile takımına esneklik kazandırdı. Genelde maçı bitiren beşin içindeydi ve kritik anlarda sorumluluk almaktan çekinmemesiyle maç kazandıran basketlere ve maçların son bölümlerinde etkili oyunlara imza attı.

Crawford açık ara 1. olurken geçen yılın ödül sahibi, bir başka yedek sayı makinesi Jason Terry 2. ve savunması, ribauntlara katkısı ve gösterdiği çabayla Cleveland’a itici güç olan Anderson Varejao 3. oldu.

Yılın Koçu:

Scott Brooks ( Oklahoma City Thunder 50-32)

Thunder 2008–2009 sezonuna 3–29 gibi felaket bir derece ile başladı.1–12’ ile sezona giren Oklahoma PJ Carlesimo’yu kovarak Scott Brooks ile yolda devam etti. 3-29’lük periyodun ardından Brooks yönetiminde Thunder kalan 50 maçının 20 sini kazanarak iyi sinyaller vermeye başlamıştı. Geçtiğimiz yıl, 08–09 sezonundan 27 galibiyet daha fazla alan Thunder NBA tarihindeki en büyük 6. sıçramayı gerçekleştirerek playofflara kalmayı başardı. İlk turda 6 maç sonunda Lakers’a boyun eğen Oklahoma 6. maçın son saniyesinde savunma ribaundunu alamamaları sonucu seriyi 7. maça uzatma şanslarını kaybettiler.

Takımın başına getirildikten sonra Brooks’un yaptığı ilk hamle Kevin Durant’i 3 numaraya çekmek oldu. Böylece verimliliği artan Durant’den daha çok yararlanmak için kullandığı, yüksek postta kısanın perdelemesinden çıkarak faul çizgisi üstünde Durant’e boş şut pozisyonu yaratan setinden oldukça faydalandı. Oyuncularla iyi ilişkiler kurabilmesi ve savunmaya verdiği önemi antrenmanlarda saatlerce savunma setleri üzerinde çalışarak oyunculara vurgulaması Thunder’a başarıyı getiren etmenlerden oldu.

Oylamada Milwakuee Bucks ile beklentilerin çok üstüne çıkan Scott Skiles 2. , tüm sakatlıklara rağmen Portland’ı playoff potasında tutup 50 galibiyet aldıran Nate McMillan 3. sırayı aldılar.

Yılın Çaylağı:

Tyreke Evans ( 20.1 sayı 5.3 ribaunt 5.8 asist 1.5 top çalma)

Sezona, Brandon Jennings’in 55 sayılık performansının gölgesinde başlayan çaylaklar arasında Tyreke Evans’ın adı ilk 1-2 hafta yılın çaylağı ödülü adayları arasında pek fazla zikredilmiyordu. Herkes Brandon Jennings’in buna benzer maçlar çıkartıp çıkartamayacağını ve hazırlık döneminde mükemmel bir izlenim bırakan Blake Griffin’in döndükten sonra göstereceği performansı merak ediyordu. Jennings sezon boyunca o maçın ağırlığı altında ezilerek %37 ile şut attı ve sakatlığı nükseden Griffin’in dönüş planları suya düştü. Tyreke Evans ise sezon boyunca bir çaylaktan beklenmeyecek kadar istikrarlı bir performans sergiledi. İlk birkaç maçtaki tutuk görüntüsünü üzerinden atan Evans Sacramento şehrine yeni bir hava getirip, kulübün yüzü ve etrafında takım kurulacak bir superstar adayı olarak taraftarları heyecanlandırmayı başardı.

Oscar Robertson, Michael Jordan ve LeBron James ile birlikte çaylak yılında 20-5-5 istatistiklerini tutturan 4. oyuncu oldu. Boyuna oranla fiziki yapısı çok üst düzeyde güçlü bir oyuncu. Uzun kolları ona büyük avantaj sağlıyor. İçeri driveları çok etkili. Çok üst seviye olmasa bile iyi bir atlet ve vücut fakeleriyle potaya giderken kendisine rahatça yer açabiliyor. Dış şutlarını istikrarlı bir şekilde sokamaması ve zaman topla çok oynayarak hücumun akışını bozmasını eksikleri arasında sayabiliriz. Top kayıplarına da Evans’ın daha fazla dikkat etmesi gerekiyor.

Sezona yavaş giren Stephen Curry’nin şubat ayından itibaren 21,9 sayı 5,1 ribaunt 7,5 asistle oynadığı son 3 ay ona ödülü getirmeye yetmedi ve 17,5 sayı 4,5 ribaunt 5,9 asist 1,9 top çalma sezon ortalamaları ile 2. sırayı aldı. 3. sıra ise Milwakue’nin çaylağı Brandon Jennings’in oldu.

Yılın Genel Menajeri:

John Hammond (Milwakue Bucks)

Ligin en iyi yöneticisine verilen bu ödülün haklı galibi John Hammond. Draftda 10. sıradan Brandon Jennings’i alan Hammond sezon boyunca takıma kenardan önemli katkı yapan Ersan İlyasova ile sözleşme imzaladı. Richard Jefferson’ın büyük kontratından kurtulmak amacıyla San Antonio’ya gönderirken karşılığında, takımın soyunma odasında ihtiyaç duyduğu veteran figür eklemek adına Kurt Thomas’ı aldı. Pota altını güçlendirmek adına Hakim Warrick ile sözleşme imzalayıp , sezon içinde takıma büyük katkı veren Carlos Delfino’yu kadroya kattı. Michael Redd’in sakatlığı sonucu ve Ersan’ın oyunundan aldığı güvenle sezon ortasında yeni transfer Hakim Warrick’le yolları ayırıp John Salmons’ı takıma katması Bucks’ı daha kaliteli bir takım yaptı.

Hazırlayan: Sinan Cem Civili

NBA 2010 Şampiyonu L.A. Lakers

Şampiyonlukla biten bir sezondan sonra söylenebilecek çok fazla şey aslında yoktur. Zaten şampiyon olmuşsundur ve sürekli işin iyi taraflarını görebilecek kadar gözlerini ve aklını kapatmışsındır dış olaylara. Ama şampiyonluğun nasıl geldiğini incelemenin gerekli olduğunu düşünen birçok Lakers taraftarı vardır eminim ki. 2009–2010 sezonunun nasıl geçtiğine, ne tür aşamalar kaydetdildiğini ve ne tür hatalar yapıldığına bu yazıda değinmek istiyoruz. Sezonu 2 parçada incelemenin en doğru şey olacağına inanıyorum. Çünkü normal sezonu takımlar, playofflar öncesi hazırlık olarak görüyor. Aynı zamanda playofflar için iyi bir yer kapabilmek için oynuyorlar. Yazımıza kısa bir normal sezon değerlendirmesiyle başlayıp, playofflarda her eşleşmeyi tek tek ele alarak devam edip en sonda sezon sonu oyuncu değerlendirmelerini yaparak kapatalım. İşte başlıyoruz…

2009 NBA şampiyonu Los Angeles Lakers şampiyon kadrosundan sadece Trevor Ariza’yla yollarını ayırmış ve yerine Houston Rockets’tan sorunlu forvet Ron Artest’i getirmişti. Bu konu hakkında birçok dedikodu ve öngörüler dolaştı normal sezon öncesinde. Ariza’nın geçen sezon yaptıkları belliydi. 15. şampiyonluğa nasıl katkı verdiğini; özellikle playofflar sırasında kendi oyununu bir seviye daha yukarı çektiğine şahit olmuştuk. Artest’in daha iyi bir hamle olduğunu savunanlar kadar, Ariza’nın gitmesine üzülen bir kısımda vardı Lakers fanları arasında. Sezon öncesi yapılan tahminlerde Lakers şampiyonluk için favori olarak gösteriliyordu. Lakers sene başında İspanyol yıldız Pau Gasol’dan yoksun olarak karşılaşmlara çıktı. Bu periyot aslında öyle korkulacak bir dönem değildi. Çünkü NBA yönetiminin neresiyle çektiği belli olmayan fikstür sayesinde ilk 28-30 maçın büyük bir kısmını evde oynayacaklardı ve bu Gasol’ün yokluğunu bir nebze olsun bize hissettirmeyecekti. Lakers sezonunu kendi evinde şehrin diğer takımı Clippers karşısında açarak başladı. Lakers bu maç öncesi düzenlenen törenle şampiyonluk yüzüklerini de almıştı. Seneye iyi Clippers galibiyetiyle başlayan Lakers hemen sonraki maç Dallas karşısında kendi evinde beklenmedik bir mağlubiyet aldı. Daha sonra Lakers yavaş yavaş ritme girerek art arda galibiyetler almaya başladı. Lakers’ın bu galibiyetlerinde Kobe Bryant’ın ve genç pivot Andrew Bynum’un büyük katkısı vardı. Daha önce bahsettiğimiz üzere, aynı zamanda Gasol’ün olmaması Bynum için iyi bir fırsattı. Takım içinde biraz daha sorumluluk alma ve biraz daha fazla ön plana çıkma şansı buldu. Gasol yerine ilk beş çıkan Lamar Odom’da önemli katkılar yapıyordu. Yeni transfer Ron Artest ise henüz alışma döneminde olmasına rağmen Lakers’a önemli katkılar sağlıyordu. Ancak Lakers’ın pek de zor olmayan fikstüründe maçları ufak farklarla kazanması Gasol’u aradıklarını gösterir gibiydi. Houston maçından sonra darbe alan Andrew Bynum’un da oynayamayacak olması nedeniyle Mbenga’nın ilk beş çıktığı 2 maçlık dönemi Kobe’nin çabalarıyla kazasız atlatan Lakers Bynum’un muhteşem dönüşüyle Suns’ı farklı yendi. Ancak deplasmanda Nuggets karşısında alınan farklı mağlubiyet ve iç sahada yıldızlarından yoksun Houston’a yenilmek Lakers’ın henüz istenilen seviyede olmadığını gösterir gibiydi. Gasol’un da dönüşüyle tekrar toparlanan Lakers seri galibiyetlere tekrar başladı. İçeride rakiplerine büyük üstünlük kuran Lakers dışarıdan da müthiş bir form grafiği yakalayan Kobe Bryant’la üst üste 11 maç kazandı. Bunların arasında Kobe’nin son saniyede çok zor pozisyonda attığı üçlükle kazandıkları Miami Heat maçı da vardı. Ligin tepesine yükselen Lakers bu maçların tümünde 100+ sayı atarak ne kadar formda olduklarını kanıtladı. Ancak bu seri Utah deplasmanında son bulsada Lakers sonraki 5 maçı kazanarak bu mağlubiyeti unutturdu. Bu galibiyet serisinde Bucks deplasmanında Kobe Bryant bir kez daha sahne almış ve yine son saniyede maçı kazandıran basketi Bucks potasına yollamıştı. Ancak bundan sonra Christmas’taki Cavs maçı Lakers açısından çok kötü bir maç oldu. Maç boyu içerde Cavs’ın fizikli uzunları tarafından ezilen Lakers ayrıca Mo Williams’ı da tutamadı ve eleştirilere maruz kaldı. Eleştirilerin odak noktasında ise sertlikte yılmasıyla ünlü Pau Gasol ve yaşına bağlı olarak yavaşlayan ayaklarıyla da savunmada büyük zaaf yaşayan tecrübeli guard Derek Fisher vardı. Maç sonuna doğru Lakers taraftarlarının sahaya ellerindeki köpükten Lakers amblemlerini atmaları da hayli ilginç bir görüntü oluşturdu. Ardından gelen Suns mağlubiyeti de eleştirileri haklı çıkarır cinstendi.

Ocak ayında ise Lakers bir türlü istikrarlı bir oyun sergileyemedi. Ocak ayının ilk maçında kendi evinde ligin zayıf ekiplerinden Sacramento’yla karşılaştığı maçı Kobe’nin son saniyede attığı üçlükle kazandı. Kobe’nin formu konuşulurken Lakers’ın istikrarsızlığı da gündemdeydi. Bir türlü seri galibiyetler alamayan Lakers’ın kayıpları bunla da sınırlı değildi. Lakers İspanyol forveti Pau Gasol’un sakatlığının nüksetmesi nedeniyle tekrar faydalanadı. Gasol’un sakatlığı sonrası peş peşe 2 mağlubiyet alan Lakers için asıl kayıpsa deplasmanda oynanan San Antonio maçında yaşandı. Lakers süperstarı Kobe Bryant 3.çeyrek sonuna doğru yaşadığı bel spazmı yüzünden karşılaşmayı tamamlayamadı. Kobe’nin sakatlığının ciddiyeti merak konusu olmuştu ancak acıya direnmesi ve her şeye rağmen devam etmesiyle bilinen Kobe Bryant’ın maçı bırakıp, son çeyrek geri dönmemesi Lakers taraftarlarını hayli korkutmuştu. Bir sonraki Dallas deplasmanı öncesi işler Lakers için pek parlak gözükmüyordu. Kobe’nin maçta oynayacağı açıklanmıştı ancak Pau Gasol bu maçta da yerini almamıştı. Maç sırasında da görüldü ki sakatlığı Kobe’yi çok etkiliyordu. Kobe’nin sadece 10 sayı atabildiği karşılaşmada Lakers, Bynum ve Odom’un çabalarıyla galibiyete uzanıyordu. Bir sonraki maç geri dönen Pau Gasol’la birlikte galip gelen Lakers’ta Kobe Bryant’ın durumu endişe vericiydi. Sakatlığının kendisini çok etkilediği belli olan Kobe’nin şut yüzdesi de buna bağlı olarak ciddi anlamda düşüş gösterdi. Geçen senenin finalinde karşı karşıya gelen Los Angeles Lakers ve Orlando Magic Ocak ayında Staples Center da karşı karşıya geldi. Mücadeleyi şampiyon Lakers kazandı ve rakibine rövanş imkanı tanımadı. Ocak sonuna doğru 8 maçlık deplasman turnesine başlayan Lakers’ın ilk rakibi Lebron’lu Cavs’tı. İlk maçın bir benzeri yaşandı ve Cavs galip geldi.Lakers hakkında eleştiri yapanların sesi de bu sonuçlara bağlı olarak yükselmeye başlamıştı. Gasol yine içerde ezilmiş Fisher, yine savunmada problemler yaşamıştı. Daha sonra deplasmanda 5 maçta 4 galibiyet alan Lakers Ocak ayının son maçında ezeli rakipleri Boston’la deplasmanda karşı karşıya geldi. Baştan sona başa baş geçen mücadeleyi Kobe’nin bitime kısa süre attığı basketle kazanan Lakers’ta Andrew Bynum müthiş performansıyla göz aldı.

Şubat ayına deplasmanda Memphis mağlubiyetiyle başlayan Lakers bir türlü istenilen ritmi bulamıyordu. İç sahada gelen farklı Denver mağlubiyeti sonrası Lakers süperstarı Kobe’nin sakatlığı sebebiyle maçlarda yer alamayacağı açıklandı. Kobe’nin olmadığı dönemde hücumda Artest ve Gasol ön plana çıkarken Lakers’a bir kötü haber de Bynum’dan geldi. Genç pivotunda sakatlığı sebebiyle birkaç maç oynayamayacağı açıklandı. Kobe’siz çıkılan All-star öncesi son maçta ise ezeli rakipler Lakers-Boston bir kez daha karşı karşıya gelirken, Fisher’ın son saniye şutunda basketi bulamaması sonucu maçı kazanan taraf Boston oldu. All-Star sonrası Memphis deplasmanında geri dönen Kobe maçı kazandıran üçlüğü Memphis potalarına yolladı. Daha sonra alınan Dallas mağlubiyeti ise Lakers taraftarlarını üzmüştü. Şubat ayının son maçında Lakers kendi evinde bu sezon bir türlü şansı tutmadığı Denver’ı ağırladı ve İlk yarı yine Denver’ın istediği gibi geçerken Lakers’ı Ron Artest’in müthiş çabası geri getirdi. Savunmada Melo’yu sahadan silen Artest hücumda da gayretiyle takımı ateşleyerek Lakers’ın geriden gelip maçı kazanmasını sağladı.

Mart ayında ise art arda 3 mağlubiyet alan Lakers bu kötü istatistiğe uzun zamandır ilk kez ulaşıyordu. Deplasmanda sırasıyla Miami Orlando ve Bobcats’e yenilen Lakers’ta sorunlar iyice ortaya çıkmaya başlamıştı. Kobe Bryant’ın performansı sakatlıktan çok etkilenmişti. Pau Gasol kendi gibi oynamıyordu ve Derek Fisher ise silik bir performans çıkartırken savunmada çok kötü oynaması takımın bütün dengesini bozuyordu. Ayrıca başta Lamar Odom olmak üzere bench’ten gelen katkının çok çok az olması ve birçoklarına göre NBA’in en zayıf benchine sahip olan Lakers’ı eleştirenlerin sayısı iyice artmıştı. 3 mağlubiyet sonrası kendi evine dönen Lakers karşısında ligin formsuz ekibi Toronto’yu buldu. Ancak maç beklenenden de zor geçti. Fakat sahneye çıkan Kobe Bryant maçı kazandıran basketi buluyordu ve takımına biraz olsun nefes aldırıyordu. Lakers tahmin edilenden çok daha fazla zorlandığı birkaç maçta galibiyeti buldu ve 7 maçlık bir galibiyet serisi yakadı. Ancak bu galibiyet serisinde alınan en farklı galibiyet 9 sayılık Spurs maçıydı ve Lakers pekte zor takımlarla oynamamıştı.Daha sonra Thunder deplasmanında sadece 75 sayı atabilen Lakers 4 maçta 3vmağlubiyetle Mart ayını kötü bitirdi. Lakers ligin üst sırasında oynadığı maçlarda iyi bir galibiyet yüzdesine sahip değildi. Bu da Lakers hakkında büyük maçlarda istenilen performansı sergileyemedikleri eleştirisini doğru çıkartıyordu. Lakers Cavs’a 2 maç Denver’a 2 maç Spurs Atlanta Magic ve Boston’a da 1 er maç kaybetmişti. Geçen sene ise durum çok daha farklıydı. Mart sonuna gelindiğinde Lakers hala Batı’nın zirvesindeydi ancak rakipleriyle fark iyice kapanmıştı. NBA genelinde de 2.sırada bulunan Lakers yerini Magic’e kaptırmak üzereydi.

Nisan ayına gelindiğinde Lakers Utah galibiyetiyle aya başladı ancak ardından arka arkaya gelen Denver ve Spurs mağlubiyetleri büyük maçlarla ilgili yapılan eleştirilerin dozunun iyice artmaya başlamasına neden oldu. Lakers Nisan ayını çok kötü geçirdi ve oynadığı 7 maçta sadece 3 galibiyet aldı. Ayrıca sakatlığı nedeniyle Kobe Bryant normal sezonun son maçlarında sahadaki yerini alamadı. Bunun sonucunda NBA’de ki yerini Magic’e kaptıran Lakers olası bir playoff eşleşmesinde hem Cavs’a hem de Magic’e saha avantajını kaybetmişti. Lakers sezonu 57-25’lik derecesiyle Batı Konferansında Dallas’ın 2 maç önünde 1.olarak bitirdi ve playoff’lara giriş yaptı. Lakers play-offlarda normal sezonu 8.sırada bitiren genç Kevin Durant önderliğindeki genç Oklohoma City Thunder’la oynayacaktı.

Normal sezona bakıldığında akılda kalanlar arasında en dikkat çeken nokta Kobe’nin son saniye basketleri olacaktır herhalde. Tüm zamanlar listesinde Jordan’ı da geride bırakan Kobe’nin takıma bu yönde yaptığı katkı paha biçilemez. Son saniyelerde topu kime verirsiniz tartışmalarına da bu sezon sayesinde artık bir nokta koyan oyuncu, bu dalda da NBA’in en iyisi olduğunu gösterdi. Bunun dışında tartışılan bir nokta ise Artest’in performansı olmuştu. Sezon içinde ondan beklenen ceza şutlarını atamayarak, ya da inanılmaz düşük bir yüzdeyle sokarak açık hedef haline gelmişti. Ayrıca tecrübeli guard Derek Fisher da Lakers’ın zayıf halkası konumundaydı. Savunmada çok silik bir görüntü çizen Fisher hücumda da zaman zaman çok yanlış tercihler yapıp eleştirilerden nasibini alıyordu.

Her zaman kişisel düşünce olarak belirlediğim bir durum vardır. Nba de oynamanın amacı nedir? Bu soruya cevap veren herkes “şampiyonluk’’ diyecektir. Şampiyon olmak için neler yapmanız gerekiyor? Normal sezonu tamamladıktan sonra Playofflarda başarı elde etmeniz beklenir. 2009-2010 sezonunun Playofflarına geldiğimiz zaman Lakers açısından beklentiler yüksek değildi ne yazık ki. Kobe Bryant’ın sakatlıklarını mı sayalım, Bynum’un yıllardır iyileşmeyen ve bir türlü bekleneni veremeyen dizini mi sayalım, yoksa Playofflara doğru Lakers’ın yavaş gidişatından mı bahsedelim. Rakip ilk turda Thunder takımıydı. Takım normal sezonu güç bela NBA 3cü olarak, Batı 1. Olarak tamamlamış ve en azından batı turları için saha avantajını garantilemiş durumdaydı. Genel otoriteler (kim bilmiyorum) Lakers’ın bir tur devam edebileceğini ve daha sora muhtemel bir Utah eşleşmesinde havlu atacağını düşünüyorlardı. Thunder takımının genç bir takım olduğunu düşünürsek kimse bu 1-8 eşleşmesinin 4-0 ya da 4-1 biteceğini öngörmüyordu, en fanatik Lakers taraftarları başta olmak üzere. Seri başladığında ilk 2 maçı sahasında rahat oynayıp alan bir Lakers gördük. NBA sayı kralı K.Durant’i tutma görevi Artest’in omuzlarına yüklenmişti ve ilk 2 maçta bu görevi fazlasıyla yerine getirmişti. Ama tabi ki, her zaman hesapta olmayan bir şeyler çıkar bilirsiniz. Westbrook savunmasında Lakers’ın bu kadar çaresiz kalacağını kimse beklemiyordu. Takımın tek yıldızı gibi oynayan Westbrook, deplasman turu için lakers’a büyük sorun çıkartacağa benziyordu. Seri Oklahama City’e taşındığı zaman çözülemeyen birçok problem vardı takım içinde. Artest’in inanılmaz derecede düşük şut yüzdesiyle takıma zarar veren noktaya gelmesi, yetmiyormuş gibi bu dönem içinde K.Bryant’ın sakatlıklar yüzünden çok rahatsız olarak düşük yüzdeyle oynaması işleri daha da zora sokmuştu. Herkes deplasmandan 1 maç çalarız umuduyla yola çıkmışken bir anda seri 2-2 oluvermişti. Suratlar düşük bir halde 5. Maçı beklemeye başladı Lakers taraftarları. Seri 5. Maça geldiğinde artık takımın karakter göstermesi gereken zamanlar gelmişti. Buraya kadar yapılan takım savunmasıyla ve hücumla bir yere gidilemeyeceği çok belliydi. Özellikle Gasol ve Bynum’dan inanılmaz katkı alan Lakers, Kobe’nin pasif kalan oyununa rağmen sahaya koyduğu inanılmaz savunmasıyla maçı rahatlıkla aldı. Daha sonra seri tekrar OKC’ye gitti. Bu maç Kobe’nin playoff sezonuna merhaba dediği maç olacaktı. Sahada savaşan bir takım vardı, 32 sayıyla takım arkadaşlarına yardım eden Kobe son topu kullanmak zorunda kalmıştır. Hucum yönüne göre sağ tarafa doğru gidip normalde kaçırmayacağı bir atışın kaçması ve Gasol’ün son saniyede tamamlamasıyla seri Lakers’a gelmişti. Bu seriye fazla sevinmeden hemen Utah serisine doğru yol aldı takım.

‘’Playoff Odds’’ denen bir sisteme göre, ilk seride bu kadar zorlanması göz önünde bulundurularak herkes Utah’ın tur atlayan taraf olmasını görmek istiyordu. Karşımızda 2008 senesinde 4-2, geçen sene 4-1 ile elediğimiz bir Utah takımı vardı. Denver karşısında inanılmaz bir savaş veren ve Lakers dan geçen yılların intikamını alacak bir Utah. Seriye dair genel izlenimlerden bahsedelim. Kobe’nin form tutmuş olması ve etrafa seri öncesinde korku salması zaten bilinen bir şeyler. Asıl hikaye D.Williams’ı kimin savunacağı kısmıydı. Birtakımları tarafından NBA’in en iyi 1 numarası olarak gösterilen D.W birçok sorun çıkartacaktı. Kobe-Gasol 2 lisi sayesinde beklenenden kolay geçen bir ilk maç izledik.2 maçta takım olarak iyi savunma yaparak ve Kobe dışındaki oyunculardan beklenen, artık olması gereken katkıları alınca ve buna birde D.W’ın düşük şut yüzdesi eklenince ilk 2 maç beklenenden kolay geçmişti. Seri Utah’a taşındığı zaman önceki senelerde olduğu gibi herkez Utah’ın 3cü maçı bir şekilde almasını bekliyordu. Utah ilk 3 çeyrek gerçekten çok rahat oynadı ama 3cü çeyreğin ortalarına doğru kobe fırtınası değil kobe kasırgası esmeye başladı. 3 ci çeyreğin bitimine 6.50 varken maç 62-61 lakers tarafına dönmüştü. Maç son saniyelere kadar inanılmaz bir heyecanda devam ederken sahneye Derek Fisher çıktı ve takımı tekrar maça ortak eden 3lüğü maçın bitmesine 40 saniye varken yolladı. Daha sonra karşılıklı fauller sayesinde maç D.W’nin son saniye işçiliğine kalmıştı. Fazla el üstü sayılamayacak bir şutta isabet bulamayıp, daha sora gereken ‘’tip’’ de gelmeyince Lakers zorda olsa 111-110 kazanmayı bildi ve Lakers seyircilerine süpürgelerini hazırlattı.  Son maça geldiğinde artık seri belirlenmişti. Kobe-Gasol ortaklığıyla 4cü maçı da alıp yoluna devam etti Lakers. Maçtan notlara bakmak gerekiyor biraz. Öncelikle herkes Utah’ı beklerken bu taraftan Lakers nasıl bir “sweep’’ yaptı? Lakers uzunları, Utah’a göre biraz fazla uzun kaldı seri genelinde. Son maç hariç hücum ve savunma reboundlarında utah’a karşı bariz bir üstünlük kuran Lakers için işler artık Kobe’nin dümene geçmesiyle fazla zorlaşmadı. Utah tarihinde 7 maçlık serilerde ilk kez süpürmüş oldu ve kendi tarihini tekrardan yazma fırsatı buldular. Seri sonrasından D.W’ın Kobe Bryant hakkında “Onun için yaşlı diyenlerin şu anda ne düşündüğünü merak ediyorum. Kobe; NBA’de kızdırmak isteyeceğiniz en son oyuncudur ve biz sanırım bunu yaptık’’ şeklinde bir açıklaması olmuştur.

Artık intikam zamanıydı. Kobe kendisine yapılanları asla unutacak tarzda bir oyuncu değil ve hiçbir zamanda olmadı. İntikamlarını gereken zamanda tek tek almasını bildi. Artık en büyüğü sıraya girmişti. Rakip; batı yakası şampiyonluk serisinde Suns’tı… Lakers camiası 2006 ve 2007 yıllarında olanları hiçbir zaman unutmayacak beklide. Hele 2006 yılında 3-1 den verilen seri… Basın toplantısında Kobe Bryant’ın ‘’ daha önceki senelerde Suns takımına karşı olan hüsranlarınız, sizi bu seride ne kadar etkileyecek sorusuna fazla konuşmadan ‘’neler olacağını biliyorsun’’ demesi fitili ateşlemişti. Ateşlenen fitil ilk maçta kendini göstermişti. Kobe maçı 40 sayı atarak bitirmişti. 3cü çeyreğe tam 21 sayı sıkıştıran Kobe maçı da %52 şut isabetiyle tamamlamıştı. Lakers takım olarak ilk 2 maç inanılmaz bir şut yüzdesiyle oynamıştı. İlk maçta takım olarak yakalanan %58 lik şut yüzdesine 2 maçtaki %57,1 lik dereceyi de eklediğimiz zaman ortaya inanılmaz bir tablo çıkmıştı. Ve o 3cü maç, her şeyin değiştiği. Suns takımı 3cü maça inanılmaz bir başlangıç yaptı Amare ile. Resmen durdurulamaz bir biçimde oynarken birde ortaya alan savunması çıkıverdi. Lakers o gece gerçekten çok hazırlıksız yakalanmıştı. Bilirsiniz NBA de alan savunması çok kullanılan bir yöntem olmadığından dolayı, her takım bu duruma hazırlıklı değildir. Eğer alan savunmasına hücum etmeyi bilmiyorsanız tamamen işiniz bitmiştir demek. Takım olarak yeterince top çevirip boşlukları bulamadık. Buna birde R.Lopez’in hayatının oyununu oynaması eklenince o gece Kobe’nin zorlama şutları ve Suns galibiyetiyle bitmesi demek oluyordu. Seri 4.maç sonucunda 2-2 ye gelmiş, artık bir çare bulmak gerekiyordu. Kobe’nin yüksek 3lük yüzdesi sadece kendi çabasıyla atabildiği 3lüklere dayanıyordu, takımda halen bir hücum edebilme birliği oluşmamıştı. Ancak Game 5 seyircileri gene özel bir ana tanıklık etmeye hazırlanıyorlardı. Çekişmeli geçen bir maç sonrasında Lakers alan savunmasına nihayet doğru hücumları gerçekleştirebildi ve son top Kobe’nin ellerinde kaldı. Kobe kendisi için gereken doğru şutu buldu ve attı ama top çemberden geçmemekte ısrar edince bu sefer devreye Artest çıktı. Son saniyede rebound’u alıp topu çemberden geçirdiğinde herkez sevinçten neler yapacağını bilmiyordu; Artest bile. Maçtan sonra basın toplantısında, “Ben ilk başta Kobe’ye faul yapıldı sandım ancak daha sonra Kobe’nin şutunun kısa kalacağını anlamıştım, bir hamle yaptım ve doğru zamanda topla buluşup sayıyı gerçekleştirdim’’ derken ki sevinci gözünden okunuyordu. Hem de bu kadar kötü bir seri geçirmişken. Game Kobe, pardon yanlışlıkla oldu, Game 6. Lakers taraftarları kendi salonlarında efsanevi bir performansa tanıklık ettiler. Bir önceki takımı kurtaran Artest eşliğinde son saniyelere büyük heyecan taşındı. Son anlara büyük heyecan taşındı, maç başa baş devam ediyordu. Kobe sahne almaya karar verdi ve 3cü çeyreğin son saniyelerinde inanılmaz bir atışla bunun belirtilerini göstermişti. Bitime 2 dakika varken skor 99-96 Kobe topu sırtında Hill ve Frye varken aldı, sol dibe doğru inanılmaz bir fade-away şutu soktu. Bitime 35 saniye kalmışken, Suns koçu Alvin Gentry’nin hemen önündeki pozisyonda sırtında bu sefer Hill varken topu aldı. İyice dibe doğru giderek inanılmaz bir fade-away şut daha yolladı Suns potasına. O şuttan sonra Alvin Gentry’nin “good defence’’ lafına karşılık olarak “not enough’’ cevabını vermesi ise ne kadar inandığının bir göstergesiydi. Maçtan sonra Alvin Gentry’nin açıklamaları gerçekten ilgi çekiciydi.  Kobe Bryant’ı durduramadınız sorusuna “M.J ?” diye cevap veren Gentry devamında Kobe’nin nasıl bir yapıda olduğundan durdurulamaz olduğuna kadar her noktaya kendince açıklık getirdi. “Hill son pozisyonda tamamen Kobe’nin üstündeydi, nasıl atabildi inanamıyorum’’ dedi.
2008 yılını hatırlayanlar kimlerdir? 4-2. Boston. 6. Maçtaki 33 sayılık fark. Kobe Bryant o gün düşen her bir konfetinin intikamı için 2 sene bekledi ve 7. Kez nba finali oynamaya hak kazandı. Takım olarak son 3 senedir finaldeydi Lakers ve bu sefer gerçekten çok ciddi bir rakipleri vardı.Boston Celtics. Akıllarda kalan her şeyi paylaşma noktasına artık geldik. İşte nba ne için oynanıyorsa, ondan bahsetmeye geldi sıra. 61 yıllık tarihte Lakers 31. Kere final oynama hakkını elde edip, 16. Şampiyonluğunu arıyordu. Basın toplantıları, seri değerlendirmeleri her şey bitin 1. Maç başlamıştı. İlk maçta 2 takım önce kontrollü bir biçimde başlamış daha sora ağır basan taraf Kobe’nin Lakers’ı olmuştu. İşler olması gerektiği gibi yolunda gidiyordu. Lakers ilk maç, çok iyi bir defans yapıp rakibi %43 gibi düşük sayılacak bir yüzdede tutmuştu. 2008 deki gasol’ü arayanlara hemen cevap verelim. Artık o Gasol yok!. Teşekkürler Ray Allen, bu maç onun maçıydı. Final serisinde, bir maçta en çok 3 lük atan oyuncu olmayı başarmıştı. Maç boyunca yeteri kadar kovalamanın cezasını Ray Allen çok kötü kesmişti takıma. 32 sayı ile maçın en skorer oyuncusu oldu. Kobe-Bynum-Gasol 3 lüsünün 20 li sayılarına rağmen yenilgi kaçınılmaz olmuştu. Saha avantajını kaybeden Lakers, geri kalan 3 maçı deplasmanda oynayacaktı. Dünyanın en iyi basketbol oyuncusu Pierce maçtan sonra “L.A ye tekrar geri dönmeyeceğiz’’ diye açıklama yapmıştı.Maça Ray Allen damgasını vurdu. 13-0 gibi bir yüzdeyle oynadığını düşünürsek; 2. Maçtaki rakamlarını ortalamasını aldığımız zaman kendi ortalamaları ediyordu.  Her maçta Allen’ın böyle bir performans vermesini beklemiyorsunuz tabi ki ama şu durumda çok net belli olmuştu ki, Boston’un Lakers’ı yenmesi için özel bir şeylerin olması gerekiyordu. Biri özel bir şeyler mi dedi? Derek Fisher seslerini duyar gibi oldum sanki.2004 Sezonu, SAS-LAL serisinin 4.maçı tarihte ‘’Fish Game’’ diye hatırlanır. Biliyorsunuz ki kendisi o maçın bitimine 0.4 saniye kala inanılmaz bir şut sokarak serinin kaderini değiştirmişti. İşte bence bu maç “Fish Game2” olarak adlandırılmalı. Genel bir değerlendirme yapacak olursa, sezon içinde 3e1 hücumlarda 3lük atlasını, 4 kişinin arasına dalmasını ve gereksiz şut seçimlerini izleyip, ona küfür eden taraftar sayısı çoktur. Ama Fisher’ın bir playoff oyuncusu olduğunu ve inanılmaz bir tecrübeye sahip olduğunu geçen sene herkes Orlando serisinde görmüştü. Maçın özellikle 4.çeyreğinde fırtına gibi esen bir Fisher vardı sahada. İzlenmeye değer bir performanstı gerçekten..Biri özel bir şeyler mi dedi?(2) 4.maçta ortaya G.Davis çıktı bu seferde. Seri artık 2-2 ye gelmişti. Glen Davis’in ekstra oyunuyla Boston bir kere daha kazanmıştı. 5 maçıda alan Boston seride 3-2 öne geçmişti. Bynum’un diz problemleri artmaya başlamıştı ve dizinden sıvı aldırdıktan sonra nispeten daha rahat olduğunu söylemesine rağmen sahada beklenen performansı bir türlü veremiyordu. Dış sahada oynamanın avantajıyla;  Gasol içeride çok yalnız kalıyordu Boston uzunlarına göre. Kobe her serefinde ayakta kalan tek oyuncu olmuş ve aşırı derecede yıpranmıştı. Seri tekrar L.A ye döndüğünde Lakers takım olarak daha önce hiç yapmadığı bir savunma yaptı Boston’a karşı. Boston takımı sadece 67 sayı attı ve 22 sayılık farktan kurtulamadı. Maçın kader anı, beklide serinin kadar anı Perkins’in sakatlanmasıydı kuşkusuz. 5.maç sonrasında senaryolar  baya bir karışıktı bu maçı Alana kadar lakers cephesinde. Bynum’un içler acısı durumu bütün lakers taraftarlarına acı vermekteydi. Dizinden tekrar sıvı alınan Bynum sahaya dönmüştü, sınırlı dakika oynaması bile yeterdi.

Ve 7. Maç. NBA tarihinde adı geçecek bir seri olmaya doğru, belkide çoktan olmuş bir serinin 7. Maçı. Maç, bir önceki maça gore daha hareketli olarak giderken, bir anda son dakikalara gelindi.Önce fisher yürekli bir 3 sayı sokarak tekrar maça ortak etti takımını daha sora artest, sezonun kendi adına en önemli şutunu, Pierce’in el üstünden soktu.Kobe Bryant’ın rezalet denilebilcek seviyedeki 7. Maç performansına rağmen ( 24-6 saha içi) lakers 16., Kobe de 5. Yüzüğünü takmıştı.Bu dakikadan sonar 7. Maç için söylenebilcek fazla birşey yoktu. Şimdi bu serinin biraz analizine geçelim.  Ana kısımda incelememiz gerekiyor.

1.Rajon Rondo;  Cavs serisinde, Cavs oyuncularını sahaya kendi elleriyle gömdü resmen. T.D a yakın ortalamalarıyla Orlando’nun da canını yakmıştı bir hayli.Sıra Lakers’a geldiğinde karşısında Kobe Bryant’ı görecekti.2008 yılını izleyenler bilir, Kobe o aralar ipi kesilmiş deli dana gibiydi. Ne hucumda, need savunmada ne yapacağını bilmiyordu.Rondo’yu 7 maç boyunca inanılmaz istikrarlı bir şekilde kovalamak gerçekten kolay değildi onun adına. Özellikle iç sahadaki maçlarda savunması kusursuza yakındı. Rondo artık sıradan bir oyuncu değil, onu elbette durduramazsınız ama sınırlamayı iyi başardık gerçekten.

2.Pierce; Artest niye geldi Lakers’a ? Kimse ondan 25-30 lu rakamlar beklemiyordu.2008 de Lakers kadrosunda Pierce’ı Walton la savunmaya çalışırken şimdi karşısına Artest’i koyabildik nihayet. O savunmayı yapması için ve arada bize ekstra bir şeyler katabilmesi için burada ve işte bunu yaptı. Pierce’ı gerektiği kadar sınırladı ve buda bizim işimizi kolaylaştırdı. Zaten sertliğe her şekilde cevap verebilen bir oyuncu, her şekilde!

3.Sertlik Boston’a karşı kullanmanız gereken bir silah, yoksa onlar size kullanacaktır.2008 yılında en son ben Garnett’in Gasol’ e ayağını sildiğini hatırlıyordum. Bu sene karşımızda gene maç oynamaya değil, kavga etmeye gelen bir Boston takımı vardı. Özellikle içeride Perkins, Garnett gibi savunmayı iyi beceren ve sert adamları vardı. Perkins zaten yeteri kadar kalıplı bir uzun, garnett savunma uzmanı ve sert bir oyuncu. Bunlara karşı geri adım atmamak zaten yeteri sertliği gösterdiğiniz anlamına geliyor. Yoksa bu oyuncuları ezmeniz söz konusu değil zaten, öyle bir beklenti içine girip hayal kurmanın bir anlamı yok. Lakers bunu çok iyi başardı. Artest’den bahsetmiyorum; Gasol çok iyi karakter gösterdi. Tam bir İspanyol boğası gibiydi.

4.Bynum.Bence serinin kaderini değiştirebilecek bir oyuncu.Kobe Bryant demedim, Bynum dedim. 2008 yılına tekrar dönmemiz gerekiyor bunu daha ince olarak fark etmek için. İçeride duran bir uzun, her zaman kısadan daha iyidir. Gasol ve Odom ile bu sene bu iş gene olmazdı. Boston yaşlandı, yavaşladı gibi geyikleri lütfen geçelim, Bynum en nihayetinde beklendiği kadar sert bit oyuncu olmasa bile uzun bir oyuncu ve içeriyi kapatabiliyor.Çok rahat rebound almalarına engel oluyor, içeriye dalan oyuncuyu Gasol karşılamak zorunda kalmıyor 5 numara gibi. İçeride gerçekten 2 tane uzun var bir tane uzun bir tane kısa-uzun yok. Bynum ortaya inanılmaz bir yürek koydu. Doktorlar devre başına 10 dakika oynamasına müsaade ettiler ve gereğini yerine getirdi bizim koca oğlan…

Sonuç olarak 2010 şampiyonunun adı Lakers oldu. Belki de bu alınan en anlamlı şampiyonluk oldu hem takım hem de Kobe açısından seri 3-2 ye geldiğinde herkesin iş bitti dediği anda inanılmaz bir yürek ortaya koyduk. Saha kenarında havlu sallayan cocuk bile havluyu bir farklı sallamaya başlamıştı 3-2 den sonra. Kobe gereğinden fazla baskı altında kaldı ve son 2 maçta gerçekten kötü oynadı.Gerçi son maçtaki rebound katkısı inanılmazdı ama üstüne 3 kişi savunma yaparsa bir oyuncu heralde maçta sayı atamaz.Çok zorlama şutlar kullanmak zorunda kaldı çoğu zaman, ama genede buraya kadar geldikten sonar bunları tartışmak gereksiz. Herkes Perkins’den sonar işlerin basitleştiğini yazdı çizdi ama unutmamak gerekiyor ki biz serinin tamamını bynumsuz oynadık neredeyse. %30 civarlarında bir performans ancak alabildik kendisinden, yoksa seri zaten 4-3 e gelmeyecekti.

2009-2010 sezonunun kapanışına geldik. Biraz yeni sezonda yapılması gereken hamlelerden ve düzenlemelerden bahsedelim. 3 Peat NBA tarihinde çokça görebildiğimiz bir olay değil ve inanılmaz prestijli bir şey olduğu aşikâr. Buraya kadar back-to-back olarak geldiyseniz bundan sonra yapacağınız şey 3cü şampiyonluğu kovalamaktır. Lakers yönetimi önce koç Phil Jackson davasını çözmek zorunda. Aldığı parayla alakalı olan sorunlar olduğu yazılıp çizildi ama bu saatten sonra bunların Jackson için fazla önemli olduğunu sanmıyorum. Doygunluktan bahsedilebilir, ama zaten o zaman bu sene burada olmazdı, zaten NBA tarihinin açık ara 1 numarası oldu. Geriye tek sorun sağlık olarak gözüküyor. Bir an önce buna bir açıklık getirmek gerekiyor. Daha sonra takımın acil 1 numaraya ihtiyacı var. Evet Fisher varken daha nasıl 1 numara diyorsunuz ama sezon içinde de maçlar oynanıyor ve Fisher’ın buna daha fazla dayanacak gücünün kaldığını düşünmüyorum. Öyle anlar geliyor ki, Lakers taraftarı bile bu duruma dayanamıyor! Bench den bahsetmeme gerek yok. İşe yaramayan, sadece ‘’şut makinası’’ olarak gözüken Farmar’dan kurtulmak en güzel çözüm. Morrison’un (kol) gibi kontratının bitmesiyle beraber biraz hamle yapılacak yer açılıyor. Toparlamak gerekirse, koç değişikliği dışında bizleri bekleyen çok büyük sorunlar yok. Ufak tefek birkaç hamleyle biraz daha güçlenip seneye 3cü şampiyonluk için Lakers’ı sahada izlemeyi bekliyoruz.
Herkese iyi yaz tatili diliyoruz.

Buğra Uzar
Fırat Çimenli